Adalet Kaya: Sorunları çözmenin ilk adımı tecridi kırmak

  • 09:01 14 Ekim 2023
  • Siyaset
 
 
AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılmış tecride ve uluslararası komploya dair konuşan Yeşil Sol Parti Amed Milletvekili Adalet Kaya, toplumsal sorunların çözümünün ilk adımının tecridi kırmak olduğuna dikkat çekerken, “Tecridin kalkması demek rahat nefes alabilmek demek” mesajını verdi.
 
İmralı Adası’nda mutlak tecrit altında tutulan ve 30 ayı aşkın süredir kendisinden haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarının ve ailesinin yaptığı başvurular disiplin cezası iddiası ile engellenirken, yapılan başvurulara ise yanıt verilmiyor. Her geçen gün derinleşen tecride karşı ses yükseltilerek iktidara çağrılar yapılsa da iktidar çağrılara savaş ile yanıt veriyor. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Amed Milletvekili Adalet Kaya, derinleşen tecrit ve komploya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Ağırlaştırılan bir tecrit sistemi oluşturuldu’
 
9 Ekim komplosunun, Kürtler ve Kurdistan coğrafyası üzerinde yüzyıldır yürütülen parçalama, kutuplaştırma, yok etme politikasının bir devamı olduğunu söyleyen Adalet, komplonun devamı olarak 25 yıldır devam eden ve ağırlaşan bir tecrit sistemi oluşturulduğuna dikkat çekti. Tecridi Abdullah Öcalan üzerinde fiziki bir tecrit olarak değerlendirmenin eksik kalacağını dile getiren Adalet, “Tecrit 25 yıl içerisinde değişen rejim değişikliğinin günbegün parça parça gerçekleştirilmesi anlamına geliyor. Burada sadece Kürt halkı değil Türkiye’deki bütün halkların etki aldığı bir sistem oluşturuldu. Bu tecrit sistemi savaş, şiddet politikalarıyla veya Kurdistan’da özel savaş politikalarıyla her geçen gün bir şekilde yaygınlaştırıldı. Kürtler üzerinden baktığımızda bir takım tasfiyeci politikalar, çöktürme politikaları, özellikle 2015 sonrası tecridin de ağırlaştırılmasıyla beraber bütün halkların kutuplaştırıldığı, birbirine düşmanlaştırıldığı bir durum söz konusu. Bu durumun yakıcı ve yıkıcı sonuçları var halklar üzerinde. Şiddet bir şekilde derinleşerek, aynı zamanda devletin eliyle değil devletin başlattığı ya da söylemleriyle uygulamalarıyla tahkim ettiği o politikaların ev içinde, sokakta ve yaşamın her alanında arttığını görüyoruz” dedi.
 
Rojava’ya dönük saldırılar
 
Tecridin en çok kadınlar üzerinde etki yarattığına ve bunun bir sistem olduğuna dikkat çeken Adalet, “Savaş, şiddet, yoksullaştırma, özel savaş politikaları gibi toplum üzerinde bir hegemonya yaratarak dizayn etme şeklinde gerçekleştiriliyor. 2011 sonrasına bakıldığında bir göç silsilesi var. Rojava’da gerçekleşen savaş IŞİD saldırıları sonrasında Şengal’den veya farklı Kuzey ve Doğu Suriye'deki göçler sonrasında yollarına düşen kadınların en çok yaşamlarını kaybetmek bir yana yaşam alanlarına saldırı bir yana bu durum zaten tartışmasız bir etki. Göç yollarında, göç ettikleri yerlerde, kamplarda farklı şekillerde şiddet türlerine maruz kalıyorlar. Çocuklar aynı şekilde açlıkla, yoklukla, yoksullukla birçok durumla karşı karşıya kalıyorlar ya da göç ettikleri bir takım yerlerde ırkçı, ayrımcı, nefret suçlarına maruz kalıyorlar. Böyle pek çok durum var savaşın açığa çıkardığı. Baktığımız zaman tecridin ortaya çıkardığı en önemli şeylerden biri savaş gerçekliği. Yani sınırlarımız içerisinde veya sınırların ötesinde yapılan her operasyon kadınların hayatını etkiliyor” sözlerine yer verdi.
 
