Bütçede kadın yok!

  • 09:02 9 Aralık 2023
  • Siyaset
 
Dilan Babat 
 
ANKARA - Bütçe görüşmelerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan HEDEP Wan Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, Plan ve Bütçe Komisyon görüşmelerinde kadının yine özne olarak görülmediği görüşmeler olduğunu kaydetti. Gülcan, ekonomik krize karşı sundukları önerge ve çözüm önerilerinin ise günün sonunda reddedildiğini ekledi.
 
Plan ve Bütçe Komisyon görüşmeleri geçtiğimiz günlerde sona erdi. 2024 Yılı Merkezi Bütçe görüşmeleri  11 Aralık Pazartesi günü Genel Kurul’a gelerek görüşmelere başlanılacak. Plan ve Bütçe komisyon görüşmelerinde sık sık, Kurdistan’daki kayyım yolsuzluklarına, belediyeye bağlı sığınma evlerinin kapatılması yine kadın sığınma evlerinin kapasitesinin azlığı, kadın yoksulluğu, cezaevlerinde bulunan kadınların kantinde fahiş fiyatına temel ihtiyaç almaları sık sık Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) milletvekilleri tarafından dile getirilmesine rağmen, bakanlıklar ülkedeki yoksulluk, kadınların yaşadıkları sorunları bir kez daha görmezden geldi. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Wan Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit Plan ve Bütçe Komisyondaki görüşmelere dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Belirli bir zümrenin rahatı için oluşturulan bir bütçe’
 
“Bütçe nedir? Bütçe hakkı nedir?”  gibi soruların tanımlarının yapılması gerektiğini belirterek, sözlerine başlayan Gülcan, iktidarın siyasal tercihlerini ortaya koyduğu metinlerin en açık olanlardan birinin bütçe metinleri olduğunu belirtti. Siyasi iktidarların, yaptığı bütçelerin kimlerden, hangi sosyal kesimlerden görüş alınarak yapıldığı ve kime ne kadar oranda aktarılmasının da bütçe metinlerinde ortaya çıktığını paylaşan Gülcan, “Bütçe hakkı dediğimiz şey; insanlık tarihinin en önemli kazanımlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bütçelerin belirlenmesinde toplumun söz ve yetki sahibi olarak karşımıza çıkan bir kavram olarak değerlendiriyoruz. Genel olarak baktığımızda bütçe görüşmelerinde, toplumdan bir fikir alınmadığı, tamamıyla bir siyasi erk tarafından ortaya koyulduğu çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Bütçeye baktığımız zaman; tamamıyla bir erkek zihniyeti tarafından açığa çıkarılmış bir bütçe ve sermayeden yana açığa çıkan bir bütçe. Bu bütçede, kadın, emekçi, yoksul, engelli, genç, çocuk yok. Tamamıyla belirli bir zümrenin kendisini daha fazla yaşamsalaştırması için onların rahatı için yapılan bir bütçe olarak karşımıza çıktı. HEDEP olarak; her görüşmede önergelerimizi sunduk, nasıl bir bütçe olması gerektiğini belirttik, ama günün sonunda önergelerimiz reddediliyordu” dedi.
 
‘Kadının özne olarak görülmediği bir bütçe’
 
Kadının özne olarak görülmediği bir bütçe olduğuna dikkat çeken Gülcan, pratiklerine bakıldığında bunun ortaya çıktığını dile getirdi. Gülcan, “Bakım ücreti 5 bin 98 TL olarak karşımıza çıkıyor. Yaşlı, engelli ya da hasta bakımının yükünü sırtlayan kadınlar. Günümüzdeki ekonomik krize baktığımız da bu 5 binin hiçbir derde deva olmadığını görüyoruz. Eşinden ayrılmış ve geliri olmayan kadınlara bin TL’lik verilen bir ödenek var. Bu rakama bile baktığımızda kadına bakış açısını net bir şekilde ortaya koyabiliyor. Hijyen fiyatlarına baktığımız da bin TL doğru düzgün karşılamıyor. Kadının yok sayıldığı, özne olarak görülmediği, diğer kaygılardan ortaya çıkan bir bütçe. Yine kadını ‘aile’ içerisine sıkıştıran bir bütçe söz konusu” şeklinde konuştu.
 
