Direnen İZBB işçileri: Taşeronluk sistemine son verilsin
- 09:03 29 Temmuz 2022
- Emek/Ekonomi
Melike Aydın
İZMİR - İZBB’de taşeron olarak çalıştırılan işçiler, taşeron sistemin işçi haklarını ve kamu kaynaklarını yok ettiğini ifade ederek, “Taşeronluk sistemi, işçi düşmanı bir sistemdir” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne (İZBB) bağlı hemşirelik, temizlik ve sosyolog şoförlük gibi alanlarda Evde Sağlık ve Bakım İşçileri olarak çalışan 30 kişi, 25 Temmuz’da Konak ilçesinde bulunan belediye binası önünde kadrolu işçilik hakları için eyleme başladı. Önceden herhangi bir bildirim yapılmadan kayıtlı oldukları WhatsApp grubundan çıkarılmalarıyla işten atıldıklarını anlayan işçiler, taşeronluk sistemine son verilmesini ve kadrolu olarak işe geri alınmayı istiyor.
‘Alt işveren taşeron, hiçbir hak talep edemiyoruz’
İşten çıkarıldıklarında belediyenin kendileriyle şirketin iletişime geçeceğinin bildirildiğini söyleyen Evde Bakım işçilerinden Sevgi Esen, daha önce de aynı ekipte uzun süre çalışan hemşirelerin çıkarıldığını ifade etti. Sevgi, “Alt işverenimiz taşeron şirket. İşten çıkarılıyoruz ve hiçbir hak talep edemiyoruz. Sahaya çıkmadılar ama bizim yerimize başkaları alındı. Toplanda 63 civarında insan var. Neye göre kime göre seçildiler bilmiyoruz” dedi.
‘İşten çıkarılma şekli etik değil’
İşten çıkarılma şekillerinin etik olmadığını belirten Sevgi, “İşimize devam etmek istediğimiz için tazminat istemedik daha. Talebimiz kadrolu şekilde işe geri alınmak. Toplamda 4 buçuk ay çalışmadık, parça parça çalıştık. Kadrolu olabilirdik. İki taraf da mağdur ediliyor. Evlere girince sohbet ediliyor. 5 yıl dile kolay. Başta projeydi, sonra Hemşeri İletişim Merkezine (HİM) bağlandı. Başta projeydi biz büyüttük” şeklinde konuştu.
‘Muhatap bulamıyoruz’
Özellikle evde bakımın süreklilik gerektiren bir iş olduğunu söyleyen Sevgi, “Sonuçta insanların evine mahremine giriyoruz, hasta oldukları için psikolojileri normal değil, güven oluşması lazım. Süreklilik gerektiren bir iş. Evde bakım alanı olarak belediyenin en güzel yüzüyüz. İnsanlarla iletişim kuruyoruz, evlerine giriyoruz. Taşeron sistem işçi düşmanı bir sistemdir. Muhatap bulamıyoruz. Biz kadrolu şekilde işe dönmek istiyoruz. Direnişimizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Tunç Soyer söz verdi, umarım yakın zamanda çözülür” ifadelerini kullandı.
‘Yeni firma mobbingle işten çıkarmanın zeminini hazırladı’
Eyleme destek veren Ekmek ve Onur İşçi Derneğinden İpek Karanfil, kamu hizmetinin taşeron firmaya verilmesinin kamu hizmetine zarar verdiğinin altını çizdi. İşçilerin belirsizlik içinde ve gelecek güvencesi olmadan çalıştırıldıklarını belirten İpek, “İki ay önce ihale ile değişen şirket, işçilere çalışmaya devam sözü verdi. Buna rağmen işçilere önce ücretsiz izin dayatıldı. İşçiler mobbing, hakaret ve iftiralara da maruz bırakıldı. Yeni gelen taşeron firma yetkilileri ‘Aranızda çürük elmalar var ayıklayacağız’ gibi sözlerle mobbing uyguladı. Bu şekilde ilerde yapacakları hak gasplarına karşı işçilerin birliği bozulmak istendi, yani bugün yapmak istediklerinin önden zeminini hazırlamak istediler. Sonrasında da WhatsApp grubundan çıkarılmalarıyla işten atıldıklarını öğrendiler. İşten çıkarılırken kıdem ihbar tazminatı verilmeden çıkarıldılar” dedi.
