Zaxo katliamı: Türkiye KDP'ye yeni rol verdi

  • 09:10 27 Temmuz 2022
  • Güncel
 
Nişmiye Güler
 
İSTANBUL - Zaxo Katliamı’ndan sonra bölgede yaşanan gelişmeleri değerlendiren Gazeteci Rojbin Deniz, KDP’nin yaşananlardan sonra yumuşatma siyaseti izlediğini ve bu yüzden Bağdat’a ziyaret gerçekleştirdiğini belirtirken, “‘PKK de burada suçludur’ gibi bazı diplomatik adımlar geliştirdi. Öyle görünüyor ki Türkiye KDP'yi tekrar devreye sokarak PKK'ye yönelik bir kampanyaya dönüştürmeye çalışıyorlar” diye konuştu. 
 
Türkiye, 20 Temmuz günü Federe Kürdistan Bölgesi’nin Duhok kentine bağlı Zaxo ilçesinin Perex köyünde piknik yapan Arap halkını hedef alarak obüs saldırısı gerçekleştirdi. Saldırıda aralarında 1 yaşındaki bebeğin de olduğu 9 kişi yaşamını yitirdi, 20’yi aşkın kişi de yaralandı. Türkiye saldırıyı ilk günden bu yana inkar ederken, Irak merkezi yönetimi olaydan sonra bölgeye gönderdiği heyetin yaptığı incelemede saldırının Türkiye’nin askeri üssünden yapıldığını açıkladı. Saldırı sonrası Irak halkı sokaklara çıkarak Türkiye’nin bölgeden çıkarılması için hem Irak Merkezi Yönetimi’ne hem de Federe Kürdistan Yönetimi’ne çağrılar yaptı.
 
Saldırı dünya kamuoyunda da yankı uyandırdı. Birleşmiş Milletler (BM) saldırıyı kınamak ile yetinirken, yapılan açıklamaların birçoğu da kınamanın ötesine geçemedi.
 
Gazeteci Rojbin Deniz,  katliamı ve bölgede yaşanan son gelişmeleri JINNEWS’e değerlendirdi.
 
‘Piknik alanında gerilla yok’
 
İlk olarak saldırının olduğu bölge hakkında bilgi veren Rojbin, saldırının yapıldığı bölgeye yıllardır Bağdat, Musul, Basra ve Kerkük’ten Arap halkın hafta sonları ve tatil günlerinde piknik yapmaya geldiğini ve bunun herkesçe bilindiğini vurguladı. Zaxo’nun çevresine son yıllarda KDP’nin de işbirliği ile Türkiye’nin askeri güçlerinin konuşlandırıldığını söyleyen Rojbin, bölgenin yerleşim alanı olduğunun da altını çizdi. “Perex köyü ve çevresi gerillanın konumlanacağı alanlar değil, gerillalar yüksek yerlerde, zirvelerde ve dağlarda” bilgisini veren Rojbin, “Son birkaç yılı da takip edersek Türkiye'nin işgal saldırılarında da çok fazla Perex değil diğer çevreler hedefti. Çatışmalar, savaşın yoğunluk kazandığı bölgeler hiçbir zaman Perex olmadı. Tabi biz alan deyince geniş bir yeri kapsıyor. Perex köyü ve çevresi belki dar bir alan ama genel alanı hesaplarsak geniş bir alan. Evet, gerillalar dağlarda, Perex'in kendisinde, turistik alanlarda bulunmuyorlar. Daha önceki arşivlere de bakarsak çıkan çatışmalarda, yapılan saldırılarda hiçbir zaman alanın kendisinde sıcak bir durum gelişmedi. Oradaki Arapların hedeflenmesinin altında yatan etken, Türkiye'nin işgal ettiği bölgeleri kendisine ait görmesi” dedi.
 
