Meral Danış Beştaş: Bir an önce deprem komisyonu kurulmalı

  • 13:00 6 Eylül 2023
  • Siyaset
 
ANKARA - Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, 7 ayını dolduran 6 Şubat depremine ilişkin, “Üzerinden 7 ay geçti ve hala depremzedeler çadır ve konteynırda çok zor koşullarda yaşıyorlar" dedi. Meral, bir an önce deprem komisyonu kurulması gerektiğini vurguladı. 
 
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te 7 ayını dolduran 6 Şubat depremine ilişkin basın toplantısı düzenledi.
 
‘Yağışlar birleşince doğal afetler felaketlere dönüşür’
 
İklim krizinin yol açtığı felaketlerin sürdüğünü dile getiren Meral, iktidarın yanlış politikalarıyla bu krizlerin felakete dönüştüğünü belirtti. Meral, “İklim krizinin yol açtığı felaketler ne yazık ki can almaya devam ediyor. Yanlış kent politikaları ile yağışlar birleşince devamında doğal afetler felaketlere dönüşüyor. Türkiye, artık bir felaketler ülkesi haline dönüştü. Depremde de yaşadığımız tam olarak buydu. Su geçirgenliği olmayan asfalt ve yolların artması dere yataklarını daraltan köprüler geçtiğimiz 20 yıla nazaran sel felaketini artıran durumlar arasında. Kırklareli’de ne yazık ki 5 kişi kayıp, İstanbul’da ise 2 can kaybı ve 12 yaralı olduğu resmi olarak açıklandı. Yine İstanbul Valiliğince yapılan açıklamada yaşanan felaketten bin 754 ev ve işyerinin etkilendiği duyuruldu. Esnaf, milyonlarca liralık zararla karşı karşıya. Bu bilançonun sorumlusu yağmur ve dereler değil, dereleri işgal eden belediyeciliktir, yanlış kentleşme politikaları buna zemin yaratan iktidardır” dedi. 
 
‘İnsanlar hala temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor’
 
Depremzedelerin 7 ay geçmesine rağmen hala temel ihtiyaçlarına ulaşamadığını söyleyen Meral, “Basın toplantımızın asıl konusu deprem ve depremzedeler. Buna dair görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmak ve Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırmaya hazırlanırken sel ve can kayıplarını öğrendik. Biz Yeşil Sol Parti olarak deprem bölgelerinden hiç ayrılmadık. Milletvekili ve yöneticilerimizle depremzedelerin sorunlarına birlikte çözüm arayışında olduk. Maalesef bu herkes için söz konusu değil. Şu anda depremzedelerin yaşadığı en büyük problem unutulma hissi. Bununla ilgili ciddi bir travma ile karşı karşıyayız. Çözülmeyen sorunlar var ve bunları biz biliyoruz. Bütün Türkiye’ye 84 milyona bunları hatırlatmak için bu basın açıklamasını yapıyoruz. 6 Şubat depremini hep birlikte yaşadık, üzerinden 7 ay geçti ve hala depremzedeler çadır ve konteynırda yaşamak zorundalar, çok zor koşullarda yaşıyorlar. Başta su olmak üzere birçok temel ihtiyacını maalesef gideremiyorlar” sözlerini kullandı.
 
‘Depremin etkisi kadınlar açısından daha yıkıcı’
 
Her felakette olduğu gibi bunda da kadınların daha yıkıcı sonuçlar yaşadığını dile getiren Meral açıklamasını şöyle sürdürdü: ”Depremin birçok etkisi var özetini paylaşacağım. Kadınlar açısından daha yıkıcı olduğunu her meselede olduğu gibi söyleyebilirim. Büyük ölçüde kadınlar bu yükü omuzlamak zorunda kalıyor. Çocukların, hastaların, yaşlıların bakımı ile birlikte ve maddi imkanlarının sınırlılığı birleşince çaresizlik en yüksek noktaya yükseliyor. Kadınların gündelik yaşamı ciddi bir şekilde zorlanıyor. Yine engellilerin durumu büyük bir zorluk içinde devam ediyor. Depremden önce deprem bölgelerinde 1 milyon engellinin olduğunu biliyoruz depremle birlikte engelli sayısı arttı, engellilerin erişebilirlik sorunu çokça arttı.
 
