Kobanê Davası: Aysel Tuğluk’a dönük baskı var

  • 17:32 25 Temmuz 2022
  • Hukuk
ANKARA -  Kobanê davasında konuşan HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, bir önceki celsede duruşmaya getirilen hasta tutsak Aysel Tuğluk’a dikkat çekerek, “Arkadaşımız ATK döndüğünde hastalığı artmıştı, siz yalan rapor gerçekmiş gibi arkadaşımızı mahkemeye getirdiniz. Neredeyse savunmasını yapacaktınız, arkadaşımızın durumunun birinci sorumlusu iktidardır ikinci sorumlusu onun infaz memuru gibi davrananlardır” dedi. 
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 15'inci duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülüyor. 
 
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına çok sayıda avukat, HDP Milletvekilleri Dirayet Dilan Taşdemir, Züleyha Gülüm, Murat Sarısaç ve çok sayıda izleyici katıldı. Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
 
‘Halklara sorumluluğumuz gereği savunma yapacağız’
 
Duruşma verilen aranın ardından Sebahat Tuncel’in söz almasıyla başladı. Sebahat, mahkeme heyetinin tavrını eleştirerek, “Eğer sabah bu tavrı takınsaydınız bu durumları yaşamayacaktık. Siz bizi bağırmak zorunda bırakıyorsunuz, mikrofonumuzu kapatıyorsunuz sonra bağırdı oluyor. Sesimizi kısmasaydınız, bağırmayacaktık. Sayın heyet sabah yaşananlardan siz sorumlusunuz. Biz milyonlarca insanların temsilcisiyiz, demokrasi için mücadele ediyoruz. Sizden adalet beklemiyoruz, defalarca sizi reddettik. Sabah müdahale etmeseydiniz, edeceğim iki sözü edip ayrılacaktım. İnsanlığın geldiği süreçten itibaren, her canlının kendini ifade etme hakkı vardır. Bizi bir sürü şeyle itham ediyorsunuz ama kabul etmiyoruz. Gizli tanıkları açık tanık yaparak, açık tanıkları gizli tanık yaparak, yargılama yapıyorsunuz. Bizi cezalandırmak için uğraşıyorsunuz ama bunun karşısında biz Kürdistan, Türkiye halklarına karşı sorumluluk hissettiğimiz için savunma yapacağız. Ben savunma hakkımdan feragat etmiyorum ama zaman sınırlaması içerik sınırlaması olmadan. Lideriniz çete üyesi çıktı, ‘kimseden para aldı mi’ bilmiyoruz ama ortaya çıkacaktır. Biz savunma yaparken gülüyorsunuz. Neye gülüyorsunuz bilmiyorum, halkın yoksullaşmasına mı Türkiye’nin mafya düzenine teslim edilmesine mi?” diye konuştu. 
 
Ayla Akat Ata: Yaptıklarımızın arkasındayız
 
Sebahat’in ardından Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Ata Akat söz aldı. Ayla, “Siz bizim yargılanma tarafı olmamıza izin vermiyorsunuz, CMK’ya göre haklarımız var ama siz bunları kullanmamıza izin vermiyorsunuz. İki dakika konuşacağını belirten arkadaşımıza rağmen siz bütün ara kararları hızla okuyup devam ettiniz. Bu tavrı protesto ediyoruz, kınıyoruz. Biz onlarca ölen insanımızın hesabının sorulması için buradayız. Siz diyeceksiniz Tweet var attığınız ama buraya gelen emniyet mensupları bile söyledi. ‘Olağanüstü bir durum vardı, izinde olanlar bile geri çağrıldı’. O süreçte yaptıklarımın arkasındayım, hatta az bile yaptık. O zaman yeterince şey yapsaydık bugün bunlar yaşanmazdı” ifadelerini kullandı. 
 
