'Korkumuz nefrete, öfkemiz direnişe dönüştü!'
- 09:03 26 Kasım 2022
- Güncel
Melek Avcı
ANKARA - Rojhilat ve İran’da 2 ayı aşkın süredir devam eden eylemlere katılan Suzî M., “Şimdi sizin sorularınıza kinle, gözyaşıyla ve öfke ile cevap veriyorum. Ancak bu korkular İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı nefrete dönüştü. Öfke ve nefretimiz rejimi devirmek için bir direnişe dönüşerek mücadele etmemize neden oldu” diye konuştu.
İran Tahran'da 13 Eylül tarihinde "ahlak polisi" tarafından işkence ile katledilen 22 yaşındaki Kürt Kadın Jîna Emîni’nin ardından başlayan eylemler sürüyor. Rojhilat kentlerinde başlayan protestolar İran’ın tüm kentlerine yayılarak kitlesel halk eylemlerine dönüştü. 2 ayı geride bırakan eylemlerde özellikle Kürt kentlerine yönelik saldırılar gerçekleştirerek birçok kişiyi katletmesine rağmen halk alanları terk etmiyor.
Rojhilat ve İran kentlerinde 2 ayı geride bırakan eylemlere ilişkin, halkın mücadelesini ve taleplerini Rojhilat’ta yaşayan ve ailesi ile birlikte eylemlere katılan, güvenlik gerekçesi ile soyadını vermediğimiz Suzî M. JINNEWS’e konuştu.
“Saldırıları öyle bir boyutta ki sokaktaki yaralıları ve cenazelerini bile insanlar alamıyor. Özellikle, Javanrud halkının kana ve tıbbi malzemeye çok ihtiyacı var ve diğer şehirlerden kendilerine yardım etmeleri için talepte bulunuyorlar. Fakat İran rejimi bu kan ve tıbbi malzemelerin halka ulaşmasını engelliyor.”
*İran’da son 2 aydır devam eden eylemler var ve özellikle Kürt halkının direnişine şahit oluyoruz. Bu 2 ayda eylemler hangi boyuta taşındı? Son durum nedir?
Jîna Devrimi sırasında rejimin Kürdistan halkına yönelik acımasız baskısına ve halkın insani muhalefetine rağmen, bu halk protestoları durmaksızın her gün devam etti. Bence rejim, bu katliamlar ve toplu cinayetlerle halkı korkutabileceğini ve kan dökmekten suçlu bulunacağını düşünmüyor. Ancak Kürtler geçmişten bugüne özgürlük ve eşitlik için direniş ve mücadele vermiştir. Çünkü şehit aileleri, kardeşlerinin şehadetlerinin ardından yas tutmamış ve cenazelerinin aynı günü halkı direnişe ve devrime teşvik ederek kendileri devrimin öncüleri arasına katıldı.
Kurdistan ve Batı Azerbaycan şehirlerinde bu protestoların son durumu şu ki tüm Kürt şehirleri savaş alanı gibi. Kurdistan'ın tüm şehirleri bir haftadır genel grevde. İki ay boyunca greve düşük ve durağandı ama bu hafta yani son on gündür grevler yaygınlaştı. Rejim evlere, üniversitelere saldırıyor, insanları tutukluyor, kaçırıyor ve öldürüyor! Hiçbir yer bizim için güvenli değil. Şehirlerdeki atmosfer de son derecede korkutucu.
Tüm Kürt şehirlerindeki halk az ya da çok sokaklarda eylemlere katılarak rejimi protesto ediyor, ancak Mahabad ve Javanrud'da sokağa çıkan çok sayıda insan var ve durum çok ciddi. Çünkü Mahabad'da birçok noktada rejim kendi güçlerini konuşlandırıyor ve her türlü ateşli silahlarla, göz yaşartıcı gaz ile sivilleri gençleri, yaşlıları ve çocukları hedef alıyorlar. Apartman daireleri bile bombalanıyor, evde oturup sokak gösterilerine katılmayanlar dahi kurşuna diziliyor.