Türkiye sınırı 105 kilometre geçti
 
Federe Kürdistan Bölgesi’nin büyük bölümünün işgal edildiğini söyleyen Rojbin, Türkiye’nin Irak ile olan anlaşmasına dikkat çekerek şunları dile getirdi: “Türkiye 5 kilometre sınırı geçebilir. Bu Irak ve Türkiye arasında yapılan bir anlaşmaydı. Fakat şu an ki aşamada Türkiye 105 kilometre içeriye girmiş bulunmakta. Hemen hemen Başûr Kürdistan'ın içinde büyük bir bölümünü kapsayan bir alanda bulunuyor. Yüzden fazla askeri karargahı, binlerce askeri var. Onun dışında istihbarat, MİT ve özel çalışan bir sürü teşkilat bulunuyor. Başûr Kürdistan'ı coğrafik, nüfus olarak hesaplarsak Türkiye şu an Başûr Kürdistan'ın yüzde 10-15’ini kapsıyor. Türkiye bir nevi Başûr Kürdistanı kendine ait görüyor. Dağları, yerleşim alanlarını, köyleri son yıllarda bombaladığı kadar, yıkım yarattığı kadar da her şeyi kendine ait görüyor. Ormanlık alanları kesip ağaçları Türkiye'de sattı. Birçok köyü boşaltıp kendi askerlerini yerleştirdi, karargah yaptı. Turistik alanlara saldırı belki de bunun yüzünden gelişiyor. ‘Benim alanım ve benim alanıma benim dışımda kimse giremez' yaklaşımı sergiliyor Türkiye.”
 
‘Saldırı PKK’nin üstüne atılıyor’
 
Saldırının PKK’nin yaptığına dair açıklamaların gerçeği yansıtmadığını belirten Rojbin, Duhok Valisi Ali Tatar’ın açıklamalarına işaret etti. Ali Tatar’ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani’nin yakın arkadaşı olduğuna vurgu yapan Rojbin, “Eskiden istihbaratta yer alan ve Barzani tarafından Duhok Valisi olarak atanan biri. Yani istihbarat elemanı ve MİT ile yakın ilişkileri olan birisi. Belki de MİT'e en yakın çalışan isimlerden birisi. KDP'nin baskılardan dolayı kınama açıklamaları oldu ama önceki açıklamalarında PKK'ye işaret ediyordu. Türkiye'nin de açıklamaları 'Biz yapmadık PKK yaptı' oldu. Burada da acaba bu saldırı planlı mı yapıldı?  Bu saldırı üzerinden kamuoyu PKK'ye dönük tavır almaya mı yönlendirildi, gibi soru işaretleri ortaya çıkıyor. Daha önceki birçok komploda bunlar yapıldı. PKK'nin başına bunlar getirilmek istendi fakat kamuoyunun duyarlı yaklaşımı bu oyunları birçok kez deşifre etti. PKK'den gelen açıklamalar da bu oyunları deşifre etti. Başûr Kürdistan'da sivil halka yönelik saldırılar olacaktı ve bu saldırılar PKK üzerine atılacaktı, yol kesmeler, petrol alanlarına saldırılar olacaktı bunlar da PKK’nin üzerine atılacaktı. Bu gibi oyunlar vardı. Bu saldırı da onlara benzer bir komplo olabilir” ifadelerini kullandı.
 
Saldırının asıl amacı
 
Rojbin, saldırının iki boyutlu olarak ele alınabileceğini söyleyerek, saldırının amacına dair şunları aktardı: “Birinci boyutu, Türkiye böyle bir havanın olabileceğini düşünmedi. Herkes Türkiye' ye destek verecekti ya da üstü kapatılacaktı. Böylelikle Türkiye insanları korkutacaktı ve bölge insansızlaştırılacaktı. Sözünü her şeyin üstünde tutan bir kazanç sağlamayı hesaplıyorlardı. Fakat Irak'tan doğru halkın tutumu bu durumu değiştirdi. İkinci boyutuysa PKK'ye dönük hem Irak'tan hem genel bölgeden ortak bir tutum geliştirmek üzerine yapılmış olabilir. Son süreçlerde Türk ordusunun  'Pençe - Kilit'  adı altında başlatmış olduğu işgal saldırısı sonuçlanmadı. Özgür dağlarda gerillayı bitiremedi. Her gün farklı sayılar veriliyor, onların basınında çok cılız bir ses çıkıyor. Çünkü elde ettikleri sonuçları yok. Zap, Avaşin ve Metina'da birçok askerin hayatını kaybettiği basına yansıyor. Öyle görünüyor ki Türkiye'nin orada kaybedişi Türkiye'yi sıkıştırdı. Sıkışınca da farklı yöntemlere başvuruyor. Türkiye bunu tarihi boyunca hep yaptı. Kirli oyunlarla Kürt düşmanlığını, PKK düşmanlığını, Başûr Kürdistan düşmanlığını hep bir biçimde canlı tutmaya çalıştı. Belki Zaxo saldırısında böylesi bir oyun da olabilir. KDP'nin de bu oyundan haberi olabilir. Arap turistlerin oraya gittiği biliniyordu. KDP'nin kontrol noktasından geçip oraya gitti insanlar, uçarak gitmediler. O gün o insanların orada olduğunu biliyorlardı. Saldırılar yapılırken rastgele yapılan atışlar değildi. Gayet isabetli yapılan atışlardı ve o insanlar direkt hedeflendi. Sonradan yapılan araştırmaların sonucu da bu çıktı. Bu durumda ikinci ihtimal ön plana çıkıyor. Bilinçli hedeflendi orası. Bunun altında yatan neden de sonradan yapılacak açıklamalarla bütün Irak'ı PKK'ye yönlendirmekti. PKK'yi böyle tasfiye etmenin daha kolay olacağı düşünülmüştü.”
 
