Dokunulmazlık görüşmesi devam ediyor: Kürt meselesinin çözümü Öcalan’sız olamaz
- 15:13 26 Temmuz 2022
- Siyaset
ANKARA - DBP’li Saliha Aydeniz’in dokunulmazlık görüşmelerinde konuşan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, meselenin özünde Kürt sorunu olduğunu dile getirerek, “Kürt meselesinin çözümü Öcalan’sız olamaz” dedi.
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz’in dokunulmazlığının kaldırılmasına dair çalışmalar kapsamında Meclis Anayasa ve Adalet Komisyonu’ndan oluşan Karma Komisyon görüşmeleri sürüyor.
Komisyon başkanı Yusuf Beyazıt, Hazırlık Komisyonu raporunu ve fezlekelere dair bilgilendirme yaptı.
Karma komisyon görüşmelerinde söz alan İYİ Parti Milletvekili Ayhan Erel, “Çünkü böyle bir suç dokunulmazlık için gerekçe değil yanlış bir kapı aralarız bu vesile ile dokunulmazlık kaldırırsak” dedi.
DBP’li Saliha Aydeniz’e dair kamuoyunda yaygın bir propagandanın sürdüğünü ifade eden Meral, “Bir takvim belirlendi. AKP Genel Başkanı Erdoğan, grup toplantısında talimat verdi. Hemen komisyon toplandı, alt komisyon oluşturuldu. Bugün 5 adet dosyayı görüşüyoruz. Siyasi bir operasyon ve 15 Temmuz’dan bu yana devam eden siyasi darbe süreci var. Bu fezlekelerin önümüze gelmesi, dokunulmazlıkların kaldırılması da bu darbenin adımlarından, duraklarından bir olduğunu ifade etmek istiyorum. Meclis tatilde, vatandaşın dünya kadar problemi varken, açlık zirve yapmışken, ‘ekmek bile alamıyorum’ diyen korkunç ekonomik buhran döneminde ülkenin temel sorunları değil bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması gerekiyor mu? Gerekmiyor tartışması yapıyoruz. Siyasi darbeler tarihte böyle olmuştur. Darbeler her zaman askeri olmaz, asker postallarla yapılmaz. Siyasi darbelerin ne kadar etki yaptığını hepimiz maalesef deneyimleyerek öğreniyoruz. Bugün darbenin devam ettiğini biliyoruz. Meclis’in bu darbe devamında araçsallaştırıldığını altını önemle çiziyorum. Şu anda biz bu aracın figüranları konumundayız. Darbenin işletilmesinde Meclis kullanılıyor” dedi.
‘Vekillerimiz hedef gösteriliyor’
“Yandaş medya iki aydır kamuoyuna servis ediyor. Vekilimiz hedef gösteriyor” diyen Meral, “Biraz önce komisyon başkanvekili söylemek zorunda kaldı. Vekilimiz ile birlikte bütün milletvekilleri de hedef gösteriliyor. Bu hukukla zaten ilgisi yok, olamaz. Bu toplantı darbenin durağı olarak önümüze konuldu. HDP’liler hakkında fazla fezleke varmış. Şu anda fezlekesi en fazla olan partinin milletvekilleriyiz. Peki neden acaba? Her biriniz halk iradesini temsil ediyorsunuz, bizde sizin gibiyiz. Biz gerçekten suç mu işliyoruz? Tabi ki hayır, çünkü yargı sizin elinizde, savcılar sizin emrinizdedir. Savcılar, hakimler iktidarın verdiği bütün talimatları harfiyen uyguluyor. AKP-MHP Genel Başkanları başta olmak üzere bütün sözcüleri her yerde her zaman ısrarla ve inatla HDP’yi düşmanlaştıran, ötekileştiren, hedef gösteren bir dil ve yöntemle kamuoyunda bir algı oluşturmaya çalışıyor. Bu da savcılar için bir talimattır. Bu dosyada rapor alan polis memuru bile Süleyman Soylu’nun açıklamasından sonra almış. Adam yumruk yediğini Süleyman Soylu söyledikten sonra hatırlamış, 8 -10 saat sonra rapor almış. Savcı mecburen fezleke hazırlıyor” ifadelerini kullandı.
