Meral Danış Beştaş: Katilleri bulun, Kobanê kumpas davasını geri çekin

  • 14:37 10 Ocak 2022
  • Siyaset
ANKARA - HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş,  Tarsus İlçe Emniyet Müdürü'nün "Kobanê protestolarında olayların önlenmesi için HDP’lilerle birlikte çalıştık" sözlerini hatırlatarak,  "Hakikat neyse onu ifade ediyoruz ama karşımızda kumpas davaları ve iftiralarıyla yol yürümek isteyen bir iktidar aklı var. Bu vesileyle ‘bütün katilleri bulun’ diyoruz. Bunları ilelebet gizleyemeyeceksiniz. Kobanê Kumpas Davasını geri çekin" dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te güncel gelişmelere dair basın toplantısı düzenledi.
 
‘Kalemi yere düşürmeyen gazetecilerin gününü kutluyorum’
 
Konuşmasına gazetecilerin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlayarak başlayan Meral, TGS verilerine göre hala 34 gazetecinin cezaevinde olduğunu hatırlattı. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü verilerine göre Türkiye’nin 180 ülke arasında 153’üncü sırada olduğunu vurgulayan Meral, “Basın özgürlüğünü araştıran Freedom House son 15 yılından beri kısmen özgür olarak nitelediği Türkiye’yi 2021 yılında özgür olmayan ülkeler kategorisine aldı. Bu çok önemli ve vahim bir gelişme. Basının kamu denetleme görevi her türlü tartışmanın dışındadır ve bu yük gazetecilerin omzundadır. Siyasal iktidar her gün gazeteciler üzerindeki baskılarını artırmaktadır. Tek sesli, tek kumandalı, tek manşetli bir medya isteyen AKP iktidarı medya sermayesinin yüzde 90’ını kontrol altına almış. Kontrol edemedikleri gazete dergi, televizyon ve radyo kanallarını ise cezalar ve RTÜK eliyle susturmaya çalışıyor. Haberler soruşturma ve tutuklama gerekçesi olabilir. Bugünün özelliğini dikkate alarak mesleğin onurunu koruyan, kalemi yere düşürmeyen soru sorma cesaretini hala gösteren, hakikat peşinde koşmaktan vazgeçmeyen gazetecilerin gününü kutluyorum. Basın kartlı basın kartsız gazetecilik ayrımını da AYM kararına rağmen sürdürüldüğünü ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
 
‘Paris Katliamı’nın arkasındaki güçler ortaya çıkarılmadı’
 
Paris Katliamı’nın 9’ncu yıldönümünü anımsatan Meral, Türkiye ve dünyanın birçok merkezinde  katliamın protesto edildiğini ifade etti. Katliamın arkasındaki güçlerin halen korunduğunu söyleyen Meral, tetikçinin cezaevinde şüpheli şekilde yaşamını yitirmesinden sonra dosyanın kapatılmasına izin verilmeyeceğinin yüz binlerce kadın tarafından haykırıldığını sözlerine ekledi. Meral, “Türkiye’de de birçok yerde anma etkinlikleri gerçekleşti. Maalesef Türkiye ve Fransa hala bu katliamın arkasındaki güçleri bu organizasyonu, bu örgütlü yapıyı ortaya çıkarmadı. ‘Çıkaramadı’ demeyeceğim çıkarması için yeterince delil var. Maalesef bu katliam da kapatılmaya çalışılıyor. Şunu biliyoruz, Paris Katliamı’nın aydınlatılması durumunda çözüm sürecinin kimler tarafından engellendiğinin ortaya çıkartılacağını söylemek istiyoruz. Paris’te katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in anısı önünde saygıyla eğildiğimi ve katilleri ortaya çıkarma mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi ifade etmek istiyorum” dedi.
 
‘AYM kararı devletin fail olduğu cinayetlerde işleyen süreci ortaya koyuyor’
 
AYM’nin, 6-8 Ekim protestolarıyla ilgili çok önemli bir karar verdiğinin altını çizen Meral, “Aynur Kudin olayı için 'yaşam hakkı ihlali' kararı verildi. Basında küçük küçük yazıldı ama maalesef hak ettiği tartışma olmadı. Bu da iktidarın ve yaygın medyanın istemediği bir şeydi. Neydi Aynur Kudin’in davası? 6-8 Ekim protestoları sırasında Viranşehir'de polis saldırısı sonucu yaşamını yitiren bir kadın. Bu ihlal kararında aslında AYM aşama aşama, adım adım bu cinayetin üstünün nasıl örtüldüğünü çok ayrıntılı bir şekilde izah ediyor. AYM’nin Aynur Kudin’le ilgili davada bütün devletin fail olduğu cinayetlerde ve katliamlarda sürecin nasıl yaşandığını özetler nitelikte bir karardır” diye belirtti.
 
