UNESCO’ya çağrı: İktidarın politikalarına karşı tavır almalısınız

  • 12:59 31 Ağustos 2023
  • Siyaset
 
ANKARA - UNESCO’nun Amed Surları ve Hevsel Bahçelerinin, “Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi” raporuna ilişkin açıklama yapan Yeşil Sol Parti Amed Milletvekili Halide Türkoğlu, “Ne Kırklar Dağı’nın düzünü ne Dicle’nin derinliğini ne de Hevsel’in kapsayıcılığını rant ve talan düzenine kurban etmenize izin vermeyeceğiz” dedi.
 
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Amed Milletvekili Halide Türkoğlu, UNESCO’nun Amed Surları ve Hevsel Bahçeleri’nin, “Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi” raporuna ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi. 
 
‘İktidarın rant ve savaş politikalarına kurban edildi’
 
Amed Surları’nın ve Hevsel Bahçeleri’nin dünya kültür miras listesine girdiğini, ama gelinen aşamada Amed surları ve Hevsel Bahçeleri’nin  “Dünya Kültür Mirası” listesinden “Tehlike Altındaki Dünya Mirası” listesine geçecek bir karar ile karşı karşıya olunduğunu söyleyen Halide, “Dünya Miras Merkezi Ortak Reaktif İzleme Misyonu’nun Kasım 2022 raporuna atıfta bulunulan UNESCO tarafından hazırlanan raporda, 2012 tarihli koruma planına geri dönme çağrısı yapılıyor. Raporda “kültürel önemin ve destekleyici tarihsel dokunun ciddi biçimde kaybolması nedeniyle, söz konusu alanın yakın bir tehlike ile karşı karşıya bulunduğu sonucuna varıldı. Yine raporda şu ifadeler yer alıyor: ‘Alanın Üstün Evrensel Değeri, mevcut planlama kontrolleri altında izin verilen ve yasal olarak tasarlanan planlardan kaynaklı bir tehlike altında.’ Bu raporda yer alan her bir tespitin tek bir alt metni vardır. O da Diyarbakır Surları, Hevsel Bahçeleri iktidarın savaş, şiddet, rant ve talan politikalarına kurban edilmesidir” dedi.
 
‘İmar bahanesiyle yıkımlar yapıldı’
 
Ermeni, Arap, Asuri, Süryani, Kürt, Türkmen gibi farklı inanç ve halkların ortak kültürel değerlerini koruyan surların, yine içinde barındırdığı çeşitli endemik bitki türleri ve 200’ü aşkın kuş türünü içinde barındıran 8 bin yıllık Hevsel Bahçeleri’nin “Dünya Kültür Mirası Listesinden”, “Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi”ne alınmasının ne anlama geldiğini ve UNESCO’nun neden böyle bir tespitte bulunduğunu soran Halide şöyle devam etti: “Hepinizin bildiği gibi UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi kararından hemen bir yıl sonra AKP’nin savaş politikaları sonucu Sur’da sokağa çıkma yasakları ilan edildi. O dönemde tahrip edilen birçok tescilli yapı ‘imar’ bahanesiyle yıkıldı ve yerine betonarmeler ve asla kültürel yapıya uygun olmayan yapılar inşa edildi. Sur ilçesindeki tarihi sur ve yapılarında inceleme yapan UNESCO, surlara ve Hevsel Bahçelerine dair taslak karar raporu hazırladı. Yaşanan tahribata atıfta bulunulan raporda, ‘Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne alınması sonucuna varıldı.”
 
