92 hukuk örgütünden Kuzey Suriye’ye ilişkin hak ihlalleri raporu

  • 17:42 22 Ağustos 2022
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - Suriye’de 92 hukuk örgütü, Türkiye ve ona bağlı grupların, Kuzey ve Doğu Suriye’de işlediği savaş suçlarına ilişkin yayınladığı raporda, etnik soykırım, demografik değişim ve Türkleştirme politikalarına dikkat çekti. 
 
Suriye’deki 92 hukuk örgütü, Türkiye ile Suriye muhalifleri adı altındaki grupların işlediği suçlara ilişkin ortak bir rapor hazırladı. Raporda, silahlı çatışmalarda uluslararası anlaşmaların ihlal edildiği, BM’nin sorumluluklarını yerine getirmediği ve bazen de suçlara ortaklık ettiğine işaret edildi.
 
Öte yandan Suriye’de işlenen savaş suçlarından en tehlikeli olanının Suriye’nin kuzeyindeki demografik değişim suçu olduğu belirtildi.
 
Rapora göre tespit edilen ihlaller şu şekilde sıralandı:
 
"*Suriye sınırındaki bölgeler ve köyler her gün bombalanıyor, herhangi bir askeri güçle bağlantısı olmayan kişilerin mal ve mülkleri yıkılıyor.
 
*Tanklar ve savaş uçaklarıyla sivillere saldırıyor.
 
*Tarihi yerler ve sivil kurumlar talan ediliyor.
 
*Gazeteciler, memurlar ve insani hizmet araçları hedef alınıyor.
 
*Dini kurumlar, eğitim merkezleri, hastaneler, yaralı ve hastaların olduğu yerler hedef alınıyor.
 
*QSD’ye baskı yapmak için sivillere baskı yapıyorlar. Amaçları ise birçok bölgeye ulaştırılan insani yardımları kesmek. Öte yandan su ve elektrik alt yapıları ile baz istasyonlarına saldırıyorlar.
 
*Yerli halkın evlerine el koyma.
 
*Evleri askeri üslere dönüştürme.
 
*Yerli halkı evlerinden çıkararak yerlerine Türkmen ailelerini yerleştirme.
 
*Çoğu Kürdü göçe zorluyor, yerlerine dışarıdan gelenleri yerleştiriyor ve ev için yaptıkları sözleşmeleri iptal ediyorlar.
 
*Kürtlerin tarihini, kültürünü kimliğini ve bölgelerinin demografik yapısını yok edip, kültürlerini yaşatmaları için yaptıkları tüm eylemleri yasaklıyorlar.
 
*Efrîn, Eyn Îsa ve Girê Spî’de din siyasi araç olarak kullanıldı. Efrîn’de Êzidîlerin, Hristiyanların ve Alevilerin dini özgürlükleri yasaklandı. Kürtlerin mezarlıkları yıkıldı.
 
*Tüm bölgelere Türk dili dayatılıyor.
 
*Demografik değişim için her türlü yönteme başvuruluyor, sınır bölgelerindeki Kürt ve Arap yurttaşları kaçırılıp işkence ediliyor.
 
*Sivillerin tarım ürünlerine ve dışarıdan gelen tüm paralarına el konuluyor.
 
*Bölgenin demografik yapısını değiştirmek için yerel halkın evlerine yerleştirdikleri aileleri resmi kayıt altına alıyor.
 
*Köylerin, ilçelerin ve bölgelerin isimleri Türkçeleştiriliyor.
 
*Hastane ve okulların isimleri değiştirilerek, Türk bayrağı asılıyor.
 
*El konulan araçları çetelerin üzerine geçirmek için araba kayıt yasasını çıkardılar.
 
*Arap ve Türkmen nüfusun Kürt nüfusundan fazla olduğunu göstermek için sahte raporlar yayınlıyor.
 
*Sınır bölgelerine yakın yerlere yerleştirilen ailelere yabancı kimlikler veriyor.
 
*Silahlı çete gruplarının cephaneliğini geçirmek için sınır kapılarını açtılar. Dahası el konulan zeytin yağlarını da Türkiye’ye bu sınır kapılarından geçiriyorlar.
 
*Minbic, Til Rifet, Carablus, Ezaz, Efrîn, Girê Spî, Reqa ve Serêkaniyê’deki baz istasyonlarını yıkarak Türkiye’deki baz istasyonlarıyla değiştirdiler.
 
*Meydankê Barajı’nı yıkıp tüm malzemelerini çaldılar.
 