7 aydır insanlar hala yakınlarının naaşlarını bekliyor
 
Kayıp kişi sayısı tartışılıyor hala kayıplar var. Aradan 7 ay geçti; hala anneler, babalar, kardeşler yeğenler yakınlarının ölüp ölmediğini soruyor, öldükleri konusunda kesin bir kanaatleri var ama naaşlarını bulma konusunda zor bir mücadele yürütüyorlar. 7 ayı aşkın sürenin sonucunda bekleyiş devam ediyor. Kişisel çabalarla mezarlar ve kayıp yakınlarını bulmaya çalışıyorlar. Diğer bir önemli sorun kimyasal maddeler ve zararlı organizmalara ile asbest tozunun salınımı. Asbest kalp ve solunum sorunları başta olmak üzere ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor. Yıkımlar nedeniyle temiz havaya ulaşmak çok zor.
 
Alevi halkının zeytinlikleri talan edilerek kamulaştırılmaya çalışılıyor
 
Ekolojik yıkım da depremle birlikte meydana geldi. Dikmece örneğinde gördüğümüz gibi iktidar depremden bile nemalanıyor. Her konuda çıkarını önceleyen bir iktidar deprem gibi bir afeti felakete dönüştürmekle kalmıyor, talan politikalarına tarım arazilerine sığınan depremzedelerin topraklarını elinden almak için kamulaştırma arazilerini ve zeytinliklerin almak istiyorlar. Bu dünyanın neresinde olsa kıyamet kopardı. Buradaki köylülerin direnişi maalesef yeteri kadar görünmüyor. Bölgede hazine arazisi olmasına rağmen ısrarla Dikmece’deki Alevi halkının zeytinlikleri talan edilerek kamulaştırılmaya çalışılıyor. Bunun altında demografik yapının değiştirilmesine yönelik şüpheler var. Ciddi kaygılar var, bu konuda tartışmalar var.
 
Bin 400 kişinin ölümüne neden olan faile dava açılmıyor
 
Diğer bir mesele iktidarın kimliği haline geldi, ayrımcılık. İktidar bu kimliğinden taviz vermiyor. Deprem üssü Mereş’in Bazarcix (Pazarcık) ilçesinde depremden etkilenen 10 köyde konutlar yapılıyor. Neymiş bu köylerin özelliği? Hepsi AKP ve MHP’ye oy veren köyler, diğer köylerde böyle konut yapılmıyor. Bunlar da ayrımcılığın göstergesi. Bizzat yerinde tespit ettiğimiz bir durum. Bazarcix’ta köylerin yarısından fazlasını Aleviler oluşturuyor ama tek bir Alevi köyünde bu yapılaşma söz konusu değil. Barınma sorunu en temel sorun olarak devam ediyor. Depremzedeler yavaş yavaş dönüyorlar köylerinde barınma su ve temel ihtiyaçlar konusunda büyük bir zorlukla karşı karşıyalar. Evlerinin ne zaman yapılacağına dair en ufak bir bilgi yok. Biliyorsunuz KYK yurtlarına, kamu kurumlarına yerleştirilen depremzedeler artık bu tesislerden çıkıyor ve bu da ciddi bir problem olarak önümüzde duruyor. Yargı sorunu var, savcılar sürekli değişiyor. Ebrar Sitesi’ni yapan bin 400 kişinin ölümüne neden olan TT olan Türkiye’nin yakından bildiği bir fail. Bu örnekte bile soruşturma savcısı defalarca değiştirildi. Bu TT’nin Hacı Ömer Apartmanı soruşturması kapsamında tutuklandığını biliyoruz. Bu soruşturmada savcı olmadığı için tekrar başa dönülmüş bu dosya hala savcısız ve hala savcı atanamadı. Ebrar Sitesi tartışılıyor ama orada bin 400 kişinin ölümüne neden olan fail savcı olmadığı için dava açılmıyor,  soruşturma derinleştirilmiyor.
 