İstanbul Sözleşmesi vurgusu
 
Heyet başkanının protestolar arasında ara kararları okuduğunu hatırlatan Ayla, “Benim hakkımda bir belge gelmiş ama ne olduğunu bilmiyorum. Arada avukata sordum. Hangi belgenin geldiğini ondan öğrendim” dedi. Ayla, Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi kararını ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna açılan davaya da dikkat çekerek, “Danıştay, Meclis’in iradesini tanımadı, ‘Meclis’e gerek yok, Cumhurbaşkanı ister girer ister çıkar’ dedi. O zaman Cumhurbaşkanı istediği anlaşmadan ayrılabilir. Yarın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden de çıkar. Cumhurbaşkanı karar alıyor, Danıştay bunu uyguluyor. Bugün bizim için ne dese burada ona uygun karar çıkacak. Mevcut sistem büyük bir ayıp yaşatıyor. Sizin mahkemeniz bizi yargılamak için yürütmeyi kullanıyor” dedi. 
 
Ayla, Ankara 25’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin DEVA Partisi’nin kurucu üyesi Metin Gürcan hakkında verdiği iki tahliye kararını da hatırlatarak “Asıl durum hukukta ısrar etmektir. Komşunuz olan 25’inci Ağır’ın verdiği karar var. Mahkeme bu kararında ısrarcı olduğu için heyet sürgün edildi” dedi.
 
‘Vekillerimiz hedef gösterildi’ 
 
Ayla, mahkemede yalan beyan verdiği ortaya çıkan gizli tanıktan açık tanık olan Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun ifadelerinin televizyonlarda yer aldığını belirterek, “Medya, yalan söylediği ortaya çıktığı halde Merdan’ın sözlerine yer veriyor. Vekillerimizin fotoğraflarını göstererek hedef gösteriyor. Bizler sanığız. Hakkımda bir karar yok. O arkadaşlarımız sanık bile değil” diyerek siyasetçilere yönelik yürütülen algı operasyonlarına dikkati çekti. Ayla ayrıca savcılığın, Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun yalan ifadelerini tutuk devam gerekçesi olarak gösterdiğini de dile getirdi. 
 
Hakime şarkılı yanıt
 
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 22 Temmuz’daki esnaf ziyaretinde bir esnafın “Diyarbakırlı annelerin çocuklarının gelmesi için aracı olun” sözlerine ilişkin “Biz bunu söylesek PKK’li oluruz” yanıtına da değinen Ayla, “İşte biz bunu yaptık. Nasıl bir taşın altına elimizi koyduğumuz ortadır. Biz bu işin sancılarını uygulamalarda yaşadık” diye konuştu.  
 
Dinlenme alanında siyasetçilerle düşündüklerini belirten Ata, “Bugün gergin bir ortamda başlattınız. Biz kendimizi nasıl anlatırız diye düşündük. Sanat yardımımıza yetişti, umarım anlarsınız” diyerek söz ve bestesi Sezen Aksu’ya ait olan “Hakim Bey” şarkısını seslendirdi.  
 
Ayla ayrıca mahkemenin kendilerini jandarmayla karşı karşıya getirmeye çalıştığını söyleyerek “Jandarmayla fikirlerimiz için karşı karşıya gelmek istemiyoruz” diye konuştu. 
 
Gültan Kışanak: Biz siyaset yaptık
 
Ardından yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak konuştu. Gültan, haklı olduklarını belirterek, “Biz siyaset yaptık. Biz demokratik hukuk devletinin işlemesi için üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz ama izin vermiyorsunuz. Bu siyasi bir yargılamadır” dedi. Sözün çözüm gücü olduğunu vurgulayan Gültan, sabahki celsede Sebahat Tuncel’in sözünün kesilmesini eleştirdi. 
 
‘Tanık ifadeleri elimize geçmiyor’
 
Gültan,  duruşmaya hazırlanmak için mahkemeden gereken evraklarını talep ettiğini fakat mahkemenin kararı reddettiğini söyledi. Dinlenen tanıkların ifadelerinin ve beyanlarının kendilerine ulaşmadığını söyleyen Gültan, “Benim üzerime biri 2015’te ifade veriyor. Aradan bunca zaman geçmiş 2020’de tekrar ifade vermiş. Bunca zaman benim kadro olduğum aklına gelmemiş sonra aklına gelmiş. Benim hakkımda ne demiş bilmiyorum. Bin hala tanıkların beyanlarını bilmiyoruz. Ben 2016’dan beri tutukluyum. Geçen sürede söz konusu tanıklar defalarca ifade vermişler, hakkımda bir şey söylememişler ama daha sonra tutuklu kalmam için birer cümleyle beni kadrolu ilan etmişler” ifadelerini kullandı.
 