‘Üstün evrensel değeri aşınmış oldu’
 
AKP’nin Sur’da yürüttüğü rant ve talan politikalarının tescillendiğini kaydeden Halide, şunları dile getirdi: “Dünyanın 7 harikası içine girmeye aday olan kültürel mirasın, korunması gerekenler listesine alınması da bu iktidarın utancıdır. Raporun detayına dair çokça paylaşmamız gereken şey var. Ancak altını çizerek vurgulamak istediğim birkaç noktayı yine sizlerle paylaşmak istiyorum. UNESCO’nun raporunun bir kısmında şu ifadeler yer alıyor: ‘Sur ve çevresi 2015 yılında Dünya Miras Listesi'ne alınmasından bu yana önemli değişiklikler geçirmiştir. Bu değişikliklerin çoğu doğrudan Taraf Devlet yani AKP-MHP iktidarı tarafından uygulanan projelerden kaynaklanmaktadır.’Artuklu Sarayı yani Amida Höyüğü’nde yapılan peyzaj çalışmalarının bir kısmında bazı arkeolojik incelemeler yapılarak yürütülmüştür. Ancak diğer çalışmalar sırasında arkeologların bulunmaması kulelerin üst odalarının uyarlanarak yeniden kullanılması gibi çalışmalar, önemli tarihi yapıların kaybına yol açmıştır.1930'lu yıllardan kalma düşük kaliteli yapıların yıkımı Hz. Süleyman Camii'nde (İçkale) peyzajlı bir alan geliştirmek için, arkeolojik araştırmalar yapılmadan yıkımı gerçekleştirilmiştir. On gözlü Köprü'nün bulunduğu bölgede, bazıları yasadışı olduğu bildirilen çok sayıda inşaat, peyzaj ve altyapı projesi de dahil olmak üzere, mülkün Üstün Evrensel Değerinin önemli ölçüde aşınmasına neden olmuştur.”
 
‘Hevsel bahçelerinde geleneksel üretim durma noktasına gelmiştir’
 
Nehrin kanalize edileceği bahanesiyle Dicle Vadisi’nde rehabilitasyon projesinin hayata geçirildiğine dikkat çeken Halide, “Bu proje kapsamında yapılan çalışmalar nehir ıslahı değil adeta vadinin doğallığını, bütünlüğünü bozmak üzerinden gerçekleştirilmiştir. Binlerce yıldır doğal tarımsal üretimle var olan Hevsel Bahçelerinin doğallığı bugün endüstriyel tarım için feda edilmiştir. Halkın üretimine el konularak Hevsel bahçelerinde endüstriyel üretim başlatılmıştır .Endüstriyel ürünler büyük araçlarla alan dışına çıkabilsin diye patika yolların yerine 12-15 metrelik caddeler yapılarak bahçenin dokusu ile oynanırken endüstriyel tarım adeta teşvik edilmiştir. Bugün Hevsel Bahçeleri’nde doğal, geleneksel üretim durma noktasına gelmiştir” sözlerini kullandı.
 
‘Bu süreçler halk iradesini gasp eden kayyım rejimi ile pekiştirilmiştir’
 
Bu süreçlerin halk iradesini gasp eden kayyım rejimi ile pekiştirildiğini vurgulayan Halide, kadına, Kürde, doğaya yönelik açılan savaşın erkek egemen iktidarın kayyım rejimi ile sürdürüldüğüne işaret etti. Halide, “Bizler demokratik ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma ile yerinden ve yerelden demokrasi diyerek yola çıkanlarız. Aracısız doğal üretim diyerek kooperatifler kurduk. Domates tarlalarında, lavanta tarlalarında yüzlerce kadının gencin istihdamını bu paradigma ile sağladık. Tüm bunları yaparken doğamıza, kentimizin dokusuna zarar veren her şeyden kaçındık. Yol yapım çalışmalarından, üretim alanlarına kadar bu hassasiyetle yaklaştık. Ancak gelinen aşamada kayyımlar eliyle doğamız, yaşam alanlarımız, üretim alanlarımız, onlarca halka, inanca, kültüre beşiklik etmiş kentimiz kayyım rejimi ile yok edilmek isteniyor” şeklinde konuştu.
 