Yapım işleri ihaleleri yandaş şirketlere veriliyor
 
Yine deprem konutları yapılıyor sıkça açılışlar yapılıyor. Özellikle, Erdoğan bu açılışları yapıyor ve bunun propagandasını yandaş medya sıkça yapıyor. Bu deprem konutları nasıl yapılıyor ihaleler kime veriliyor? Bu konuyu kamuoyunun bilme hakkı var. Yapım işleri ihaleleri, hiç şaşırmadık yandaş şirketlere veriliyor. Daha önce yaşanan depremlerde hasarlı binaların yapımını üstlenen şirketlere dahi konut yapım işi ihalesi veriliyor. 2 Ağustos’ta ihaleye çıkan Hatay kırıkhan’da 614 konut yapma işi AKP Elazığ İl Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Tetik’in sahip olduğu teftiş yapı tarafından alınıyor. İhaleye onay veriliyor, şaşırdık mı? Hayır! Bu konuda artık şaşırmaktan ziyade buna karşı güçlü duruş göstermek gerekiyor. Meletî, Dîlok’ta ise Düzce’de hasar görmüş adliyenin ve Toros Anadolu, Dîlok yolunun yapımını üstlenmiş olan Silahtaroğlu Mühendislik ve Aras Z. İnşaat’a ihaleler veriliyor. Çok garip nereden buldular nasıl araştırdılar bunu soru olarak soruyoruz? Yine biliyorsunuz ünlü bir saray müteahhidi var.  Rönesans Holding’e bağlı depremle yıkılan kentlere 6 bin 500 afet konutunun yapılması için pazarlıkla gerçekleştirilen ihaleleri üstlendi. 13,1 milyarlık sözleşmeye imza atan şirket 16,1 milyar TL’lik İstanbul, Sancaktepe Şehir Hastanesi’nin yapımını da üstleniyor. İşte serbest rekabet dedikleri bu olsa gerek, kendi istediklerini veriyorlar. Bir yandan şehir hastanesini yapıyor öte yandan gidip deprem konutlarını alıyor. Böylece her gün yandaşları ihya ediyorlar, buna çözüm bulmak zorundayız Her şeyden önce ihtiyaçların karşılanması için normal hayata dönüş için işletmelere destek sunulmalıdır. Yerel esnaflara hibeler verilmelidir. Yine asbest ve kimyasal içeren harfiyatların bilimsel yöntemlerle ayrıştırılıp bertaraf edilmesi ve depolanması mutlak suretle sağlanmalıdır.
 
Sismik izolasyon ve raylı temel sistemi artık Türkiye'de kullanılmalı
 
Bölgede yeniden inşa başlamadan önce meslek odalarıyla birlikte detaylı zemin çalışmaları yapılmadan inşa sürecine girilmemelidir. Maalesef bu yapılmadan başlandığını görüyoruz. Ulaşımı, içme suyu, enerji, haberleşme , deprem  toplanma alanı gibi donatı eksikliklerinin durumu mutlaka ortaya çıkarılmalıdır. Şehirlerin yeniden imarı sürecinde yapılacak planları bütüncül bir afet önleme politikasını barındırmalıdır. Kentlerin tarihsel kimliklerini koruyacak şekilde onarımı ve bütünüyle entegre olacak şekilde planlanmalıdır. Deprem ülkesi Japonya’da kullanılan sismik izolasyon ve raylı temel sistemi adı verilen mühendislik teknikleri artık Türkiye'de kullanılmalıdır. Zaman geçilmeden bunun üzerinde çalışmalar yapılmalıdır.
 
Umudu büyüten çalışmalara ihtiyaç var
 
Türk Tabipler Birliği'nin geçen ay açıkladığı bir deprem raporu var. Bu rapora göre duygusal yıkım ve travmalar zamanla unutulma hissiyle artmaya devam ediyormuş. Depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen sorunların giderilmesi için bir çaba olmadığı gibi mevcut çalışmalardan da geri çekilme hali var. Bu duygusal bir çöküşe neden oluyor. Unutulma hissini gideren ve umudu büyüten çalışmalara ihtiyaç var. Hepimizin bunun içinde olması gerekiyor. Güçlü dayanışma, depremin ilk günlerinde iyiydi, bu da maalesef azalmış durumda. Depremzedeler her geçen gün unutulmaktan yakınıyorlar, umutsuzluk da büyüyor. Sorunlar devam ediyor, halk kendi kaderine terk edilmiş durumda.
 
Depremzedelerin ellerini bırakmayalım
 
Seçimler sonrasında belediye kamu kurumları ve gönüllü kuruluşların dayanışma destekleri çok sınırlı bir duruma gelmiş durumda. Deprem bölgesinin ve kentlerin yeniden oluşmasında toplumun katılımının önemli olduğunu ifade edelim. Kamu kurumları, belediyeler STK’Ler, gönüllüler ve toplum öz gücünü hareket geçirerek geleceklerine sahip çıkmalıdır. Dayanışma ağlarımızı büyüterek depremzedelerle birlikte olmalıyız. Güçlü dayanışma ağlarının devamı için tüm halka çağrımızı yapıyoruz. 6 Şubat depreminin hala sarılmayan yaraları var, depremzedelerin ellerini bırakmayalım.  Onları unutamadığımızı, her zaman hatırladığımızı deprem gerçeği ile yüz yüze olan ülkemizde olası afetler öncesinde daha fazla önlem alınması için bu görünürlük önemlidir. Unutulma halini ve umutsuzluk yaratan bu sonucu ortadan kaldırmak bizim elimizde. Hatırlamak ve tekrar hatırlamak diyorum.
 
