Reyhan Yalçındağ: Aysel Tuğluk için AİHM’e başvuru hazırlığındayız

  • 09:01 17 Ağustos 2022
  • Güncel
 
Öznur Değer 
 
ANKARA - Aysel Tuğluk’un avukatı Reyhan Yalçındağ, demans hastalığıyla mücadele eden ve durumu giderek ağırlaşan  müvekkiline yönelik AYM’nin verdiği kararı “Bugünün hakim ve savcıları önlerine gelen dosyanın kime ait olduğuna, kimliğine, siyasi geçmişine bakarak karar veriyorlar” sözleriyle değerlendirirken,  AİHM’e başvuru hazırlığında olduklarını ve Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’na infazının ertelenmesi için yeniden başvuruda bulundukları bilgisini paylaştı.  
 
Kandıra 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde tutulan demans hastası Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un sağlık durumu her geçen gün kötüye gidiyor. Anayasa Mahkemesi ise Aysel Tuğluk için avukatlarının yaptığı cezanın infazının ertelenmesi ve tahliye edilmesine ilişkin tedbir talebinin reddine hükmetti.Aysel’in avukatı Reyhan Yalçındağ, Aysel şahsında uygulanan ikili hukuk sistemi ve AYM kararını değerlendirdi. 
 
Aysel’in tahliyesine Emniyet, İçişleri Bakanlığı ve savcılık itiraz etmiş
 
Aysel’in tutuklu yargılandığı ve 5 Ağustos’ta hakkında tahliye kararı verilen Kobanê Davası’nı hatırlatan Reyhan, Aysel hakkında verilen tahliye kararına olan tahammülsüzlükle dosyada müdahillikleri bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı avukatlarının tahliye kararına itirazda bulundukları bilgisini paylaştı. Yanı sıra savcının da tahliye kararına itiraz ettiğini belirten Reyhan, itirazlara dair kararın bir üst mahkeme olan Ankara 23’ncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verileceğini aktardı. Savcının Aysel hakkında verilen tahliye kararına bile tahammül edemediğini sözlerine ekleyen Reyhan, “Hala 10 yıllık cezasının infazı bitmediği için fiziken tahliye edilemeyecek. Ama buna rağmen Kobanê Davası’ndan verilen tahliye kararına da itirazlar söz konusu. Henüz sonuçlanmış da değil” ifadelerini kullandı.
 
‘Bu coğrafyada Kürt’e her zaman ayrı bir hukuk uygulandı’
 
Türkiye’deki ikili hukuk sistemine dikkat çeken Reyhan, “Kürt’e başka bir hukuk uygulaması, Türkiye’nin batı yakasında başka bir hukuk uygulaması bugünün meselesi değil. İstiklal Mahkemeleri’nden, Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne, askeri darbe dönemlerinde kurulan Askeri Mahkemeler akabindeki Devlet Güvenlik Mahkemeleri, Sıkıyönetim Mahkemeleri, FETÖ adı altındaki uygulamalarla ihraç edilen hâkim ve savcıların imzacısı olduğu dönemlerde kurulan özel yetkili mahkemeler ve bugünü, bütün bu süreci birbiriyle bağlantılı ele almak gerekiyor. Bu coğrafyada Kürt’e her zaman ayrı bir hukuk uygulandı, ikili bir hukuk uygulandı. Yaşam hakkı ihlalleri söz konusu olduğunda ölen, işkence gören, katledilen eğer Kürtlerse maalesef hiçbir etkili soruşturma yürütülmedi ve sonuç alınamadı. 90’larda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) bu süreç deşifre edildi. Oradan doğru tarihi kararlar verildi ve tarihi dönemlere imza atıldı. Sistematik olarak insanlığa karşı yaşanan suçlarla ilgili ihlal kararları verildi” sözlerine yer verdi.  
 