‘Belediyeler kâr amaçlı çalışıyor, işçi haklarını taşeronun insafına bırakıyor’
İpek, kamu hizmetinde önceliğin kamu olmasına rağmen kârın öncelendiğini belirten belediyelerin taşeronu tercih ederek sorumluluktan kaçtığını ifade etti. Taşeronun kadrolu bir işçiye göre ucuz işgücü, geleceksizlik, esnek iş saatleri, kötü çalışma koşulları anlamına da geldiğini belirten İpek, “Bir işçi kadrolu çalıştırıldığında ona belli iş saatlerinde, tanımlı bir işi yaptırabilirsin, insanca çalışma koşulları sağlamak zorundasın. Taşeron ise bunların hepsinin ortadan kaldırılması anlamına geliyor. İşçiyi asgari ücrete mecbur etmek, esnek güvencesiz çalıştırma demek, yaşanan her sorunu alt işverenin üst, üst işverenin alt işverene atarak sorunu muhatapsız kılması demektir” şeklinde konuştu.
'Halkın vergisi özel şirketlere veriliyor'
Siyasal iktidarın taşeronluğu yaygınlaştırmaya çalıştığını kaydeden İpek, şirket gibi yönetilen belediyelerin kamu hizmetini taşeron firmalara verdiğine dikkat çekti. Kamu hizmetlerinin halkın vergilerinden karşılandığını hatırlatan İpek, “Bunlar bizim temel ihtiyaçlarımız ve haklarımız. Bunların karşılanması için belediyeler var. Ama bunlar lütuf olarak görülüp halka da o şekilde veriliyor. Oysa bizim vergilerimizi alıp bize hizmet sunacağına taşeron şirketin kar etmesini sağlıyorsun. Aynı işi kadrolu belediye işçileriyle yapsaydı daha kârlı da olabilirdi. Ama asıl amaç kamu hizmeti götürmek değil, ihalelerle taşeron firmaları zengin etmekse durum değişir” ifadelerine yer verdi.
‘CHP'li belediyelerin AKP’lilerden farkı kalmadı’
CHP’li belediyelerin taşeronluk sistemi konusunda AKP’den farkı kalmadığını vurgulayan İpek “Bu doğrudan patronluk sistemidir. Partiler üstü patronları savunan bir siyaset işleniyor. CHP, AKP, MHP belediyesi de aynı şekilde patronların karını esas alan, kamu hizmetini işçi haklarını görmezden gelen bir biçime büründürülmüş” dedi.
‘Koca İzmir'e 61 işçi yetemez, belediye işi kadınların omzuna bırakıyor’
Belediyede hemşire, şoför, temizlik gibi alanlardan 61 evde bakım işçisi bulunduğunu ve ekipman eksikliği, iş yoğunluğu, işçi sayısının çok düşük olması gibi nedenlerden dolayı nitelikli bir hizmetin verilemediğine işaret eden İpek, “Uzun çalışma saatleri, yetişememe gibi durumlar oluyor. Bir arkadaşlarımız hizmetin yetersiz kaldığını savunduğu için işten çıkarıldı. Evde bakım ve sağlık hizmeti, engelli, yatalak, kendine bakamayacak durumda ve ona bakacak kimsesi yoksa veriliyor. Aslında çok daha fazla çalışan lazım. Bu hizmetlerin kadınlara yüklendiğini biliyoruz. Ben yollamam diyor evde biri varsa. Dolayısıyla 61 kişi yeterli değil. Koca İzmir'de 61 işçi Menemen’den Aliağa İlçelerine gönderilerek iş üretilemez. ‘Evde başkası var’ deyip göndermiyorsa bu işi kadınların omzuna bırakıyor demektir. Verilen 40 dakikalık sürede de bu hizmet sağlanamaz” diye konuştu.
İpek son olarak, taşeron sisteminin kölelik sistemi anlamına geldiğini ifade ederek, ülkenin dört bir yanında yaşanan direnişlerin taşeron işçiler tarafından yapmasının tesadüf olmadığını, bu sisteme karşı mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi.