Cinsel şiddet ile tehdit edilen avukat: Sorumlu sözleşmeden çekilenler

  • 09:06 25 Temmuz 2022
  • Hukuk
 
Dilan Babat
 
ANKARA - Baktığı çocuğa yönelik tecavüz davasında fail tarafından tehdit edilmesi üzerine koruma kararı aldıran Avukat İrem Esra Kömürcü, kararın uygulanmasındaki ciddi sorunlara işaret etti. İrem ayrıca, “Benim, bir kadının başına bir şey gelirse öncelikle sorumlu emri verendir. Bir gecede ‘Sözleşmeden çekildik’ diyenlerdir. Hepimizin faili aynı kişilerdir” dedi.
 
İktidarın nefret söylemleri ve kadına yönelik politikaları kadınları günden güne güvensiz bir ortama itiyor. Kadınlara yönelik evde, sokakta, işyerlerinde süren şiddetin derinleştirdiği bu ortama karşı sesini yükselten kadınlar da hedef haline getiriliyor. Ankara’da bir yıl önce fail Emre Karan tarafından tecavüze uğrayan çocuğun davasına bakan Avukat İrem Esra Kömürcü Altun, tecavüz faili erkeğin cinsel şiddet tehdidine maruz kaldığını belirtti. Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) gönüllüsü Avukat İrem Esra Kömürcü Altun, yaşadığı olaya ve Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi’ne dair verdiği karara ilişkin konuştu.
 
‘Fail yargı eliyle korunuyordu’
 
Türkiye’de “bir konuda konuşabilmek için, o konudan mağdur olmanın gerektiği” yönünde bir algının olduğunu söyleyen İrem, erkeklerin de bu algı ile kadın hakları savunucularına şiddet uygulamakta çekinmediğini kaydetti. İrem, “Bir cinsel istismar dosyasında bir yıldır tabiri caize ‘peşinden koştuğumuz’ bir failden söz ediyorum. Fail yargı eliyle o kadar korunaklı bir alanda tutuluyor ki ve serbest ki avukatı tehdit etti, çocuğun ailesine ve etrafındaki herkese akla gelmeyecek türlü zorbalıklarda bulundu. Dosyanın akışını sağlayacak tanıklara,  tanıklıktan çekilmeleri için tehditte bulundu. Burada bütün yasal kalemleri uyguladığımız için fail benim dosyadan çekilmem gerektiğini düşündü. Fail, mağdur ya da mağdurun ailesi ile konuştuğunda mağdurun ailesi üzerinden bana haber yolluyordu. Cinsiyetçi hakaretler etmeye başladı” dedi. 
 
Savcıya göre fark var!
 
Failin kendisini telefonla arayarak hakaretler ettiğini, ardından cinsel şiddet uygulamaya dair mesajlar attığını dile getiren İrem, fail hakkında hem suç duyurusunda bulundu hem de 6284 sayılı kanun kapsamında uzaklaştırma kararı aldırdı. İrem, “Uzaklaştırma kararının içeriği, hem failin benimle herhangi bir iletişim yoluyla iletişim kurmaması hem de kimlik bilgilerimizin gizlenmesiydi. Aile mahkemesi bu kararı kısa süre içerisinde verdi. Fakat kararı verdikten sonra enteresan şeyler ile karşılaşmaya başladım. Savcılıkla görüştüğümde, bu dosya şiddet dosyası ve avukat olarak görev aldım ve bu da ağırlaştırıcı sebep. Soruşturmanın da bu yoldan ilerletilmesini talep ettim. Haberlerden aşinayız aslında, savcılar sever kamu görevlisine dönük bir suç işlendiğinde hemen tutuklatmayı ama karşısındaki kişi hem avukat hem de kadın olunca bu durum onlar için o kadar sevimli gelmedi. Fail zaten bir cinsel şiddet faili ve beni de cinsel şiddetle tehdit ettiği için bu dosyanın ilintili olduğu ve bu açıdan bakılması gerektiğini söyledim. Fakat savcı bey öyle olmadığını söyledi. Savcı, ‘İki dosya birbirinden ayrı. Sizin dosyanız için de ne yapılması gerekiyorsa yaparız’ dedi. Ama ne gerekiyorsa yapılmadı” ifadelerini kullandı. 
 