Olası İstanbul depremine dair iktidar adım atmıyor
 
17 Ağustos ve hala yaraları sarılmayan 6 Şubat depremlerinin sonuçlarını hala yaşıyoruz. Yakın zamanda İstanbul’da olası bir deprem üzerine her gün yazılar çıkıyor. Naci Görür ve birçok bilim insanı açıklama yapıyor. Olası depremin tehlikelerini bağıra bağıra anlatıyorlar. Bunu duyan var mı, emin değilim. İktidar bu konuda adım atmıyor. Bir soru işareti olarak ortada duruyor. Bu deprembilimcilerin tavsiyelerine uyulması hepimizin beklediği bir şey. Bunun için bizim de çaba göstermemiz gerekiyor.
 
Bir an önce deprem komisyonu kurulmalı
 
Bu yapacağım davet, depremzedelerin ve risk altındaki yurttaşların çağrıdır. Meclis çatısı altında geçen dönem bir deprem komisyonu kuruldu. Rapor hazırlanmakla kalındı ama gereği yapılmadı. Pratik olarak yaşama yansımadı. Bizim deprem komisyonu üyelerimizle saatlerce yaptığımız toplantı ve incelemelerde onlara uyulması halinde çok önemli önlemlerin alınabileceği görülüyor. 27’nci dönem bitmeden yine bir deprem komisyonu kuruldu. Seçim nedeniyle çalışılmadı ve kaldı. Bu nedenle bir an önce deprem komisyonu kurulup hemen çalışmalarına başlaması gerekiyor. Biz. her ne kadar tatil yapmasak da şu an Meclis tatilde. Sürekli sahada halkla birlikteyiz, sorunları çözmeye çalışıyoruz. Deprem gerçeğini hatırlama, olası İstanbul depremi ve mevcut deprem bölgesinin unutulan sorunları gündemiyle acil olarak Meclis’in toplanması gerekiyor. En kısa zamanda toplanması gerekiyor. Bu çağrımız sadece muhalefete değil, iktidar milletvekillerinedir. Çünkü deprem gerçeği hepimizin sorunudur. Siyasete malzeme edilemeyecek bir meseledir. Çağrımız hem iktidar hem muhalefet partilerinedir. Deprem, yaz kış tatil dinlemiyor, insan yaşamı kentlerin yıkılması tatil dinlemiyor.
 
Hepimiz elini taşın altına koymalıyız
 
Yeşil Sol Parti olarak 57 milletvekili olarak imzalarımızı hazırladı, başvuru dilekçemiz hazır. Maalesef sayımız yetmiyor. Biliyorsunuz Meclis Başkanlığı’na verilmesi için 120 imza gerekiyor. Bileşenimiz DBP’nin iki milletvekilinin de imzası hazır. Öncelikle Emek ve Özgürlük İttifakı bileşeni arkadaşlarımıza Türkiye İşçi Partisi 4 vekilinin imzası hazır. Yine EMEP’in 2 vekilin imzası hazır şu anda 65 imza ile başvurumuz bekliyor. Biz Meclis’te bulunan bütün partilerin vekillerine Meclisin olağanüstü gündemle deprem gündemiyle olağanüstü toplanması için yapacağımız çağrıya imza vermeleri için açık davette bulunuyoruz. İmza vermeleri halinde bunlar tamamlanır tamamlanmaz Meclis Başkanlığı’na bu başvuru dilekçemizi vereceğiz, gerekirse o gün bir araştırma komisyonu da kurarak toplumun beklediği bu adımı hep birlikte atabiliriz. Çünkü dün İstanbul’da yaşanan sel felaketi de İstanbul ile ilgili yapılan tartışmalar da anlattığımız meseleler de önümüzde kış koşulları olduğu gerçeği de çok zor bir sürecin bizi beklediğini gösteriyor. Bu nedenle Ekim ayını beklemeye zaman yok, eylülün başındayız ve bu sorunların bir an önce çözülmesi için hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız. Türkiye’nin deprem kuşağında olduğunu herkes biliyor. Ama bunu bilmek yetmez acil ve kalıcı çözümler bulmak gerekir. Depremi beklemeyelim, tüm ülke vatandaşları olarak hepimiz bir depremzede olmaya adayız. Hepimiz bir depremzede olarak yaşama uyanabiliriz ya da yaşamımızı yitirebiliriz. Bu nedenle bu meselede bu acil çağrımıza bütün partilerin yanıt vermesini bekliyoruz.”