Ayşegül Doğan: Gizli gizli kısıtladığınız medyayı izlediniz

  • 15:38 22 Aralık 2023
  • Siyaset
 
ANKARA - Bütçe görüşmelerinde konuşan DEM Parti Sözcüsü ve Şirnex Milletvekili Ayşegül Doğan, “Gerçekleri kol kanat gerdiğiniz medya sayesinde öğrenemedik, siz de hakikati kol kanat gerdiğiniz medya sayesinde değil, kısıtlamaya çalıştığınız medya sayesinde öğrendiniz. Gizli gizli nasıl takip ettiğinizi biliyoruz” dedi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti )  Sözcüsü ve Şirnex Milletvekili Ayşegül Doğan,  Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşların bütçesine dair söz aldı. 
 
‘Yalanı hakikat gibi göstermeye çalışıyor’
 
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın bütçesinin seçim döneminde artışına denk gelmesinden kaynaklı CHP, “Neden böyle bir artış gelmiş” diye sordu. İletişim Başkanlığı tarafından bu artışın depremlere bağlandığını belirten Ayşegül, “Seçim dolayısıyla değil, depremler sebebiyle yapılan harcamalar diyor iletişim başkanlığı. Yurttaşların bütçe hakkına saygılı davranalım, özellikle İletişim Başkanlığı bütçesini, bütçe altındaki kalemlerin nereye nasıl harcandığını, kime nasıl harcandığını açık bir şekilde kamuoyu ile paylaşalım ki kimsenin aklına gelmesin. Bu bütçe nereye harcanıyor sorusunu sormayalım, sordurtmayalım. Kurulduğu günden bu yana İletişim Başkanlığı yalanı hakikat gibi gösterme inandırma ve yaydırma başkanlığı olarak çalışmaktadır. Propaganda başkanlığı yetmiyor, neyi, ne kadar, ne zaman, nasıl, kimin için söyleyeceğimize karar vermek isteyen bir başkanlık performansı sergileniyor” dedi.
 
‘Engellediğiniz medya sayesinde öğrendik’
 
İletişim Başkanlığı’nın deprem nedeniyle öldüğü iddia ettiği kalemlerinin hangi aylara göre bakıldığında deprem sebebiyle harcanmadığının görüleceğine dikkat çeken Ayşegül, “Madem ilk andan itibaren deprem bölgesindeydi, madem 24 saat hizmet verecek şekilde deprem bölgesindeydi, Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat kendisinin yaptığı basın toplantısıyla ‘Adıyaman'da depremin üzerinden 22 gün geçtikten sonra neden helallik istedi. Adıyaman’da ‘arzu ettiğim çalışmayı yapamadık sizden helallik istiyorum’ dedi. Bütçe artışının nedenlerinden biri de kurtarma ekiplerinin ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan mobil iletişim merkezleriymiş. Bunları yazarken, yanıtlarken hiç hicap duymuyor musunuz? Hangi mobil iletişim merkezlerinden bahsediyorsunuz. Hayatta kalan insanların yüzlerine baka baka söylüyorsunuz. Türkiye’de 11 şehir onlarca mahalle ile birlikte yok oldu,  haritadan silinen mahalleler var. 10-15 saat sonra dünyanın çeşitli yerlerinden arama kurtarma ekipleri Türkiye ulaştı, ama devlet yoktu, yetkililer koordine olmamıştı. Havaalanında plansızlıktan dolayı bekletildiler. Tüm tesisatları ile gelen arama kurtarma ekipleri 40 saat çalışmaya başlayamadı ama o ekiplere çevirmenlik yapan insanlar anlattı. Nerede anlattı biliyor musunuz? İletişim Başkanlığı’nın bizzat engellemeye çalıştığı o medyaya anlattı. Öğrendik ki insanlar ses vere vere öldüler, bekleyerek öldüler. Bunu engellemeye çalıştığınız o medya sayesinde öğrendik” diye belirtti. 
 
