Pero Dündar: Newroz 3’üncü Yol’un haritasını yeniden çizdi

  • 09:04 4 Nisan 2022
  • Siyaset
ANKARA - Newroz alanlarında verilen mesaj ve bundan sonra neler yapılması gerektiğini değerlendiren HDP’li Pero Dündar, Newroz’un 3’üncü Yol’un haritasını yeniden çizdiğini belirtti. 
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecrit devam ediyor. Aile ve avukatların başvurularına rağmen Abdullah Öcalan ile görüşmeler sağlanamazken, avukatların 28 Mart’ta Bursa İnfaz Hakimliği’ne yaptığı başvuru “disiplin cezası” gerekçe gösterilerek yeniden reddedildi. Verilen disiplin cezası, Abdullah Öcalan’a dönük 2018 tarihinden bu yana aile görüşlerinin önüne engel olarak sunulan 10’ncu disiplin cezası olurken, 2022 Newrozu’nda milyonlar yeniden çözüm adresi olarak İmralı’yı gösterdi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin Milletvekili Pero Dündar, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecridi değerlendirdi.
 
‘Devlet aklı değişmedi’
 
Değerlendirmelerine Abdullah Öcalan’a yeniden verilen disiplin cezasının kanunsuz ve hukuksuz olduğunu söyleyerek başlayan Pero, Abdullah Öcalan’ın İmralı’ya konulmasına başlı başına bir tecrit olarak bakılması gerektiğini kaydetti. Pero, “Türkiye’ye getirilişi, uluslararası komplo ve Türkiye’nin durumunu değerlendirdiğimizde devlet Sayın Öcalan’a karşı baştan beri bir ideolojik savaş içerisinde. Her iktidar kendine göre bir tutum belirledi ama esas olarak devlet aklı değişmedi” dedi.
 
Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kısmi olarak esnetildiği süreçlerde barışın konuşulduğuna, dünya, Ortadoğu ve Kürtler açısından yeni gündemlerin ortaya konduğuna değinen Pero, yine bu dönemlerde “savaşın gereksizliğinin de ortaya konulduğunu” belirtti. Pero, “Özellikle egemenler, iktidarlar kendini savaş, intikam ve yok etme üzerine var ediyor. Türkiye de bunlardan biri. Bu iktidarın tarihinde de en fazla bu görüldü. Savaş ile kendini var eden iktidar, barışı yok eder” dedi. 
 
‘Uluslararası komplo boşa çıkarıldı’
 
Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komploya işaret eden Pero, komplonun Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden sonra boşa çıkarıldığını belirtti.Pero, “Bozulan oyun iktidarın işine de gelmedi. O süreçte komplo ile tamamıyla ülkeyi bir iç savaşa sürüklemek istediler. Türkiye, Ortadoğu’da daha fazla hakim olmak istedi. Soykırım, tanımama, inkar politikalarıyla Kürt halkını yok etmek istedi. Ama bu boşa çıkarıldı” diye konuştu. Bu süreçte, Türkiye’nin ABD ile ilişkileri, Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde yer edinme arayışları ve Ortadoğu’da liderliğe soyunmaya çabasına ilişkin planların boşa çıkması üzerine intikam alma sürecinin başladığını belirten Pero, ardından Rojava’ya yönelik saldırıların başlatıldığını hatırlattı. 
 
‘Tecrit Kürt sorununun çözülmemesi için derinleştiriliyor’
 
3 yıl boyunca devam eden müzakere sürecine işaret eden Pero, şöyle devam etti: “Toplumun yeniden kendini inşa etme süreciydi. Hem siyasi, hem ekonomik, hem toplumsal, psikolojik ve ruhsal olarak bir inşa süreci yaşandı. Düşünsel olarak sen toplumu hazırlamazsan barış ve savaş arasındaki ikilem çok görülmez. Bu süreçte tek taraflıydı ve öyle bakmak gerekiyor. Sayın Öcalan ve Kürt hareketinin çabasıyla götürüldü. O süreçte iktidarın yaklaşımı daha fazla bir şeyleri koparma temelindeydi ki, Dolmabahçe mutabakatını tanımaması, bir şehir savaşına girilmesi bunun sonuucuydu. Çünkü iktidarın var olma sebebi savaştı. Kürtler ve Sayın Öcalan, bu sürecin daha örgütlü, hukuki, yasal olarak ve uzun vadeli çözümü esas alan bir yaklaşım içerisindeydi ve bunda ısrar edildi. İktidarın niyeti çözüm değildi, niyeti Kürt sorununu çözmek değildi. Hem askeri hem sosyal bir soykırım yaşandı. O süreci de böyle ele almak gerekiyor. Tecrit mekânsal, ya da kanuna dayandırılarak yapılan bir durum değil. Tamamıyla Kürt sorununun ve demokratik çözümüne karşı bir uygulanan bir sistem.”
 