‘İstanbul Sözleşmesi yeniden hukuka kazandırılacak’ 
 
Kadın mücadelesine değinen Gültan, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin hukuksuzluk olduğunu belirterek, “Ben inanıyorum ki kadınların mücadelesi Sözleşmeyi tekrar hukuka kazandıracak. Kadınları ve mücadelelerini selamlıyorum” diye konuştu.
 
Cezaevinde tünel araması yapılıyor
 
Daha sonra söz alan HDP eski Eş Genel Başkanı Figene Yüksekdağ, kaldıkları cezaevinde idarenin tünel aramak nedeniyle odaların, banyolarının zeminini kazdığını söyledi. Bulundukları ortamda mahkemeye ve gelen evraklara bakamadıklarını belirten Figen, “Böyle bir ortamda sizin verdiğiniz ödevleri yapmaya çalışıyoruz ama bazen burada nasıl yaşadığımızı anlamıyoruz. İdare ısrarla tünel arıyor anlatmamıza rağmen bize anlamamakta ısrar ediyor” diye konuştu. 
 
‘Aysel Tuğluk ATK’dan dönünce rahatsızlığı artmıştı’
 
Figen,”demans” teşhisi konulan ve bir önceki celsede duruşmaya katılan Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un durumuna dikkat çekerek, mahkeme heyetini eleştirdi. Figen, “Aysel Tuğluk ağır hasta, yaşamı ve tedavisi oldukça zor bir hastalıktan bahsediyoruz. Kapı gibi raporu inkar eden bir ATK var. Ahlak ve vicdan yoksulluğuyla karşı karşıyayız. Buna rağmen Aysel Tuğlak’a karşı bu zorla getirme uygulanması düşman hukukudur. Bu durum faşist, gerici iktidarlarda bile görülmedi. En son Aysel Tuğlak’a tebliğ edilen belgeler siyasidir. Onlar sanıyor ki; ‘biz hep düdüğümüzü öttürürüz’ ama hesap verecekler. Yalan rapor veriyorlar. ATK’ye giden arkadaşımızın sürecini yönetemeyeceklerini anlayınca 2 hafta kalması gerekirken 2 gün sonra geri yolladılar. Arkadaşımız döndüğünde hastalığı artmıştı. Siz yalan rapor gerçekmiş gibi arkadaşımızı mahkemeye getirdiniz. Neredeyse savunmasını yapacaktınız. Arkadaşımızın durumunun birinci sorumlusu iktidardır, ikinci sorumlusu onun infaz memuru gibi davrananlardır” diye konuştu. 
 
Aysel Tuğluk dilekçe yazmaya zorlandı
 
Cezaevindeki infaz kurumunun Aysel Tuğluk’a zorla dilekçe hazırlatmak için baskı uyguladığını söyleyen Figen, “Memurlar ‘Biz mahkemeye hesap veremeyiz. Bunu yazmak zorundasın’ diyerek baskı uyguluyor. Tuğluk, 3 satırlık yazıyı okuyamaz iken böyle bir baskıyla karşı karşıya. Zorlayıcı bir üslupla Aysel Tuğluk’a duruşmaya katılıp katılmayacağına yönelik bir baskı var. Bunun mahkemenin yaptığını söylüyorlar. Bunun hiçbir insani tarafı olmadığı gibi hukuk dışıdır. AKP böyle kalmayacak, arkadaşımız buradan illaki çıkacak ve siz bundan sorumlu tutulacaksınız. Zorla savunma yapmaya zorladığınız için suç işlemiş sayılacaksınız. Siz de bu insanlık dışı uygulamanın içindesiniz” diyerek Aysel Tuğluk için gereken her yere başvuracaklarını söyledi. 
 
‘Aysel açısından yargılama durdurulmalı’
 
Aysel Tuğluk’un gelen evraklara yönelik bir karar veremeyecek durumda bulunduğunu vurgulayan Figen, “Bu yok hükmünde bir yargılamadır” dedi. Figen, Aysel Tuğluk açısından yargılamanın durdurulmasını talep etti. 
 
