‘Sözleşmenin feshi şiddet gören kadınların görmezden gelinmesidir’
- 09:04 9 Ağustos 2022
- Hukuk
Şehriban Aslan
DİYARBAKIR - Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi’ne dair verdiği kararı değerlendiren kadınlar, “Sığınaklarda kalan kadın sayısının 243 bin 282 olması bize ölmeden kaçarak hayatta kalan kadınların sayını gösteriyor. Sözleşmenin feshedilmesi de şiddetten kaçan kadınlara yönelik şiddetin görmezden geldiğini gösteriyor” dedi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 20 Mart 2021’de yayımlanan kararname ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ardından kadınlar bireysel ve kurumsal olarak Danıştay’a başvurdu. 28 Nisan, 7-14-23 Haziran tarihlerinde duruşmalı olarak görülen davaların ardından 19 Temmuz’da kararını açıklayan Danıştay 10’uncu Dairesi, sözleşmeden geri çekilme kararının iptali istemini reddetti. Kadınlar verilen karara karşı bölge ve Türkiye kentlerinde protesto eylemleri gerçekleştirerek mücadele etmekten geri durmayacakları mesajını verdi.
Verilen karara ilişkin kadınların tepkileri sürerken Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Hatice Demir ve Urfa Kadın Yaşam Derneği Kurucusu Sevinç Özipek kararı değerlendirdi.
‘Kadınların şiddetten bağımsız hayat kurmaları için önemlidir’
Hatice, bir Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi’nin öneminin “kadınlara yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemeyi, kadınları her türlü şiddetten korumayı, şiddeti kovuşturmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlaması olduğunu” belirtti. Sözleşmenin kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunduğunu kaydeden Hatice, “Kadınlara yönelik şiddeti ortadan kaldırmak amacıyla uluslararası işbirliğini teşvik eder. Bununla birlikte kadınlara yönelik şiddeti ortadan kaldırmak üzere bütüncül bir yaklaşım benimseyerek etkili işbirliğini sağlamak için tüm kurum ve aktörlerle eşgüdümlü çalışmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle kadınların şiddetten bağımsız hayatlar kurabilmeleri için hayati önemdedir” dedi.
‘Bağımsız bir yargı yok’
Sözleşmeden çekilme kararı, kadınların şiddet tehdidi karşısında korumasız bırakılması ve başvuru mekanizmalarının etkisiz hale gelmesi anlamına geldiğine işaret eden Hatice, pratikteki yansımasının da böyle olduğunu söyledi. Hatice ayrıca Sözleşme’nin feshedilmesine karşı kadınların Danıştay'da açtıkları davaları hatırlatarak, “Maalesef karar bizi şaşırtmadı. Çünkü bu karar tüm anlamlı muhalefet şerhlerine rağmen içinden geçtiğimiz krizin de göstereni oldu. Bu kararla Türkiye’de bağımsız bir yargının olmadığının, hukuk devleti ve güçler ayrılığının ortadan kaldırıldığının ve Anayasasızlaştırma sürecinin teyidi oldu. Karar aynı zamanda Cumhurbaşkanının her şeyi yapmaya muktedir olduğunu, anayasal yetkilerinin sınırlarını tanımadığını, şiddetten korunmak dahil oluşturulan tüm uluslararası insan hakları sözleşmelilerini riske atabileceği anlamına geliyor. Kadınların hayatına etkisi bakımından temel bir insan hakkı olan şiddetsiz ve eşitlik temelinde yaşama hakkına sınırlama getirmektedir” sözlerine yer verdi.
Hatice son olarak, “Danıştay kararına karşı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yoluna başvuracağız, buradan sonuç alamazsak davayı AYM ve AHİM sürecine taşıyacağız” ifadelerini kullandı.
‘Verilen karar hak ihlalidir’
Urfa Kadın Yaşam Derneği kurucusu Sevinç Özipek ve yer aldığı dernek de bu sözleşme için mücadele verenler arasında yerini aldı. Sevinç, “Verilen kararın kadınları katledenleri, taciz ve tecavüz edenleri daha da cesaretlendireceği çok açıktır. Oysa biliyoruz ki İstanbul Sözleşmesi kadınların, şiddete maruz kalan bireylerin yıllarca verdikleri mücadeleler sonucu elde edilmiş uluslararası bir kazanımdır. Yani İstanbul Sözleşmesi kadınların uluslararası insan hakları sözleşmesidir. Bu karar Anayasa’ya ve uluslararası insan hakları hukukuna aykırıdır. Karar anayasanın başlangıç ilkelerinin değiştirilemez hükümlerinin ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemelerin ihlalidir” şeklinde konuştu.
‘Karar hukuki değil siyasidir’
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ile kadınların her türlü şiddete karşı korumaktan vazgeçmesinin ilanı olduğuna dikkat çeken Sevinç, “Aile Bakanlığının açıkladığı verilerine göre şiddeti önleme merkezlerine başvuran toplam 711 bin 731 kişiden 576 bin 824 kadın, 88 bin 811’i çocuktur. Sığınaklarda kalan kadın sayısı 243 bin 282, 151 bin 453’ü de çocuk olmak üzere toplam 395 bin kişi kalıyor. Bu sayı bize ölmeden kaçarak hayata kalan kişi sayını gösteriyor. Rakamlar bu iken bu sözleşmeyi fesih ederek kadınlara yönelik şiddet görmezden gelinmektedir. Karar hukuki değil elbette ki siyasi bir karardır. Bunun altında yatan diğer bir neden de kadınların mücadele direncini kırmaktır” diyerek kadınların kazanılmış haklarından bir adım dahi geri adım atmayacağına vurgu yaptı.
‘Fesih kararı yok hükmündedir’
Kadın derneği olarak nasıl bir yol izleyeceklerine değinen Sevinç şu ifadelere yer verdi: “İstanbul Sözleşmesi her ne kadar uygulanmasa da kadınları şiddetten koruyan yaptırım gücü olan bir yasaydı. Buda elbette ki bizim gibi kadına yönelik şiddetle ilgili çalışma yürüten kadın örgütleri için elini güçlendirmekteydi. Ancak 6284 yasanın takipçisi olacağız ve her zamanki gibi kadınları şiddetten korumak ve yasal haklarından faydalanabilmeleri için daha fazla mücadele edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi bizimdir. Fesih kararı bütün kadın örgütleri için yok hükmündedir diyoruz. Yasal güvencelerimize dokunsanız da biz kadınlar hayatımız ve şiddetsiz bir dünya için mücadelemize devam edeceğiz. Kadınlar olarak dokunulmaz, devredilemez, vazgeçilemez olan temel hak ve özgürlüklerimizden asla vazgeçmeyeceğiz.”