Ekin Wan’ın ardından 7 yıl: Özgürlüğün sembolü oldu
- 09:01 10 Ağustos 2022
- Güncel
Zelal Tunç
VAN - Ekin Wan’ın yaşamını yitirişinin 7’nci yılında kadın bedeni üzerinden devam eden cinsel şiddeti değerlendiren Kürt siyasetçi Tuğba Hezer, “Bir kadını bedeninden ibaret görerek, o bedeni teşhir ederek, kadını hiçleştireceklerini düşündüler. Halbuki kadınlar artık devrim yapabilen, o kokuşmuş mekanizmaya meydan okuyan bunu çöküşe götürebilen bir irade olduğunu ortaya koymuşlardı" dedi.
Kürt illerinde sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü 2015 yılının 10 Ağustos’unda Muş’un Varto ilçesinde savaşın boyutunu ve savaşlarda kadının bedeninin nasıl kullanıldığına tüm dünya kamuoyu şahit olur. Varto’da işkence edilerek katledilen ardından cenazesi çırılçıplak teşhir edilen YJA Star'lı Kevser Eltürk (Ekin Wan) 7 yıldır direniş ve devlete olan öfkeyle hafızalarda.
Kadın bilinci küçük yaşlarda başlar
Ekin, Van'ın Çaldıran ilçesinin Sarıçimen (Navre) köyünde 1986 yılında dünyaya gelir. Ailesi bir süre sonra ekonomik nedenlerden dolayı İpekyolu ilçesine bağlı Karşıyaka Mahallesi’ne taşınır. Ekin’in henüz küçük yaşlarda başlayan kadın bilinci, ailesiyle yürüttüğü toplumsal cinsiyet tartışmaları ve erkek egemenliğe başkaldırmasıyla devam eder. Daha fazla bilinç sahibi olmak isteyen Ekin, her anını kitap okuyarak, araştırarak geçirir. Fedakârlığı ve asiliğiyle tanınan Ekin’e mahallenin sokakları dar gelmeye başlar. 20 yaşına geldiğinde, Kürt özgürlük mücadelesini daha yakından tanıma fırsatı bulan Ekin 2008 yılında yüzünü dağlara dönerek YJA-STAR'a katılır.
Emniyet suçu birbirlerine attı
9 yıl süren görkemli bir direnişin ardından insanlık dışı bir şekilde katledilerek, bedeni teşhir edilen Ekin için Türkiye’nin her yerinde kadınlar sokaklara çıkar. Kadınların tepkisi, devletin sessizliğini bozmasına yol açarken, yükselen tepkiler üzerine ilk açıklama Muş Valiliği’nden gelir. Durumun “kabul edilemez” olduğunu ifade eden valilik konu hakkında soruşturma başlatılacağını duyurur. Dönemin Muş Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada ise işkencenin üstü örtülmeye çalışılarak, olayın kendi ekipleri tarafından yapılmadığı, Erzurum veya Van’dan gelen ekiplerce yapılmış olabileceği öne sürülür. Aradan geçen 7 yıla rağmen Ekin’e işkence eden polislerin açığa çıkmaması ve faillerin cezasız bırakılması kadın bedeni karşısında hüküm süren erkek yargının cezasızlık politikasını bir kez daha gözler önüne seriyor.
‘Devlet zulme soyunduğunda, Ekinler direniş giyinir’
Kürdistan’da 1990’lı yıllarda özelde kadınlara dayatılan bir politika olarak cinsel şiddet, çatışmalarda kullanılan en etkili silah olarak karşımıza çıktı. Sindirmenin, yıldırmanın en etkili yöntemi olan cinsel şiddet, Ekin Wan şahsında Kürt kadınına dayatılan bir savaş yöntemi olarak hala uygulanmaya devam ediyor. Ancak bu kez sadece Kürt kadınları değil, dünya kadınları Ekin Wan’a dayatılan cinsel şiddete karşı, dört bir yandan “Devlet zulme soyunduğunda, Ekinler direniş giyinir” çığlığını yükseltiyor.
Ekin Wan’ın bedenini teşhir edilmesi döneminde Van’da HDP milletvekili olan ardından dokunulmazlığı ve milletvekilliği düşürülen Tuğba Hezer, Ekin Wan’ın bedeninin teşhiri ile kadınlara verilmek istenen mesajı değerlendirdi.
‘Teşhir yeni bir savaşın başlangıcıydı’
Ekin’in bedeninin teşhir edilmesiyle yeni bir savaş sürecinin başladığının mesajının verildiğini belirten Tuğba, son yedi yıldır Kürt halkı üzerinde bunun birçok örneğine rastlamanın mümkün olduğunu söyledi. Dönemin Muş Valisi’nin olayla ilgili yaptığı açıklamayı hatırlatan Tuğba, “Valilik açıklamasında bu suçu kabul etmiş, ancak suçu işleyenlerle ilgili herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır. Aksine olayın üzeri örtüldü” dedi.
