Tiyatro festivalinden: Kültürümüze sahip çıkalım
- 09:06 25 Ekim 2022
- Kültür Sanat
DİYARBAKIR - 8’inci Tiyatro Festivali’ne ilişkin konuşan kadınlar, AKP iktidarının bir kültürel kırım yürüttüğünü belirterek, buna karşı Kürt kültürüne sahip çıkma çağrısı yaptı.
Kürt kültür ve sanatı üzerinde AKP iktidarının asimilasyon politikaları aralıksız sürüyor. İktidarın bu Kürdistan doğası ve üzerinde yürüttüğü politikalarına karşı Amed Şehir Tiyatrosu “Va Cûdî û va ye ev ax” şiarıyla düzenlediği 8’inci Tiyatro Festivali devam ediyor. 20 Ekim’de başlayan ve 30 Ekim’e kadar sürecek olan festival büyük ilgi görüyor.
Festivale gelen kadınlar, kültür kırımı ve asimilasyona ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Kürt kültürü kısıtlı imkanlara rağmen ayakları üzerinde duruyor’
Tiyatrodan, sanatçılara ve izleyicilere kadar kültür üzerinde büyük baskıların olduğunu söyleyen Fatma Bilmez, “Amed Şehid Tiyatrosu çalışmalarını sürdüremesin diye birçok baskıyla karşı karşıya. Belediyelere kayyımlar atandıktan sonra birçok kültür kurumumuz kapatıldı ve bugün sanatçılarımız çalışmalarını rahatlıkla yürütemiyor. Bu yüzden de Kürt kültürü kısıtlı imkanlara rağmen ayakları üzerinde durmaya çalışıyor. Tarihten günümüze kültürümüz üzerinde büyük bir kırım politikası yürütülüyor. Az bir kitlemiz yok. Çok büyük bir kitlemiz var bizim ve kendi kültür ve sanatımıza sahip çıkıyoruz. Kültürel kırıma karşı böylesi programlara destek veriyoruz. Müziğimize ve sanatımıza sahip çıkıyoruz. Kendi ayakları üzerinde durabilsinler diye destek veriyoruz” diye konuştu.
‘Büyük bir kültürel kırım var’
Sadece müzik ve tiyatro alanında değil Kürdistan’ın her yerinde büyük bir kültürel kırım yürütüldüğünü ifade eden Fatma, şöyle devam etti: “Bir süre önce Sur’daki kayyım tarafından bir festival düzenlendi. Bunu gördüğümüzde çok üzüldük. Sur’daki çatışmalardan sonra uzun bir süre Sur’a gitmedim. Bir süre önce gittiğimde çük üzüldüm. Önceleri orada çok farklı ve güzel bir yaşam vardı. Ancak yaşam ve tarihi yakıp, yıktılar, yok ettiler. Şimdi orada tek tip yapılar yapmışlar. Yeni yapılan binalar bir mezarlık gibi. O mezarlığı canlandırmak istiyorlar. Dışardan gelenler beğeniyor ancak orada nasıl bir yaşamın olduğunu bilmiyorlar. O topraklarda birçok insan yaşamını yitirdi. Birçok kişi mecbur kalarak evini terk etti. Ancak Amed halkı ora gittiğinde Sur ün nasıldı bu gün nasıl gözünün önün getirmeli. Diğer yandan Sur’da kültürel kırım yaşatıldı. Oradaki kültürü, tarihi yok etmek istediler.”
‘Kültürümüze sahip çıkmalıyız’
Kürt halkının tarihi gerçeklikleri çocuklara aktarması gerektiğini belirten Fatma, “Burada yaşayan insanlar Sur’un tarihini iyi bilmeli. Toplumu yok etmek için kültür, dil ve tarih yok ediliyor. Bu kültürel kırıma karşı bizim seçimlerde iyi bir cevap vermemiz lazım. Bizim kendi tarih, kültür, sanat ve sanatçılarımıza sahip çıkmamız lazım. Toprağımıza sahip çıkmamız lazım” dedi.