Saldırıları öyle bir boyutta ki sokaktaki yaralıları ve cenazelerini bile insanlar alamıyor. Özellikle, Javanrud halkının kana ve tıbbi malzemeye çok ihtiyacı var ve diğer şehirlerden kendilerine yardım etmeleri için talepte bulunuyorlar. Fakat İran rejimi bu kan ve tıbbi malzemelerin halka ulaşmasını engelliyor. Hatta bu şehirlerin suyunun kirli ve zehirli olduğu da halk arasında konuşuluyor. Buradan kesinlikle şunu söyleyebilirim; bu, İslam Cumhuriyeti’nin aslında Kurdistan halkını öldürmeye çalıştığı anlamına geliyor.
* Eylemler toplumsal hayatta değişiklik sağladı mı?
Kürt kadın Jîna, insanların memnuniyetsizliklerini ifade etmek için sokağa çıkmanın kıvılcımını tetikleyen son noktaydı diyebiliriz. Bu ilk devrimsel hareketler Jîna'nın şehri Saqiz'den başladı ve Kürdistan'ın diğer şehirlerine hızla yayıldı.
Daha sonra İran'daki diğer bölgeler de Jîna olayı nedeniyle bu devrimde bizi desteklediler, ancak protestoların ana nedeni Jîna'nın öldürülmesinden çok daha fazlasıydı. Bu, İslam Cumhuriyeti'nin tüm sisteminden memnuniyetsizliği ifade etmek ve onu devirmeye çalışmaktı.
İki ayı geçen protestolarda ne yazık ki, Zahedan dışında kalan illerin ve çoğunluğu öğrencilerin oluşturduğu sınırlı sayıda illerin eylemlerden çekildiğine tanık oldum ve artık bazı illerin protestolara katıldıklarını görmüyorum. Devrimin büyük bir yüzdesi biz Kürtlerin ve Beluçların omuzlarında. Biz devrimin ön saflarındayız. Bizi sevmeyen ve kâbusu haline geldiğimiz İran rejimi bizi olabilecek en iğrenç şekilde katlediyor.
“Hepsi bu protestolara korkmalarına rağmen katılıyor çünkü bir dönüşüm ve değişim istiyoruz. Rojhilat'daki eylemciler başkaları için baskının ve aynı zamanda cesaretin simgesidir. Herhangi bir nedenle protestolara katılamayan kişiler eylemcileri farklı şekillerde destekliyor, ancak bu yeterli değil daha fazla desteğe ihtiyaç var.”
*Halk rejimin saldırılarına rağmen hala sokakta. Korkmuyor musunuz?
Evet, elbette korkuyorum ve bu korku hepimizin içine işledi. Ruhlarımızı ve hayatımız ciddi şekilde zarar gördü. Çünkü rejimin her gün işlediği insanlık suçlarına tanık oluyor ve üzülüyoruz. Şimdi sizin sorularınıza kinle, gözyaşıyla ve öfke ile cevap veriyorum. Ancak bu korkular İslam Cumhuriyeti'ne karşı nefrete dönüştü. Öfke ve nefretimiz rejimi devirmek için bir direnişe dönüşerek, hakkımızı almak ve rejimi devirmek için direnmemize ve mücadele etmemize neden oldu. Bu dönüşümle kadın-erkek, genç-yaşlı, öğrenciler, hatta gençler, okullar ve şehit aileleri hepsi bu protestolara korkmalarına rağmen katılıyor çünkü bir dönüşüm ve değişim istiyoruz.
*Eylemlere katılanlar komşuları ve yakınları tarafından nasıl karşılanıyor sizce? Çevreden destek bulabiliyor musunuz yoksa eylemlere katıldıkları için dışlanıyor musunuz?
Rojhilat'daki eylemciler, aynı zamanda cesaretin simgesidir. Herhangi bir nedenle protestolara katılamayan kişiler eylemcileri farklı şekillerde destekliyor. Örneğin bu eylemlerde katledilen şehitlerin yoksul ailelerine kimisi maddi yardımda bulunuyor, kimisi de devrimcilere yemek hazırlayıp dağıtıyor, kimisi de yaralılara ilaç ve tıbbi malzeme sağlamaya çalışıyor ya da medya aracılığıyla dünyaya devrimcilerin sesini ulaştırmaya çalışıyor.