İktidarın müzakere sürecine yaklaşımının tersine Kürtlerin  olumlu yaklaştığını ifade eden Pero, iktidarın bugün de Kürt sorununu çözmemek ve barışın konuşulmasını engellemek için tecridi derinleştirdiğini söyledi. 
 
‘Kürtler kendini değiştirip dönüştürüyor’
 
İktidarın, Kürtlerin nerede, ne zaman, ne mesajı vereceğini çok anlamadığını bundan kaynaklı Kürtlerle sürekli savaş halinde olduğunu ifade eden Pero, “Oysa Kürtler o aşamaları çoktan geçti. Eski savaşları, eski siyaset tarzını aştı. Kürtler sürekli kendini değiştiren dönüştüren bir aşamaya geldi. Newroz’da Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu paradigma, dönüştürme, var etme, yeniden inşa yaklaşımının sonucunu gördük. Türkiye’nin anlamadığı nokta bu” diye belirtti. 
 
8 Mart ve Newroz’da verilen mesaj
 
Newroz kutlamalarında ortaya çıkan tablo ve halkın verdiği mesajı hatırlatan Pero, Newroz’da barış mesajlarının yanı sıra Kürt sorununun çözümünün PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü ile sağlanabileceğinin vurgulandığını kaydetti.
 
Geri adım atılmadı
 
Newroz’un yeniden var olma manifestosu olduğunu, 8 Mart’ta örgütlenerek gelen kadınların bunu gösterdiğini söyleyen Pero, “Kadınlar 8 Mart’ı saldırılara rağmen direne direne kutladı.  8 Mart’taki isyan Newroz’a taşındı ve savaşa karşı barış ve çözüm isyanı dilendirildi. Çok bilinçli bilerek neyi ne yapacağını bilen bir halk vardı. Bu Newroz’da olumsuz hava koşulları ve devletin baskılarına rağmen milyonlar Newroz’u kutladı, geri adım atmadı. Bu Newroz ayrıca bir dayanışma ve birleşme Newroz’uydu. Bu iktidara karşı, ‘biz de Kürtlerle birlikte var olmak istiyoruz’ denildi” şeklinde konuştu.
 
‘Yeni bir manifesto yazıldı’
 
Newroz’da halkların iki mesaj verdiğini belirten Pero, “Türkiye’de, ‘Kürtlerle birlikte yaşayan bir Türkiye’ Kürdistan’da ise, ‘Ulusal birlik ve Kürtlerin bir arada ortak hareket etme’ mesajı verildi. Her iki mesaj da iktidarın işine gelmiyor. Kürtlerin bir araya gelmemesi için Federe Kürdistan Bölgesi’ne bir yandan saldırılar yapılıyor. KDP‘yi yanına alarak Federe Kürdistan Bölgesi’nde örgütlenmeye çalışıyor. O yüzden sürekli 3’ncü Yol’un örgütlenmesinden söz ediyoruz.  3’ncü Yol’u Newroz’un kendisi olarak ele almak gerekiyor. Newroz yeniden 3’ncü Yol’un haritasını çizdi, hem Türkiye hem de Kürdistan açısından. Bu Newroz siyaset, örgütlenme ve halklar açısından yeniden bir manifesto yazdı. Bunun çok hızlı bir biçimde örgütlenmeye çevrilmesi gerekiyor” dedi. 
 