Meral sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Kobanê protestoları sırasında gerek kolluk gücü, korucular, kontra güçleri gibi farklı şekillerde öldürülenlerin katillerinin korunduğunu sıklıkla ifade ediyoruz. Cinayetlerin üstü örtülmeye çalışılıyor. 7 yıldır failleri bulmamakta direnen bir devlet aklı var. Cinayet dosyaları ya yok, öylesine tozlu raflara kaldırılmış ya da bir milim ilerleme olmamıştır. Kobanê protestoları nedeniyle katilleri aklayan, aramayan, davaları sonuçlandırmayan ve bunun üstünü örtmeye çalışan iktidar, bu protestoları bahane ederek 6 yıl sonra HDP’liler hakkında, partililerimiz hakkında bir kumpas davası açmayı da ihmal etmedi. Oysa Kobanê protestoları ve o dönem yaşanan sürecin asıl sebebi ve faili AKP iktidarıdır. 
 
Deliller toplanmadı
 
Açıkçası AYM’nin vermiş olduğu kararda bu tezlerimizin, AİHM’nin kararını da tamamen destekler nitelikte bir karardır. Her şeyden önce Demirtaş AİHM kararı, Kobanê protestolarında HDP’lilerin hiçbir sorumluluğu olmadığını not ettiği halde arkadaşlarımız tutuklu yargılanırken katiller korunmaya devam ediyor. AYM’nin kararında özetle şunlar var: ‘Etkin soruşturma yapılmadı’ diyor, evet yapılmadı. ‘Deliler toplanmadı’ diyor, evet toplanmadı. ‘Zamanında yapılması gereken tahkikatlar yapılmadı’ diyor, evet yapılmadı. ‘Polis teşkilatının bilgi belge ve delil sakladığını’ söylüyor, evet bunu görüyoruz. ‘Adli Tıp  Kurumu'nun suçu gizlemeye çalıştığını’ söylüyor, evet bu da var. Bunun dışında Servet Turgut gibi cinayet dosyalarında bu gibi verilerin olduğunu biliyoruz. 
 
Kobanê kumpas davasını geri çekin
 
Kobanê protestoları ve bu kumpas davasına ilişkin bu önemli gelişmeyi hem kamuoyunun dikkatine sunmak istiyoruz, hem de söylediğimiz sözlerin doğruluğunun bizzat yüksek yargı tarafından teyit edildiğini, AİHM’in ardından AYM kararıyla ortaya çıktığını söylüyoruz. Geçen hafta basına yansıyan başka bir haber vardı. Tarsus İlçe Emniyet Müdürü ‘Kobanê protestolarında olayların önlenmesi için HDP’lilerle birlikte çalıştık’ dedi. Bu da başka bir yerden yapılan bir açıklama. Biz ne yediğimizi biliyoruz. Hakikat neyse onu ifade ediyoruz ama karşımızda kumpas davaları ve iftiralarıyla yol yürümek isteyen bir iktidar aklı var. Bu vesileyle ‘bütün katilleri bulun’ diyoruz. Bunları ilelebet gizleyemeyeceksiniz. Kobanê Kumpas Davasını geri çekin. 
 
Yasadışılık artık gizlenmeden uygulanıyor
 
Bu hafta Meclis gündeminde iki konu var. Biri Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan geçen torba yasa. Meclis’in bir pratiği haline geldi bu. Diğeri de öğretmenlerle ilgili bir teklif. Milli Eğitim Komisyonunda görüşülmeye başlanacak. Bireysel Emeklilik Sistemi’nde devlet katkı payını arttıran bir teklifle karşı karşıyayız. Çünkü enflasyon karşısında hızla eriyen bir meblağ. Artık ihtiyaçları karşılamaktan oldukça uzak. İktidar mucitmiş gibi kur korumalı vadeli mevduat sistemini uydurdu. Bu daha yasası çıkartılmadan ilan edilen bir şey. Yasa olmadan kur koruma mevduat sistemi uygulanıyor. Yasa dışılık artık gizlenmeden uygulanan bir sistem haline geldi. Ne yapıyorlar, siz yıkın hukuk arkanızdan gelsin mantığı şu anda kur korumalı mevduat sisteminde uygulanıyor. Bunu uygulayanlar, talimatını verenler aslında hep birlikte suç işlediler ve işlemeye devam ediyorlar. Bu yasayla da bu suçu meşrulaştırmak ve yasallaştırmak istiyorlar. Bu teklif uygulamadan 3 hafta sonra geldi. Bu yasadışılığı her yerde söylemeye devam edeceğiz. Tabi ki şunu da söylemek isterim, suçun yasallaştırılması aslında hiçbir iktidarın uhdesinde değildir. 
 