Gizli tanıklar dedikoduları anlattı
 
Söz alan siyasetçi Alp Altınörs, Ankara Emniyetinin kendisine ilişkin yolladığı evrakları inceleme fırsatı bulmadığını ancak gizli tanıklara ilişkin konuşacağını belirtti. Alp, gizli tanık  ULAŞ’ın ifadelerinde “Duyduğum dedikoduyu anlatıyorum” dediğini aktararak gizli tanıkların gerçeği söylemediğini söyledi. Gizli tanıkların “dedikoducu” olduğunu kaydeden Alp, gizli tanık ULAŞ’ın ifadelerinin çelişkili olduğunu ifade ederek, “Bu tanıkların ifadeleri iki satır önceki söyledikleriyle çelişiyor. Siz bu tanıkların ifadeleriyle mi tarih yazacaksınız?” diye sordu. 
 
‘Kararların heyetin cebinde olduğunu biliyoruz’ 
 
Bir önceki oturumda yaşananlara dair söz alan siyasetçi Zeynep Karaman, Kürtçe beyanda bulundu. Zeynep, “Mahkemeye gelen belgeler hakkında konuşmayacağım. Mahkeme moral bozmaya yönelik hareket ediyor. Heyet, bize sanki ‘Siz neden bu kadar direniyorsunuz, biz usulsüz hareket ediyoruz. Siz halen gelip bu hukuksuzluklara karşı nasıl kendisini savunuyorsunuz, artık kendinizi savunmaktan vazgeçin’ diyor. Mahkeme heyeti ‘Biz provoke  edersek bunlar savunma hakkından vazgeçer’ diye düşünüyor ama biz vazgeçmeyeceğiz. Kararların onlara geldiğinden ve kararın ceplerinde olduğunu biliyoruz. Gizli tanıklara ilişkin bir şey söylemeyeceğim, usul üzerine konuşacağım. Usulsüzlükler bu mahkemenin temeli haline gelmiştir. Bu yüzden nasıl bir karar çıkacağını biliyoruz. Bir kez daha söylüyorum ki, savunmamızı doğru bir şekilde yapmamızı istemedikleri için savunma haklarını bir güne indirdiler. Bu karardan vazgeçilmesini talep ediyoruz. Bu kararlar bizi bıraktırma politikalarıdır” ifadelerini kullandı. 
 
Zeynep, mahkeme heyetini Aysel Tuğluk’a ilişkin hukuka davet ederek konuşmasını bitirdi.
 
‘Tavrınız savunma yapmamıza izin vermiyor’
 
Kürtçe beyanda bulunan siyasetçi Meryem Adıbelli de dosya evrakının ellerine geç ulaştığını kaydetti. Meryem, “Kısa sürede evrakları okuyup, anlamak ve üzerine savunma hazırlamak zor oluyor. Sabah yarattığınız gerginlik beni etkiledi. Siz bizim sinir sistemimizle oynamak istiyorsunuz ama bu kadar büyütülecek bir durum yokken siz gergin bir ortamı yaratmaya çalışıyorsunuz. Bunu sürekli tekrarlıyorsunuz. Tarzınızla ve tavrınızla bizim savunma yapmamıza imkan vermiyorsunuz. Bu durum tekrar tekrar yaşanıyor. Biz bunu yaşamak istemiyoruz” şeklinde konuştu.
 
Dilek Yağlı da “Sabahki gerginlik nedeniyle konuşamadım. Usule ilişkin sizinle tartışmaktan gereken savunmayı yapamıyoruz” dedi. 
 