‘Yargı AKP’lileşti’
“İçişleri, Cumhurbaşkanı bunu söyledikten sonra polis suç duyurusunda bulundurulduğu zaman savcı nasıl hazırlamayacak” diye soran Meral, konuşmasına şöyle devam etti: “4 Kasım 2016 darbesinden önce partimiz için özel bir Anayasa değişikliği yapıldı. 2016’da yapılan Anayasa değişikliği sonrasında savcılar 2009, 2008 ve 2007’ye kadar sözde suç fiillerine dair fezlekeler hazırlandı. Aradan 10 yıl geçmiş vekillerimiz ile ilgili fezleke yok, dokunulmazlıkların kaldırılması ve kampanya ardından Türkiye’nin dört bir yanından fezleke yağdı. Neden? Çünkü talimat verildi. Selahattin Demirtaş 2007’de yeni vekil seçilmiş, onu getiriyor, yeni fezleke böyle hazırlanıyor. Fezlekenin hazırlanması AKP-MHP komuta zincirinde oluyor. Özellikle yargının AKP’lileştiği, MHP’lileştiği, emirle çalışan bir yargı bağımlı olduktan sonra bunun aksini düşünmek mümkün değil.
Kuvvetler ayrılığı değil, birliği var
Demokratik ülkede yaşamıyoruz. Kuvvetler ayrılığı artık bir ütopya. Kuvvetler birliği var. Bir savcı hangi cüretle bir AKP milletvekili hakkında fezleke hazırlayabilir. Kuvvetler birliği olduğu yerde fezleke gelir. MHP il başkanı cinsel istismar, bir gün önce görevden alınıyor, bir gün sonra tutuklanıyor. Böyle bir tesadüf olabilir mi? Birileri haber veriyor, İçişleri, yargı, kolluk birlikte hareket ediyor. Biz önceki soru önergelerini de çıkardık. Önergelerimize tek bir yanıt yok. Bu il başkanının 9 tane koruması var. Bu ülkede milletvekilinin evinde bir kadın öldü. Kadın öldürüldü mü? İntihar mı etti? Bir kalem oynatılmadı, tek bir gün fezlekesi tartışılmadı. Tek bir gün usulen soruşturma yürütelim denmedi? Cinayet ceza hukuk sisteminde en ağır cezayı gerektirdiğine dair aramızda tartışma yok. Milletvekillerinin rüşvet aldığı, yolsuzluk yaptığı, İçişleri bakanının karıştığı suçlarla ilgili buradan Ankara’nın en uzak semtine yol olur. Bununla ilgili tek fezlekeyi bırakın, soruşturma açamıyor. Nasıl açsın, kim açacak? Savcılara böyle bir sorumluluk yüklemek doğru mu? Bilmiyorum.
2023’te gideceksiniz
İçişleri Bakanı çıkıyor, ‘10 milyar dolar alan siyasetçiyi’ söylüyor, Sedat Peker diyor ki; balyalarla veriyorduk. Velev ki Sedat Peker yalan söylüyor. Yalan söylediğini ispatlayın. İçişleri Bakanı bu ülkede bir vekilin suçunu söylüyor. Savcı soruşturma açmıyor. Neymiş HDP’lilerin fezlekeleri fazlaymış buna kimi inandıracaksınız. Siz 2023’te gideceksiniz. O zaman savcılar üzerindeki bu baskınız, estirdiğiniz terör kimin daha fazla suçu var, kimin daha fazla fezlekesi var, kim daha fazla yargılanıyor. O zaman konuşacağız. Halk gönderecek, halk karar verecek.”
MHP ve AKP’liler sık sık Meral’in sözlerini kesmeye çalıştı.
‘Darbenin siyasi ayağı kim’
Meral, tane tane anlatmaya çalıştığını belirterek, şunları ifade etti: “Bu ülkede bir darbe girişimi yaşandı. Darbenin siyasi içerde, ‘siyasi ayağı kim’ diye tartışmaya izin vermiyorsunuz. Fettullah ile birlikte çalışan, yargıya yerleştirenler, onlar için kanun çıkaran siz, ‘terörist’ biz öyle mi? Yok öyle. Yandaş medyanızda gidecek. O medya dediğiniz paçavralar tarihin çöp sepetine gidecek. Özgür basın olduğunda bu yalanlarınız ortaya çıkacak. HDP’liler konuşuyor, susuyor, öksürüyor fezleke oluyor. Hepimiz hakkında eşbaşkanımız konuşuyor orada bulunduğumuz için fezleke var. Müdahale etmediniz, durduğumuz için örgüt propagandası fezlekesi hazırlanıyor. Savcılar kıblesini kaybetti, ne ye suç diyeceklerini bilmiyor artık. Bir yerde duruyorsun fezleke konusu oluyor. Çünkü HDP’lileri hedef gösteren bir iktidar var.
Kolluk, yargının elindedir
Dokunulmazlık, fezleke meselesi ileride Meclis’in bizden sonraki üyelerine utanç vesikası olacaktır. Bizden sonraki milletvekilleri yapacak. İnsan öldüren, kokain ticareti olan, rüşvet alan, yolsuzluk yapan soruşturulmuyor. Polise karşı kendini savunan bir milletvekilinin refleks göstermesi soruşturuluyor. Dokunulmazlık meselesi zırh mı? Dokunulmazlık meselesi muhalefetin iktidara karşı korunması içindir. İktidar zaten konuşuyor. Kolluk, yargı elindedir. Muhalefeti susturan iktidara karşıdır. Dokunulmazlık meselesi muhalefete uygulanıyor. Muhalefet içinde de Kürtlere karşı, Kürt milletvekillerine uygulanıyor.
