Özgül Saki: Kamu-özel ortaklığı modeli en temel haklara saldırıdır

  • 15:07 20 Aralık 2023
  • Siyaset
 
ANKARA - Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine konuşan DEM Parti Milletvekili Özgül Saki, AKP iktidarının son 21 yıldır özelleştirme politikalarını anlattı. Özgül, “Kamu-özel ortaklığı modeli halkın sağlık, eğitim, ulaşım, haberleşme gibi en temel haklarına saldırıdır” dedi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Özgül Saki, Meclis Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Bütçe görüşmelerinde Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesine ilişkin konuştu.
 
‘Özelleştirme yoluyla kamu varlıklarının satıldığı kocaman bir yalan’
 
Yıllarca insanlara bir özelleştirme masalı anlatıldığını, özelleştirmenin her derde deva, mucize bir ekonomik kurtuluş meselesi gibi sunulduğunu söyleyen Özgül, özelleştirmeler yoluyla sermayeye aktarılan kamu varlıklarının halkın birikimiyle oluşturulan ve halka ait varlıklar olduğunu kaydetti. Özgül, “Özelleştirme yoluyla kamu varlıklarının zarar ettiği gerekçesiyle satıldığı kocaman bir yalandır. Peki, hakikat nasıl? Adım adım bunu konuşmaya başlayalım. Sadece kamu işletmeleri değil üstelik kamu hizmetleri de özelleştirildi; eğitim ve sağlık gibi temel kamu hizmetleri de hizmeti kullananı müşteri olarak etiketleyip ona göre kâr elde eden kuruluşlar hâline dönüştürülmek istendi. Kamu istihdam politikası değişti. Özelleştirme sonucu yapılan işten çıkarmalarla işçi sınıfı, emekçiler kazanılmış haklarından kayba uğradı” dedi.
 
‘AKP’nin sattıkları buradan köye yol olur’
 
Özelleştirmenin 1986’larda başladığını, ama son 21 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarının sınır tanımayan “özelleştirmeler iktidarı” olduğuna dikkat çeken Özgül, küresel finans kapitalinin sesi Financial Times’ın “Türkiye'de yatırım yapmak” isimli raporunu açıkladı. Özgül, “AKP'nin işçinin, emekçinin, halkın varlıklarını satma tutkusunu sıralamak istedik. Nedir? AKP iktidarı döneminde satılan kamu kuruluşları; TÜRK TELEKOM, TÜPRAŞ, PETKİM, TEKEL, SEKA, Sümer Holding, SSK eczaneleri ve ilaç fabrikası, birçok ildeki şeker fabrikaları, limanlar, tersaneler, demir yolları. AKP'nin sattıklarını sıralamaya çalıştık, sayfalar yetmedi, buradan köye yol oluyor sayfalar. Merak edenlere dosyayı gösterebilirim, şimdi hepsini saymaya vaktim yok. Peki, satılanların ardından kamuoyunun eline ne geçti? Ne geçti, söyleyelim; Özelleştirme gelirlerinin büyük bir kısmı borçlara ve inşaat sektörlerine gitti yani kârlar özelleştirildi, zararlar toplumsallaştırıldı. Zararlar işçi, emekçinin cebinden çıktı. Blok satış yöntemleriyle sermayenin tekelleşmesi sağlanırken halk yoksullaştırıldı” şeklinde konuştu. 
 
Kamu-özel ortaklıkları
 
Kamu İhale Kanunu’nun 21 yılda 192 kez değiştiğini belirten Özgül, şöyle devam etti: “Kanunda asıl yöntem olarak belirlenen açık ihalenin oranı yıllar içinde düştükçe düştü, bilhassa yandaş sermaye kuruluşlarına peşkeş çekilen kamusal varlıklarla kamusal yararlar ülkesi yaratıldı. Bu yararlar da yandaş şirketlere peşkeş çekilen yararlar kuşkusuz. Türkiye’de 5 şirket dünyanın en yüksek tutarlı ihale kazanan 10 şirketi arasında. Bakın, özelleştirme sürecinin sonunda beşli çeteden Cengiz-Limak-Kolin ortaklığı 5 farklı elektrik dağıtım şirketinin sahibi oldu, 20 milyondan fazla bir nüfusun elektrik ihtiyacı iktidarın her daim sırtını sıvazladığı ve tek amaçları kârlarına kâr katmak olan bu malum yağma, sömürü çetesinin eline verildi. Tabii hem elde ne var ne yok satılınca hem de özelleştirmelerin foyaları dökülünce bu sefer başka bir ad altında özelleştirmelere devam edildi, kamu-özel ortaklıkları. Biliyorsunuz Türkiye’de kamu-özel ortaklığı modeli 2006’da kiralama karşılığı sağlık tesisi yaptırılmasıyla sağlık alanında başladı. Dönemin Sağlık Bakanı ‘Yaptığımız iş özelleştirme değildir’ diyordu ancak 2024 bütçesinde yine bu yalanın itirafı geldi. ‘Bu da bir özelleştirmedir’ dendi. Boşuna demiyoruz AKP iktidarı yalan ve gasp iktidarıdır diye.”
 
