Yanan her yerde bir rant projesi çıkıyor!

  • 09:04 26 Temmuz 2022
  • Ekoloji
MUĞLA - Datça ve Marmaris’teki orman yangınlarına ilişkin değerlendirme yapan HDK Ekoloji Meclisi’nden Emine Dayıoğlu, Muğla’nın yüzde 59’una maden ruhsatı verildiğini, bu alanın yüzde 65’inin de ormanlık alanlar içinde olduğunu söyledi. Emine, bölgedeki doğa katliamını da hatırlatarak, ekoloji mücadelesinin bütünlüklü olarak ele alınması gerektiğinin altını çizdi. 
 
Muğla’nın Datça ilçesinde 13 Temmuz’da çıkan yangınlar iki gün sonra ancak söndürülebildi. 25 Haziran’da ise Marmaris’te çıkan yangın 3 gün içinde kontrol altına alınabilmişti. Marmaris’te 4 bin 500 hektar alan yanarken, Datça’da 400’ü tarım alanı olmak üzere 728 hektar alan kül oldu. Yangının çıkış nedenine ilişkin Tarım ve Orman Bakanı elektrik nakil hatlarını işaret etti.
 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Muğla Ekoloji Meclisi Üyesi Emine Dayıoğlu, Marmaris ve Datça’da çıkan yangınlar ile bölgedeki doğa katliamını değerlendirdi. 
 
Datça yangınına ilişkin Orman Genel Müdürlüğü elektrik nakil hatlarını işaret etse de gerçek bir açıklamanın yapılmadığını ifade eden Emine, “Doğru olabilir. Ama yangının çıkış nedenleri üzerine birçok yorumda bulunabiliriz. Aslında bir gerçeklik de denebilir. Hükümetin aczinin ortaya çıkması toplumsal bir tepkiye neden oldu. Yangının söndürülmesinde Datça mahallelerinde oluşturulan afet gönüllülerinin rolü büyüktü. Yangınları söndürmek özellikle iklim değişikliği ile bağlantılı olarak zor. Yangının özellikle insan eliyle çıkmamasını sağlamak önemli” dedi.
 
'Muğla’nın yüzde 59’u maden şirketlerine verildi'
 
Muğla’nın yüzde 59’una maden ruhsatı verildiğini, bu alanın yüzde 65’inin de ormanlık alanlar içinde olduğunu kaydeden Emine, ormanlık alanlarda halihazırda maden faaliyetlerinin sürdürüldüğünü belirtti. Bu işletmelerin faaliyetlerini devam ettirmesinin zaten bir doğa katliamı olduğunu ekleyen Emine, “Ama bu da denetleniyor mu? Bir de yangın, bölge müdürlüklerinin açıkladığı gibi enerji nakil hatlarından kaynaklanıyorsa nakil hatlarının kontrolü şart. Bu nakil hatlarının bakımlarını yapacak olanlar da özel şirketler. Elektrik dağıtım şirketleri devlet tarafından denetleniyor mu? Doğayı sermaye olarak gören devletten böyle beklentimiz yok. Ormanlık alanının maden, enerji ve turizm faaliyeti için ranta açılması ve insan faaliyetlerinin artması da riski artırıyor. İklim krizi ile birleşince de yangınları önlemek imkânsız hale geliyor” şeklinde konuştu.
 
Şırnak’taki ağaç katliamına vurgu
 
Geçen yıl orman yangınları sırasında yangının şiddetini durdurmak için ağaç kesimi ile koridor açılmasının bahane edilip YK Enerji’nin Akbelen Ormanı’nı yok etmeye giriştiğini hatırlatan Emine, “Oysa bu alanın yangınla alakası yoktu. Amaç maden alanını genişletmekti. Ne kadar alan ruhsata açıldı tespiti yapılmadı. Yine özellikle Şırnak’ta 2 yıldır süren ağaç kesme doğayı talan etme durumu var. Şırnak’ta orman varlığının yüzde 8’i yok edilmiş durumda. Bunlar güvenlik bahanesi ile yapılıyor ama gerekçesi ne olursa olsun orman yansın ya da yanmasın bu alanlara dair hükümetin projeleri var. Millet bahçeleri, kamu mallarının satılması olarak ortaya çıkabiliyor” sözlerine yer verdi.
 
‘Doğaya ve insana bakışta sorun var’
 
Emine, geçen yılki yangınlarda devletin başarısızlığını kapatmak için yandaş medya ile Kürtlere ve mültecilere karşı ırkçılığı beslediğine işaret ederek, “Bu toplumsal muhalefete yönelik bir acz söylemi olabilir. Bu biraz doğaya ve insana bakışla da alakalı. Bu bakışın kendisinde sorun var. Muğla gibi turizm bölgesinde, ormanlık alanda sermayenin iştahını kabartan bir yerde bu anlamda cumhurbaşkanlığının çıkardığı yasalarla büyük bir kıyım var zaten” ifadelerini kullandı. 
 
‘Ekoloji mücadelesi bir bütün olarak algılanmalı’
 
Orman yangını verilerine göre 2021 yılında son 5 yılın iki katı yangın çıktığını ve bu oranın Muğla’da 3 katına ulaştığını belirten Emine, şunları kaydetti: “Çok kapsamlı mücadele verilmesi gerekiyor. Birçok ayağı olacaktır. Emek, kadın, canlı gibi. Sadece insan odaklı da bakmamak gerekiyor. Ekolojik mücadeleyi bir bütün olarak algılamamız ve mücadeleyi bu temelde büyütmemiz gerekiyor. Memleketin batısının ormanı yanarken Kürdistan’dakinin güvenlik gerekçesiyle yakılmasına aynı cepheden bakılmalı. Çünkü bunlar aynı yerden besleniyor. Savaş için bütçe bulan devlet, bu yaşam için bütçe bulamıyorsa buna temelden bir itiraz yükseltmek gerekiyor. Ekolojik mücadele verirken savaşa ırkçılığa karşı mücadele geliştirmeden olmaz.”