KESK’ten önümüzdeki dönem 2 adımlı mücadele
- 09:07 27 Temmuz 2022
- Emek/Ekonomi
ANKARA - Türkiye’de OHAL’in fiili olarak devam ettiğini belirten KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan, gerçekleştirdikleri Adalet Nöbeti’ni değerlendirerek önümüzdeki süreçte hukuk ve demokrasi mücadelesi temelinde iki adımlı bir mücadele yürüteceklerini söyledi.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 20 Temmuz’da 6’ncı yılını dolduran Olağanüstü Hal’de (OHAL) devam eden ihlallere ilişkin birçok ilde, “OHAL Sürüyor Adaletsizlik Büyüyor” şiarıyla “Adalet Nöbeti” başlattı. 6 günlük nöbet eyleminde, Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi’ne dair verdiği karardan, filen uygulanan OHAL’de yaşanılan ihlaller, Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) işlerinden ihraç edilenlere dönük yaşatılan hukuksuzlukları tartışılarak, önümüzdeki döneme dair perspektif çizildi.
Kamu Emekçiler Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Şükran Kablan, önceki gün sona eren Adalet Nöbeti’nin amacı, ortaya çıkan sonuç ve toplum özelde kadınların filen uygulanan OHAL’de yaşadıkları sorunları değerlendirdi.
‘OHAL ağır bedellerle karşımıza çıktı’
Türkiye’de uzun bir süredir bir OHAL dönemi yaşandığını söyleyen Şükran, OHAL döneminin Türkiye’deki hukuk sisteminin çöktüğü, demokratik parlamenter sistemin tasfiye edildiği, hak ve özgürlüklerin ortadan kalkmasının inşası edildiği bir süreç olarak karşılarına çıktığını belirtti. Şükran, “Sürecin kendisine baktığımız zaman, AKP iktidarı açısından 2015 ve 7 Haziran seçimlerine götürmek gerekiyor. 7 Haziran seçimlerinde aldığı yenilgi karşısında, seçimlerin iptali ve sonrasında yaşananlar bu ülkede çok ağır bedeller olarak karşımıza çıktı” dedi.
OHAL’de yaşananlar
15 Temmuz darbe girişimin ardından 20 Temmuz 2016’da OHAL ilan edildiğini anımsatan Şükran, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın darbe girişiminde, “Allah’ın lütfu” sözlerini hatırlattı. Şükran, Tayyip Erdoğan’ın “Allahın lütfunu” OHAL ilan ederek, ülkedeki demokratik kanalların önünü tıkayarak inşa etmeye çalıştığını kaydetti. Şükran, “35 tane Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayınlandı. Bu KHK’lerle kamuda çalışan 130 bini aşkın insan bir gecede herhangi bir hukuksal süreç işletilmeden mesleğinden ihraç edildi. O dönemin emek politikaları açısından baktığımız zaman, iktidar sermayeyi çok açık bir şekilde çek vermiş oldu. OHAL sayesinde grev olan yerlere ‘müdahale ediyoruz’ denildi. Emek düşmanı politikalarını, savaşa yönelik politikalarını güçlendirmek için bu süreci inşa süreci olarak kullandı. Özellikle, kadın ve çocuk haklarına ilişkin faaliyet yürüten yüzlerce dernek kapatıldı. Aynı dönem belediyelere kayyım atandı, halkın iradesi gasp edildi, belediye başkanları ve meclis üyeleri tutuklandı. Basına dair sansür uygulanarak, yayın organları kapatıldı. Resmi olarak iki yıl sürdü. Kaldırıldı ama 375 sayılı kanunun 35’nci maddesiyle OHAL’in fili işleyişi devam etti” ifadelerini kullandı.