‘Kürt siyasetine dönük açık bir saldırı var’
 
Tecridin, Kuzey Kurdistan’da kadınların hayatlarını nasıl etkilediğine dair konuşan Adalet, yasalarla yapılan değişikliklerle kadınların kazanımlarının hedef alındığına işaret etti. Tecrit politikaları sonucunda ülkede kadına ve çocuğa yönelik şiddetin, ölümlerin devasa boyutlara ulaştığının altını çizen Adalet, “Bütün bu olanların tecrit politikalarından bağımsız olmadığını görüyoruz. Devlet kaynaklı veya erkekten gelen hiçbir şiddet neredeyse cezalandırılmıyor. Tam 30 yıldır Kurdistan'da gerçekleştirilen işlenmiş bir takım suçlar var. Özellikle üniformalılar ve kamu görevlileri tarafından veya paramiliter yani koruculuk sistemiyle silahlanmış bekçiler eliyle gerçekleştirilen şiddet türleri var. Tecrit sadece Abdullah Öcalan üzerinde fiziki olarak gerçekleştirilen bir şey değil. Bu bir politika, bu bir strateji, bu bir sistem ve toplum üzerinde gerçekleştiriliyor. Kadın mücadelesi açısından kadın özgürlükçü bir paradigma, bir fikriyat örüldü, inşa edildi Sayın Abdullah Öcalan'ın sunduğu fikriyatta. Dolayısıyla bu anlamda Kürt kadın mücadelesine yönelik de özel saldırı söz konusu. 25 yıl içerisinde Kürt halkına, Kürt siyasetine dönük bir saldırı net ve açıktır. Bu güçlü bir şekilde derinleştirilerek gerçekleştirildi. Özelde de Kürt kadın siyasetçiler, aktivistler, bu özgürlük mücadelesine emek veren kadınların tamamı doğrudan şiddete, cezaevine, gözaltına, operasyona ve pek çok şiddete maruz kalarak yıldırılmaya, sindirilmeye çalışılarak mücadeleye bir sekte vurulmak istendi” şeklinde konuştu.
 
‘Çözümün konuşulduğu dönem bile hafızalardan silinmek isteniyor’
 
Kürt meselesinin tecridin kırılmasıyla son bulacağını kaydeden Adalet, şu sözlere yer verdi: “Tecridin kendisi zaten buna dönük bir saldırı. Bunu ortadan kaldırmaya hatta bugün süren davalara, Kürt siyasetine dönük davalara baktığımız zaman bu yargılanma sürecinin çözüm sürecinin olduğu dönemi kapsıyor olması o döneme tanıklık etmiş, o dönem görev almış, bu süreci yürütmüş kişilerin aslında hafızasını tecrit etmeye dönük bir operasyondur. Kürt halkı olarak biz çözümün konuşulduğu, görüşüldüğü devletle müzakere edildiği bir dönemi yaşadık ve tanıklık ettik. O dönemin siyasetçilerinin tamamı şu an cezaevinde. O kadar bir tecrit altında olma hali var ki çözümün konuşulduğu dönemi bile hafızalardan silmeye dönük bir durum söz konusu. Savaşla, şiddetle, kutuplaştırmayla varlıklarını sürdürebiliyorlar. Çözüm iradesinin açığa çıkarılması tecridin kırılmasıyla mümkün. Bugün Türkiye'de Kürt meselesine dair çözüm zemini ancak Sayın Abdullah Öcalan’la yeniden görüşmelere başlayabilmekle mümkün olabilecek. Barışın inşası buna dair mekanizmaların oluşturulması ve Ortadoğu halklarının bir arada ve barış içerisinde yaşama iradesini açığa çıkarmaya dönük bir çözüm önerisi sunmuştu. Bugün yeniden bu zemine gelmemiz doğrudan tecridin kırılmasıyla ilişkilidir.”
 
