‘Özel savaş politikası yaşamın her alanında’

  • 09:06 9 Ağustos 2022
  • Güncel
 
Rabia Önver 
 
HAKKARİ - Hakkari ve ilçelerinde eğitimden sağlığa, ekonomiden siyasete kadar birçok hak ihlali yaşandığını söyleyen İHD Hakkari Şube yöneticisi Pınar Şen, söz konusu ihlallerinin her birinin “özel savaş politikası”nın bir parçası olduğuna dikkat çekti. 
 
Türkiye ve bölge kentlerinde hak ihlalleri, her geçen gün artıyor. Temel hak ve özgürlüklerin engellenmesine gerekçe olarak üne sürülen “güvenlik” adı altında yürütülen politikalar ise giderek derinleşiyor. Özellikle Şırnak’tan Hakkari’ye uzanan sınır hattı boyunca yıllardır sürdürülen “askeri operasyon” adı altında yaylaların yasaklanması, köylere giriş çıkışların engellenmesiyle adeta abluka altında bir yaşam dayatılıyor. Bölgenin ekonomik ve sağlık alanlarından sosyal ve kültürel alanlara kadar birçok alana dönük baskı ve engellemeler, yurttaşların yaşam koşullarını da sınırlandırmış durumda. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakkari Şube yöneticisi Pınar Şen, kent merkezi ve ilçelerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Hakkari’de eğitim, sağlık ve ekonomik hak ihlali artış gösterdi’
 
“Kürdistan’ın en ücra köşesinde bir yer olan Hakkari ve ilçeleri son süreçlerde ciddi anlamda hak ihlallerine maruz bırakıldı” diyerek sözlerine başlayan Pınar, söz konusu ihlallerin yoğunluğunun sebebi olarak, iktidarın kendi iç politik düzeninin de bir şekilde gidişatını sağlamak amaçlı yapılan bilinçli eylem olduğuna işaret etti. Pınar, “Hakkari ve ilçelerine baktığımız zaman genellikle görülen belli hak ihlalleri vardır. Bir de görünmeyen hak ihlalleri vardır. Halkın da bildiği üzere özel savaş politikaları adı altında belli savaş ticareti yer almakta. Böylece iktidar kendi kolluk kuvvetlerinin belli bir düzleminde kontrol altına alınmaktadır” dedi. 
 
‘Aşiretlerin iktidara yakın durması ihlallerde etkili’
 
Özellikle Hakkari ve ilçelerinde yaşam, sağlık, eğitim ve ekonomik açıdan ihlallerin arttığını kaydeden Pınar, “Devletin özel savaş politikaları bağlamında kendi iç dengesini koruyabildiği bazı mekanizmalardan da söz etmek gerekiyor. Bu mekanizmalar nedir? Koruculuk faktörü ve aşiret yapılanmalarıdır. Aşiret yapılanmalarının, iktidara yakın durması yaşanan hak ihlallerinde büyük etki göstermektedir” ifadelerini kullandı. 
 
‘Kadınların sesini duyamıyoruz’
 
Son bir yıl içerisinde kentte yaşamsal açıdan birçok hak ihlali söz konusu olduğunu dile getiren Pınar, bunların başında ise kadına yönelik suçlar olduğunu vurguladı. Pınar şöyle devam etti: “Birçok kadının ‘fuhuş’ adı altında ifşa edilmesi bu ihlallerin başında geliyor. Sınır hatlarında yaşanan ölümler, hayvanlarını otlatmak için giden çobanların katledilişleri, piknik alanı olarak kullanılan alanların yaylalarda katledilmeleri, hak ihlallerinden sadece birkaçı. Kadınların kaçış noktası olarak görüldüğü yerlerde bile kadınlar taciz edildi ve buralarda katledildi. Bizler ise bunların birkaçını sadece duyabiliyoruz. Ama diğer kadınların sesini duyamıyoruz. Sınır bölgesindeki ölümler, buranın belli bir hafızasını oluşturuyor. Sınırdaki ölümler devletin politikalarıyla birlikte meşrulaşmıştır ve kendi içlerinde bir denge oluşturmuştur.”
 