‘Aysel Tuğluk’la ilgili yaşadığımız hukuk garabeti siyasi kırımın devamı’
 
Fütursuzca bir ikili uygulama olduğunun altını çizen Reyhan, kamuoyunun gözlerinin içine baka baka, kendini gizleme gereği duymadan, “Evet bu ihlallerin failleri biziz siz de hak ediyorsunuz” şeklinde resmi makamlarca açıklama yapıldığını ve söz konusu bu ikili hukuksuzluğun hayat bulduğunu vurguladı. Son yedi yılda Kürt seçilmişlere, HDP’li siyasetçilere uygulanan hukuksuzluğa dikkat çeken Reyhan, “İktidar kanadından, onlara yakın medya mensuplarından, Bakanlardan tutalım herkese kadar günlük rutine bağlanmış durumda bu. ‘Hak ettiler.’ Her türlü yafta, hedef gösterme, kriminalize edilme… HDP, bu ülkede en çok oy almış üçüncü siyasi parti değilmiş gibi muamele gösterip, hedef gösteriyorlar. Toplamda değerlendirirsek, Sayın Aysel Tuğluk’la ilgili yaşadığımız hukuk garabeti, vahşeti ve kıyımı aslında siyasi bir kırımın devamıdır. Özelde de Sayın Aysel Tuğluk’un siyasi mücadele tarihinden intikam almaya dönük bir uygulamadır. AYM bile kendisini özgür, objektif, bağımsız konumlandıramıyor. Bugünün hâkim ve savcıları önlerine gelen dosyanın kime ait olduğuna, kimliğine, siyasi geçmişine bakarak karar veriyorlar” diye belirtti.
 
‘Ülkede ciddi suçlara imza atmış kişiler tahliye ediliyor’
 
Yazılı hukuk kurallarının hiçbir şekilde uygulanmadığı bir dönemden geçildiğini ifade eden Reyhan, hukukçular ve insan hakları avukatları olarak hiçbir şart ve koşulda hukuk mücadelelerinden vazgeçmeyecekleri mesajını verdi. “Buna iğneyle kuyu kazmak gibi bir süreç diyebilirsiniz” diyen Reyhan, “Çünkü her seferinde buz dağlarına çarpıyor. Yazmalarımız, çizmelerimiz, aldığımız hukuk eğitimleri her şeyimiz hukuk uygulansın diye. Ama maalesef bırakın hukukun uygulanmasını, bugün Türkiye kendi Anayasa’sını uygulamaz durumda. Bu çok uzun süredir böyle. HDP’nin Meclis’e ilk defa girmesinin ardından 2016’da Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasını hatırlatmak isterim. Her aşamada binlerce sayfalık dilekçeler yazdık. Dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından her bir milletvekili hakkında onlarca dosya açıldı ve hala devam ediyor. ‘Anayasanıza uyun’ dedik ama ne oldu geçtiğimiz Şubat ayında AİHM, ‘Dokunulmazlığı kaldırma süreciniz Anayasa’nıza aykırı’ dedi. ‘Bırakın sözleşmeyi kendi Anayasa’nıza aykırı’ dedi. Dolayısıyla bugün sadece Çevik Bir değil, insanlığa karşı işlenen suçlarda adı geçen askeri görevliler, 12 Eylül’den bugüne askeri darbeler veya devlet içi karanlık çetelerde hukuk dışı işlere imza atmış, insan öldürmüş, asit kuyularında insanların cenazelerinin çıkmasına yol açmış askeri görevlilerle ilgili yargılamalara bir bakalım; tamamında zamanaşımı uygulandı. Ya da Çevik Bir’de olduğu gibi hastalık vesilesiyle ya mafya liderleri tahliye ediliyor bu ülkede ya da ciddi suçlara imza atmış kişiler tahliye ediliyor” şeklinde konuştu.
 