‘Siz gizli gizli kısıtlamaya çalıştığınız medyayı takip ettiniz’
 
Tanık olan depremzedelerin, gönüllerin, madencilerin anlatımlarına değinen Ayşegül, tanık olanların, “Cehennemi gördük” sözlerini anımsatarak, iktidar grubuna, “Siz mi sardınız depremin yaralarını?” diye sordu. Ayşegül şöyle devam etti: “Hapsetmeye çalıştığınız o gazetecilerin haberlerine, söyleyişlerine bir bakın. Hakikati ulaştırmaya çalışan gazetecilerin haberlerinde göreceksiniz kim sardı kim sarıyor yaraları. Hatay’a resmi arama kurtarma ekipleri 4’üncü gün gelebildi. Bölgeye ilk ulaşan madenciler yaşamsal önemi olan dakikalar, saatler hatta günler boyunca enkaz altında kalanların hipotermi nedeniyle öldüğünü yine onlar sayesinde öğrendik. Kol kanat gerdiğiniz medya sayesinde öğrenemedik, siz de hakikati kol kanat gerdiğiniz medya sayesinde değil, kısıtlamaya çalıştığınız medya sayesinde öğrendiniz. Gizli gizli nasıl takip ettiğinizi biliyoruz. İletişim Başkanlığı gazeteciler için ne yaptı? Depremde kaç gazeteci öldü, kaçı yaralı, kaçı ekipmanını kaybetti ve şu an yerel gazeteler basılabiliyor mu deprem bölgesinde.”
 
‘İletişim Başkanlığı’nın uygun görmediği gazeteci sayılmıyor’
 
Ayşegül konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Üç ay süreyle OHAL ilan ettiniz, Twitter’ı engellediniz. Hayati bir yardımlaşma faaliyetini engellediniz. Oluşan grupları, insanların ‘buradayız, ses verin’ dedikleri tek araç sosyal medyaydı. OHAL sayesinde bunun da kontrolünü ele geçirdiniz. Tabi bunu da ilk kez ele geçirmediniz ama diyorsunuz ki deprem bölgesindeki basın mensuplarına sahada destek olduk. Bakın ben de verilerle söyleyeceğim nasıl destek olduğunuzu, fiziki saldırıya, linçe uğrayan liste o kadar uzun ki dün Adalet Bakanı Yılmaz Tunç dedi ki içeride tutuklu gazeteci yok, bunu da ilk kez duymuyoruz. Yılların gazetecileri bu ülkede yok sayıldı mevcut İletişim Başkanlığı tarafından. Çünkü bütün basın kartlarının kontrolü de onlarda. Adalet Bakanı niye haklı, kime soruyor kimin gazeteci olup olmadığını? Mahkemeler aracılığıyla İletişim Başkanlığına soruyor ve İletişim Başkanlığı’nın uygun görmediği kişiler gazeteci sayılmıyor.
 
Kürt gazeteciler her zaman en öndeydi
 
Mahkemeler de İletişim Başkanlığı’ndan gelen bu yazıya göre karar veriyor. Bazı gazeteci arkadaşlar için ara karar çıkartıldı. Sözüm ona turkuaz basın kartı olmayanlar gazeteci değil örgüt üyesi sayıldı. Bunlardan biri DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu uluslararası en dirençli gazeteci ödülü aldı ama kendisi hapiste. Gazeteci değil Adalet Bakanı’na göre. Gazeteci olmadığı iddia edilen ve yakın zamanda tutuklanan ve 7 aydan sonra tahliye edilen Kürt gazeteci Abdurrahman Gök’ün sözleriyle bitirmek istiyorum. Kürt gazetecinin altını özellikle çizmek istiyorum, çünkü en önde her zaman hedef onlardı. Diyor ki “En çok korktukları hakikat, bu hakikat onların sonlarını getirecek. Susmayacağız. Korkmayacağız, itaat etmeyeceğiz ama siz korkmaya mahkumsunuz.”