‘Sur’u talana ve ranta açtılar’
 
Halide sözlerine şunları ekledi: “Daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi bir kez daha vurguluyoruz. Tüm bu yaşananlar Amed’in, Sur’un, Dicle’nin, Hevsel’in dokusuna uygun bir şekilde restore edilmesi çağrımıza kulak tıkamanın sonucudur. AKP iktidarı ne yaptı?  Belediyelerimize kayyım atayarak ihya ve inşa adı altında Sur’u ranta açtı, talana açtı. Kimliksiz yeni yapılar inşa etti ve tarihi kent yaşam alanı olmaktan çıkarıp ticari alana, ranta dönüştürdü. İktidarın sermayesine peşkeş çekildi. Adeta hapishaneleri aratmayan küçük saraycıklar inşa etti. Bu alanda yaşayan ve kültürün taşıyıcıları olan Sur halkı göçertildi, demografik yapı değiştirilmeye çalışıldı. Kamulaştırma adı altında halkın yaşam alanlarına el konuldu. 
 
Tahribat ve yıkım
 
UNESCO’nun raporu bize gösteriyor ki Sur’da yaşananlar, ciddi bir tahribata ve yıkıma yol açmıştır. Kayyımların uygulamaları da tam da hafızasızlaştırma, tarihi yok etme üzerine kurulmuştur. Savaş ve rant politikalarıyla Sur’u talan eden bu zihniyete karşı bizim mücadelemiz de bitmeyecektir. Ki Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi tam da bu politikalara karşı kültürel mirasa sahip çıktığı için Dört ayaklı minare önünde tarihi mirası savunurken katledildi. Tahir Elçi’nin katledilmesine ilişkin süren dava da bu politikalardan bağımsız değildir. Yarın 1 Eylül Dünya Barış Günü. Toplumsal barış da ancak hakikatlerin gün yüzüne çıkmasıyla, gerçek bir yüzleşmeyle mümkündür. Savaşın, kültürümüzü nasıl yok etmek istediğinin tanıklığını yapan bizleriz.  Yeşil Sol Parti olarak; hakikatin peşinden koşmaktan bir an geri adım atmayacağız, barış için, tarihimizi, doğamızı savunmak için mücadele etmekten geri durmayacağız. 
 
AKP’nin kayyımlarını kentlerimizden çıkartacağız
 
Bu sebeple, talan ve rantın sürdürücüsü olan, kültürel mirasımızı tehlikeye atan kayyım uygulamalarına son verilmelidir. Çünkü kayyımlar; kültürümüzü, yaşam alanlarımızı, hafızamızı, tarihimizi yok etmeye çalışıyor. Ancak merkezden atama usulüyle ne tarihimizi ne de hakikatimizi yok edemezsiniz. Bizler, yerelde daha güçlü örgütlenmenin, yerel demokrasiyi güçlendirebileceği inancıyla mücadele ediyoruz. Dolayısıyla çözüm de yereli güçlendirmekten geçer. Rant, savaş, talanın, tahribatın panzehiri yerel demokrasiyi güçlendirmektir. Diyarbakır milletvekili olarak Diyarbakır halkı başta olmak üzere bu çağrıyı yapıyorum; yerel demokrasinin güçlendirilmesi için örgütlenme çalışmalarımıza daha çok ağırlık vereceğiz ve AKP’nin kayyımlarını kentlerimizden çıkartacağız. 
 
Amed’in dokusunu, tarihini talan düzenine kurban etmeyeceğiz
 
UNESCO’ya çağrımızdır.  Evet, sizler tüm bu talan ve tahribata karşı ‘projeleri durdurun’ çağrısı yapıyorsunuz ve Türkiye’yi bu konuda sorumluluk almaya çağırıyorsunuz. Ancak bu konuda gerekli sorumluluklarınızı yerine getirerek Sur ve Hevsel’in Dünya Miras Listesi’nde yer alması için iktidarın politikalarına karşı tavır almalısınız. Son olarak şunu söylemek istiyorum; Islah etme adı altında Dicle vadisinin, nehrinin, Hevsel Bahçeleri’nin, Sur’un yani bir bütün olarak Amed’in dokusunu, tarihini, özünü, özgünlüğünü bozarak ayakta durmaya çalışan iktidara tek bir şey söylüyoruz. Ne Kırklar Dağı’nın düzünü ne Dicle’nin derinliğini ne de Hevsel’in kapsayıcılığını rant ve talan düzenine kurban etmenize izin vermeyeceğiz.”