Türkiye üçlü görüşmeden istediğini alamadı
 
Saldırının İran’ın başkenti Tahran’da yapılan üçlü zirveden sonra gerçekleşmiş olmasına da dikkat çeken Rojbin, bu görüşmede Rojava’daki kazanımların ele alındığı ve burada karşı cephe oluşturmanın konuşulduğunu belirtti.  Suriye’nin genelinde Türkiye, İran ve Rusya arasında güçlü bir ittifakın henüz oluşmadığını vurgulayan Rojbin, “Karşılıklı tavizler, çıkarlar, hesaplar var.  Fakat bir bütünen stratejik kazanımlar söz konusu değil. Daha önceki görüşmelerde bu stratejik ortaklık çokta oluşmadı. İdlib' te ki durum göz önünde. Çete gruplar arasında ki kriz, Minbiç'e zaman zaman saldırmaları, Halep' e dönük tehditler bölgede hala bir kriz, kaos durumu oluşturuyor. Oluşan kaos üçlü masanın tam bir ittifak oluşturamadığını gösteriyor. Son görüşmeyle bu çelişki daha da derinleşti. Türkiye istediğini alamadı. Çünkü Türkiye'nin planında Rojava' ya dönük saldırı var. Minbic, Şehba, Kobanê'ye saldırılar Türkiye'nin gündeminde. Türkiye bir seçime gidecek. Erdoğan’ın seçimde kaybetmesi büyük bir olasılık. Türkiye'deki ekonomik,  toplumsal, siyasi kriz AKP'yi bitirecek düzeye getirdi. Türkiye toplumu artık AKP'yi esas güç, kurtarıcı güç olarak görmüyor. Erdoğan bir kere o büyüsünü kaybetti. Şimdi dış kamuoyunda yaratacağı bir etki ile tekrar ayakta kalmaya çalışıyor. Bunu savaş çıkartarak gerçekleştirebilir” dedi.
 
Türkiye’nin ilk maşası KDP
 
Suriye için üstü kapalı hesapların olduğunu ve ABD’nin de Türkiye’ye saldırı için yeşil ışık yakmadığını söyleyen Rojbin, Rusya’nın da Ukrayna savaşı ve Türkiye’nin Halep planlarına karşın bu saldırıya soğuk baktığının altını çizdi. Rojbin, İran’ın da buna sıcak bakmadığını ifade ederek, “Son açıklamalar, Rusya'nın tutumu, İran'ın yaklaşımı hepsini hesapladığımızda öyle görünüyor ki Türkiye bu görüşmeden istediği sonucu almadı. Türkiye istediği sonucu alamayınca tekrar Başûr Kürdistan ayağına dönüp KDP üzerinden bir şeyler yapmaya çalıştı. Biraz daha farklı gündem yaratma, PKK'ye saldırıları bunun üzerinden meşrulaştırırım havasıyla bir saldırı gerçekleştirmiş olabilir. Türkiye her sıkıştığında ilk maşa olarak kullandığı güç KDP oluyor” diye belirtti.
 