Ancak bu yeterli değil ve İran'ın diğer eyaletlerinden ve Birleşmiş Milletler'den daha fazla desteğe ve diğer hükümetlerin insan hakları konusunda harekete geçmesine ve İran'a yönelik uluslararası yaptırımlara ihtiyacımız var. Ama ne yazık ki şu ana kadar ülkenin diğer şehirleri bize gerektiği gibi yardım etmedi, belki edeceklerdir bilemiyorum ama şunu belirtmeliyim. Batılıların ve İnsan Hakları Örgütü'nün yardım ve desteğinden de hiç ümidimiz yok! Çünkü bu kurumlar eğer yardım edecekse bunu Kurdistan'da yaşanan trajedilerden çok daha önce yapmaları ve kendi çıkarları söz konusu olana kadar bize yardım etmeyeceklerini bize kanıtlamaları gerekirdi! Ancak tüm bunlara rağmen sloganımız hala ya ölüm ya da özgürlük ve tek bir geri adım atmayacağız!
“Biz halk olarak, cumhurbaşkanını ve hükümet yetkililerini cinsiyet ve etnik kimlik gözetmeksizin liyakat esasına göre seçmek istiyoruz ve emperyalist faşist bir hükümet de istemiyoruz! Kürtlerin özerklik ve her insanın temel hakkı olan daha birçok şeye sahip olmasına izin vermeliler ve biz bundan yıllar boyunca mahrum bırakıldık.”
*Sizin yani eylemlere katılan halkın talebi ne?
İran her bakımdan geniş ve zengin bir ülkedir! Ama ne yazık ki 43 yıldır bu topraklar, ülkeyi yöneten, halkının yaşam biçimini kendi çıkarları için kullanan ve bunun dışında kalan hiçbir şeyi umursamayan eğitimsiz, beceriksiz ve hırsız mollaların eline geçmiştir. Birçok insan yaşam standartlarının altında yaşayarak en temel haklardan bile yoksun bırakılmış ve yoksulluk ve güvensizlik çizgisinde adeta hayatta kalmaya çalışmakta.
Tüm seçkinlerimiz, liderlerimiz ve bizi temsil eden aydınlar ya hapiste ya idam edildi ya da bu katil mollaların elinden kaçıp başka ülkelere göç etti. Enginliği, doğal zenginliği ve seçkin insanlarıyla birlikte İran'ı yetkin ve verimli insanlar yönetirse, ülkemiz dünyanın süper gücü olacak potansiyelde. Bu sağlandığında insanlar artık başka ülkelere göç etmek ve başka felaketlerle karşılaşmak zorunda kalmayacak. Başta Kurdistan ve Zahidan halkı olmak üzere biz insanlar en küçük, sahip olmamız gereken en temel insan haklarından mahrum bırakıldık. Biz halk olarak, cumhurbaşkanını ve hükümet yetkililerini cinsiyet ve etnik kimlik gözetmeksizin liyakat esasına göre seçmek istiyoruz ve emperyalist faşist bir hükümet de istemiyoruz!
Yeni hükümetten beklentilerimiz arasında şu an için istihdam yaratma ve geliştirme, refah ve güvenlik, kadın ve erkek eşit hakları, eşcinsellere saygı ve özgürlük, tüm ana dillerin tanınması, yoksulluk sınırının mümkün olan en düşük seviyeye getirilmesi ve uygun yasaların güncellenmesi yer alıyor. Hayır, 1400 yıl öncesine baksınlar! Ülkenin yönetiminde dinin rolü olmamalı, insanlar kendi camilerine ve evlerine gitmeli, hatta Kürtlerin özerklik ve her insanın temel hakkı olan daha birçok şeye sahip olmasına izin vermeliler ve biz bundan yıllar boyunca mahrum bırakıldık.
* İran rejiminin Kürt halkının yaşadığı bölgelere saldırıları sürüyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Kürdistan halkı, sadece İslam Cumhuriyeti'nin yönetim yıllarında değil, ondan önce de emperyal rejimin zulmüne asla boyun eğmedi. Haklarını almak için sürekli direndi ve savaştı ve bu direnişçi Kurdistan halkının bu cesareti, İran Rejimini her zaman korkuttu. Bu nedenle rejim hep sesimizi bastırarak bizi susturmak istemiştir. Şimdi bu eylemler ve devrim talebiyle birlikte ise İran İslam rejiminin korkusu doruğa ulaştı. İşte bu nedenle Kürt partilerini de kışkırtarak ve bize saldırarak Kurdistan halkının insan haklarını en acımasız şekilde ihlal etmek istiyor.