Aysel'e zorla savunma Çevik Bir’e tahliye: Savaş politikasının yargıda işleyişi
- 09:07 3 Ağustos 2022
- Güncel
Öznur Değer
ANKARA - Çevik Bir tahliye edilirken Aysel Tuğluk'un bırakılmamasına tepki gösteren EMEP Ankara İl Başkanı Şükran Doğan, “Devlet kendisi için çalışanları ne kadar 'suçlu' ilan etse de tamamen bir kenara atmaz vefa borçlarını öderler" dedi. Kobanê Davası avukatlarından Nuray Özdoğan ise Aysel'e yönelik zorla savunma işkencesine ilişkin “Devletin savaş ve güvenlik politikasının yargıdaki işleyişine şahit olduk” dedi.
Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk, bir yılı aşkın bir süredir tutulduğu Kandıra 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde demans hastalığıyla mücadele ediyor. 1 Ağustos’ta, 28 Şubat Davası’ndaki yargılama sonucunda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan dönemin Genelkurmay ikinci Başkanı Çevik Bir hakkında demans teşhisi nedeniyle “cezaevinde kalamaz” raporu veren Adli Tıp Kurumu (ATK), Aysel hakkında ise üçüncü defa “cezaevinde kalabilir” raporu verdi. Çevik Bir hakkında aynı rahatsızlık nedeniyle infaz erteleme kararı verilip tahliye edilirken, aynı gün Aysel Tuğluk’un yargılandığı Kobanê Davası’nda savunmaya zorlanması akıllara ikili hukuk sistemini getirdi.
Kobanê Davası avukatlarından Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Nuray Özdoğan ile Emek Partisi (EMP) Ankara İl Başkanı Şükran Doğan Aysel’in savunma yapmaya zorlanması ile Çevik Bir’in aynı hastalık nedeniyle tahliye edilip Aysel’in cezaevinde tutulmasını değerlendirdi.
Aysel Tuğluk’a yasak sorgu yöntemi uygulandı!
Kobanê Davası’nın 1 Ağustos’ta görülen duruşmasında mahkeme heyeti tarafından savunma yapmaya zorlanan ve duruşmaya SEGBİS ile bağlanan Aysel Tuğluk’un durumunu duruşma salonundan gözlemleyen avukat Nuray Özdoğan, söz konusu duruşmada mahkemenin en başından beri yargılanan tüm siyasetçilere yönelik tutumunun en sert halini gösterdiğini belirtti. Nuray, “Mahkeme gözümüzün önünde CMK 148’e aykırı bir şekilde yasak sorgu yöntemi denedi. Soruşturma aşamasında, emniyette hepimizin karşı çıktığı yasak sorgu yöntemini mahkeme hepimizin gözü önünde açıkça denemeye çalıştı. Mahkeme Aysel Tuğluk’un raporlarını görüp okudu. Aysel Hanım'ın duruşmaya bağlandığı andan itibaren rahatsızlığının ne boyutta olduğu açıktı. Cümle kuramayan, ‘şey, şey, şey’ şeklinde kendini ifade edemeyen bir kişi vardı. Ama mahkeme ısrarla hileli bir yöntemle soru sormaya, beyan almaya çalıştı. Mahkeme Tuğluk’un demans olduğunu biliyor ve bunu fiziki olarak da gördüler. Mahkeme ‘Olur da Aysel Hanım bir beyan verirse ben bunu nasıl kullanırım’ düşüncesindeydi. Açık bir şekilde Aysel Tuğluk’un iradesini etkilemeye, yasak sorgu yöntemiyle psikolojik olarak baskı uygulayarak gözümüzün önünde beyan almaya çalıştı” diye belirtti.