 ‘AYM kararının içinde bir itiraf var’
 
AYM’nin kararında, “Evet bir yandan bu hastalık kronik ilerleyici, çok daha ağırlaşacak, cezaevinde yaşamını hiçbir şekilde sürdüremeyecek duruma gelecek ama ATK raporları var” denildiğini söyleyen Reyhan, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye İnsan Hakları Vakfı’ndan (TİHV) iki defa uzman görüşü almışız, İstanbul Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan rapor almışız. Türkiye’nin en kalifiye ekibi ve bu hastalığın uzmanı olan departmanın başında olan bir ekip bunu yazmış. Diyor ki, ‘Yanlış, şu uygulamaları yapmanız lazım.’ Bu da dava dosyasında. Yetmemiş, cezaevinin tabiplerinden Aysel Hanım’a reçete edilen özel ürünler var. Yine cezaevinin, Aysel Hanım’ın İdare ve Gözlem Kurulu dışında tutulmasına yönelik kendi kararı var. Çünkü Aysel Hanım’ın hiçbir rutini yapamadığını söylüyorlar. Cezaevinin tamamının bu konudaki tanıklıkları var. Binlerce sayfalık ek raporlar var. ‘Bunların tek bir tanesini kale alamıyorum, ATK raporundan dolayı bu kararı veriyorum’ diyor savcılık. Ama AYM kararının içinde bir itiraf, bir kabul var. Bu son derece önemli. Bu sebeple tahliye ile ilgili tedbir kararımızı reddetmiş ama ara kararında, ‘Ey Kocaeli Savcılığı, Aysel Tuğluk’la ilgili bana düzenli bildirim yapacaksın, sağlık hakkıyla ilgili tedbir kararı veriyorum, süreci izleyeceğim. Bu konu burada kapanmamış, ben şimdilik sadece ara karar verebildim’ diyor. Bu, kendini özgür hissetmeyen bir yüksek mahkeme dilidir” dedi.
 
‘Aysel Tuğluk’tan intikam alınıyor’
 
Daha dün Elazığ Cezaevi’nde hasta ve yaşı ilerlemiş bir tutsağın yaşamını yitirdiğini anımsatan Reyhan, “Hasta mahpusların tabutlarla cezaevinden çıkmasına yönelik bir politika uygulanıyor. Ama unutulmaması gereken bir şey daha var. Tarih unutmaz! Bu kararlar, bunlara imza atanların, AYM hâkimlerinin önüne çıkacak. Kendileri de çok iyi biliyor ki dünyada henüz demans hastalığının bir tedavisi yok. Biz insan onuruna uygun koşullarda tedavi edilebilsin diye mücadele ediyoruz. Yoksa Sayın Aysel Tuğluk bugün cezaevinden çıksa da kendine bakabilecek durumda değil. Yine yardım alacak ama en azından aile üyeleri yanında olacak ve biraz daha insani koşullarda tedavi edilebilecek. Yaşadığımız bu süreç bu insanların siyasi kimliklerinden ve geçmişlerinden azade değil. Sayın Aysel Tuğluk’tan intikam alınıyor. ‘Sen misin siyasi partiler tarihine eşbaşkanlık sistemini getiren? Sen misin bu ülkede ilk kurucu eş genel başkan olan? Sen misin DTP kapatıldığı zaman siyasi yasak getirdiğimiz tek kadın milletvekili olduğun halde tek bir taviz vermeyen, mücadelesinden geri adım atmayan? Sen misin inandığın siyaseti yapan?’ diyorlar” şeklinde konuştu.
 
‘Bu öldürme, bitirme, gömme uygulaması’
 
“Öldürme”, “bitirme” ve “gömme” politikasının uygulandığına işaret eden Reyhan, “Beğenmediğiniz, ideolojik olarak düşüncesini paylaşmadığınız siyasetçilere kin, intikam, düşmanlık hukuku uygulayarak onları elimine edemezsiniz. Bu insanlar aynı zamanda milyonlarca kişinin oyunu almış insanlar. Onlarla birlikte milyonlarca insana düşmanlık besliyorsunuz demektir. O zaman nerede sizin eşit yurttaşlık anlayışınız? Nerde sizin dilinizden düşürmediğiniz demokratik ilkeler? Kendilerine gelince sınırsız ölçüde cezadan bağışıklık, muafiyet uygulanıyor. İktidar partisi herhangi bir milletvekili hakkında çok rahat bir şekilde iddialar ortaya atabiliyor. Mafya üyelerinin açıklamalarına karşı hiçbir savcı tek bir adım atmıyor, soruşturma başlatılmıyor. Ama bu insanların dava dosyaları sadece basın açıklamaları, ifade özgürlüğü, Newroz, 8 Mart gibi etkinlikler. Bunların tamamı Anayasa tarafından koruma altına alınan özgürlük alanları olmasına rağmen, Kürt siyasetçilere, Kürt kadın siyasetçilere, HDP’li seçilmişlere sıra geldiği zaman bir başka hukuk garabeti yaşıyoruz. Bunların kaydı hukuk önünde tutuluyor” diye belirtti.
 
