Kayıp yakınları 3 kentten seslendi: Failler yargılansın

  • 13:19 16 Kasım 2024
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ  - İHD ve kayıp yakınlarının her hafta düzenlediği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminde bu hafta da katledilenlerin akibeti sorularak, faillerin yargılanması çağrısında bulunuldu.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, 1990'lı yıllarda gözaltında kaybettirilen Abdullatif Yağızay, Ayfan Efeoğlu ve Abdulselam Şahin'in akıbetini sorarak faillerin ortaya çıkarılması ve yargılanması için birçok kentte haftalık eylemlerini sürdürdü.  
 
Amed
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi’nin her hafta düzenlediği, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminde bu hafta, Seyit Rıza’nın mezar yerinin açıklanması talep edildi. 823’üncü kez gerçekleştirilen eylem, Koşuyolu Parkı’nda bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde yapıldı. Kayıp yakınları ve İHD üyelerinin katıldığı açıklamada, kayıpların ve faili meçhul cinayetlerle katledilenlerin fotoğrafları taşındı.
 
Geçmişle yüzleşme ve Seyit Rıza talebi
 
İHD Amed Şube Sekreteri Ömer Saman, İHD’nin geçmişle yüzleşme mücadelesine dikkat çekti. 15 Kasım 1937’de idam edilen Kürt-Alevi kanaat önderi Seyit Rıza ve arkadaşlarının durumuna vurgu yapan Ömer Saman, Seyit Rıza’nın yaşının küçültülerek idam edildiğini hatırlattı. Ömer Saman, “Onurlu bir barış için geçmişle yüzleşmek gerekiyor. Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerinin açıklanmasını ve itibarlarının iade edilmesini talep ediyoruz” dedi.
 
Abdullatif Yağızay’ın hikayesi
 
Bu haftaki eylemde, 18 Kasım 1995’te Mêrdîn’in Nisebîn ilçesinde gözaltında kaybolan Abdullatif Yağızay’ın hikayesi paylaşıldı. İHD Amed Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Demirtaş, Abdullatif Yağızay’ın baskılar nedeniyle köyünden ilçe merkezine göç ettiğini ve geçimini gündelik işlerle sağladığını belirtti. Ali İhsan Demirtaş, olay gününü şöyle aktardı:
 
“Yağızay, 18 Kasım 1995’te komşusu için çalışırken, sivil giyimli ve telsizli polisler yanına gelir. Polisler ‘Ekrem Yağızay sen misin?’ diye sorar. Yağızay kimliğini göstererek ‘Ben Abdullatif’im’ der. Ancak polisler, ‘Sen Ekrem’sin, o zaman kimliğin sahte’ diyerek onu bir otomobile bindirir ve götürür.
 
Başvurular sonuçsuz kaldı
 
Yağızay’ın ailesinin yaptığı tüm başvurular sonuçsuz kaldı. Emniyet, Yağızay’ın gözaltına alındığını reddetti. Bir süre sonra Yağızay’ın Mardin İl Jandarma Komutanlığı’na götürüldüğü iddia edilse de, savcılık, Yağızay’ın gözaltından 3 gün sonra serbest bırakıldığı yanıtını verdi. Ancak Yağızay’dan bir daha haber alınamadı. Aile tarafından yapılan dilekçeler işleme konulmadı ve etkin bir soruşturma yürütülmedi.”
 
Dönemin siyasi koşulları
 
Ali İhsan Demirtaş, olayın Tansu Çiller’in Başbakan, Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı, İsmail Hakkı Karadayı’nın Genelkurmay Başkanı, Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürü, Ünal Erkan’ın OHAL Valisi olduğu dönemde yaşandığını hatırlattı.
 
Açıklama, kayıplar için yapılan 1 dakikalık oturma eyleminin ardından son buldu.
 
Colemêrg
 
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 149’uncu haftasında Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Eylemde, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartı ve kayıpların fotoğrafları açıldı. Bu haftaki eylemde Gever’in Morê köyünde imamlık yaptığı esnada 1993 yılında askerler tarafından gözaltına alınıp, 31 yıldır kendisinden haber alınmayan Abdulselam Şahin’in akıbeti soruldu. Açıklama metnini İHD Colemêrg şube Eşbaşkanı Musa Bor okudu.
 
‘149 haftadır buradayız’
 
Gözaltında kaybetme gerçeğini bilinir kılınması, sorumlularının hesap vermesi, hakikatin ve adaletin sağlanması için 149 haftadır bu alanda olduklarını belirten Musa Bor, “Siyasallaşan yargının yalnız kayıp yakınlarının değil, tüm yurttaşların hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine neden olduğu gerçeğinin altını çizmek için, 149 haftadır buradayız. Yurttaşların hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı bir hukuk devleti talebiyle 149 haftadır mücadele ediyoruz. Devleti yönetenler, 149 haftadır Colemêrg’ten yükselttiğimiz hakikat ve adalet çağrımızı karşılıksız bırakmaya devam ediyor” dedi.
 