‘Doktorlar bölgeden gitmek istiyor’
 
Kentte yaşanan ihlallerden birinin de sağlık olduğunu ifade eden Pınar,  hastanelerde çalışan uzman ve yeni atanan doktorların bölgeden gitmek istemeleri, gönderilen uzmanların halkla yeteri kadar ilgilenmemesinin de birer ihlal olduğunu söyledi. Pınar, “Hastane içerisinde çalışanların da halka karşı yaklaşımlarının da ne kadar kötü olduğunu görebiliyoruz. Mesleki anlamda yeterlilik başka bir boyuttur. Mesleki anlamda donanımı halka gösterememek çok ayrı bir noktadır” sözlerini kullandı. 
 
Eğitim hakkı ihlali
 
Eğitim açısından yaşanan ihlallere de değinen Pınar, özel okul ve dershane gibi kurumlar nedeniyle, çocukların ve gençlerin eğitim seviyesinde düşüş yaşandığını kaydetti. Pınar, “Son süreçte KPSS skandalını da görüyoruz. Hakkari ve ilçelerinde sınava girmek isteyen bireylerin kat etmiş olduğu mesafe, en yakın yer Hakkari ve Van. Burada harcamış oldukları belli bir masraf var. Bunun dışında harcamış oldukları bir emek ve potansiyel var” şeklinde konuştu. 
 
‘Ekonomi de sömürgeci anlayış’
 
Ekonomik krizin derinden hissedildiği kentlerden birinin de Hakkari olduğunu söyleyen Pınar, yurttaşların kepenk kapatması ya da işyerlerini devretmesi, başka kentlerde ekmek parası bulmaya çalışmasına dikkat çekti.  Bu durumu “trajikomik bir vaka” olarak gören Pınar, “Burada sömürgeci bir anlayışa sahip olduklarını çok iyi görebiliyoruz. Halka yozlaştırıcı bir yaklaşım sergilediklerini de görebiliyoruz. Halkı buna sürüklüyorlar, halkın çoğu büyükşehirlere mevsimlik işçi olarak gidiyor” sözlerine yer verdi. 
 
'Sömürgeci anlayışa sahipler'
 
Yine Hakkari ve ilçelerinde ekonomik krizin açıkça ortada olduğunu söyleyen Pınar,  yurttaşların kentte kepenk kapatması ya da işyerlerini devretmelerini, batıya sürüklenmeleri ya da batıda ekmek parası bulmaya çalışmalarını “trajikomik bir vaka” olarak değerlendirdi. Pınar konuşmasının devamında şunları söyledi: “Burada sömürgeci bir anlayışa sahip olduklarını çok iyi görebiliyoruz. Halka yozlaştırıcı bir yaklaşım sergilediklerini de görebiliyoruz. Halkı buna sürüklüyorlar, halkın çoğu büyük şehirlere mevsimlik işçi olarak gidiyor. Gittikleri zaman da kendi kimliklerinden kaynaklı ırkçı saldırılara maruz kalıp katlediliyorlar. Taciz ve tecavüze uğrayanlar biliyor ama bunların hepsi göz ardı ediliyor. En çok genç işsizliğin yoğun olduğu bölge burası ve çoğu sigortasız çalıştırılıyor. Çalışanlar asgari ücretin altında maaş alıyor. Her yerden bir yasakla karşı karşıya kalıyorlar.”
 
‘Kentte küçük bir devlet oluşturmaya çalışıyorlar’
 
Kentte uygulanan yasak kararlarının, yurttaşlara dönük bir ihlal olduğuna dikkat çeken Pınar, askeri birlikler tarafından “keyfi” olarak her alanda istediği gibi yasak kararı çıkarabildiğini belirtti. Pınar, uygulanan yasakların sadece sözlü olarak tebliğ edildiğini, herhangi bir basın ya da valilik yoluyla duyurulmadığına işaret etti. Pınar, “Birçok köyde yaylalar yasaklanıyor ve yurttaşlar hayvanlarını otlatamıyor. Eğer gerçekten bu kent bir savaş bölgesi ise ve amaç halkın gerçekten can güvenliğini sağlamak ise askeri birlikler halkı neden yaylalarından uzaklaştırmaya çalışıyor? Yurttaşlara verilen  yazılı bir kanun var mı? Yazılı bir tebliğ geldi mi? Medya ve basında resmi bir yazı yayınlandı mı bilmiyoruz. Var sayalım bunlar bildirildi, peki ulaşılabilirliği sorgulayabiliyor muyuz? Yazılı olarak bu bölgenin medyasına bildirilmesi gerekiyor. Çünkü halkın geçim kaynağı hayvancılık. Halkın hayvanlarını dahi otlatmasına izin verilmiyorsa alanlarımızın güvenli olduklarını söylüyorlar. Fakat güvenli alan olmasına rağmen keyfi bir emirle halkı kendi işinden men edebiliyorlar. Kendi içinde küçük bir devlet oluşturmaya çalışıyorlar diyebiliriz” dedi. 
 