Halk Musul ve Kerkük hesaplarının farkında
 
Rojbin, devamla Türkiye’nin gerçekleştirdiği katliamları hatırlatarak, katliamların üstünün kapatılamayacağını kaydetti. Perex katliamına dair özellikle halkın yoğun tepkisinin olduğunu söyleyen Rojbin, Irak'ta özellikle Şii kesimin Türkiye'ye karşı tutumunun çok net ve keskin olduğunu paylaştı. Şii’lerin Türkiye’nin Musul ve Kerkük üzerindeki hesapların farkında olduğunu ifade eden Rojbin, “Şii kesim Musul'da bu yönlü bazı adımlar attı. Mesela, askeri güçlerinin sayısını çoğalttılar, farklı tedbirler alındı. Dijital medya üzerinden 'Türkiye'yi Irak topraklarında istemiyoruz, Türkiye işgali geliştiriyor' gibi birçok kampanya vardı. Bu saldırılarla birlikte bu tutum zirve yaptı. Özellikle Şii Araplar içerisinde zirve yaptı. Bunun yanında Sünni Arapların yaklaşımı vardı. Sünni Koalisyon Lideri’nin açıklamaları da PKK'yi hedef gösteren minvaldeydi. Türkiye'nin saldırılarına yönelik Irak'ta bir yaklaşım gelişti. Türk mallarını boykotta bunun bir parçasıydı. Bu iyi bir siyaset yarattı” ifadelerini kullandı.
 
KDP yumuşatma siyaseti için devrede
 
KDP’nin yaşananlardan sonra yumuşatma siyaseti izlediğini ve bu yüzden Bağdat’a ziyaret gerçekleştirdiğini söyleyen Rojbin, “'Araştırılsın, incelensin PKK ve Türkiye arasındaki savaş buna yol açtı. PKK de burada suçludur' gibi bazı diplomatik adımlar geliştirdi. Farklı kesimlerle görüşmeler bu eksende gelişti. Öyle görünüyor ki Türkiye KDP'yi tekrar devreye sokarak PKK'ye yönelik bir kampanyaya dönüştürmeye çalışıyorlar. Irak Dışişleri Bakanı Fuat Hüseyin'in de bir açıklaması vardı. İlk açıklamaları olumluydu. Saldırının Türkiye tarafından gerçekleştiğini net bir dille açıkladılar. Fakat sonraki günlerde bu açıklamalar yön değiştirdi, yumuşadı. Türkiye ile sorunun diyaloglarla çözülmesi, sert tutumlara gerek olmadığı açıklamaları oldu. Fuat Hüseyin PDK'den doğru Dışişleri Bakanı olmuştu ve PDK ile bağı güçlü. PDK siyasetinin dışına çıkmayan bir isim. Kazımi'nin Türkiye, Erdoğan ile yakın bir dostluğu var. Musul, Kerkük kapılarını açan isim. Yine Şengal'e yönelik saldırıların önünü açan bir isim. Sünniler, KDP ve Kazımi Zaxo'ya yapılan saldırının bir biçimde üstünü kapatıp özgürlük mücadelesini hedefleyen yaklaşımlar sergilediler” değerlendirmesinde bulundu.
 
Türkiye baskı uyguluyor
 
Irak’ın Türkiye’yi aklayıp PKK’yi hedef gösterme üzerinden bir tutum sergilediğini kaydeden Rojbin, Türkiye’nin şimdiye kadar bölgede 138 yurttaşı katlettiğini ifade etti. Daha önceki katliamlara sessiz kalan Irak hükümetinin bu saldırıya artık sessiz kalamadığını dile getiren Rojbin, şöyle devam etti: “Irak'ta şu an bir yumuşatma diplomasisi başladı ama bazı adımlar da atması gerekiyor. Çünkü halk ayaklandı. Halk yaktı, yıktı 'Ben buna karşı sesiz olmam' tavrına girdi. Bu çok önemli ve değerliydi. Irak bunun üzerinden bir karara gitti. Irak Türkiye konsolosluğunu geri çekti. Parlamento toplanmıştı buradan çıkan sonuçta heyet oluşturuldu. Heyet saldırının olduğu alanda inceleme yapacak ve rapor sunacak. Böylelikle bir karar gidileceği söylenmişti. Bu komisyon ne kadar sonuç alır-almaz bilinmez. Zaten bir heyet ilk elden gitmişti ve bu heyet içerisinde savunma güçleri, askeri kanat vardı. Bunların sunduğu bir rapor vardı. Raporda resmi olarak Türkiye’nin yapmış olduğu bir saldırı olduğu ve Türkiye’den doğru geldiği açıklandı. Hatta ne tür obüslerin dahi kullanıldığı resmi olarak açıklanmıştı. Dediğimiz gibi bu yumuşatma diplomasisi sanki böyle bir sonuç yarattı. Bu komisyonun açıklayacağı rapor üzerinden bir karara gidileceği açıklandı. Belli ki Türkiye bu konuda hem Kazımi hem de KDP’ye bir baskı uyguladı.”
 