‘‘Cezaevinde kalabilir’ dediğiniz herkes oradan tabutla çıktı’
 
Aysel hakkında “cezaevinde kalabilir” raporuna imza atan ATK hekimlerinin tamamını şikayet ettiklerini ifade eden Reyhan, şikayetin Türk Tabipler Birliği’ne (TTB) de aktarıldığını sözlerine ekledi. Aysel hakkında en son verilen 22 Haziran tarihli ATK raporunda imzası bulunan hekimler hakkında da şikâyette bulundukları bilgisini paylaşan Reyhan, şikâyetlerden henüz bir yanıt alamadıklarını söyledi. Reyhan, “Çünkü yaşanan bu sonuçtan doğrudan sorumlu olacaklar. Kocaeli Tıp Fakültesi çok köklü bir Tıp Fakültesi ve oradaki hekimlerin tamamı uzmandı. 11 kişilik kurul bir yıl öncesinden ‘Bu insan cezaevinde tek başına yaşayamaz, şu muayenelerden geçmiş’ diyor. Aysel Hanım aylarca birçok uzman tarafından muayene edildi. Kocaeli’ne bir defa değil defalarca kez gitti. Bir buçuk yıl önce bile ‘orda kalınamaz’ denilen bir kadın, nasıl oluyor ki ağır bir hastalık ilerlediği halde bir buçuk sene sonra aynı ATK diyor ki, ‘Cezaevinde tek başına kalabilir.’ Bugüne kadar ‘Cezaevinde kalabilir’ dediğiniz herkes oradan tabutla çıktı” sözlerine yer verdi.
 
Avukatlar AİHM’e başvuru hazırlığında
 
AYM kararına karşı AİHM’e tedbir talepli başvuru hazırlığında oldukları bilgisini paylaşan Reyhan, sözlerini şöyle sonlandırdı: “İnfazın derhal geri bırakılmasına dönük yeniden Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduk. AYM kararında, Sayın Aysel Tuğluk’la ilgili ‘99 defa sağlık muayenesinden geçirilmiş’ tespitinde bulunuyor. Çünkü biz çok kapsamlı bir başvuru yaptık. İçinde her şey var, eksiksiz bir başvuru. Dolayısıyla bütün evrakları göz ardı edemeyeceği için bunu söyledi. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’na, ‘Bu sürecin birinci dereceden sorumlusu sizsiniz. Çünkü AYM de sizi gösterdi ve bu konuda bildirim yapma zorunluluğunuz var. Derhal müvekkilimizin son durumunu tespit altına alın’ diyerek tahliyesini talep ettik. Kronik ilerleyici seyir arz eden bir hastalık olduğunu ATK hekimleri de söylüyor. Aysel Hanım’ın 22 Haziran tarihli son ATK raporunun muayenesi 6 Haziran tarihlidir. İki buçuk ay önceki bir muayenedir. Demans hastalığında iki buçuk ay uzun bir süredir ve hastalığın daha da ağırlaştığını, ellerini vicdanlarına koyarlarsa bu sürenin ardından yeni bir değerlendirme yapmaları gerekecek. O nedenle biz başvurumuzu yaptık. Umarız yakın zamanda sonuç alırız ve Sayın Aysel Tuğluk şahsında hukukun katledilme hali ortadan kalkar.”