Şakran ve Kırıklar’da hak ihlalleri tablosu: Tecrit derinleşiyor

  • 09:01 5 Kasım 2023
  • Siyaset
 
Melike Aydın
 
İZMİR - Şakran ve Kırıklar cezaevlerini ziyaret eden HEDEP Milletvekili Burcugül Çubuk, cezaevlerinin hak ihlalleri tablosunu çizerken, tutsakların İmralı tecridinin gündemleştirilmesini istediğini paylaştı.
 
Cezaevlerinde tutsaklara yönelik hak ihlallerine her geçen gün yenileri eklenirken, bunlardan biri de son dönemde öne çıkan çıplak arama işkencesi oldu. Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Eşbaşkanı Berna Çelik’in Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde çıplak arama işkencesine uğraması nedeniyle Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, geçtiğimiz hafta Şakran ve Buca Kırıklar Cezaevi’ni ziyaret etti. 
 
Burcugül, cezaevlerinde tutsaklarla yaptığı görüşmelere ve çıplak arama işkencesine dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Sevkler uzak tarihlere veriliyor’
Hastane sevklerinde eski ring araçlarının kullanılması nedeniyle kalp hastalarının risk altında olduğunu söyleyen Burcugül, “Nefes alamadıklarını çok fazla sarsıntı yaşadığı, yolda kaldığı gibi birçok şikayette bulundular. Sağlık sisteminin de çökmesiyle de alakası var. Bir yandan dış güvenlikten sorumlu jandarma, ‘yeterli personelimiz yok’ diyerek sınırlı sayıda hastayı hastaneye götürüyorlar. Bir yandan da mahpus sayısı çok olması nedeniyle randevular uzak tarihlere veriliyor. Önümüzdeki yıl 20 hapishane açmayı planlayan devlet var. İçerde bin 600, bin 700 mahpus var” dedi. 
 
Odalara üçüncü ranza ekleniyor
 
Maksimum 10’ar kişinin kaldığı koğuşlarda bulunan ikişer ranzanın bile odayı daralttığı halde üçüncü ranzaların eklendiğini söyleyen Burcugül, “Bu, bir yaşam alanını kısıtladığı gibi kitaplık dahi verilmiyor. 10 kitap sınırlaması var ve gerekçe olarak da odalar çok dağınık oluyor deniliyor. Siyasi maphusların hiçbir koğuşunda dağınıklık ve kir olmaz” diye vurguladı. 
 
Kürtçe çeviri eser dışarı çıkarılmıyor
 
Tutsaklardan Kürtçe çeviri yapan Mesil Demiralp’ın çevirisini, içinde başka şeyler yazılmış olması ihtimalinin öne sürülerek dışarıya çıkarılmadığını kaydeden Burcugül, “Bunlar çözülebilir sorunlar, mahkemelerde çevirmenlik yapılabilmesinin kolay olduğu gibi kolay şeyler aslında. Burada emeğin değerini ortadan kaldırmak var. Oysa sadece boncuk örse dışarı çıkarabiliyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Eski dergilerden soruşturma açılıyor’
 
Biri genel, ikisi kısmi olmak üzere koğuşlarda aramalar yapıldığını dile getiren Burcugül, “Aramada ne çıkabilir? Amaç yıldırmak. Buralarda daha önce hapishaneye girmiş kişinin hapishanelere sürgün edilirken, yanında taşıdığı dergiye el konup soruşturma açılabiliyor. Bunca yıldır zararlı görülmeyen dergiye neden soruşturma açılır? Düşünmesin, üretemesin isteniyor. Tecridin geliştiği bir durumdan bahsedebiliriz” sözlerine yer verdi. 
 