Kayyımın hak ihlalleri...
 
Hakkari ve Yüksekova’da kayyım atanan belediyelerin çalışmalarına da değinen Pınar, neredeyse her ay yeni bir yol yapımı başlatıldığını kaydetti. Pınar devamında, “Bir yol çalışması yıllardır hiç bitmez mi? Yolların bitmemesinin sebebi nedir? İhalelerde anlaşmazlıkları, kenti rantlarından kaynaklı olarak çıkar ilişkileridir. Bildiğim kadarıyla kayyım belediyesinin yaklaşık olarak 1.38 milyar kadar borcu olduğunu biliniyor. Bu kadar büyük bir para, memleketin yeniden restore edilmesine yeterdir. Kayyım tarafından halen yapılmamış yollarda ise zırhlı araçlarıyla yollarda gezerken yolların tozlu olduklarını bildikleri halde biraz daha süratli gitmeleri, halkın içerisine karışmaları, var olan o kir ve tozu daha çok canlandırmaları da aslında bilinçli bir eylemdir. Burada içlerindeki kinin, nefretin ne derece kötü bir boyutta olduğunu biliyoruz” sözlerini kullandı. 
 
‘Yayla yasakları turizmi sekteye uğrattı’
 
 Turizm açısından da Hakkari’nin önemli bir kent olduğunu vurgulayan Pınar, ancak kent valisinin keyfi yasaklar uygulamasının turizmi sekteye uğrattığını söyledi. Pınar sözlerini şöyle sürdürdü: “Turizm açısından bölgede gezilecek yerler Sat Göllleri, Cennet, Cehennem Vadisi, Cilo Dağı’nın bulunduğu alanlardır. Fakat gelin görün ki yine kayyım belediyesi ve valiliğin izni olmadığı takdirde halk ve dışarıdan gelen misafirlerimize kendi bölgemizdeki güzellikleri gösteremiyoruz. Yıllarca halkımız şu an yasaklı olan bölgede hayvanlarını otlattı, ekmek paralarını çıkarttı, piknik alanına dönüştürdü. Ama bugün valiliğin onayıyla gidilebiliyor.”
 
‘Gösteri ve yürüyüş bize verilen bir haktır’
 
Kent merkezi ve ilçelerinde devam eden eylem ve etkinlik yasaklarına dair ise Pınar şu ifadelere yer verdi: “Gösteri ve yürüyüş bize verilen bir haktır. Bize verilen hakkı kullanmaya başladığımız an hemen bir soruşturma açılıyor. Hakkari’de HDP İl Örgütü’nün önüne bir takım kişiler gelip, kötü sözler, hakaret ve linç girişimi yaparken, kolluk kuvvetleri hiçbir şekilde sesini çıkarmazken, bizler Newroz alanlarında, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne katıldığımız için gözaltına alınıyoruz, hakkımızda soruşturma başlatılıyor. Ama bir parti önüne gelerek hakaret etmeye saldırmaya herhangi bir yaptırım uygulanmıyor.”
 
‘Hak ihlallerini hafızaya dönüştürmek istiyoruz’
 
Pınar son olarak, “İnsan Hakları Şubesi olarak elimizden gelen tüm hak ihlallerini paylaşarak bunları bir hafızaya dönüştürmek istiyoruz. Bölgede yaşanan hak ihlallerine karşı bizim çağrımız olabildiğince tüm STK’larla, partilerle çalışıp sorunlara çözüm bulabilmektir” diye konuştu.