‘Türkiye bir yüzyılı kaybedebilir’
 
Newroz’da Kürtlerin önceliğinin ekonomik kriz ya da başka bir şey olmadığını belirten Pero,  “Siyaseten var olma ihtiyacı var. Halk huzurlu olmazsa, dili ile kendini ifade edemiyorsa onun önceliği o olur. Newroz yeni bir kuşağın yönünü de ortaya çıkardı. 3’ncü Yol’un kuşağı da diyebiliriz. Bu hem Newroz’da hem 8 Mart’ta kendini gösterdi. 8 Mart’ta genç kadınların olması ve Newroz’da genç kuşağın olması ve bir kesimin yeni yeni gelmesi önemliydi. İlk sesini Newroz’da çıkarması ve bununla örgütlenmesi ile bu kuşağın önünü almanın mümkünatı yok. Gençlik, Türkiye’de ve Kürdistan’da çok direngen ve iktidar bir çözüm süreci koymazsa denetlenecek bir gençlik değil. Kadınların da bu kadar katılım sağlaması ise, katledilen kadınlar için bir isyandı. Diyarbakır Newrozu’nda devlet oradan çıkacak fotoğrafı göstermek istemedi. İlk defa Newroz alanı tel örgülerle sarıldı ama bunu da Kürtler, gençler, kadınlar bozdu. Devletin de artık Kürt sorununun tecrit ve bir operasyon ile bitirilmeyeceğini anlaması lazım. Kürtlerin başta tecrit olmak üzere dillerine saldırı, tutuklanma, kriz ile korkacak bir halk olmadığını anlaması gerekiyor. Kürtler artık bir çözüm istiyor, konuşan ve çözüm isteyen bir halk var. İktidar bunu görerek yaklaşırsa önümüzdeki süreçlerde bir gelişme yaşanır ama aynı yolda devam ederse Türkiye bir yüzyılı kaybetme ile karşı karşıya kalacak. Kürtler açısından da öncelik; örgütlenme, var olma, kimlik ve dilini daha fazla sahiplenme ve en temel olarak da kendi birliğini kendi oluşturmasıdır. Herkesin eleştirisini ve özeleştirini vereceği bir mesaj” sözlerini kullandı.
 
‘4 Nisan bir düşünsel doğuştur’
 
Abdullah Öcalan’ın doğum günü kutlamalarına da değinen Pero, 4 Nisan’ın sadece Abdullah Öcalan’ın doğuşu olarak ele alınmaması gerektiğini belirterek şöyle dedi: “4 Nisan yok olmaya giden bir halkın yok oluşunun durdurulması olarak ele alınması gerekiyor. Bir düşünsel doğuştur, paradigmasal ele almak gerekiyor. Tanınmayan bir halkın doğuşudur. Kürtler düşünsel olarak var olma olarak bakıyor. Kürtler Amara’ya giderek kendini arındırma olarak görüyor.” 
 
‘Öcalan’sız barışın olmayacağı talebi bizimde talebimizdir’
 
Kürt halkının verdiği mesajlar karşısında HDP’nin de mesajları üzerine aldığını dile getiren Pero, “Newroz’da tecrit kalksın ya da görüşme olsun benzeri durumlar yoktu ki, o aşama bitti. Siyaseten hem toplumsal olarak da halkın talebi, özgürlük isteme talebi idi. Bir çözüm olacaksa mutlak tecridin kaldırılması gerekiyor. Çözüm olacaksa da o koşullarda değil, Sayın Öcalan halklarla birlikte bir çözüm geliştirilebilir. AİHM kararları, halkın talepleri var ve bunların birleştirilmesiyle Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması gerekiyor o yüzden net cevaplar verildi. Kaçamak cevaplar ya da  dolandırılarak verilecek bir süreç yok, direk özgürlüğü isteyen bir halk var. Bu parti de bu sesi daha fazla değerlendirecek, örgütleyecek bir duruşa sahip olmak zorunda. Partimiz olarak da baştan beri söylüyoruz; barış olacaksa Sayın Öcalan’ın farklı koşullarda olması gerekiyor. Halkın  mesajı, esas alacağımız bir mesajdır. Öcalan’sız barışın olmayacağı talebi bizimde talebimizdir” diye konuştu.