‘Kürt kadınına saldırı devlet eliyle yapılıyordu’
Kürdistan'da kentlerin yıkılmasının Ekin ile başlayan sürecin devamı olduğunu kaydeden Tuğba, “İnsanların diri diri yakıldığı süreçleri yaşadık. HDP’ye yönelik yeni bir tasfiye siyaseti ile kayyımlar atandı, binlerce Kürt siyasetçi cezaevlerine konuldu. Ekin’in çıplak bedeni yanında üç sivil giyinimli erkek varken, bunu Cizre’de iki kadının bedeninin teşhisi sırasında kamuflaj maskeli erkeklerin yer aldığını gördük. Kürt halkına, Kürt kadınına yönelik saldırı devlet eliyle açık bir şekilde yapılıyordu. Teşhir edilen, katledilen bedenlerle bu sürecin devamının geleceğinin de mesajı verilmişti” şeklinde konuştu.
‘Yok saydıkları Kürt sorunu iktidarın çöküşünü hazırlıyor’
Batman’da Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze maruz kaldıktan sonra ölüme sürüklenen İpek Er’in durumunu örnek vererek konuşmasını sürdüren Tuğba, “Söz konusu Kürt bir kadın olduğu için işlenen suç sabit olmasına rağmen Musa Orhan serbest bırakıldı. Devletin Kürt halkına yönelik tek bir amacı var; yok etmek. Demokrasi yoluyla Kürt sorununu çözmek yok. Yok saydıkları Kürt sorunu şu an iktidarın çöküşünü hazırlıyor. O gün Ekin Wan’ın teşhiri aslında kadın mücadelesinden korkmalarından kaynaklıydı. Çünkü erkekler şiddet uygulamanın suç olmadığını biliyor. O gün bir Kürt kadınının bedenini teşhir edilmesinin mesajı, bugün toplumun her yerinde yeniden veriliyor. Sadece Kürtlere yönelik değil, o günden bu güne tüm kadınlara yönelik cinsel şiddet politikası sürdürülüyor” dedi.
‘Kürt kadının başarısı öfkeyi büyütüyor’
İktidarın savaş politikalarıyla en çok Kürt kadınları hedef aldığını vurgulayan Tuğba, “Kürt kadını dünya tarihinde büyük bir algıyı değiştirdi. Kadınlar savaş süreçlerinin mağduru, acizi değil mücadele edenidir. Kürt kadınları bunu gösterdi. Rojava devrimi ve Kobanê zaferiyle beraber sürecin değiştirip dönüştüreni olabileceğini gösterdiler. Bu, büyük bir öfke yarattı ve bu öfkeyi de erkek aklı egemenliğiyle bir saldırıya dönüştürmek istedi. Bir kadını bedeninden ibaret görerek, o bedeni teşhir ederek, kadını hiçleştireceklerini düşündü. Halbuki kadınlar artık devrim yapabilen, o kokuşmuş mekanizmaya meydan okuyan bunu çöküşe götürebilen bir irade olduğunu ortaya koymuşlardı. Bunu gördükleri için de, öfkeleri daha çok büyüdü ve o yüzden her geçen gün de bütün kadınlara saldırıyorlar” sözlerini kullandı.
‘Teşhir edilen devletin kadın düşmanı politikasıydı’
Türkiye siyasetinin iktidar eliyle büyük bir çöküş yaşadığını bunun temel sebebinin de Kürtlerin özelde Kürt kadınlarının mücadelesinden kaynaklandığını kaydeden Tuğba, sözlerine şöyle devam etti: “ Biz bugün bir kez daha Ekin Van’ın bedenini teşhir edildiği güne gidelim. Gerçekten de o fotoğrafta teşhir olan bir Kürt kadını bedeni miydi? Yoksa teşhir olan devletin Kürt düşmanlığı mıydı? Kadın düşmanlığı mıydı? Bütün bu saldırıların Ekin Van’ın bedeninin teşhir edilmesine kadar, kendisine zafer olarak hanesine yazılacak tek bir şey yoktur. Aksine 2 önemli durumu gördük. Birincisi hiçbir saldırı Kürtleri ve kadınları yollarından alıkoymadı. Kürtler mücadeleleriyle dünyada meşhur bir noktaya geldi. Artık halklar sadece dayanışma için değil mücadeleyi ortaklaştırma duruşunu ortaya koyuyorlar. Kırk yıllık mücadelesinde özgürlükle tanıştılar. Hiçbir savaş politikası onları bu yollarından alıkoyamayacak, özgürlükten onları koparamayacak. Ne yaparlarsa yapsınlar; artık bu çöküşün en yakıcı hallini yaşıyorlar” diye belirtti.
Haberimizi, Ekin Wan’ın günlüğüne yazdığı şiirden bir paragrafla sonlandırıyoruz.
”Kürdistan’ın her bir kızı ve oğlu, ateşten bir parçadır. Onlar hakikatin yolcularıdır.
Sonsuz özgürlüğün sembolleridir.”