Askerler tarafından gözaltına alındı
 
“Abdüsselam Şahin’i unutmadık” demek için bir araya geldiklerini ifade eden Musa Bor, Abdulselam Şahin’in başına gelenleri şu sözlerle aktardı: “43 yaşındaki 6 çocuk babası Abdusselam Şahin ilk olarak Colemêrg’in Çelê (Çukurca) ilçesinde 9 yıl kamu personeli kadrosunda imam olarak görev yaptığı esnada askerler tarafından gözaltına alındı. Şahin, Yüksekova Jandarma Taburuna götürüldü ve ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Şahin yaşadığı baskı üzerine ailesiyle birlikte Gever’in Morê köyüne taşındı. 27 Kasım 1993 tarihinde Gever’den birkaç ay önce taşındığı köyüne gitmek üzere A.Ö.’ye ait Toyota marka araca bindi. Araçta Şahin ve sürücü dışında 3 kişi daha vardı. Köye doğru yol alan araç arama noktasında özel harekât timleri tarafından durduruldu. Yapılan kimlik kontrolü sonrasında, Abdüsselam Şahin gözaltına alındı. Araçta bulunan diğer kişiler Şahin Ailesi’ni durumdan haberdar etti. Şahin’in nerede olduğunu öğrenmeye çalışan ailesi onun F.D.’ye ait kırmızı renkli Toros marka arca bindirilerek Yüksekova Komando Taburuna götürüldüğüne dair bilgiye ulaştı. Ancak kendisinden haber alamadı.”
 
‘Failler yargılansın’
 
Abdulselam Şahin’in akıbeti ortaya çıkması için eşi tarafından Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru yapıldığını belirten Bor, aile tarafından yapılan tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını belirtti. Bor, yargının bugüne kadar etkin bir soruşturma yapmadığını hatırlatarak, “Abdüsselam Şahin’in akıbeti açıklanmadı, onu kaybedenler yargı önüne çıkartılmadı. İç hukuktan sonuç alamayan aile 2012 yılında davayı AİHM’ye taşıdı (9.04.2012-33180/12). AHİM, 14 Eylül 2017 tarihli tek yargıçlı oturumda ‘şikayette bulunulan olayların gerçekleştiği 1993 yılıyla, mahkemeye başvurunun sunulduğu 2012 yılı arasındaki ciddi zaman farkı dikkate alınarak’ gerekçesi ile başvuruyu kaybetme suçunun süreğenliğine aykırı biçimde kabul etmedi. Şahin’in akıbetinin açıklanması ve faillerinin yargılanması talebimizin karşılanması hukukun gereğidir. Şahin Ailesi’nin 31 yıldır yaşadığı belirsizlik işkencesinin sonlandırılması adaletin gereğidir” diye konuştu.
 
Musa Bor son olarak, “Artık yeter, Gözaltında kayıp davalarında adli makamları ve AİHM’yi hukukun üstünlüğüne bağlı kalmaya çağırıyoruz. Şahin’in akıbetinin açıklanması için yapmış olduğumuz çağrımızı yineliyoruz. Kayıplar bulunsun failler yargılansın” çağrısında bulundu.
 
Eylem yapılan açıklama ardından oturma eylemiyle son buldu.
 
Êlih
 
 
Êlih’te İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 659’uncu haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi de eyleme katıldı. Bu haftaki eylemde, Êlih’te 6 Ekim 1992 tarihinde İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi iken sivil polislerce gözaltına alınıp bir daha kendisinden haber alınamayan Ayhan Efeoğlu’nun akıbeti soruldu. 
 
'Zaman aşımı ile takipsizlik kararı verildi'
 
İHD Şubesi yöneticilerinden Melek Atalay, "Ayhan Efeoğlu, 25 yaşında olup Yıldız Teknik Üniversitesi 2. sınıf öğrencisiydi. Ayhan Efeoğlu, 6 Ekim 1992 tarihinde okulunun önünde telsizli sivil polislerce yakalanarak, gözaltına alındı. Ayhan’ın annesi Feriha Efeoğlu ile babası Osman Efeoğlu İstanbul DGM savcılığı, TBMM Başkanlığı ile resmi ve sivil kurumlara başvurular yaparak, oğullarının akıbetini sordu. Ailenin anlatımlarına göre; Siyasi Şube tarafından gözaltına alınan Ayhan Efeoğlu, Gayrettepe’de bir süre işkenceye tabi tutulur. Görgü tanıklarına göre Ayhan’ı gözaltına alanlardan biri Terörle Mücadele Bürosu’ndan Fikret Işıkyakalar isimli bir komiser idi. Ayhan Efeoğlu için açılan soruşturmada hiçbir ilerleme kaydedilmedi; 21 Ocak 2008 tarihinde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu, isnat edilen suçu işkence ve kötü muamele kabul ederek, zamanaşımı süresinin dolduğuna; dolayısıyla şüpheli olan İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlileri hakkında takipsizlik kararı verdi” ifadeleri kullandı.