‘Kültür kırımına izin vermeyeceğiz’
Kültürel kırım ve dil üzerindeki asimilasyon politikalarına dikkat çeken, Sorgül Aytek Avşar da kendi dilini öğrenmeye başladığını söyledi. Ses ve renklerinin kültür olduğunu belirten Sorgül, “Biz sesimizi ve rengimizi kültürümüzle dile getirebiliyoruz. Her ne kadar kültürümüz engellense de biz de sahip çıkacağız. Çünkü insan kendi kültürü ile var. Kimse bizim kültürümüzü yasaklayamaz, yok edemez. Biz kendi kültürümüzü yaşamımızla yaşatıyoruz. Kürt tarihi ve kültürünü yok etmek istiyorlar. Toplumu yok etmek isteyenler önce Kürt kültürüne saldırıyor. Her açıdan kültürümüze karşı saldırı var. Biz kültürümüzü yaşam ve hafızamızda yaşatıyoruz. Kültür bir toplumun varlığıdır. Kürt kültürü dar bir kültür değil. Yıllardır bir kültürel kırım var. Ancak Kürt kültürü asla sahipsiz değil. Kültür kırımına izir vermeyeceğiz. Kültürel kırıma karşı bizler daha çok kültür ve sanatımıza karşı çıkmalıyız. İnsan özgür olmalı bu da kültürün özgür olması ile mümkün. Çünkü biz kültürle varız” diye konuştu. Sorgül, son olarak tüm Kürtleri kendi kültürüne sahip çıkmaya çağırdı.
‘Kürt kültürünü tanımak isteyen önce baskıları tanıyor’
Tiyatrocu Perinaz Delazy de “Kürt kültürünü tanımak isteyen ya da geleceğini bunda gören, bunun için kültür ve sanat çalışması yapmak isteyen biri öncelikle bu çalışmalar üzerindeki yasak ve engellemeleri tanıyor, bununla karşılaşıyor. Sıradan bir insan, bir sanatçı, bir müzisyen ya da tiyatrocu dünyadaki başka insanlar gibi bu işe başlamıyor. Öncelikle bu yasakları tanıyor, bu yasaklar niye var? Bunu tanıyor. Bu çelişkileri önce görüyor. Bu açıdan elbette insanların aklında soru işaretleri oluşuyor. Niye herkes gibi kendi dilimde, kültürümde sanatımı icra edemiyorum. 90’lı yıllardan bu yana Kürt kültür, sanat ve dili üzerinde bir inkar ve kırım politikası var. Şimdi de temelinde bu var ancak biraz şekli değişmiş. Sanata bir şekil vermek istiyorlar” değerlendirmesi yaptı.
‘Her kültürün bir sözlüğü var’
Baskılara yabancı olmadıklarını söyleyen Perinaz, şunları söyledi: “İnsan tarihe baktığında böylesi durumların hep yaşandığını görüyor. Toplumu hafızasız bırakmak istiyorlar. Ormanları kesmeyi ve yakmayı da insan sadece doğaya karşı bir saldırı olarak değerlendiremez. Orada hafıza, yaşam ve anılarımız var. Bu şekilde hafızasız bırakmak istiyorlar. Nasıl ki dilimiz üzerinde yasak varsa diğer yandan yaşamımızı da aynı şekilde engellemek istiyorlar. Bir iktidar toplumu yok etmek istediğinde öncelikle onun kültürüne saldırır. Çünkü halk geleceğini kültür üzerinde kurar. İnsan kültürsüz geleceğini kuramaz. Kültür insanı korur. Bu yüzden de her kültürün bir hafızası ve sözlüğü vardır. Sen yaşamını bu sözlüğe göre geliştiriyorsun. Ancak bunu yok ettiğinde adeta hiç bir dili bilmez gibisin. Bizim onlar gibi yaşamamız için, yaşamımızı yok etmek istiyorlar.”
'Her festival, festival değildir'
Oyunlarını sadece tiyatro yapmak için yapmadıklarını belirten Perinaz, “Bizim oyunlarımızda bir şeylere itirazımız var. Bir şeyleri kabul etmiyoruz. Bir sanatçı, ben sanatçıyım dediğinde onun bir itirazının olması gerekir. Halklara ve izleyicilere alternatif bir yaşam göstermeli ve halkım için bir şey yapmalıyım demeli. Kaygılarımız var: Ürün, oyun, şarkılarımızda geleceğe ilişkin bir şey söylemek. Aynı zamanda biz her yerde çalışamayız. Festival adı altında Sur ve Cizre’de festival düzenleniyor. Yıllardır yasak var burada. Biz oralarda programlarımızı yapamıyoruz. Bizim kültürümüzü yok etmek için oralarda bir kültürel kırım yürütülüyor. Kültür öyle bir şey ki yaşadığımız dönemde televizyon ve internet yolu ile seni gerçeklerden uzaklaştırıyor. Bu ülkede yaşayanlar bunu kolay kolay kabul etmemeli. Bana göre her festival, festival değildir. Çünkü festival halk için gerçekleştirilmiyor. İktidar kendi çıkarları için yapıyor. Toplum bunu kolay kolay kabul etmemeli. Toplum kendi hakikatini araştırmalı. Bu ülkede hiçbir şey sebepsiz yapılmıyor. Her olay ve eylem bir şeylere bağlı” diye belirtti.