‘Tek adam rejimin inşasını gördük’
Kamuda çalışanların 375 sayılı kanunun 35’nci maddesine dayandırılarak ihraçlarının devam ettiğine işaret eden Şükran, sürece bakıldığında bir anayasasızlık süreci yaşandığına dikkat çekti. Şükran şöyle devam etti: “2017 Anayasa referandumuna OHAL ile gidildi. OHAL koşullarındaki referandumda parlamenter sistem tavsiyesi ile bugün tek adam rejiminin inşası dediğimiz süreç karşımıza çıktı. 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL’den güç alarak bu yolu böyle döşediğini görmek mümkün. Tüm bu süreçlerde bunlar yaşanırken, bu ülkede hukukun siyasallaştığına tanıklık ettik. Hukuksal kararlar verilmiyor, anayasanın çizdiği çerçevede kararlar verilmiyor, tamamen iktidarın baskısıyla, vesayeti altında hukuki kararlar veriliyor. Bunları, Gezi davası, Suruç davası, 10 Ekim Ankara Gar katliamında, HDP kapatma davasında, sendikamıza dönük kumpas davasında ve İstanbul Sözleşmesi davalarında gördük. Bu ülkede adalet sisteminin yerle bir olduğu, adalet arayışının bireyler, gruplar ya da adalet arayışçılarının bu ülkede adaleti inşa etmeye çalıştığını görüyoruz ki Şenyaşar ailesi bunun bir örneği. KESK olarak, hukuksuzluğa ve anayasasızlığa doğru giden sürece karşı, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına rağmen barış imzacısı olan akademisyenleri için komisyon tarafından ret kararı verildiği bir süreçte bunun bir an önce son bulması ve adaletin tesis edildiği ve özgürlüklerin inşa edildiği bir yaşam için nöbetimizi başlattık.”
OHAL’in kadın yüzü
Kamuda ihraç edilenlerin bir çoğunun kadın olduğuna işaret eden Şükran, adil yargılanma talebiyle cezaevinde doğum yapan, çocuğunu büyütmek zorunda kalan kadınların olduğunu ve kadınların filen uygulanan OHAL’i daha ağır yaşadığına vurgu yaptı. Şükran, “Ekonomileri ellerinden alınan kadınlar yeniden aileleri ile yaşamak zorunda bırakıldı. OHAL koşulları kadınlar açısından çok daha zorlu ve çetin geçti. Hem ekonomik, hem psikolojik hem de fiziksel olarak karşı karşıya kaldığımız şiddetten ötürü çok ağır bir süreç olarak çıktı karşımıza. Ama buna rağmen kadınlar direngen çıktı. En çetin zamanlarda kadınlar daha kararlı ve inançlı bir şekilde sokakları kullandılar. Çünkü AKP iktidarı direk kadınların yaşamlarına ve bedenlerine kast etmeye çalıştı. Kadınlar buna teslim olmamak için çok net kararlar aldı. Biz kadınların böylesine yaşamlarının kuşatıldığı ve her türlü politikayla baskı altına alınmaya çalışıldığı bir nokta. Ama kadınların kararlılıkları ve inançları asla buna teslim olmayacağını gösterdi” şeklinde konuştu.
‘İki adımlı mücadele’
Mücadelenin iki ayağı olduğuna işaret eden Şükran son olarak şunları kaydetti: “Mücadelenin birinci ayağı hukuksal mücadele. Her ne kadar hukukun siyasallaştığını ve siyasi kararlar aldığını bilsek de bu ayağı sonuna kadar zorlayacağız. Diğer ayağı ise en geniş demokratik muhalefetin oluşması, emek ve demokrasi cephesinin temel ilkeler çerçevesinde, barış, özgürlük, eşitlik politikalarının hayata geçirilmesi. KESK olarak üzerimize düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmek için döneme dair perspektifimiz var. Dönem bize bu görevi yüklüyor. Bugün dağınık gibi duran ve ekonomik krizin de devasa bir boyutta canımızı sıktığı bir dönemde dağınık güçleri bir araya getirip güçlü bir demokratik muhalefeti oluşturmak ve geleceği daha güzel inşa etmek, iki adımlı bir mücadele olarak önümüzdeki dönem görebilirsiniz.”