‘Ağırlaştırılmış tutsakların sağlık hakları kısıtlanıyor’
 
Şakran’da ağırlaştırılmış müebbet  cezası alan tutsakların kaldığı hücrelerin ise daha kötü durumda olduğuna dikkat çeken Burcugül, şöyle devam etti: “Mutfak malzemelerini koyacak yer yok. Aynı lavaboda elini yüzünü yıkıyor, bulaşığını yıkıyor, hem de diğer temizlik malzemelerini orada kullanıyor. Sağlık hakkının ihlal edildiği bir durum. Küçük, adım atmanın dahi zor olduğu yerler. Havalandırmaya da sınırlı saatlerde çıkabiliyor. Yerler kalabalık denilerek, haklar bir saatle sınırlandırılıyor. Yaşamı düzenleme anlamında da bilinçli bir daraltma var.” 
 
‘Şakran’da kitaplar kargo ulaştırabilirse veriliyor’
 
Dışarıdan kırtasiye malzemesi gönderilemediği, buna karşılık kantinde ise sınırlı malzemelerin bulunduğunu ifade eden Burcugül, “Yani resim yapamazsınız, mektuplarınızı renklendiremezsiniz. Boyalar sokulmuyor. Kitap hediye olarak kabul ediliyor, ikisinin de yönetmeliği ayrı olmasına rağmen. İki ayda bir 1 ve 7’si arasında kitap gitmemişse verilmiyor ve sadece kargo ile gönderebiliyorsunuz. Elden teslim edilemiyor. Kargo sürecini de kontrol edemiyorsunuz” diye belirtti. 
 
‘Adlilere su parasına karşılık kölelik dayatılıyor’
 
ABD’deki cezaevlerindeki köleleştirilmeye yönelik yöntemlerin Şakran’da da uygulanmak istendiğini kaydeden Burcugül, şunları dile getirdi: “İçeride paraları yok, ailelerin durumu yok. Kadınları, aileleri reddediyor ve para göndermiyor. Haliyle kadınlar çalışmak mecburiyetinde kalıyor. Adliler açısında sadece beslenmek ve su içebilmek için bile çalışması gerekiyor. Aslında Adalet Bakanlığı’nın gönderdiği pedleri bile bağış gelirse veririz diyorlar. Zaruri ihtiyaçları karşılanmadığı için çalışmak zorunda bırakılıyor. O yüzden kölelik denebilir. Siyasi mahpuslar bu nedenle reddediyor. Suçu ne olursa olsun beslenme, sağlık ve diğer ihtiyaçlar karşılanmak zorunda. 50-60 santimetre uzunluğunda paspas sopası veriliyor. 10 odaya maksimum 5 sopa veriliyor. Temizliği sağlamak için çabaları engelleniyor. Kalabalık olduğu dönemlerde sıcak su da yetmiyor.” 
 
‘Uzak mesafelerdeki amaç tecridi sağlamak’
 
Tutsakların ailelerine yakın yerlerdeki cezaevlerine sevklerinin güvenlik gibi gerekçelerle engellendiğini söyleyen Burcugül, bir tutsağın uzaktan gelen annesinin yolculuk yapamayacak kadar hasta olduğunu ve yolda bu nedenle kaburgasını kırdığını paylaştı. Burcugül, “Bize sıklıkla sevk durumunu sordular. Ne yazık ki olmuyor. Türkiye ve Kurdistan’da çok fazla hapishanede durum bu, güvenliği sağlamak değil tecridi sağlamak gibi bir dert var” diye ekledi. 
 
‘Tecrit adlilere de yayılıyor’
 
Deprem sonrası Hatay’da çıkan cezaevi isyanında sürgün edilen adli tutukluların beraat ettiği halde soruşturma devam ettiği gerekçesiyle tahliye edilmediğini, tekli hücrelerde ağırlaştırılmış tutsaklarla aynı koşullarda tutulduğunu kaydeden Burcugül, “2 haftada bir biri açık bir kapalı görüş var, 2 haftada bir telefon hakkı var. Havalandırmaya bir saat çıkabiliyorlar. Bu şekilde tecridi genişletiyorlar ve adlilere de yayıyorlar” dedi.
 
