Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesinde ‘Emine Akçay’ örnek gösterildi

  • 18:57 13 Aralık 2023
  • Siyaset
 
ANKARA - Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığın bütçesine ilişkin söz alan DEM Parti Milletvekili Keziban Konukçu, ülkenin tüm kamusal kaynakları, doğal ve kültürel kaynaklarının yandaş şirketlerin sınırsız yağmasına sunulduğunu söyledi. Keziban Konukçu, artan faturalara ilişkin ise intihara sürüklerek yaşamanı yitiren Emine Akçay örneğini gösterdi.
 
Meclis 2024 Yılı Merkezi Bütçe görüşmeleri Genel Kurul’da görüşülmeye devam ediliyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Keziban Konukçu, Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Mili Savunma Bakanlığı ile bağlı kuruluşlara ilişkin söz aldı.
 
‘Akbelen Ormanında tüm itirazlara rağmen katliam devam ediyor’
 
Yaklaşık yirmi yıllık süre boyunca Türkiye enerji sistemine dönüp bakılması gerektiğini söyleyen Keziban, tüm halkın malı, yılların birikimi sonucu kurulmuş olan çok büyük tesislerin yağmaladığını belirtti. Keziban, “Vatandaşların kullandığı elektriğin fiyatı alım gücünün çok üstüne çıkmış, pahalı elektrik nedeniyle hayat pahalılığı artmış, enerji yoksunluğu ve yoksulluğu yaşanmış. Fosil yakıtlara bağımlılık devam ettiği için dışa bağımlılık devam etmiş. Diğer yatırımlarda olduğu gibi, enerji yatırımlarında da doğal, çevresel ve kültürel değerler dikkate alınmamış, tarım arazilerine, ormanlara, meralara, ören yerlerine enerji tesisleri kurulmuş. Bakın, Akbelen Ormanlarında yöre halkının ve STK’lerin tüm itirazlarına rağmen katliam, ekolojik yıkım devam etmektedir. Ülkenin doğal gaz, petrol ve ithal kömüre bağımlılığı artmış, enerji hammaddeleri ithalatına ödenen tutar 100 milyar dolara yaklaşmıştır. Ülkenin tüm kamusal kaynakları, doğal ve kültürel varlıkları yandaş şirketlerin sınırsız yağmasına sunularak halkımız açlık sınırında yaşamaya mahkûm edilmiştir. AKP yönetiminin derdi halkın sofrası değil, dağıtım şirketlerinin kârı olmuştur” dedi.
 
Yoksulluğu iki örnek üzerinden gösterdi
 
Elektrik ve doğal gaz borçlarını ödeyemeyen vatandaşların toplam borç miktarları sermaye gruplarına aktarılan kamu kaynaklarıyla kıyaslandığında çok düşük kalmasına rağmen vatandaşın desteklenmediğini, karanlığa, soğuğa ve susuzluğa mahkûm edildiğine dikkat çeken Keziban, “İnsanların faturalarını ödeyemediği için elektriği, suyu, doğal gazı kesilmiştir. Bunlardan size sadece 2 örnek vermek istiyorum: 2011 yılında cebindeki son 6 lirayla odun almak isteyen, oduncunun bağışladığı 10 kilo odunla evine gelirken odunlar yağmurda ıslandığı için sobasını yakamayan Emine Akçay, soğuktan üşüyen çocukları ısınsın diye ellerine saç kurutma makinesini tutuşturan ve çaresizliğin acısıyla yirmi altı yıllık yaşamına son veren Emine Akçay. Bir diğer örnek, Hakkâri'de kaçak elektriğe karşı ordu-şirket iş birliğiyle yoksul köylülere VEDAŞ ve jandarmanın sabah saat altı buçukta yaptığı ev baskınında maskeli, silahlı jandarmayı karşısında gördüğü için kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden 5 çocuk annesi, 45 yaşındaki Fahriye Gürbüz. Bu örnekler size ne anlatıyor?” diye sordu.
 
