‘DAİŞ vari şiddetin nedeni nefret dili’

  • 09:03 24 Ekim 2022
  • Güncel
 
Melike Aydın
 
İZMİR - Şiddetin giderek artması ve DAİŞ yöntemleriyle gerçekleşmesinde iktidarın ve medyanın nefret diline işaret eden Psikolog Dilan Yılmaz, toplumsal cinsiyet eğitiminin ve doğru haber kaynaklarıyla dayanışmanın önemine dikkat çekti.
 
Erkek şiddeti her geçen gün artarken, kadınların, çocukların DAİŞ vari yöntemlerle katledilmesindeki artış dikkat çekiyor. İstanbul’da Ali Sayan isimli erkek annesi Fatma Sayan’ı kesici aletle katlederek cenazesine işkence etmesi, Antep’te işkence ile katledilen 3 yaşındaki çocuğun cenazesinin buzdolabında bulunması gibi en yakın örnekleri yaşanan vakalarda iktidarın ve medyasının kullandığı dilin toplum üzerindeki etkisini yeniden sorgulatıyor. 
 
Konuyu Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği’nden (TODAP) Psikolog Dilan Yılmaz’a sorduk. Dilan ekonomik kriz, savaş ve nefret dilinin şiddeti meşrulaştırdığına dikkat çekti. 
 
‘İktidar ve medyanın diliyle şiddet meşrulaşıyor’
 
“Şiddet yönteminin değişiminin, şiddetin toplum nezdinde ne kadar nesneleştiğinin göstergesi olduğunu” söyleyen Dilan, bunda toplumun sürekli iktidarın ve medyanın diline maruz kalmasının etkisi olduğunu belirtti. Bu normalleşmeye, mültecilere dönük şiddeti örnek gösteren Dilan, “İnsanların birbirine tahammülü kalmadı. Rahatsız oldukları şeyi dile getirmek yerine şiddete başvurabiliyorlar. Orta yaş televizyon dizilerine maruz kalıyor. Dizilerde şiddet normalleştirebiliyor; kadınlar şiddet gördükleri kişiyle evlendiriliyor ve onunla mutlu oluyor, kadının kurtuluşu erkekmiş gibi yansıtılıyor. İnsanlar da bunu rol model alıyorlar. Çocuklar da toplumsal cinsiyet rollerini ailelerinden örnek alıyorlar ve sağlıklı bireyler yetişmiyor” şeklinde konuştu.
 
Dijital medyada şiddetin üretimi
 
Haberlerin diline de dikkat çeken Dilan, özellikle kadını aşağılayan ve suçlu gören bir dil kullanıldığını kaydetti. Dilan, haber başlıklarında dahi şiddetin yeniden üretildiğine vurgu yaparken, “Erkekler bu şiddet dilinin kullanıldığı haberlere maruz kalan olarak uygulayan da oluyorlar. Çocuklar da sosyal medyaya ulaşabiliyor. Şiddet çocuklarda travmatizasyon yaşatıyor. Sosyal medyada şiddet içeriklerini üretmemek hak temelli görüntüler paylaşılması gerekiyor. O görüntülerin sahibi olan kişiler de görüyor ve tekrar tekrar bu travmaya maruz kalabiliyor. Travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik sorunlar yaratabiliyor. Sosyal medyada bu içerikleri üretmemek ve yaymamak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
 
Ekonomik kriz ve savaşların rolü
 
Ekonomik krizin de şiddetin artmasında payı olduğunun altını çizen Dilan, “İnsanlar haftada 7 gün bile çalışsalar evlerini geçindirmek durumundalar. Özellikle kadınlar pandemide sürekli evdeydi ve ev işlerini üstlenen konumundaydı. Eş şiddetine daha fazla maruz kaldı” dedi. Dilan, ekonomik krizin nedenlerinden biri olan savaş ile erkek şiddeti arasındaki bağa da işaret etti. Dilan, bu konuya dair şu örneği verdi: “Suriyeli aileler helikopter geçerken bomba yağacak sanıyordu. Gar katliamından sonra tanıklar çöp kutusu kenarından bile geçmeye, kapalı ortamda bulunmaya korkuyordu. Savaş kutuplaştırmaya neden oluyor. İnsanlar gerçekten birbiri ile temas etmedikçe kutuplaşmaya da neden oluyor. Savaş koşulları nefret suçu üretiyor. Dokunmadığı görmediği hayatlara düşmanlık besliyor. Bir esnafın bir Suriyeliye saldırılması üzerine bütün mahallenin Suriyelilere saldırması örneği yaşandı. Tarihte de pogromlar yaşandı. Savaş dilinden vazgeçmediğimiz sürece tarih tekerrür ediyor.”
 
‘Pogromlar meşrulaştırılmak isteniyor’
 
Dilan, bir grubu, haklarını yok sayan dilin nefret dili olduğunu ve bunun “düşünce” değil “suç” olduğunu ifade etti. Mültecilere, LGBTİ+’lara dönük saldırıların şiddeti ve pogromları meşrulaştırdığını ekleyen Dilan, “Bu yürüyüşleri izleyenler, ötekileştirici dile maruz kalarak onlara şiddeti normal görüyor. İnsanlar buna maruz kalıyor ve inanır konumda oluyorlar. Bilginin kaynağı da önemli hale geldi. Çok kirli haber kaynağı var. İnsanlar doğru bilgiyi araştırmıyor. Sosyal medya devletin en büyük silahlarından biri oldu” sözlerine yer verdi.
 
‘Nefret oluşturmak iktidar yöntemi’
 
Nefret dilinin Kürtlere yönelimine dikkat çeken Dilan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürt aileler de anadilde eğitim alamadıkları için hastanelerde daha kolay ölüme mahkum ediliyorlar. Kadınlar evde, sokakta her yerde birçok biçimiyle şiddetin hedefinde oluyorlar. Ataerkil sistem hem kadın hem erkeği sömürüyor. Şiddeti uygulayan erkekler ama bu sistem var olduğu sürece erkekler de sistemin içinde yoğuruluyorlar ve şiddet sarmalına dahil oluyorlar. Örneklemelerle modellemelerle bu süreç devam ediyor. Tutuklular cezaevlerinde iş gücü olarak kullanılıyor. Sistem devam etmek için sürekli bir kutuplaştırma ve savaş ortamı yaratma, halkın öfkesini bir yere kanalize etmek zorunda. LGBTİ+ yürüyüşünü de bu bağlamda düşünüyorum. Ekonomik krizden öfkeyi başka yöne kanalize etmiş oluyorlar. Nefret oluşturmak iktidarların çok kullandığı bir yöntem.”
 
‘Doğru haber kaynaklarıyla dayanışmak gerekiyor’
 
Şiddetle mücadele kapsamında, okullarda toplumsal cinsiyet eğitimi vermenin önemine dikkat çeken Dilan, “Çocuk eve gittiğinde babalarıyla bu eğitimi almış olur. Erken yaşlarda harekete geçirilmesi gerekiyor. Yetişkinler de o kadar bilinçli olacak. Bunun dışında doğru haber kaynakları ile dayanışmamız gerekiyor. Kendi hayatımızda ne kadar doğru şekilde savunuculuk yaparsak o kadar gelişir. Ancak bunlar toplumsal olarak gerçekleşecek şeyler" diye konuştu.