‘Cezaevlerindeki hak ihlallerine karşı tavır alınmalı’
- 09:10 31 Temmuz 2022
- Güncel
Melike Aydın
İZMİR - Cezaevlerindeki hukuksuzluğun tüm topluma yönelik bir yıldırma politikasının bir parçası olduğunu söyleyen kadınlar, cezaevlerine yönelik mücadelenin bir kesimle sınır kaldığını belirterek daha kapsayıcı olması için çağrıda bulundu.
Hasta ve infazı yakılan tutsaklar için tutsak yakınlarının birçok kentte sürdürdüğü Adalet Nöbeti eylemleri sürüyor. İzmir’de 12 Şubat’ta başlatılan eyleme destek ve katılım artarken tutsak yakınları her eylemlerinde, kamuoyuna duyarlılık çağrısı yapıyor. Özellikle hasta tutsaklara yaklaşımın intikam amacı taşıdığını ve bir çeşit ölüm cezası uygulandığını ifade eden kadınlar cezaevindeki hukuksuzluklarının tüm topluma yönelik bir yıldırma politikasına dönüştüğünü belirterek nöbet eylemlerinin sahiplenilmesi çağrısında bulundu.
‘Yağlı urgan olmaksızın ölüm cezası mahkumu gibi yaşıyorlar’
Cezaevlerinin insan hakları açısından bir ülkenin ve toplumun aynası olduğunu belirten insan hakları aktivisti Günseli Kaya, cezaevlerinde Nisan 2022 itibariyle 315 bin 239 kişinin bulunduğuna ve bin 517 hasta tutsağın olduğuna işaret etti. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak halde olan tutsakların 651’inin durumunun ağır olduğunu anımsatan Günseli “Bu insanların infaz yasasındaki eşitsizlikler nedeniyle cezalarının uzaması demek yağlı urgan olmaksızın ölüm cezasına mahkum gibi yaşamaları demek. Adli Tıp Kurumu veya tam teşekküllü hastanelerden raporu olanların sayısı belirlenebilmiş değil. İnfaz yasasındaki hakların zamanında uygulanmaması hukuku ayaklar altına alan yaşam hakkını ihlal eden bireysellikler taşıyor. Kırıklar Cezaevi’nde 73 yaşındaki hasta mahpus Abdullah Özen koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti ve ailesine dahi haber verilmedi” şeklinde konuştu.
Tutsakların insanca yaşamalarının sağlanması gerektiğine dikkat çeken Günseli, “İnsanca değerler vardır. Mahpusluğun anlamı kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakmaktır, haklarından değil. Bu uygulama bitmeli. Bilinmeli ki hukuk, bu emri verenlere ve buna göz yumanlara da gerekli olacaktır” diye ekledi.
‘Böyle bir şey yokmuş gibi davranılıyor’
Aysel Tuğluk ve Hasta Mahpuslara Özgürlük Platformu’ndan Fevziye Ünal da özellikle Kürt tutsaklara yönelik intikam alma ve ölüme mahkum etme tavrının sergilendiğini belirtti. Tutsaklarla birlikte ailelerin de cezalandırıldığını söyleyen Fevziye, sözlerine şöyle devam etti: “Hasta mahpuslara yönelik işkence boyutundaki uygulamalara karşı tutsak yakınlarının yapabileceği tek şey eylem yapmak. Ancak eylemlere, açıklamalara ve çağrılara rağmen hükümet düşmanca tavrını sürdürüyor. Böyle bir şey yokmuş gibi davranılıyor, medya yer vermiyor. Annelerin eylemine birazcık vicdanı olan, insan haklarına duyarlı olan tüm kesimlerin duyarlı olması gerekiyor. Medyanın yanlı olması nedeniyle toplumun büyük kesiminin haberi yok. ‘Suç işlemişlerdir ki bunları hak ediyorlar’ gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Oysa bugün FETÖ davasından cezaevine konan ileri derecede kanser hastalarını da biliyoruz. Bunun ayrımı yok. Hükümet, düşman olarak gördüğü tüm kesimleri aynı muameleye maruz bırakıyor. Bunlara karşı çıkmak gerekiyor, uydurulmuş suçtan dolayı biz de içeride olabiliriz.”
‘Sokakta olmalıyız’
İzmir Kadın Dayanışma Derneği’nden Badegül Güler ise Aysel Tuğluk ve tüm hasta tutsaklar üzerindeki baskıların gözdağı amacı taşıdığını kaydetti. Demans hastası olan Aysel Tuğluk’un da bu nedenle tahliye edilmediğini ifade eden Badegül, bu durumun hem hukuken hem de evrensel insan hakları açısından kabul edilemez olduğunu belirtti. Badegül, “İster İstanbul Sözleşmesi ister hasta mahpuslar, ister kadın cinayetleri olsun tüm bu gündemler için kadınlar olarak sokakta olmalıyız” dedi.
‘Mücadeleler ortaklaştırılmalı’
Adalet mücadelelerinin ortaklaşması gerektiğini dile getiren Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’ndan Gamze Toprak, tutsaklara özgürlük istemenin Suruç ve diğer tüm katliamlara adalet istemekle aynı şey olduğunu vurguladı. Tutsak yakınlarını ziyaret etmenin de bu anlama geldiğini belirten Gamze, “Bugün hapishanelerde yaşanan bu zulüm politikası karşısında tutum sergileyen, mücadele hattı oluşturabilen kişi sayısı çok az. Devrimci demokrat kurumlarla, tutsak ailelerle sınırlı kalan bir durum var. Buralardan sıyrılıp daha fazla kapsayıcı hal almalıdır. Süregelen hak ihlalleri karşısında herkesin tavır almasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.