Tülay Hatimoğulları: ‘Siz yoksunuz’ diyenlere karşı vardık, varız, var olacağız!

  • 12:46 30 Ocak 2024
  • Siyaset
 
ANKARA - Partisinin Kadın Parlamento Grubu’nda konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Kadının adını silmek isteyenlere, bize ‘Siz yoksunuz’ diyen anlayışa karşı bizler vardık varız var olacağız diyoruz. Varlığımızı eşitlik özgürlük adalet barışı tesis ettiğimiz erkek egemen zihniyetinden kurtulduğumuz bir sistemi kurana dek devam edecek ve varlığımız burada büyüyecek” dedi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Kadın Parlamento Grubu’nda konuştu. Grup toplantısına Barış Anneleri ve Adalet Nöbeti eylemcileri katıldı. Pazar günü Santa Maria Latin Katolik Kilisesi’nde ayinlerini gerçekleştirdikleri sırada DAİŞ’in üstlendiği saldırıyı anımsatan Tülay, ne zaman seçimler olsa, Türkiye’nin başka gündemleri olsa DAİŞ’in ortaya çıktığını belirtti.
 
Annelerin talepleri
 
Kürt sorunundaki çözümsüzlük ve çatışma sürecinin derinleştiğini dile getiren Tülay, Kürt halkının onurlu barış talebine iktidarın silahla, tankla, topla, SİHA, İHA’larla cevap verdiğini kaydetti. Tülay, “Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit yıllardır devam etmektedir. Bu durumu protesto etmek için cezaevlerinde siyasi tutsaklar açlık grevi başlattı ve bu açlık grevini desteklemek üzere dışarıda Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında analar adalet nöbetinde. Bir yandan açlık grevleri sürüyor, bir yandan adalet nöbetini beraber sürdürüyorlar. Onların talepleri tıpkı cezaevinde esir tutulan, siyasi rehine tutulan çocukları ve yoldaşları gibi Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi, ağırlaştırılmış tecridin kalkması ve Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşmasıdır” dedi.
 
‘Özgürlük yürüyüşünde yerimizi alacağız’
 
Adalet Nöbeti’nde olan annelerin söylediği şarkıların, türkülerin, anlattıkları hikayelerin mücadelenin 40 yıldır nasıl örüldüğünü gösterdiğine dikkat çeken Tülay, “Dişleri ve tırnaklarıyla kazıyarak bu mücadeleyi büyüttü analarımız, Kürt halkı ve Kürt kadınlar bu mücadeleyi büyüttü ve günümüze kadar taşıdı. 1 Şubat’ta Kürdistan’ın pek çok kentinden bir yürüyüş başlayacak. 1 Şubat’ta Kars’tan ve Van merkezden iki kol şeklinde başlayacak olan büyük özgürlük yürüyüşü 15 Şubat’a kadar devam edecek. Peki bu yürüyüşün amacı nedir? Bu yürüyüş cezaevlerinde başlayan açlık grevleri ve adalet nöbeti ile aynı amacı taşımaktadır. İmralı tecridinin ortadan kalkması ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi. Ve elbette ki bu yürüyüşteki her uğrak alanlarımızda çeşitli yerlerde kadınlarla,  işçilerle, emekçilerle buluşmalar. Türkiye’de yaşanan bütün sorunların Kürt sorunuyla bağlantısını kuran bir yerden bu yürüyüşümüz gerçekleşecek. DEM Parti olarak bizler de bu yürüyüşte yerimizi alacağız ama sadece DEM Parti olarak değil. Aydınlar, yazarlar, bu ülkede demokrasi isteyen güçlerin temsilcileri de bizlere eşlik edecekler” sözlerini kullandı.
 
Tülay’ın konuşmasının satır başları şöyle:
 