Yaz saati uygulaması tepkisi
 
Yaz saati uygulamasına da değinen Keziban, şöyle devam etti: “1973’ten bu yana hayata geçirilen bir yaz saati uygulaması vardı ve 2016’de son verildi buna. AKP’nin ‘tasarruf’ diyerek direttiği kalıcı yaz saati uygulamasıyla özellikle kadınların ve çocukların can güvenliği garantisinin olmadığı bugünlerde milyonlarca insan karanlık kış sabahlarına mahkûm edildi. Emekçiler sabah işe giderken güvenlik kaygısı yaşıyor, aynı zamanda, bu durumda bu uygulamanın tek kazananı şirketler oluyor elektrik üretim ve dağıtım şirketleri. Uygulamanın başlamasıyla tüketim artmış olduğundan doğal olarak elektrik üretim şirketlerine daha fazla üretip satıyorlar, dağıtım şirketleri daha fazla elektrik satıyor, üreticiler ve dağıtım şirketleri bu durumda çok büyük kârlar elde ediyor. Yaz saati uygulaması tamamen şirketler kârlarına kâr katsın diye maalesef, şu anda devam ediyor. Peki, bizim alternatif enerji kaynaklarımız yok mu? Biz bu kadar pahalı tüketmek zorunda mıyız? Ekolojinin kırıma uğratıldığı enerji üretim yöntemlerine mahkûm muyuz? Bilim keşfetmiş, bilim biliyor, yeter ki biz halktan yana, kamudan yana enerji üretim olanaklarına, enerji üretim yöntemlerine bakabilelim; rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi gibi enerji kaynaklarına yatırım yapabilelim; daha ucuz, yenilenebilir ve ekolojiyle uyumlu enerji üretim alanlarına yatırım yapabilelim.”
 
Halklara çağrı: Bizden çalınanları tek tek geri alacağız
 
Çözüm önerilerinin olmadığı eleştirilerine yanıt veren Keziban, çözüm önerilerinin çok fazla olduğunu dile getirdi. Keziban, “Peki, kaynak nedir? Kaynak da çok nettir, zenginden daha fazla vergi almanız gerekiyor. Yüzde 600’lere varan… Yani holdingler kârlarını açıklıyorlar ‘çok büyük kârlar elde ettik.’ diye. Koç açıkladı mesela en son ‘Yüzde 600’lere kadar kâr elde ettik.’ diye övünerek. Yüzde 600 kârların nasıl elde edildiğini de çok iyi biliyoruz da -emekçiler sömürülerek- ama işte, bu kâr eden holdinglerden daha fazla vergi alacağız, yollara, köprülere sunulan teminatları vermeyeceğiz, halka yatırım yapacağız, enerjiye yatırım yapacağız; insanlar bu koşullarda soğuğa, açlığa mahkûm edilmeyecekler. Ben buradan son olarak emekçi halklarımıza seslenmek isterim. Yandaş şirketlerin büyütüldüğü, büyük holdinglerin vergi borçlarının bir çırpıda silindiği ama emekçilerin, yoksulların karanlığa mahkûm edildiği bu yalan ve talan düzenine mecbur değiliz. İş cinayetine, kadın cinayetine, yaşam alanlarımızın talanına, yurtlarda asansörlerde katledilmeye karşı tedbir alınmadığı için, depremlerde toplu katliama karşı yani bu sistemde sadece yaşayabilmek için, nefes alabilmek için dahi direnmemiz gerekiyor. Bu yalan ve talan düzenine karşı içinizdeki öfkeye sarılın. Öfkenizi kendinize, sınıf kardeşinize, diğer ezilenlere değil soygunculara yöneltin. Umutsuzluğa kapılmayın, biz varız, direniş var, dayanışma var. Çaresizliği umuda, acıyı öfkeye çevireceğiz. Bizden çalınanları, sizden çalınanları tek tek geri alacağız” şeklinde konuştu.