‘Devam eden şiddetin sebebi savcıdır’
 
Fail Emre Karan’ın kendisine gönderdiği telefonda kolluğun inceleme yaptığını belirten İrem, şöyle devam etti: “Kolluk inceleme raporunda şunu belirtiyor: ‘Kişinin tuşlu telefon kullandığı anlaşıldı, tuşlu telefonla Whatsapp’tan mesajı atamayacağı düşünüldüğü için telefon teslim edildi.’ Bunu gördüğümde savcıya, ‘Bu sim kart dediğimiz kart farklı telefona takıldı bilgisi sadece bende mi mevcut, bu bilgi sizde mevcut değil mi. Çünkü biz Whatsapp uygulamasına bilgisayardan girebiliyoruz, başka telefonlardan girebiliyoruz ama siz talimatınızda bunları belirtmemişsiniz’ dedim. Talimatı bile uygulamaktan geri duran kolluk, talimat bu kadar kısıtlı olunca telefonu faile iade etmiş ve fail ‘pamuklar arasına’ sarmalanmış. Savcıya bunu dediğim de ise bana cevabı, ‘Ha öylemi o zaman avukat hanım talep edin’ dedi. Savcıya, ‘Ben bu dosyada avukat değilim, bu dosyada ben mağdur bir vatandaşım. Ben bu dosyaya şiddete uğramış bir kadın olarak gidiyorum talebi bilmiyor olabilirim’ dediğim de ise aynı şekilde savcı bana ‘Avukat hanım talep edin’ dedi. Aslında süreç tam olarak bu, anlatıyorsunuz, bağırıyorsunuz ama karşıdaki yer hep erkek dayanışması. Ben cinsel istismar dosyasındaki savcıyla da bir yıldır aynı sohbete bulunuyorum ve dosyadaki savcıda 14 yaşındaki çocuğun ‘rızasını’ sorguladığı için faili tutuklamadan geri durdu ve fail çocuğa karşı sayısız suç işledi. Çocuk okula giderken okul çıkışında şiddet uyguladı, aileye müstehcen görüntüler gönderdi. Yetmedi beni tehdit etti. Bunların müsebbibi savcıdır.”
 
‘Çocuğun rızası var’ denildi, fail tutuklanmadı
 
Savcılığın tüm talepler gibi failin tutuklanma talebini de reddettiğine vurgu yapan İrem, taleplerin reddi nedeniyle birçok kadının fail nedeniyle “mağdur edildiğini dile getirdi. fail yüzünden mağdur olduğunu vurguladı. İrem, “Artık savcıya gidip, bir sene sonra ‘Biz bu çocuğu koruyamadık’ dediğimizde savcı bana, ‘Çocuğun da rızası vardı’ dedi. Anlatırken şaşırıyoruz bu durumlara ama uygulamada hep aynı. Çünkü fail zihniyeti hep aynı. Fail erkek olunca toz kondurmak istemiyorlar. Nevin Yıldırım dosyası var önümüzde. Nevin duruşmada tanıklar alenen yalan söylediği için ve Nevin gülümsediğinden indirim uygulanmadı ama biz faillere bu indirimlerin nasıl uygulandığını, soruşturmaların nasıl etkin uygulanmadığını açıkça görüyoruz. Kendi mağdur olduğum dosyası hala açılmadı savcılıkta, hangi işlemlerin yapıldığını bilmiyorum” dedi.
 
Koruma kararından kaynaklı anayasal haklara erişemiyor
 
İrem, gizlilik kararının ardından haklarına erişemediğini söylerken, E-Nabız’dan tahlil sonuçlarından, doktor randevusundan faydalanamadığını kaydetti. İrem, “Bunu arayıp sorduğumda ise ‘Gizlilik kararınız var, ondan’ diyorlar. Kurumlar bu bilgiyi biliyor, ben ilk kez kurumların bu bilgiyi bildiklerini öğrendim. Ne yapmam gerektiğini sorduğumda koruma kararımı kaldırmam gerektiği belirtiliyor. Kolluğun, ‘Biz sizin başınıza polis dikemeyiz’ diyerek uyguladığı koruma kararını kaldırmak için kendi ayaklarımla gitmemi istiyor düzen. Bilet almak istiyorum, bilet alamıyorum. Bunda da ‘Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS) adresiniz yok’ diyorlar. Oysa benim MERNİS adresim var. Genel Müdürlüğe gittiğimde kendileriyle ilgili bir durumun olmadığını, nüfus müdürlüğü ile alakalı olduğunu dediler. İdari başvurular yaptık dava yoluna gideceğiz ama Türkiye’de yargılama süreçlerinin ne kadar uzun olduğunun, etkin yargılamanın ne kadar zayıf olduğunun farkındayız. Ben haklarımı biliyorum ama avukata erişim hakkını bilmeyen kişiler ne yapıyor. Şiddet mağdurları evden kaçarken yanlarına bir şey almıyor, bilet alıp gitmek istiyor ama bilet alamadan, ‘Evine git’ diyorlar. Zaten karakola gidince evine gönderiyorlar ama devlet demir yolları da kadınları geri evlerine gönderiyor, onu görmüş olduk. Türkiye içerisinde şu an pasaport ile dolaşıyorum. Şiddet mağduru kadınlara çok bir vatandaş hassasiyeti uygulamadığını biliyoruz ama bu kadar alenen olması çok üzücü” sözleriyle koruma kararının uygulamasındaki sorunlara dikkat çekti.
 