Kürt meselesi baskı ve katliamla çözülmeye çalışıldı
AKP bir zamanlar özgürlükçü olduğunu söylüyordu. Bir zamanlar öyle de görünüyordu. DEP davasında nasıl karşı beyanatlar verdiler. Kürt milletvekili olarak burada bulunanlara karşı dokunulmazlık meselesi bir tehdit olarak kullanıldı. Bunun arka planı çok uzun Cumhuriyet tarihiyle yaşıt. Ulus devletin kurulmasıyla birlikte, Kürtler ve Türkler birlikte Kurtuluş Savaşı verdi. Tek kimlik, tek dil üzerinden bir inşa yaşatıldı. Ondan sonra Kürdüm demek yasaklandı. 1991’e kadar Kürtçe yasaktı. Özal ile birlikte kaldırıldı. Şimdi fiilen işletiliyor. Tarihe keşke objektif yazan yazarlardan da okunsa. Kürt tarihinin, Türkiye Cumhuriyet’inde Kürtlerin nasıl aldatıldığını, nasıl asimile edildiğini hepimiz biliyor. İlk dönemde Kürtler ve Türkler kendi kimlikleriyle parlamento da yer aldı. Sonrasında asimilasyon, imha, inkar dönemi yaşatıldı. Bugüne kadar devam ediyor. Bugüne kadar Kürt meselesi baskı, katliamla ile çözülmeye çalışıldı. Bunu siyasiler zaman zaman gördüler.
Dolmabahçe tarihi bir eşikti
2013 Newroz’unda yandaş kanalların hepsi Diyarbakır Newroz alanındaydı. O mektup AKP’liler tarafından da alkışlandı. Çözüm süreci komisyonu kuruldu. Ateşkes ilan edildi. Bu süreç devam etti. En son 9 Şubat ve sonrası PKK Lideri Öcalan ve Kandil ile de görüşen İmralı Heyeti ile Devlet heyeti yetkilileri ile Dolmabahçe’de açıklama yapıldı. Tarihi bir eşik olarak nitelendiriyor. Biz hala o mutabakatın arkasındayız. Kürt meselesinin siyaset üstü bir mesele olduğunu, çözümünün kendini dayattığını ifade etmek istiyorum. Sonradan Erdoğan vazcaymış, ‘masa yok’ bir sürü laf söylemiş.”
‘İmralı baş müzakereciydi’
Sözleri AKP sıralarından kesildi. Meral devamında, “Ben olanları söylüyorum. Tarihi kronolojiyi anlatıyorum. Bu süreç bugüne kadar gelmiş. Çözüm sürecinde HDP’nin yaptığı işler, konuşmaları, Kandil ziyaretleri HDP kapatma ve Kobanê Davası’nın konusu. Birlikte iş yaptık. Bir iş yaparken iki taraf olur. Biz kolaylaştırıcı, siz (AKP) muhatap, İmralı’da baş müzakereciydi. Siz bize diyordunuz ki; ‘Kandil’e şu notu götürün, cevap getirin’ diyordunuz. Getirip, müzakere ediyorduk. Müzakere ve diyalog da aynı masada oturduğunuz insanları bu kadar rahat yargıya teslim ediyorsunuz. İnsanın dostu da düşmanı da mert olsun, denir. Biz yargılanacağız, siz yaptıklarınızdan dolayı iktidarınızı devam ettireceksiniz. Çözüm süreci bir suç ise gelin birlikte yargılanalım. Biz savunuyoruz, siz savunmuyorsanız ne için savunmadığınızı anlatın. Siz birlikte çalıştığınız Selahattin Demirtaş’ı, Figen Yüksekdağ’ı, İdris Baluken’i ve onlarca insanı rehin olarak cezaevinde tutuyorsunuz. Bunun bir izahı varsa insani olarak duymak isterim. Yapılan görüşmelerin, diyalogu biliyorum. Yapılan diyaloğun nasıl yapıldığını yakından biliyorum, bizzat kararlarını verdik.
Biz AKP ile ittifak yapmadık
CHP’den bazı eleştiriler geliyor. Onlara da söylüyoruz; Biz AKP ile ittifak yapmadık, sadece iktidardaydı ve muhatabımızdı. Kim olsa muhatabımız olacaktı. Biz HDP olarak kendi partimize oy istemeyeceğiz, AKP’ye mi isteyeceğiz. Böyle bir şey olabilir mi? Biz Kürt sorunun demokratik yollardan çözümünü savunduk, savunmaya da devam edeceğiz. Kürt meselesine ilişkin CHP’ye sataşmadım, ayrıca sataşabilirim de. Ben onların eleştirilerine atıf yapmak istedim. Bu konuşma kesin bugün A haber de gündem olacak.