‘AKP iktidarı savaş yaratma hali içerisinde’
 
Değerlendirmelerinde Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik 5 Ekim’de başlatılan saldırılara yer veren Adalet, bu savaşın kaynağının tecrit olduğunu ekledi. Adalet, toplumsal sorunların ortadan kalkması için tecridin kırılmasının ilk adım olduğunu vurgulayarak, “Biz tüm Türkiye ve Ortadoğu halkları için bunu yapmakla yükümlüyüz. Bu yolu açmakla, bu zemini yeniden oluşturmakla yükümlüyüz” dedi. Tecridin bir suç olduğunu yineleyen Adalet, “Tecridin insanlık suçu olduğunu, söylemek lazım. Evet, 'Tecrit bir insanlık suçudur' demek de suç! Hatta bugün tecrit kelimesini kullanmak bile suç. Topluma şu mesaj veriliyor; ‘tecrit’ demeyin, tecrit hakkında konuşmayın, biz istediğimiz politikaları yürütelim, kendi varlığımızı sürdürelim, kendi sermayedarlarımıza savaş üzerinden para kazandıralım. Uluslararası güçler açısından da bu durum böyle. Burada da bir hukuk tanımazlık söz konusu. Toplumun hafızasına dönük de bir saldırı söz konusu. Tecrit aslında zihinlerimizin üzerinde yaratmak istedikleri bir sistem artık” şeklinde konuştu.
 
‘Tecridin kalkması halkın rahat nefes alması demek’
 
Adalet, tecridin son bulmasının halkın barış, özgürlük iradesinin demokrasi, adalet talebinin gerçekleşmesi anlamına geleceğini belirtirken, “Halklar açısından ekmeğe, suya kavuşmak demek, doğasının talan edilmemesi demek, adalet hakkına, adalet talebine erişmek demek. Bu hukuk açısından da çok büyük kıymet taşıyor. Fakat en önemlisi de bir arada yaşama birlikte ortak bir yaşam kurma, barışı inşa etme açısından da ilk adımı ifade ediyor. Türkiye halklarının buna ihtiyacı var. Biz şiddetsiz, özgür, eşit, demokratik bir yaşamı hak ediyoruz. Çocuklarımız, gençlerimiz bu yaşamı hak ediyorlar. Bütün halklar ve toplumsal her kesim açısından tecridin kalkması demek rahat nefes alabilmek demek, kendini ifade edebilmek, korkmamak demek. Kurdistan coğrafyası açısından baktığımız zaman bu ülkede artık her gün insanlar artık düşüncelerini söyledikleri için gözaltına alınıyorlar, evlerine baskın düzenleniyor, köyler ablukaya alınıyor, günlerce sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor. Nereden bakarsanız bakın kentlerde, köylerde fark etmiyor doğada her yerde bir talan, baskı, güvenlikçi politikalar adı altında yürütülen bir şiddet söz konusu” değerlendirmelerinde bulundu.
 
‘Biz kadınlar birlikte güçlü’
 
Yeşil Sol Parti denilince akla Kürt kadınların geldiğine dikkat çeken Adalet, şunları ekledi: “Biz bu birleşik mücadeleyi daha genişleterek, büyüterek tecritle mücadele etmeyi esas alıyoruz. Karşımızda gerçekten faşist, erkek egemen, belirli tahakküme her defasında savaş politikalarıyla tahkim eden bir iktidar söz konusu. Bunun karşında da çok büyük, birleşik ve birbirini destekleyen ortak dili yaratabilecek bir güce ihtiyaç var. Biz ‘Kadınlar birlikte güçlü’ diyoruz. Bu faşizm karşında da anti-faşist ve demokratik bir kadın ittifakı gerçekleştirmek lazım.”