‘Adalet Bakanlığı aynı samimiyeti göstermiyor’
 
Avukatlara dönük artan şiddet olaylarına da değinen İrem, şöyle devam etti: “Bu kararın dilekçesinde şu yazıyor: ‘6284 sayılı yasamız var gerek yok.’ Bu gerekçenin hatalı olması bir yana kanun maddesinde sözleşmeye atıf yapıyor olması ve sözleşmenin kanunla bir bütün olduğunu anlamamız bir yana, bu kanunun yeterli olmadığının somut örneğiyim. ‘Kadın cinayetleri ne için önlenemiyor’ yerine ‘Kadın cinayetleri önlenmek istenmediği için önlenmiyor’u tekrar görüyoruz. Özgürlük alanında, hak arayışı alanında mücadele içinde olanlar sindirilsin istiyorlar. Türkiye’de ceza kanunda yenilikler yapıldı, hiçbir avukatı, feminist kadınları dahil etmedikleri çalışmanın sonucuna baktık. Alt sınırı 2 yıl olan suç tipinin altı sınırını 2 yıl 6 ay yapmışlar. Ne değişti, hiçbir şey. Zaten 5 yılın altında bir cezanın yatarı yok. Ortamlarda ‘Cezaları artırdık’ diye anlatıyoruz. Bunların hepsi ‘mış’ gibi şekil düzenlemeler. Cezaevine girerken, cebimizde ez kaza kulaklık unuttuğumuzda Adalet Bakanlığı hissettirmeden hakkımızda soruşturma izni verirken, bizi korumak için aynı samimiyet ve hızı göstermiyor. Bizim mağduru olduğumuz dosyalara dahil olmayı bırakın, bu konuda düzenleme dahi yapılmıyor. Avukatların maruz kaldığı durumlarda Adalet Bakanlığı’nın yaklaşımı savcı ve hakimlere dönük yaklaşımındaki farklılık çok açık. Avukatları yalnız bırakmayı seviyorlar, kimse devletin karşısına çıkıp sözünü söylemesin istiyorlar.”
 
‘Hiçbir kadın güvende değil’
 
Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi kararında, “Cumhurbaşkanın kararının sorgulanması Cumhurbaşkanın yetkisinin sorgulanmasıdır” denildiğinin altını çizen İrem, bu kararların bir devlet politikası olduğuna işaret etti. Kimsenin devletin sözünün üzerine söz söylemesinin istenmediğini belirten İrem, “Bu kişiler özellikle de kadınlar olunca. Son birkaç yıldır alanlarda mücadelesini en etkin şekilde yürüten kadınlar ve LGBTİ+’lar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı ‘kırılgan’ grup olarak nitelendirdiğimiz bu grup o kadar güçlü ki devlet buna önlem olarak hiçbir önlem almamayı seçti.  38 sayfa bir karar var. Kararda, ‘Başkanlık sistemi bunun için var’ kararı 38 sayfayı özetliyor. Ben de bir failin mağduruyum ama Türkiye’de kadınlar yolda yürürken samuray kılıcı ile katlediliyor. Türkiye’de güvende olmaktan bahsetmenin imkanı yok. Hala medeni hakları tartışıyoruz, Türkiye’de ortalaması 400 TL dayanışma yükümlülüğü olan nafakayı tartışıyoruz. Yaşam hakkı hak getire, etkin soruşturma, kovuşturma yok. Şüpheli ölümler almış başını gidiyor, intihar notu gören savcı takipsizlik veriyor. Şu noktada herhangimizin başına bir şey gelse ve birisi yanımızda not bıraksa yazıyı karşılaştırmadan ‘intihar’ diyerek dosyayı kapatıyor. Bu koşullarda hiçbir kadının güvende olduğundan söz edemeyiz” şeklinde konuştu.
 
‘Hepimizin faili aynı kişidir’
 
Yaşadığı mağduriyete ilişkin hukuki yolların devam ettiğini paylaşan İrem, fail Emre Karan’ın ise bir yıldan sonra tutuklandığını söyledi. İrem, “Kamu kurumlarından da randevu aldım, yapılan haberlerden önce kendilerine ulaştım. Onlar haber yapılmadan önce çok kayda değer bulmamışlardı olayı. Haber yapıldıktan sonra bana dönüş yaptılar. Türkiye’de mağduriyetler magazinsel olunca ne yazık ki karşılığı olabiliyor. Benim başıma bir şey gelirse, bir kadının başına bir şey gelirse öncelikle sorumlu emri verendir. Bir gecede ‘Sözleşmeden çekildik’ diyenlerdir. ‘O emrin üzerine söz söylenmemesi gerekir’ diyen herkestir. Hepimizin faili aynı kişilerdir” dedi.