Gizli tanığın yalanları açıkça ortaya çıktı
 
Kürtçe beyanda bulunan siyasetçi Zeynep Ölbeci, mahkeme heyetinin tutumunu eleştirerek konuşmasına başladı. Zeynep, devamla şöyle konuştu: “Her periyod başladığında acaba bugün nasıl bir sürprizle karşılaşacağız diye düşünüyoruz.  Mahkeme heyeti de bizi hiç yanıltmıyor sürekli bizi bir sürprizle karşılıyor. Mahkeme heyeti bizim konuşmamızı istemediği gibi haklarımızı da kullanmamızı istemiyor. Savunmamı yaptıktan sonra tanıklar dinlenmeye devam etti. Ben şimdi düşünüyorum benim savunma yapmanın ne anlamı kaldı? Benim için yeni bir iddianame hazırlandı. Önümüzdeki günlerde söz konusu iddialara ilişkin uzun uzun konuşacağız. Ben gizli tanık ULAŞ’ın iftiraları üzerine tutuklandım. Şimdi yeni iddiaları var ve yalan ortaya çıktı. O zaman 2016-2017 yıllarında benim dış koordinasyonda çalıştığımı iddia etmişti şimdi ise aynı süreçte benim sözcü olduğumu öne sürüyor. Burada da yalanları açıkça ortaya çıkıyor. Aysel Tuğlak’a ilişkin arkadaşlara katılıyorum. Bizi incitmek istiyorlar, Aysel Tuğluk’un tahliye edilmesini talep ediyorum.”
 
‘Neden bize şiddet uyguladınız?’
 
Kürtçe konuşan  siyasetçi Aynur Aşan da “Bize sabah neden şiddet uyguladınız? Bunu çok merak ediyorum. Bu durum her pazartesi yaşanan bir durum haline geldi. Bizim moralimizi bozmak için yapıyorsunuz, avukatlarımızın yoğunlaşmasının engellemek için yapıyorsunuz. Bu şiddet uygulama hakkını nereden alıyorsunuz gerçekten merak ediyorum. Nazmi Gür, kalp krizi geçirseydi, siz şunu mu diyeceksiniz ‘Nazmi Gür tanık dinleme hakkından vaz mı geçti’ diyeceksiniz. Bazıları bizi suçlu görüyor olabilir ama biz kendimizi suçlu olarak görmüyoruz. Gür’ün fenalaşmasına rağmen kararları okumaktan vazgeçmediniz, 2 dakika ara verip müdahale edilsin demediniz. İnsani olarak hayretler içinde kaldım. Bu uygulamalarınızı görünce hukuki olarak sizden bir beklentim kalmıyor. Bu uygulamalarınıza rağmen ben savunmamı yapacağım, savunma hakkımın elimden almanıza izin vermeyeceğim. Savunma yapmamızı istemediğinizi hissediyorum. Bu dava başlangıç durumundan çok uzaklaştı. Bir ay önce savunmamı bitirmiştim, iki kişi benim üzerime ifadeleri vardı ama her gün yeni şeyler ortaya çıkarıyorsunuz” diye belirtti. 
 
‘HDP barışta muhataptır’
 
Siyasetçilerin beyanlarının ardından avukat Kemal Akalın söz aldı.  Kemal, “Bende hal kaldı mı? Uzattıkça uzatıyorsunuz. HDP mağdur değil muhattaptır, barışta muhattap olan bir örgüttür. Sabahki tavrınız neydi? Sizinle konuşmak için geldim, benim adımı veriyorsunuz, ben sizinle kavga mı edeceğim? Benim olmadığım bir duruşmada meslektaşlarıma hakaret ediyorsunuz, böyle bir hakkınız yok. Siz söz hakkı verince konuşuyoruz, ben size bir şeyler soracağım. Sabah buraya geldiğinizde sinir hastası mısınız, davranışlarınız değişiyor? Bizleri provoke etmeye mi çalışıyorsunuz?“ diye sordu. 
 
Ardından söz alan avukat Zeynep Sedef Özdoğan, sabah gerçekleşen gerginliğin nedeninin mahkemenin kanunlara uymaması olduğunu belirtti. Sedef, “Mahkeme tanıkları kimseye haber vermeden dinledi ve gerekçe ise ‘Tanıkların yaşam hakkının tehlikede’ olması olarak göstermiş. Sanık olmadan ifade alınabilir ama avukatlar olmadan tanıklar dinlenemez. Avukatları yaşam hakkı tehdidi olarak göstermek kabul edilemez” ifadelerini kullandı. 
 
Sedef’in  konuşmasının ardından mahkeme heyeti  duruşmaya 15 dakika ara verdi.