Savaşa ve Diyanet’e uç bütçeler
 
Plan ve Bütçe Komisyon görüşmelerinde sık sık bütçenin savaş bütçesi olduğunu ifade ettiklerini söyleyen Gülcan, “Özellikle 21 yıldır AKP döneminde bunun tavan yaptığının farkındayız. İnsanlar yoksullukla boğuşuyor diyoruz, üniversite öğrencileri barınamayacak durumda, yoksulluk her yerde almış başını gidiyor ama halka ayrılması gereken bütçenin savaş için harcandığını görüyoruz. Türkiye’de yaşanan krize ilişkin bunu ifade ettiğimizde karşımıza çıkan cevaplardan birisi de, ‘siz bir merminin fiyatının ne kadar olduğunu biliyor musunuz?’ oldu. Bizde diyoruz ki; bu bütçenin savaşa değil, barışa, sağlığa, eğitime, kadına, yoksulluğa, emekçiye ayrılması gerekiyor. Ama bu yılki bütçe görüşmelerinde gördük,  savaşa ayrılan bir bütçe devamında ise Diyanet’e ayrılan bütçenin ne kadar uç rakamlarla ayrıldığına şahitlik ettik” ifadelerini kullandı.
 
Tecridin ekonomiye yansımaları
 
Komisyon görüşmelerinde sık sık tecridin ekonomiye yansımalarına da değindiklerine işaret eden Gülcan sözlerine şunları ekledi: “İmralı’dan 33 aydır haber alınamıyor. Çözüm süreci dediğimiz süreçlerde Sayın Öcalan ile görüşüldüğünde Türkiye ve toplum olarak, ekonomik boyutuyla olumlu gelişmelerin yaşandığını hep birlikte yaşadık ve gördük. 33 aydır mutlak iletişimsizlik haline dönüşen bu tecrit politikaları ekonomiden bağımsız değildir. Barışa ayrılması gereken bütçe, Türkiye'de AKP, MHP tarafından güvenlikçi politikalar nedeniyle savaşa ayrılıyor. Bu tecrit politikaları son bulduğu zaman özellikle savaşa ayrılacak olan bütçe azalacağı için demokratik çözümle birlikte Türkiye'nin ekonomisini rahatlatacak şekilde karşımıza çıkacak. Tecrit derken sadece Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecritten söz etmiyoruz. Ülkenin her yerine sirayet eden bir tecrit sistemi var. Bu cezaevlerinde en yoğun şekilde yaşanıyor, dışarıda yaşanıyor. Tüm yaşam alanlarımıza kadar sirayet etmiş durumda. Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’deki bu sorunların demokratik yollarla çözümünün ekonomiyi de rahatlatacağını ifade ediyoruz. Genel Kurul’a geleceği zaman da ifade edeceğiz.”
 
‘Cezaevlerindeki durum kat be kat daha fazla’
 
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı görüşmelerine de değinen Gülcan, kadın sığınma evlerinin yetersizliğinden dolayı önerge verdiklerini ama önergenin AKP ve MHP tarafından reddedildiğini ifade etti. Gülcan, “Kayyımlar atanmadan önce bizim belediyelerimiz bünyesinde kadın sığınma evleri vardı. Kadın sığınma evlerinin yaygınlaştırılması için önerge verdik reddedildi. Özellikle kadın emeği boyutuyla evde emek veren kadınların emeğinin görülmemesi boyutuyla ifade ettik ve ekonomik olarak çalışmaların yürütülmesi gerektiğini ifade ettik, maalesef o da reddedildi. Genç kadınların istihdamı, kreş ve bakım evlerine dönük önergelerimizi sunduk ve günün sonunda reddedildi. Bir yerlerden bir şeyler söyleniliyor evet ya da hayır deniliyor. Ülkeye getirisi gözetilmeden reddediyorlar. Bu retler Türkiye’deki tüm kesimleri etkiliyor.  Bu yoksulluğun en derin yaşandığı alanların başında aslında cezaevleri geliyor. Cezaevi dışında olanlar olarak, bu sorunları yaşıyoruz ve mücadele ediyoruz ama bunun iki katını cezaevleri yaşıyor. Cezaevlerinde satılan ürünler dışarıdan kat be kat fahiş fiyata satılıyor. Cezaevlerinde kalan kadın tutsaklar açısından ciddi bir şekilde sorun olarak karşımıza çıkıyor. Başta ped olmak üzere hijyen ürünlerine ulaşımda ciddi sıkıntılar var. Çocukları ile kalan kadınların yaşadıkları sorunlar var. Bu çocuklar için hijyen ürünleri, süt ve mama konusunda sorunlarla karşı karşıyayız. Cezaevindeki durum dışarıdaki durumdan kat be kat fazla karşımıza çıkıyor” diye konuştu.