“Mutlak tecrit insanlık suçudur. Hapishanedeki açlık grevlerinde tablo ağırlaşmadan diyalog sürecinin başlaması gerektiğini her fırsatta vurguladık. Bizler DEM Parti olarak diyalog ve müzakere partisi olarak çağrımızı buradan yineliyoruz. Türkiye’de 84 milyon yurttaşımız bu savaş ve çatışma ortamından etkilenmektedir. Kürt halkına diz çöktürmek için çöktürme planını devreye koydular. Dört parça Kürdistan’da, Rojava’da, Türkiye’de bu plan işlemedi. Kürt halkı değil diz çökmek, dört parça Kürdistan’da sesini bütün dünyaya duyuracak kadar güçlü bir örgütlenmenin içine girmiş durumdadır. Bu direnişi bu şekilde kıramazsınız. Rusya Ukrayna savaşı, İsrail Filistin, Suriye, Rojava, Irak, Federe Kürdistan, İran, Pakistan, karmakarışık. Kızıldeniz’de konumlanmış olan gemilerin namluları adeta halkların üzerine dönmüş durumda. Burada altını çizdiğim şeye hep berabere çok dikkat edelim. Savaş bir genişleme eğilimi içerisindedir. Bütün bölgemiz ciddi bir şekilde savaşla karşı karşıyadır.  Türkiye bu denklemden asla azade değildir. İşte bizler o yüzden diyoruz ki Kürt sorununu çözelim ki dışarıya karşı da bu savaş atmosferine karşı da bir toplumsal bütünlük içerisinde hep birlikte Türkiye halkları olarak dayanışma içinde karşı koyabilmeyi başarabilelim.  
 
Birlikte olmazsak birlikte yeniliriz
 
Bakın birlikte var olmazsak, küresel saldırıların karşısında birlikte yeniliriz. Bu cümleye hep birlikte dikkat edelim. Özellikle iktidar partisine sesleniyorum. Dediğimizi iyi anlamalarını, iyi idrak etmelerini istiyorum. Bu cümleyi tekrar ediyorum. Birlikte var olmazsak küresel saldırılar karşısında birlikte yeniliriz. Evet değerli Türkiye halkları, cezaevlerinden, adalet nöbetinden, büyük özgürlük yürüyüşünden demokrasinin sesi yükselecek. Barış talebi yükselecek. Gelin bu taleplere Türkler, Araplar, Ermeniler, Lazlar, Çerkesler, Pomaklar ve burada sayamadığım bütün halklar, bütün inançlar olarak bizler bu coğrafyanın kadim halkları olarak gelin bu sese hep beraber kulak verelim. Farklılıklarımızla bizler güçlü, bütünlüklü, moralli bir toplumu hep beraber inşa edebiliriz ama bunun için de eşit yurttaşlık hakkının inşa edilmesi de şarttır. Savaş çığırtkanlığı yapan erkek akla karşı biz kadınlar barışı inşa etme cesaretini hep birlikte büyütmek durumundayız. Türkiye’nin batısındaki değerli kadınlara sesleniyorum; ülkedeki çatışma süreci devam ettikçe, ülkede baskı düzeni artıyor, ülkenin siyasi iklimi gittikçe sertleşiyor. 
 
İktidar Kürt sorununu çözmek istemiyor
 
Demokrasi, kadın hakları, insan hakları, doğa hakları bütün bunlar hepsi toprağa gömülüyor ve adeta biz bunlardan artık bahsedemez ve bu konudaki haklarımızı talep edemez bir duruma getiriliyoruz. Daha çok kadın şiddete uğruyor, daha fazla kadın cinayeti işleniyor böylesi atmosferlerde. Yaşadığımız yoksulluk da bütün bunların cabası. Asgari ücrete zam yapıldığı ayda sadece bir ay içerisinde 700 ürüne zam geldi. Bazı ürünlere 2 kez bazı ürünlere 3 kez zam geldi. Bizler çok derin bir yoksullukla karşı karşıyayız. Hak talep etmeye kalkışınca açız açıktayız, evsiziz kira ödeyemiyoruz, fatura ödeyemiyoruz dediğimizde ise ‘Oturun yerinize siz teröristsiniz’ yaftalamasını yapıyorlar bizlere. Aynı dinden, inançtan, coğrafyadan olan Kürt halkının taleplerine kulak vermek, demokratik zeminde Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesini sağlamak batı için de çok önemlidir, Türkiye halkları için de çok önemlidir. Bizlerin kendimizin asli sorunlarının, Kürt sorununun ön plana çıkartılarak, savaş ve çatışma ön plana çıkartılarak üstünün örtülmesini istiyor bu iktidar. İktidar bu ülkeyi daha kolay yönetebilmek için, muhalefeti daha kolay bastırabilmek için Kürt sorununu çözmek istemiyor ve bu nedenle de gündemden düşürmüyor bu süreci. İnsani düzeyde geçinilebilecek ücret talep etmek biz kadınların hakkıdır.
 