‘Mahkeme düşman ceza hukukunu daha görünür uyguladı’
Bu tablonun dehşet verici olduğunu sözlerine ekleyen Nuray, mahkemenin yaptığı hukuka aykırı uygulamanın baştan sona şahitliklerinde gerçekleştiğinin altını çizdi. Nuray, bu durumun devletin savaş ve güvenlik politikasının yargıya nasıl yansıdığının bir örneğini oluşturduğunu belirterek, “Mahkeme tüm ısrarlara rağmen SEGBİS’i kapatmadı. Aysel Hanım’ın yanında kalan Gültan Kışanak’ın, ‘Avukatını bile tanımadı biz açıklamak zorunda kaldık. Bu sorguya son verin’ şeklindeki ısrarına rağmen mahkeme bunu da esas almadı ve sorgu almaya devam etti. Gözümüzün önünde mahkeme ve savcılık eliyle bir işkence ve kötü muamele yaşandı. Biz Aysel Tuğluk’un daha da kötü olduğuna şahit olduk. Mahkemenin izlediği bu tutum Aysel Hanım’ın gerilimini artırdı, büyük bir şaşkınlık içerisindeydi ve çok daha travmatik bir hale geldi. Mahkeme bunu gördüğü halde Aysel Hanım’ın tutuklu yargılamasına devam ediyor. Mahkemenin yargılanan insanların sağlıklı kalması veya Aysel Hanım’ın hastalığının ilerlememesi gibi bir derdi yok. Tam tersine cezalandırmaya devam ediyor. Yaşam hakkıyla ilgili hiçbir hassasiyet yok. Hatta ne yazık ki daha düşmanca bir tutumu var. Mahkeme, düşman ceza hukukunu daha görünür bir şekilde uyguladı. Bundan da rahatsız olmaması çok daha ciddiydi. Ciddi rahatsızlığı bulunan birine twitter adresine kadar sorular sordu ve biz buna şahitlik etmiş olduk” sözlerine yer verdi.
‘İşkence yöntemi’
EMEP Ankara İl Başkanı Şükran Doğan ise Aysel Tuğluk'un demans hastası olması nedeniyle cezaevinde olmaması gerekirken, yargılanmasının kabul edilemez olduğunu ifade etti. Gültan Kışanak’ın mahkemede Aysel’in avukatını hatırlayamadığını ve oturacağı sandalyeyi bilemediğini söylemesini hatırlatan Şükran, “Kendini savunabilecek, sorulan sorulara, suçlamalara kendi iradesi ile yanıt verebilecek durumda değil. Bu yaptıkları işkence etmenin bir yöntemidir” dedi.
Çevik Bir’in tahliye edilmesi
Türkiye'de artık hukuktan söz edilemeyeceğini belirten Şükran, egemenlerin çıkarlarına, iktidarın varlığını sürdürmesine hizmet eden, tamamen siyasallaşmış bir hukuk olduğunun altını çizdi. Şükran, “Bu ülkede her zaman en büyük suç egemenlere, iktidarlara, kurulu düzene karşı çıkmak oldu. Halkının eşitlik mücadelesinde hukukçu olarak, kadın olarak, parti eşbaşkanı olarak yer almış Aysel Tuğluk, demans hastası olmasına rağmen halen cezaevinde tutulurken, Çevik Bir'in aynı hastalıktan tahliye edilmesi hukuktan söz edilemeyeceğinin bir kez daha teyididir. Devlet, egemenler kendileri için çalışanları ne kadar 'suçlu' ilan etseler de tamamen bir kenara atmazlar, vefa borçlarını öderler. Çevik Bir örneği ile bunu bir kez daha gösterdiler” ifadelerini kullandı.
‘Mücadelemizi büyütmeye ihtiyaç var’
Aysel için başlatılan kampanyaya dikkat çeken Şükran sözlerini şöyle noktaladı: “Sevgili Aysel Tuğluk için 1000 imza kampanyası ile hedefleneni aşan bir çevreye ulaşıldı, gündem yapıldı. Halen gündemde kalması, sağır kulakların duyması, tahliye edilmesi için bu çabalar sürüyor. Ceberut bir iktidar var. Siyasallaşmış yargı oradan sinyal almadan hareket edemiyor. Bu durumda çabalarımızı ve mücadelemizi büyütmeye ihtiyaç var.”