‘Hasta tutsaklar tahliye edilmiyor’
 
Hasta tutsakların durumuna değinen Burcugül,  bu konuda adım atılması gerektiğini vurguladı. Burcugül, “Gülser Özbay sadece İdare Gözlem Kurulu’na çıkmadığı için tahliye edilmiyor. Çünkü İdare Gözlem Kurulu’nun yasalara uygun olmadığının farkında. Kurul, mahkeme gibi karar veriyor. Kütüphaneden kitap aldı ya da almadı, sosyal etkinliklere çıkmadı gibi. Oysa sosyal etkinliklere de çıkarmıyorlar zaten. Hem tecridin yoğunlaştığı hem de mahpusların birbirleriyle iletişiminin, üretimlerinin, kendilerini yeniden üretmelerinin engellendiği bir durum var” sözlerini kullandı. 
 
‘İnfaz Mahkemesi değil şeriat mahkemesi’
 
Şort, ip askılı tişörtlerin kısa denerek İnfaz Mahkemesi tarafından yönetmelikte olmadığı gerekçesiyle verilmediğini paylaşan Burcugül, “Aslında buna ilişkin bir madde yok, keyfi olarak engelleniyor. Mahpuslar şeriat mahkemesi uygulanıyor demişti. Biz de bunu Meclis’te gündeme getirmiştik. Bunun şimdi önemi olmasa da yaz başladığında yine aynı şeyler olacak. Gelen kıyafet görevli memur mahpusa üzerine tut diyor ve kısa bunu veremeyiz diyor. Böyle bir uygulama olamaz. Bunun kısa olduğuna karar veren kişi aslında taciz de edebilir” diye belirtti. 
 
‘Sistematik çıplak arama, ince arama ile tehdit’
 
Bir kadına çıplak arama dayatıldığını ve kadının ince aramayla tehdit edildiğini dile getiren Burcugül, “Bu yıl içinde başkaları da maruz kalmış. Çıplak aramayı bir sistematik metot haline getirmeye çalışıyor” cümlesini kullandı. 
 
‘Adli ve cemaat koğuşlarına sürekli psikiyatrik ilaçlar veriliyor’
 
Adli ve cemaat davalarından cezaevinde bulunanların psikiyatra çıkarıldığını ve sürekli psikiyatrik ilaçlar verildiğini belirten Burcugül, “Aslında uyuşturarak yönetme yöntemi. Bu aslında tıbbın da kötüye kullanımı. Günde iki defa ilaç veriliyormuş” diye kaydetti. 
 
Siyasiler de psikiyatrik ilaçlara yönlendirilmeye çalışılıyor
 
Siyasi tutsakların da ilaç kullanmaya sevk edilmeye çalışıldığını aktaran Burcugül, “’Biz de burada tecrit altında tutulduğumuz için sorun yaşıyoruz, dolayısıyla tecridin kaldırılması gerekiyor’ diyorlar. Uyuşturucu madde kullanmaktan tutuklanan insanlar var. Bu insanlara tekrar onları uyuşturan ilaçlar veriliyor. Aslında devlet onlara uyuşturucu vermiş oluyor” dedi.
 
‘Bizi delirtmek istiyorlar ama delirmiyoruz’
 
Tutsakların, koğuşlar arası sohbet haklarının engellendiğini, ayda sadece bir kez sınırlı saatlerde spor ve atölyeye çıkabildiklerini ifade eden Burcugül, “Ayda bir kez sohbete çıkmak hakkı kullanmak değildir, ayda bir kez atölyeye gitmek sanatsal faaliyet değildir. Koğuşlarda da bu ürünlerin bulunmasına izin verilmiyor. Koğuşlarda spor yapacak malzeme yok. Havalandırma dar ve burada da çok şey yapamıyorlar. Yüz yüze sohbet hakları yok. Hücrelerde de değişiklikler yapılmıyor. Siyasi mahpusların düzenlerinin bozulmasını amaçlıyorlar. ‘Bizi delirtmeye çalışmak istiyorlar ama delirmiyoruz’ diyorlar” şeklinde konuştu.
 