Türk kadınlara seslendi: Kürt anaları sizlere barış elini uzatıyor
 
Biz kadınlar ekonomik yoksulluğu en derin şekilde yaşayanlarız ve biz kadınlar bunun için de çok güçlü bir mücadeleyi yürütmek zorundayız. Milyonlarca işçinin üye olduğu sendikalar bakın bu kadar ağır bir ekonomik kriz yaşarken, sendikaların bütün hakları tırpanlanmışken, en doğal hakkı olan grev hakkını bile engellemişken, bu iktidar şu an sendikalar ve işçiler sokaklara yeterince çıkamıyorsa inanın ki bu iktidarın bu savaş ve çatışma koşullarını dayattığı için ve sırf bunu bahane ettikleri için demokrasi mücadelesine vurduğu ketten kaynaklanmaktadır. İşte biz batıda yaşayan, Kürt olmayan diğer bütün halklar olarak bütün bunları en iyi şekilde bilince çıkarmak zorundayız. Ve buradan Türk kadınlarına seslenmek istiyorum; Kürt anaları sizlere barış elini uzatıyor, ‘Gelin Kürt sorununu hep beraber el ele vererek çözelim’ diyorlar. Yaşanan acıları biz Kürt ve Türk kadınları olarak hep birlikte çözebiliriz diyorlar. Ve bizler kadınlar olarak el ele verirsek elbette bize ezberletilmiş zorla ezberletilmiş bu Kürt düşmanlığını bir kenara bırakmayı başarabilir ve biz Türk kadınları, Kürt kadınları, Arap kadınları bu ülkede bulunan bütün farklı halklardan kadınlarla el ele tutuşarak barışı hep beraber kurabiliriz. Gelin kadınlar olarak barış konusunda daha kararlı olalım, daha iradeli olalım. Denenmemiş deneyimleri açığa çıkaralım hep beraber. Silahları toprağa gömelim. Barışı ekelim, Anadolu ve Mezopotamya topraklarında barış ağacı yükselsin. Hep birlikte barış diyelim.
 
Katledilmek için doğmadık
 
Adalet Bakanlığı ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı paralel zamanda medeni kanun çalıştayı düzenlediler. Bunu kamuoyuna şöyle sundular. Medeni kanunda iyileştirme yapacağız ve kadınların lehine yasalar çıkaracağız ama inan ki külliyen yalan. Her yerde yalan söyledikleri gibi burada da yalan söylüyorlar. Bakın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ne diyor. Süresiz nafaka adil bir durum değildir. Yani bu çalıştaylarda kadınların kazanımı olan nafaka hakkını ellerinden almak için çalıştay düzenliyorlar. Bu çalıştayı bize kadınlar için iyi şeyler yapıyormuş gibi anlatıyorlar. ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ dedik, onlar ‘Ne alakası var İstanbul Sözleşmesi’nin’ dediler ve İstanbul Sözleşmesi’ni lağvettiler. İstanbul Sözleşmesi lağvedildikten sonra yüzlerce kadın erkekler tarafından katledildi. Her gün en az bir kadın erkekler tarafından katlediliyor. Bakın geçen hafta İstanbul Yedikule Hastanesi’nde görevli doktorun bir hemşireye gerçekleştirdiği cinsel saldırı tüm delileri ve failin kabulüne rağmen faili aklama çalışmaları devam etti. Yine bir kaç gün Ankara’da Ayşegül katledildi. Daha kaç kadının öldürülmesini bekliyoruz. Daha kaç kadının ölümünü erkek yargı izleyecek. İşte çalıştaylara konu olması gereken konular bunlar ama onlar nafaka kadını alırız konuşuyorlar. Bizler yaşamak için doğduk. Erkekler tarafından katledilmek için doğmadık. Yaşam hakkı en önemli haktır. Yaşam hakkı olmadıktan sonra geri kalan hiçbir hakkın anlamı yoktur. Biz kadınlar yaşamak için birbirimize tutunarak, birbirimizden güç almaya devam edeceğiz. Örgütleneceğiz. Hep beraber kazanacağız. 
 