Sırf Öcalan konuşmasın diye tecrit uyguluyorsunuz
Sırf Öcalan konuşmasın diye tecrit uyguluyorsunuz. Tecridin ne ceza hukuk sisteminde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ne içtihatlar da ne Türk Ceza Kanunu’nda dayanağı yoktur. Tamamen keyfidir. Tecridi, bir kişinin iki dudağı arasında Öcalan konuşmayacak diye karar alıyorsunuz. Herkes ailesi, vasisi ile görüşüyor. Öcalan niye kuramasın. Bize bir açıklamada bulunun. İşinize gelince koster bozuk. İşinize gelince hava muhalefeti, işinize gelince heyetleri, akademisyenleri göndermek. Barolardan yüzlerce avukat görüşmek isterken, işinize gelmeyince ‘elebaşı’ diyorsunuz. Siz de biliyorsunuz, yarın yine oraya gideceksiniz. Kürt meselesinin çözümü Öcalan’sız olamaz. Bunu siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Şiddet dışı bir çözüm için gidilmek zorundadır. Bu dünyanın her yerinde öyledir.
Tecrit işkencedir
Gemlik yürüyüşü tecride karşı bir yürüyüştür. Barışı tekrar konuşma, kendi sesinden, sözünden kamuoyuna yansıması önündeki engellerin kaldırılması içindi. Siz tecridi tamamen siyasi emelleriniz için uyguluyorsunuz. Öcalan’ın barış savunularının duyulmasını istemiyorsunuz. Siz içerde, dışarı da savaş diyorsunuz. Kuzey Doğu Suriye’de savaş, Federal Kürdistan’da savaş biz bunun karşısındayız. Tecride karşı çıkıyoruz. Tecrit işkencedir, işkence insanlığa karşı bir suçtur. Biz bunu hukuki siyasi olarak da karşısındayız. Bu ülkede 3 milyon insan Abdullah Öcalan için dilekçe gönderdi. Meclis’e geldi. ‘Benim irademdir, kabul ediyorum’ dediler. Niye o zaman karşı çıkmadınız, baş müzakereci iken neden karşı çıkmadınız. Bunu kabul etmiyoruz.
Gücümüzü haklılığımızdan alıyoruz
Biz ne tırnak ne etiz. Biz eşit olmak istiyoruz. Et ile tırnak ne hangimiz tırnak hangimiz etiz. Bu siyasi darbedir. Bu sorunun adı Kürt sorunudur. Siz Kürtleri milletvekili olarak kabul etmiyorsunuz, oylarını da kabul etmiyorsunuz. Tanıkları satın alıyorsunuz, HDP’lilerin listesi veriliyor, ifade alınıyor. Yandaş kanallar hepimizin fotoğrafıyla servis ediyor. Siz bunun hesabını vereceksiniz. Bizim iktidarımızda adil yargılanacaksınız. Sizin gibi işkence yöntemleriyle olmayacak. Bizimle uğraşmaktan vazgeçin. En yakın arkadaşları tutuklu olan bir partinin milletvekilleriyiz. İlkelerimizden, mücadelemizden, sözümüzden vazgeçmedik. Bu gücü de haklılığımızdan alıyoruz” dedi.
‘Bu mesele demokratik siyaset kanallarıyla çözülebilir’
Meral, HDP’li milletvekillerine yönelik polis şiddetine dair görselleri de sundu. Meral, sözlerini şöyle noktaladı: “Milletvekillerimiz her türlü şiddetle karşı karşıya Meclis Başkanının tek bir gün söz söylemedi. Ama bir yumruk vesilesiyle milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasını talep etti. Yüksek sesle söyleyemeyebilirsiniz bunu anlarım. Ama küçük ama büyük polisle bir tartışma olur. Polisin de orada suçu yok, aldığı talimatı yerine getiriyor. Kime nasıl davranacağını biliyor. Diğer partilerin milletvekillerinin şiddete, hakarete varan uygulamaları var ama tek soruşturma yap. Kürt meselesinin şiddetle çözülmeyeceğine yürekten inanıyoruz. Bu sorun Meclis’te demokratik siyaset kanalları ile çözülebilir. Bu mesele kavga, şiddet ve çatışma yönteminden çıkarılabilir. Halkın taleplerini anlattığımız için ezber bozuyoruz. Sonuçta demokrasi, düşünce özgürlüğü böyle bir şey.”
Komisyona 40 dakika ara verildi.