‘Tecride rağmen umutlu ve moralliydiler’
 
Görüştüğü bütün kadınların moralli ve umutlu olduğunu söyleyen Burcugül, “Bu umudu kendi bireysel gelecekleriyle ilgili taşımıyorlar. Türkiye ve Kürdistan halklarının geleceklerine kadınların örgütlü mücadelesine bağlı umutları var. Bütün tecrit uygulamalarına rağmen birbirinden haber dahi alamasalar da o siyasi mahpusluğun bütün etkilerini görüyoruz” sözlerine yer verdi.
 
‘Hastanelerde bekleme odaları hastalanma nedeni’
 
Kırıklar Cezaevi’nde yeni ring aracı olmasına rağmen siyasiler için en eski araçlar seçildiğini, hastaneye götürüldüklerinde olumsuz şartlarda tutulduklarını dile getiren Burcugül, “Muayeneye çıkarken bekledikleri yerlerin kötülüğü pisliği nedeniyle çok acil bir durum olmadıysa hastaneye gitmediklerini söylüyorlar. Oraya gidince hasta olduklarını söylediler” ifadesini kullandı. Kırıklar F-1 Cezaevi’nde Kırşehir’den sürgün edilen tutsakların ayrı blokta tutulduğunu, bir tutsağın yalnız kaldığını belirten Burcugül, “Aynı davadan yatan arkadaşlarının yanına 2 yıldır geçemedikleri için koğuş yakma eylemi gerçekleştirdiler. Eylemi yapanlar, Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne gönderildi, diğer ikisi halen aynı blokta tecrit altında. Bunun Adalet Bakanlığı’ndan kaynaklandığını söylüyorlar. Kaldıkları yerde cemaatçiler, mafyadan içeri girenler bulunuyor. Kimseyle iletişim kuramıyorlar. Spor, sohbet, atölye gibi haklarını kullanamıyorlar. Yanlarına gelmesini isteyenler de reddediliyor” diye konuştu. 
 
‘Tutsaklar adım adım ölüme sürükleniyor’
 
F 1 ve  F cezaevlerinde ağır hasta tutsakların hayatlarını kaybetmelerinden korktuklarını belirten Burcugül, “Ağır hastaların düzenli kontrolleri, tahlilleri yapılıyor ama diğer mahpuslar için ‘içten içe çürümemiz isteniyor’ diyorlar. Daha önce İmralı’da 1 hafta kalan Mehmet Sait… 70 yaşında kalp hastası ve tek tutuluyor. Ödemiş’te dış güvenlikten sorumlu bir albayın tuttuğu bir tutanak gösteriliyor. Yanında kimse bulundurulmuyor. Kendi davasında olan mahpuslar aynı yerde ama en uzak noktada ve ayrı tutuluyor. Geçtiğimiz hafta rahatsızlık yaşıyor. Sayıma giren gardiyan gelene kadar kimse onun ne yaşadığını bilemiyor. Bakanlık kararı gerekçe gösterilerek yanına birinin geçmesine izin verilmiyor. Normalde hapiste tutulmaması gerekirken bir yandan da yalnız tutuluyor. Adım adım ölüme sürükleniyorlar” ifadelerine yer verdi. 
 
‘Sessizce tek tip uygulanıyor’
 
Kırılar Cezaevi’nde ailelerin gönderdiği havlu, nevresim çarşaf, iç çamaşırının alınmayarak kantinden alışverişin zorunlu kılındığını kaydeden Burcugül, “Kantinlerde yapılan ihalelere dair mahpusların çok ciddi şüpheleri var. Bu ihaleleri kim alıyor, hangi şartlarda düzenleniyor, bunların iktidarla ilişkileri nelerdir gibi sorular soruyorlar. Bütün ürünler tek tip tek renk. Çorabından iç çamaşırına. Haliyle iç kıyafet ve yataklarıyla tek tipe sokmuş oluyorlar” dedi.
 