*Halkın kültüründen kopması için medeni kimlik ve kültürel kıyafetler yasaklandı.
 
*Eğitim kurumlarını Türkleştirme siyaseti için kullanıyorlar.
 
*Eğitim ve düşünce materyallerini değiştirmek için Suriye-Türkiye sınırına yakın bölgelerdeki insanların kültürünü yok ediyor. Bunun bir örneği de Suriye’nin işgal altındaki bölgelerin Türkleştirilmesi kapsamında o bölgelerin askere alınması politikasıdır.
 
*Türkiye tarafından Efrîn nehri üzerinde baraj yapma yoluyla Efrîn’e akan su kesildi. Bu da Fırat suyunun seviyesinin düşmesine neden oldu. Türkiye, Efrîn’in Şera ilçesinin Hûrî Nebî Kalesi’ne yakın Sebîn Sokê bölgesinde Efrîn Nehri üzerinde yeni bir baraj inşa etti. Bu uygulamalarla Efrîn’den yüzde 40 Suriye topraklarına su sağlayan Meydankê Barajı’nın suyunu kesmeye çalışıyor.  Meydankê Barajı’nın suyunun yüzde 60’ı Suriye topraklarından çıkıyor.
 
*DAİŞ çetelerinin Şengal’li Êzidî kadınlara yaptığı gibi Türkiye’nin cezaevlerinde olan birçok Efrîn’li kadını Libya’ya göndererek onları satıyor.
 
*Bölgelerin asıl sahiplerine karşı zorunlu göç politikası uyguluyor."
 
Raporda ayrıca ekonomik ve insani ihlallere de yer verildi:
 
*Zeytin, üzüm, nar ve birçok ağaç türü yakıldı.
 
"*Binlerce metre tarım arazisi sulama hortumu yakıldı.
 
*Ev sahiplerini zorla göçerttikten sonra onlarca evi yaktılar.
 
*Buğday, arpa, mısır, ceviz, zeytin, üzüm ve nar ürünleri talan edildi.
 
*Efrîn’de zorla göçertme, demografik değişim, soykırım vb. uygulamalar gerçekleşti.
 
*Yüzlerce Kürt yurttaş, silahlı gruplar tarafından fidye için kaçırılma ve zorla kaybettirilme ile karşı karşıya kaldı."
 
Raporda, uluslararası İnsan Hakları Konseyi’ne Suriye toprakları üzerinde aralıksız dökülen kan ve felaket durumuna karşı sorumluluklarını yerine getirmesi çağrısı yapıldı.
 
Ayrıca BM’ye, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerine, insan haklarının korunmasıyla ilgili tüm uluslararası kurum ve kuruluşlara şu çağrı yapıldı:
 
*Derhal ve koşulsuz olarak, Türkiye ve ortakları Kuzey ve Doğu Suriye bölgesinden çekilsin.
 
*Suriyeli sivillerin haklarının ihlal edilmesi, zorla göçertilme ve büyük insani tehlikeler teşhir edilmeli. 
 
*Türk hükümeti ve ortakları olan Suriye’deki silahlı ortaklarına baskı yapılmalı, sivil, dini yerleri, kilise, kamu ve özel malları, ağaçların kesilmesi, ev, dükkan ve tarım ürünlerinin talan edilmesi durdurulmalı.
 
*Suriye İnsan Hakları Federasyonu, Suriye kadın hakları ve insan haklarını koruma örgütlerinin temsilcilerinin katılımıyla bağımsız, tarafsız ve inandırıcı bir soruşturma komisyonu kurulmalı. Türk devletinin Suriye’ye müdahale ettiği günden itibaren yapılan bütün ihlalleri açıklamalı ve yargılanmaları için onları bölge ve uluslararası mahkemelere teslim etmeli.
 
*Suriye’deki sivil ve hukuk örgütlerine, Türkiye saldırılarının başladığı günden bugüne kadar işlediği insanlık dışı saldırıları belgelemeleri için çağrı yapılmalı.
 
*Suriye'nin kuzeyi, Kuzey ve Doğu Suriye’nin şehir ve köyler ile göçmenlerin yaşamsal, ekonomik ve insani ihtiyaçlarının karşılanması için ilgili uluslararası kurum ve kuruluşlara çağrıda yapılmalı.
 
*Suriye'nin kuzeyindeki şehir ve köylerindeki tüm bileşenlerinden hem halk hem de hukukçular, toplum karşıtı güçlerin neden olduğu tehlikeleri durdurmak için çalışmalı.”