Aday tanıtımındaki umut Kurdistan ve Türkiye’nin dört bir yanına yayıldı
 
Yerel seçimin arifesindeyiz. Elbette şu anda yerel seçimler Türkiye’nin gündeminde. Yerel seçimler aynı zamanda DEM Parti olarak bizlerin de en önemli gündemi. Biliyorsunuz bizler çok güçlü bir halk oylaması gerçekleştirdik. Kürdistan illerinde belediye eşbaşkan adayları,  belediye meclis üyelerinin,  çok önemli bir çoğunluğu halklarımız, sizler seçtiniz. Dün Amed’de aday tanıtımı programı vardı. Oradan büyük bir coşkuyla ve enerjiyle geldim. O salonda halkın iradesini gördük. O salonda demokrasinin nasıl tecelli edebileceğini Türkiye ve dünya halklarına, DEM Parti olarak nasıl öğrettiğimizi gördük. Salon capcanlıydı, dipdiriydi. Salon umut doluydu. Umut o salondan doldu taştı. Kürdistan ve Türkiye’nin dört bir yanına yayıldı. 
 
DEM Parti Anadolu’dur, Mezopotamya’dır
 
Aday tanıtımı yaparken elbette bizim geleneğimiz olan, bizim açımızdan olmazsa olmaz çalışanlarımızdır biliyorsunuz, Kadın Meclisi’nin özgün çalışmalarıdır. Kadın çalışmalarımızın özgünlüğüdür. Öğleden önce kadın adaylarının tanıtımını çok sıcak bir ortamda yaptık. Rengarenk giyinmişti kadınlar. Her biri kendi geleneğini yansıtıyordu. İşte DEM Parti bu demektir. DEM Parti o fotoğrafa bakıldığında görülecektir ki Anadolu’dur, Mezopotamya’dır, Türkiye’dir. Çok farklı halklardan, inançlardan, geleneklerden kadın ve erkekler aday oldu. Öyle muazzam bir deneyime imza attık ki biz bu halk oylamasında Türkiye’de ve dünyada eşine, benzerine rastlanılmamıştır. Dün her yerden analar, kadınlar bu mücadelede bedel ödemiş emek vermiş insanlar geldi. O halk oylamasında kendi belediye meclis üyelerini ve belediye eşbaşkanlarını seçtiler. Halk sandığa giderek iradesini ortaya koydu. O irade ki kayyıma ilk kırmızı kartı gösteren bu halk oylaması olmuştur arkadaşlar. ve biz burada yağmur çamur kar kış demeden gelip oy kullanan çalışma yürüten başta analarımıza, kadınlara, gençlere, Parti Meclisi üyelerimize, il ilçe yöneticilerimize, bize bu demokrasi şölenini yaşattıkları için sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biz bu maçı kazanacağız. 
 
Ne iktidarda ne de ana muhalefete kadının adı yok
 
DEM Parti siyaset sahnesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan tek parti. DEM Parti, bu halkın, bu ülkenin ve en çok da kadınların gözbebeğidir.  Düzen partileri adaylarını patır patır açıklıyor. Düzen partileri bugün adaylarını Ankara’dan belirlerken, biz adaylarımızı halkla birlikte belirledik. Amed’den, Serhat’tan, Akdeniz’den belirledik. İktidar çok ciddi bir koltuk yarışına girmiş durumda. Ne yazık ki birçok muhalefet partisi aynı koltuk kavgasını veriyor. Burada kadınların adı yok. Açıklanan adaylara baktığımızda kadın sayısı o kadar düşük ki oysa bizde eşbaşkanlık sisteminde, doğrudan kadın temsiliyetinin yüzde 50 olarak temsil edilmesini sağlanmış oluyor. Bakın yine iktidar partilerine ve muhalefet partisinin seçtikleri kadın milletvekillerine, az sayıda seçtikleri onu özellikle belirteyim. Az sayıdaki kadın milletvekillerine kürsüde konuşma hakkı bile tanımıyorlar. Bizde ise eşit katılım çok önemlidir. Bütün örgütlü mekanizmalarda eşit temsiliyet çok önemlidir. Aynı zamanda bizler sadece temsiliyetle sınırlı tutuyor değiliz yönetim anlayışımızı. Bugün bizler belediyelerimizde kadın belediyeciliği anlayışıyla yönetmek konusunda bir kez daha yola koyulduk. O atanan kayyımların erkek egemene zihniyetine karşı yerel yönetimlerde kadınlar olarak kazanarak bugüne kadar bizim elimizden aldıkları, bütün kurumları tek tek yeniden açmak, kadın istihdam alanlarını yeniden yaratmak, kadın danışma merkezlerini yeniden yaratmak üzere bizler bu dönem yerel yönetimlerde kazandığımız her yerde bunları hayata geçireceğiz.
 
