‘Özel savaş politikalarını örgütlülükle boşa çıkartmalıyız!’

  • 09:17 27 Ağustos 2022
  • Güncel
Marta Sömek
 
İSTANBUL – Bölgede hayata geçirilen özel savaş politikalarını değerlendiren siyasetçi, kadın örgütü temsilcisi ve sanatçılar, “Kimi zaman üniformalılar, kimi zaman da korucular özelikle Kürdistan’da sistematik olarak özel savaş yürütüyor. Örgütlülüğümüzü ve mücadelemizi büyüterek bu özel savaş politikalarını boşa çıkartmalıyız” çağrısında bulundu.
 
Kadın katliamları hız kesmeden artış gösterirken özellikle bölge kentlerinde özel savaş politikaları her geçen gün daha da belirginleşiyor. Asker ve polis eliyle kadınlar taciz ya da tecavüze uğrarken, failler ise yargılanmayacaklarından emin olma “güveniyle” bu suçları işlemeye devam ediyor. Yine çocuklar da benzer politikalarla istismara maruz bırakılıyor, katlediliyor. Özel savaşın bir aracı olan erkek yargı ise korumalı, indirimli “cezalarla” failleri “ödüllendirmeye” devam ediyor.
 
Şırnak’ta özel savaş
 
Özellikle Şırnak’ta son dönemde etkisini hissettiren özel savaş politikaları sonucu 17 yaşındaki Firdevs Babat 19 Ağustos günü Ahmet Babat tarafından önce tecavüze maruz kaldı ardından da korucu olan abisi Ramazan Babat’ın silahıyla katledildi. Daha sonra korucu Ramazan Babat’ın da bir çocuğa tecavüz ettiği açığa çıktı. Aynı politikalar sonucunda 23 Ağustos günü Leyla Karaaslan ve 3 çocuğu evli olduğu Hasan Karaaslan tarafından katledildi.
 
Sokaklara çıkan kadınlar, özel savaş politikalarını teşhir ederek sokak sokak, mahalle mahalle eylemler yaptı. Siyasetçiler, kadın örgütü temsilcileri ve sanatçılar, bölge kentlerinde yürütülen özel savaş politikalarına dair ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
 
'Kırım zemini hazırlanıyor'
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Marmara Eşsözcüsü Dilber Demir, “Kadın cinayetleri politiktir söylemimiz bugün kadın üzerinde devletin yürütmüş olduğu özel savaş politikasıdır” dedi. Bu politikayı kimi zaman üniformalılar, kimi zaman korucular, kimi zaman da kadınların en yakınındaki erkeklerin gerçekleştirdiğini vurgulayan Dilber, “Özelikle bunu en çok Kürdistan’da sistematik olarak yürütüyorlar” diye konuştu. Şırnak’ta korucu silahıyla katledilen Firdevs’in özel savaş politikalarının son örneği olduğunu belirten Dilber, “Bugün ise bir erkek tarafından katledilen 4 kadın var. Bu erk zihniyetinin tekçi anlayışı, İstanbul Sözleşmesi’ni feshederek cezasızlık politikalarıyla adeta bir kadın kırımının zeminini hazırlıyor” şeklinde yorumladı.
 
‘Politikaları boşa çıkartmalıyız’
 
Tüm kadınların bu politikalara ses çıkarması gerektiğini vurgulayan Dilber, “Buradan tüm kadınlara çağrı yapıyoruz, hep birlikte örgütlülüğümüzü ve mücadelemizi büyüterek bu özel savaş politikalarını boşa çıkartmalıyız” çağrısında bulundu.
 
Üniformalı erkek politikaları…
 
Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Şerife Arsay da iç ve dış siyasette savaş politikalarını devreye koyan AKP-MHP ittifakının, mevcut savaşını özelleştirerek Kürt coğrafyasında şiddeti katmerleştirdiğinin altını çizdi. Şerife, “Kürde uygulanan, ötekileştiren hukuksuz uygulamalar failleri cesaretlendiriyor” dedi. Firdevs’in katledilmesinin uzun zamandır sürdürülen özel savaş politikasının bir devamı olduğunu aktaran Şerife, “İpek Er başta olmak üzere sayısız kadın üniformalı erkek şiddetine maruz kaldı. Üniformalı erkeğin, devletin güç zırhına sarılarak yürüttüğü kadın katliamları bir politikanın sonucudur” şeklinde konuştu.
 
 ‘Hesabını soracağız’
 
 Bu politikaların özgür kadına, Kürt halkına ve tüm topluma yapıldığına dikkat çeken Şerife, “Kürt kadın siyasetçiler, uydurma gerekçeler ve sahte belgelerle ağır cezalara çarptırılıyor. Cezaevlerinde çıplak arama, şiddet ve baskıyla sürekli yıldırılmaya çalışılıyor, hakları ihlal ediliyor. Kadın kurumları kapatılıyor, dernekler kriminalize ediliyor. Kayyım eliyle kadın iradesi yok sayılmaya çalışılıyor” değerlendirmesini yaptı. Tüm bunların onurlu bir yaşamı tercih eden kadınlara karşı özelleşen savaşın bir yansıması olduğunun altını çizen Şerife, “Biz kadınlar İpek’in, Pınar’ın, Sakine’nin, Firdevs’in hesabını soracağız. Adaleti karanlıkta bırakmayacağız” sözleriyle seslendi.
 
 Sözde ‘yeterli olan’ kanunlar
 
Film yönetmeni, senarist ve yapımcı Yeşim Ustaoğlu ise kadın katliamları ve özel savaş politikalarının Türkiye ve bölge kentlerinde çok büyük bir problem olduğunu ifade etti. Özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ardından bu verilerin hızla arttığına işaret eden Yeşim, “Hukukun uygulanışında kanunların sözde ‘yeterli olması’, nasıl uygulandığı konusunda çok adil bir şey getirmiyor. Dolayısıyla Türkiye’nin içindeki bu açmaz kadın-erkek eşitsizliğiyle ilgili sosyal problemlerin de açmazlarıyla maalesef hala çok ciddi bir kadın katliamıyla karşı karşıyayız” cümlelerini kullandı. Bu durumun özel savaş politikalarını yarattığını belirten Yeşim, “Hukuk bu anlamda ne kadar koruyor, davalar nasıl sonuçlanıyor, özgürlük ve eşitlik hakları da ortada…” dedi.
 
Ortak talep sözleşmenin yürürlüğe girmesi
 
Öte yandan cezasızlık politikalarıyla faillerin güç ve cesaret alarak bu politikalarını “güvenle” sürdürdüklerine işaret eden Yeşim, “Elimizdeki hukuk maddelerinin tam anlamıyla yetersiz olduğu dile getirilmese de uygulamada ne ile karşılaştığımız hepimizin tartıştığı konulardan biri” diye konuştu. Mücadele yürüten kadın örgütleri ve hak savunucularının bu politikalara karşı büyük bir çaba sarf ettiğini söyleyen Yeşim, “Yeterli derecede görünürlük sağladığını düşünüyorum. Ama uygulamaların yeniden yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Hasır altına girmiş bütün davalar da dahil. Tüm kadınların ve toplumun ortak talebinin, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesi olduğunu söylüyoruz” vurgusunu yaptı.