‘Hani ödeme yapılmayacaktı?’
 
Kamu-özel ortaklığıyla daha tesisler ortada yokken sermayeye kaynak transferiyle sözleşme sağlandığını dile getiren Özgül, bu yolla yandaş müteahhitlere bütçeden aktarılan kaynakların yanında ayrıca köprü, alt geçit, paralı yollarda dünya ortalama fiyatlarının çok çok üstünde fiyat politikasıyla halktan gelir transfer edildiğini vurguladı. Özgül şu sözleri kullandı: “Bakın, bu garanti ödemeleri için 2024 yılı bütçesinden tam 162 milyar 435 milyon liraya çıkacak, bu bütçeyle yüzlerce öğrenci yurdu yapılabilmesi mümkündür. Bütçe teklifine göre Avrasya Tüneli’ne 4,9 milyar lira, köprü ve otoyollara 73 milyar 830 milyon, şehir hastanelerine ise 83,6 milyar lira ödeme yapılacak. Orta vadeli programda esas alınan ortalama dolar kuruna göre bu projeler için gelecek yıl 4,7 milyar dolar ödenecek. Kamu-özel ortaklığı projeleri için 2017-2023 yılları arasında bütçeden toplam 221 milyar lira harcandı. Oysa iktidar ne diyordu: ‘Cebinizden tek kuruş çıkmayacak.’ Bütçede Avrasya Tüneli için 2026'da ödeme yapılması öngörülüyor, bu ödemenin miktarı da 7,7 milyar. Eski Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu 2026'da minimum trafik garanti sayısına erişilmesinin öngörüldüğünü anlatıp para ödenmeyeceğini söylüyordu, Ne oldu? Hani ödeme yapılmayacaktı? Hani cebimizden tek kuruş çıkmayacaktı? Bir, bir yalanlar ortaya dökülüyor.
 
‘Eğitimde dinselleşme ile özelleştirme iç içe yürütülüyor’
 
İktidarın ‘Beş yıldızlı otel konforunda’ diyerek propagandasını yaptığı şehir hastanelerinde 2017-2023 döneminde 102 milyar 206 milyon lira ödeme yapıldı. Hastane başına düşen bütçe harcamalarında şehir hastaneleri devlet hastanelerini 6’ya katlamış durumda. Dolayısıyla biz diyoruz ki; bu şehir hastanelerine aktarılan kaynak devlet hastanesi olarak icra edilseydi 600 yataklı 875 adet devlet hastanesi yapılması mümkündü. Kamu yararı adına yürütüldüğü iddia edilen bu sağlık tesislerinin sözleşmeleri, ödemeleri ve faturalar ‘ticari sır’ denilerek saklanmaktadır. Kamu-özel ortaklığı sözleşmeleri Meclis ve Sayıştay denetiminden de kaçırılmış durumda. Devlet hastanelerinin yüzde 70 doluluk oranıyla çalışacağını yani müşteriyi de garanti ediyor devlet. Özetle, sermaye için kamu arazileri peşkeş çekildiği gibi kâr ve talep güvencesi de sağlanıyor. Şimdi de sağlıktaki bu durum ortadayken 2011’de ‘eğitim kampüsleri’ adı altında eğitime de el atılmış vaziyette. Eğitimde dinselleşme ile özelleştirme iç içe yürütülüyor, aynı şeyi eğitim alanında da yapmayı planlıyor AKP iktidarı. Kamu-özel ortaklığı modeli halkın sağlık, eğitim, ulaşım, haberleşme gibi en temel haklarına saldırıdır.”
 
‘Size rahat vermeyeceğiz’
 
Özgül son olarak şunları söyledi: “Yoksullaştırılan işçi emekçi kesimlerinin cebine el atmak, onları tekrar tekrar yoksullaştırmaktır. Bizler sermaye açısından yeni bir değerlenme ve rant alanı, çalışma ilişkilerini esnekleştirme ve güvencesizleştirmenin bir aracı olan özelleştirme politikalarını teşhir etmeye devam edeceğiz. Halkın birikimiyle oluşturulmuş ve halkın varlıkları olanı, işçiye, emekçiye, yoksula ait olanı, müşterek olanı, gasp edilen haklarımızı geri almak için kesintisiz mücadelemize devam edeceğiz. Hiç kuşkunuz olmasın size rahat vermeyeceğiz, bizim olanı geri alacağız.”