Bizim yarattıklarımız toplumun hafızasında silinmez
 
Aynı zamanda bir hafızayı yok etmek istiyorlar. Sanki öyle bir deneyim, hafıza yokmuş gibi davranmaya çalışıyorlar. Bizler 31 Mart’ta hafızayı öyle bir şekilde canlandıracağız ki ne yapacaklarını şaşıracaklar. Kadın iradesi sandıklardan belediyelere yansıyacak. Kayyım rejimiyle, demokrasi düşmanları bu sisteme son vermek istediler. Belediyelerimizin kayyım öncesi icraatlarını yok saymaya çalıştılar ama nafile. Bizim yarattıklarımız toplumun hafızasından silinmez, silinemez. Dün yaptığımız aday tanıtım toplantısında o hafıza öyle bir canlandı ki dillere destan bir hafıza canlılığına tanık olduk. Başta kadınlar olmak üzere halkın güçlü sahiplenmesiyle biz kayyımları göndereceğiz. Bu arada şunu söyleyeyim;  AKP Genel Başkanı dünkü konuşmasında şöyle bir söz sarf etmiş; ‘İktidarımızda belediyeleri siyasi rengine göre ayırmadık’. Bizi siyasi rengimize göre ayırmamış.
 
Bizim belediyecilik anlayışımızda kadın belediyecilik anlayışı var
 
Ben soruyorum AKP Genel Başkanı’na, kayyımları uzaylılar mı atadı, kayyımlar uzaydan mı geldi. Belediyelerimize kayyım atayan onlar değilmiş gibi konuşuyorlar. Halkın siyasi tercihlerine saygı duymayan onlar, yalan söyledikleri zaman yüzleri kızarmıyor. Çünkü bu onların gerçek yüzü. Merak etmeyin, sandıktan çıkan HDP’nin rengine tahammülü olmayanlara karşı 31 Mart'ta kazanacağımız büyük zafer ile onlara yanıt olacağız. Onların yalanları 31 Mart’ta sandıklardan geri dönecek. Yaptıkları bütün siyasi ayrımcılığın, gaspın, kayyım yolsuzluklarının hepsini bizler sandıklardan geri çevireceğiz. Onların belediyeciliğinde hırsızlık var, kayyım atama var, seçme ve seçilme hakkına saygı duymamak, şantiyecilik var, rantçılık var. İşte bu onların yerel yönetim anlayışı. Bizim belediyeciliğimizde ise kadın belediyecilik anlayışı var. Toplumcu, ekolojik, demokratik anlayışı var.  Bizler bunu bu seçimlerden sonra en üst seviyeye taşıyarak bütün dünyaya örnek olacağız.
 
DEM gelecek ve devran dönecek
 
Buradan DEM Part’iyi yeterince tanımayan kadınlara seslenmek istiyorum. Lütfen DEM Parti’nin çalışmalarını tek tek takip edin. DEM Parti kadınların lehine sosyal çalışmaların içinde bulunan neredeyse tek parti, kadınlar böylesi bir partiyi daha çok sahiplenmeli. Kendi sorunlarını dile getiren, yerel yönetim anlayışında kadınları merkezine alan bir anlayışa, kadınlar daha fazla sahip çıkmalıdır. Bugün meclis grubumuzu kadınlarla yaptık. Kadınlar olarak bütün Türkiye dünyaya barış mesajımızı, çözüm talebimizi, yaşadığımız şiddet karşısında yaşam hakkımızı savunmak üzere burada kadınlarla birlikte bütün dünyaya mesajımızı vermek istedik. Kadının adını silmek isteyenlere bizleri siyasetten, sanattan, bilimden, iş yaşamından, felsefeden kopartıp eve hapsetmek isteyen, sadece yemek ve çocuk yapmamızı isteyen, yani bize ‘Siz yoksunuz’ diyen anlayışa karşı bizler vardık, varız, var olacağız diyoruz. Varlığımızı, eşitlik, özgürlük, adalet, barışı tesis ettiğimiz, erkek egemen zihniyetinden kurtulduğumuz bir sistemi kurana dek devam edecek ve varlığımız burada büyüyecek. Dem gelir devran döner, işte bu bizim kampanyamızın yeni sloganı. Dem gelecek ve devran dönecek. Bizler geleceğiz, kadınlar gelecek, gençler gelecek, işçiler gelecek, emekçiler gelecek barış anaları gelecek, DEM Parti gelecek ve bu devran dönecek.”