‘Kazımi’ye ayar verildi’
 
Irak Başbakanı Mustafa El Kazımi’nin katliamdan bir gün sonra Mesrur Barzani ile görüşme gerçekleştirmesine değinen Rojbin, “Bu görüşmeye Biden’ın sunduğu bir mektup vardı ve bu mektup sonucunda gidildiği haberleri vardı. Mesrur Barzani de Kazımi’ye ayar vermek üzerine gitti. ‘Hedeflememiz gereken Türkiye değil PKK’ ayarını vermek üzere görüştü. Mesrur Barzani’nin başka görüşmeleri de oldu. Öyle görünüyor ki ABD de bu planın içerisinde” diyerek KDP’nin şu an izlediği politikaya işaret etti.  
 
Türkiye’nin yüzden fazla askeri üssü var
 
Dünya kamuoyunda verilen tepkilerin kınamadan öteye gitmediğini ve Türkiye’nin halen bölgedeki üslerinden saldırılara devam ettiği bilgisini veren Rojbin, yapılan açıklamaların bölgedeki gelişmeleri karşılayan adımlar olmadığının altını çizdi. Rojbin, bölgede Türkiye’nin 100’den fazla askeri üssü olduğunu belirterek, “Bunlara dönük net bir tutum alınmadı. Hava üssü halen Türkiye’ye açık, halen keşif uçakları hem Şengal, hem Güney Kürdistan hem de Musul, Hewlêr üzerinde kısacası her yerde uçuyor. Perex katliamdan bir gün sonra yine saldırılara maruz kaldı. Bunlar hala durdurulmadı. Yine BM’nin de bir kınaması vardı. Ama onlarca sivil katliamı gerçekleşti. BM Perex’de yaşanan Arap halkı katliamına karşı bir kınama yapmak zorunda kaldı. Ama daha önceki hiçbir katliamda BM kınama yapmadı. Şunu da söyleyelim özellikle BM’nin Irak temsilcisinin KDP, Mesut Barzani, Neçirvan Barzani ve Mesrur Barzani ile çok yakın ilişki ve dostlukları var. Bu yüzden Irak’taki BM Temsilciliği’nin şimdiye kadar yaptığı açıklamalar, attıkları adımların hepsi KDP’yi destekleyen minvalde oldu. Son yapılan açıklamalar da onu aşmadı. BM’nin sadece sözde açıklamaları vardı ama pratik sahada KDP ve Kazımi’yi destekleyen yaklaşımlarını aşan bir tutumu yok” dedi.
 
Kadın örgütleri uluslararası mahkemelere başvuracak
 
Katliamdan sonra bölgedeki kadın örgütlerinin hareketliliği hakkında da bilgi veren Rojbin, şu ana kadar yalnızca açıklamalar düzeyinde eylemlerin olduğunu ifade etti. Fakat kadın öğütlerinin şu an Irak yönetimi, Kazımi hükümeti ve KDP’nin çabaları ile yumuşatılmaya çalışılan duruma karşı katliamın üstünün örtülmesine izin vermeyecek bir tutumlarının olduğunu söyleyen Rojbin, kadın örgütlerinin tutumlarının net olduğunu, ileriki günlerde bunu daha çok kamuoyuna yansıtma, uluslararası mahkemelere taşırma, yasal bazı adımlar atmasının beklendiği bilgisini de verdi.
 
Sınıra Muhafız Güçleri yerleştirilebilir
 
Rojbin son olarak da bölgede yaşanan son gelişmelere dair şu bilgileri paylaştı: “Irak yönetiminin daha önce aldıkları karar üzerinden sınıra Muhafız Güçleri’nin yerleştirilmesi tartışmaları var. Bu şu demek oluyor Türkiye’nin bulunduğu yerlere Irak Muhafız Güçleri yerleştirilecek. Ama peşmergeler ve Güney Kürdistan Yönetimi buna karşı çıktı. Gerekçe olarak da coğrafyaya daha çok hakim oldukları gibi açıklamalar var.”