Savaşın ve imhanın ‘göz bebekleri’

  • 09:06 11 Eylül 2023
  • Siyaset
 
Melek Avcı 
 
ANKARA - CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun TSK gerçekliğini vurgulaması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun “göz bebeğimiz” diyerek laf ettirmediği ordunun inkar ve imha bilançosunu fazla geriye gitmeden incelediğimizde; katliam, yıkım, işkence ve sürgün karşımıza çıkıyor.
 
CHP Amed Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bir televizyon programına katılarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ilişkin, "TSK'nın yaptığı her şey eleştiriden azade değil. Biz milletvekiliyiz bunları sorgularız. Bu Türk Silahlı Kuvvetleri değil mi 12 Eylül'de faşist darbeyi yapan? Bu ordu değil mi 15 Temmuz'da darbe girişimi yapan, köyleri yakan... Onlarca faili meçhul cinayet. Benim takip ettiğim davalar var. 15 köylüyü helikopterden atan TSK değil mi? AİHM kararıyla sabit hale gelen..." ifadelerini kullanmıştı. Yayında TSK’nin faaliyetlerine dayanarak konuşan Sezgin, hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatıldığı duyurmuştu.
 
‘15 köylüyü helikopterden kim attı?’
 
 
Açıklamalarından sonra Sezgin, AİHM’nin Türkiye’yi mahkum ettiği iki davayı örnek göstererek, “Devlet bu köylülerin helikopterle götürüldükten sonra kaybettirildiğini inkar etmiş. Oysa kaybedilen 11 kişinin yakınları, akrabalarının helikoptere bindirildiğine tanıklar. Köylüler zorla kaybettirildi. İkinci dava Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağıllı köylerinin savaş uçaklarıyla bombalanması ve 33 köylünün öldürülmesine ilişkin AİHM kararı. Bunlar benim yargılarım değil, AİHM kararları” dedi.
 
‘Göz bebeği TSK ve onun yalnızca son 1 aylık yıkımı’
 
 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise dün milletvekili Sezgin’in sözleri ve hakkında açılan soruşturmayla ilgili soruya, "Konuyla ilgili açıklamayı parti sözcümüz yaptı. TSK bizim göz bebeğimizdir" yanıtını vermişti. CHP’nin “göz bebeğimiz” dediği TSK’nin Sezgin’in bahsettiği kadar geriye gitmeden son bir ayına göz attığımızda Kurdistan’ın dört parçasında yürüttüğü savaş, kimyasal silah, sürgün ve rant yıkımını görüyoruz. 90’lara ve hatta son bir yıla dahi gitmeden son 1 ayı ele aldığımızda derinleşen savaşın aracı “göz bebekleri”  olduğu aşikar.
 
Zap, Metina, Avaşin ve kimyasal silahlar
 
 
Türkiye'nin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ortaklığı ile Güney Kurdistan’ın Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine dönük 17 Nisan 2021’de başlattığı saldırılarda TSK’nin “göz bebeği” rolü oynadığına tanıklık ettik. Bu saldırılarda TSK’nin bölgeye yönelik savaş suçu sayılan çok sayıda kimyasal silah kullandığına dair görüntüler Fırat Haber Ajansı (ANF) tarafından paylaşılmıştı. Sadece 14 Nisan-14 Ekim tarihleri arasındaki Türkiye'nin 2 bin 467 kez yasaklı bomba ve kimyasal silah kullandığı, bunlar arasında taktik nükleer, termobarik, fosfor ve sinir gazı bombalarının bulunduğu belirtiliyordu. Bölgede ve Kurdistan topraklarında derinleştirilen savaşta hala kimyasal silahların kullanımının incelenmesine yönelik bir hamle dahi gelmedi. Bununla birlikte, Uluslararası Kimyasal Silah Sözleşmesi’ni imzalamış olan Türkiye’nin ordusuna yönelik,  Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) incelemeye ve harekete geçmedi. Bunu elbette ulus devlet sisteminin pratiğiyle açıklayan OPCW savaş suçları karşısındaki tutumunu da göstermişti.
 