‘İmralı tecridi daha güçlü gündem olmalı’
 
Birçok tutsağın gizli veya açık tanıklarla ifadeleri çelişik olmasına rağmen yeni dosyaların açıldığına değinen Burcugül, “Emniyetin ihtiyacı oldukça tekrar tekrar ifade alınan insanlar var. Yıllardır içerde olan insanlara gizli tanıklarla soruşturma açılıyor. Bunun gündem olmasını istiyorlar ama İmralı’daki tecridin daha güçlü gündem yapılmasını istiyorlar. Oradaki tecrit ile burada bir bağ olduğunu söylüyorlar” ifadelerini kullandı.
 
‘Bağımsız koğuşlara geçişe özendiriliyorlar’
 
Adli tutuklulara sağlanan görüntülü konuşma hakkının siyasilere sağlanmadığını, telefon görüşmelerinde hat düştüğünde gün boyunca arıza giderilmediğinde başka bir gün arama yapılamadığına dikkat çeken Burcugül, “Adlilerde yarım saat görüntülü görüşme hakkını, o hafta görüşe çıkmadılarsa bir yarım saat daha kullanabildiklerini onu da haftaya yayabildiklerini söylediler. Adlileri gösteriyorlar ‘bu şekilde yaşıyorlar’ diye. Bunu da bağımsızlara gidilsin, siyasi bütünlüğünden kopulsun, kendi ruhsal ve fiziksel bütünlüğünden kopsun diye yapıyorlar. Seni ailenin yanına göndeririz, telefon görüşü sağlarız başka imkanlar da sağlarız gibi. Bunların tamamıyla reddedildiği bir durumla karşı karşıyayız. ‘Ödediğimiz bedeli boşa çıkarmayacağız’ diyorlar. Görüştüğümüz her mahpus dışarıya daha güçlü ve iradeli olun mesajı verdi” diye belirtti.
 
‘Hasta tutsaklar Meclis gündemine taşınacak’
 
Hak ihlallerini Meclis gündemine taşıyacaklarını söyleyen Burcugül, şunları dile getirdi: “Kırıklar F1 de tecrit altında tutulan iki mahpusun hangi gerekçeyle tutulduğunu, hakikaten Adalet Bakanlığı emriyle mi, böyleyse hangi gerekçe ile tutulduğunu soracağız. Şimdiye kadar mahpuslara gösterilmiş bir belge yok. Mehmet Sait Yıldırım gibi ağır hastaların durumlarında iyileştirme sağlanması bütün hasta mahpusların serbest bırakılması. Buna giden süreçte de yalnız bırakılmaması sağlıklarına ilişkin kontrollerin daha düzenli yapılması, tutuldukları yerlerin hijyeninden havalandırmasına kdar düzenleniyor olmasına dair bir süreci işletmeye çalışacağız. Hastanelerde bulunan mahpus koğuşlarının durumu konuyla ilgili de Sağlık Bakanlığı ile iletişime geçeceğiz. Hem Sağlık Bakanlığı nezdinde hem de jandarma tutumundan dolayı. En kötü ringi vermek bile özel tutum. İçerdeki tutuma dair de Adalet Bakanlığı muhatabımız.”
 
‘Örgütlerinize sahip çıkın, mücadeleyi yükseltin’ çağrısı
 
Tutsakların, dışarda bir mücadelenin yükselmesi gerektiğini, ancak bu mücadelenin sadece tutsakların durumuyla sınırlı kalmamasının da gerektiğini söylediklerini aktaran Burcugül son olarak şöyle konuştu: “Aslında anlattıkları şu; toplumun güçlenerek ayağa kalması bizim buradaki şartları da değiştirecek. Siz başka bir mesele için ayağa kalkabilirsiniz ama biz burada etkisini göreceğiz diyorlar. Bize sahip çıkmak istiyorsanız bunun birinci kriteri kendi örgütlerinize sahip çıkmak. Üstelik de birçok kaynağa ulaşamadıkları halde günlük gazeteler sadece havuz medyasının giriyor olmasına rağmen. Cumhuriyet ve Birgün bile sınırlı giriyor. En muhalif televizyon Fox TV ve birçok yerde Meclis TV açılmıyor.”