SİHA saldırılarıyla katledilen gazeteciler
 
 
TSK’nin Kurdistan’da kimyasal kullanımı sıkça dile getirilmiş hatta buna yönelik bilimsel değerlendirmelerde bulunan Prof. Şebnem Korur Fincancı da hedef göstermeler ve talimatla tutuklanmış ardından serbest bırakılmıştı. TSK’nin son bir aylık “uygulamalarına” baktığımızda Kürtlerin imhası için tüm araçlarını sahaya sürdüğünü görüyoruz. 11 Ağustos’ta Türkiye’ye ait silahlı insansız hava aracı (SİHA), Güney Kurdistan’ın Silêmanî kentine bağlı Pêncîwên ilçesinde seyir halinde sivil bir aracı hedef alarak aynı aileden 3 kişiyi katletmişti. Yine 12 gün arayla bir SİHA saldırısı daha gerçekleşiyor: 23 Ağustos’ta Kuzey ve Doğu Suriye’de Til Şiir köyü yakınındaki Qamişlo-Amûde yolu üzerinde JIN TV çalışanlarının aracı hedef alınarak Necmedîn Feysel yaşamını yitiriyor ve JIN TV muhabiri Delîla Agîd yaralanıyor. 
 
İşkenceli gözaltı görüntülerine rağmen inkâr
 
 
Sivil halkın bombalanması ve kimyasal silahların kullanılmasını geçelim ve TSK’nin gözaltı faaliyetlerine gelelim. 29 Ağustos’ta, Amed’in Farqîn (Silvan) ilçesinin Hêlînê Mahallesi’nin Bameyda mezrasında operasyon yapılarak, Koçerlerin çadırları yakılıp işkence ile 5 kişi gözaltına alınıyor. İşkence ile gözaltına alınan koçerlerden 3’ü “Örgüt üyesi olmak “ iddiasıyla tutuklanıyor. Wan’ın Qelqelî (Özalp) ilçesine bağlı Çamilî (Çamurlu) Mahallesi'nde ise bir ev 16 Ağustos’ta ağır silahlar ile tarandı. Bu saldırılarda da iki kişi katledildi. İktidar kurumlarının işkenceye karşı tutumlarını şu örnekle ifade etmek gerekir; yaklaşık 1 ay önce Amed’in Licê ilçesinde Türeli Mahallesi’nde köylülere işkence edilirken görüntüler çekilip bir uzman çavuşa ait dijital medyada bu görüntüler yayınlandı. Görüntülere rağmen Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, “operasyon yapılmadığını” belirterek iddiayı reddetti. Kimyasal silahlar ve SİHA’lar ile imha, bakanın inkârıyla tamamlandı.
 
Ve özel savaş politikaları devrede…
 
 
İktidar ordusunun saldırıları ve yöntemlerinin derinleştiği, fiziki saldırıların inkar ve imha için “yeterli” gelmediğinin yıllardır farkında olan bu yapı özel savaş politikalarını ise dört parça Kurdistan’da işletiyor. Sınır ötesinde yürüttüğü savaşa baktığımızda Efrîn-Suriye İnsan Hakları Örgütü tarafından Ağustos ayında yapılan açıklamada, Türkiye ve bağlı grupların 2018’den bu yana kontrolü altında tuttuğu Efrîn’de en az 99 kadını katlettiğini, bini aşkın kadını kaçırdığı belirtilmişti. Kadına yönelik sistematik şekilde işlenen suçlara destek veren ve bunda rol alan “göz bebekleri” bir yandan yanan Kurdistan ormanlarında gülerken kameraya poz veriyor. Kadınlara, gençlere, çiftçiye, demokratik siyaseti yürüten herkese ve her alana karşı ayrı bir savaş yürütülerek Kurdistan bir taraftan insansızlaştırılmaya ve yeni demografik bir yapı oluşturulmaya çalışılıyor.
 
Göz bebekleri için yeni silah görüşmeleri
 
SİHA saldırıları, ağır silah ve kimyasal kullanımlarının TSK’yi artık tatmin etmediğini görüyoruz ki dün Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de düzenlenen G20 Liderler Zirvesi'nin ardından basına konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden ile F-16'ları konuştuklarını belirtmiş ve  “F-16 konusunu İsveç'e bağlamaları doğru değil” yorumunu yapmıştı. Yeni silahların kime karşı kullanılacağı noktasında son bir aylık sürece baktığımızda tablo ortaya ne yazık ki çıkıyor. Muhalefetin “göz bebekleri” iktidarın “biricikleri”nin yalnızca bir aylık faaliyetinin önümüzde olduğuna bir kez daha dikkat çekmekte fayda var ki bunlar kamuoyuna yansıyan ve ulaşmış olanları, bunun haricinde iktidar kurumlarının tümünün yürüttüğü savaş politikaları ise Kürt halkının nefes aldığı her yerde devrede.