Nerede bir hataları varsa yasadışılıklarla üstü örtülüyor
 
Merkez Bankası nezdinde başka bir düzenleme var. Yabancı ülke Merkez Bankalarına ait alacak para ve mal varlıkları haczedilemeyeceği, üzerine ihtiyati tedbir ve haciz konulamayacağı yasal hükme konuluyor. Bu açıkçası Meclis’in yandaşları kur garantisiyle Katar ve dış güçler için birçok mesai harcadığını biliyoruz. Her fırsatta dış güçler ülkemizi bölüyor, yıkıyor, yakıyor. ‘Enflasyon onlara bağlı, çatışmalı ortam onlara bağlı’ diyorlar ama diğer yandan dış güçleri rahatlatmak için inanılmaz bir Meclis mesaisi olduğunun altını çizmek istiyorum. Ne diyorlar burada, yabancılara dair mallar alacaklar, haklar haczedilemeyecek. Bunun anlamı şu, haciz edilme tehlikesi var. Bu düzenlemeyle bu tehlikesi olduğu ilan etmiş oluyorlar. Neden gereksinim duyuldu, her zamanki gibi bunu açıklamıyorlar ama burada yabancı ülkeleri rahatlatmak ve garanti vermek anlamına geldiğini tartışmaya gerek yok. Nerede bir açıkları varsa, nerede bir hataları, yasadışılıkları varsa bu tip yasalarla bunun üstünü örtmeye ve kapatmaya çalışan bir iktidar var karşımızda. 
 
Dış güçlere ‘Merkez Bankası sizindir’ deniliyor
 
Bir yandan yabancı devleti rahatlatan bir düzenleme kendi ülke vatandaşlarına çok görülüyor. Çiftçinin traktörü haczediliyor, tarlasına el konuluyor, esnafın kredisine, öğrencinin kredilerine el konuluyor, hiçbir garanti yok ama dış güçlere garanti veriliyor. Aslında MB için dış güçlere şöyle bir beyanda bulunuluyor, ‘Merkez Bankası sizindir.’ ‘Dükkan sizin’ demeye getiriyorlar. Bunu da görmemek mümkün değil. Ve şimdi bu yasal düzenlemeyle kendi vatandaşını hiçbir şekilde düşünmeyen ve ekonominin ne kadar kötüye gittiğini biraz daha ilan eden bir anlayışla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. 
 
AKP tipi bir öğretmen yaratma arayışı var
 
Bir diğer düzenleme öğretmenlerle ilgili bir düzenleme. AKP biliyorsunuz çoklu baroyla kendi barolarını yaratmak istedi. TBB seçimiyle bunun hiç de kolay olmadığını aslında herkes gördü. AKP tipi bir öğretmen yaratma arayışı var. O alanı da dizayn etmeye çalışıyorlar. Her şeyden önce bu teklifin sendikaların ya da öğretmenlerin demokratik katılımıyla oluşmadığını hepimiz gayet iyi biliyoruz. Kamusal bir niteliği yok. Türkiye’nin onayladığı ILO UNESCO ortak belgesiyle öğretmenliğin statüsü tavsiye kararı da tamamen yok sayılmış. 18 milyon öğrenci ve 1 milyona yakın öğretmenin çalışma koşullarının iyileştirilmesine dair hiç bir plan yok.  
 
Yandaş sendikalara üye yapma zorlaması var
 
Öğretmenler teklifle birlikte ayrıştırılıyor. Aday öğretmen, öğretmen, uzman ve başöğretmenlik gibi ayrıştırılıyor. Kariyer basamaklarına ayrılıyor. Bu eşitsizlik doğuracak ve çalışma barışını bozacak nitelikte bir düzenleme. 3600 ek göstergeyle ilgili bir düzenleme de derde deva bir düzenleme değildir. Bir yıl sonra yürürlüğe gireceği söyleniyor. Tamamen liyakat ve tecrübeye dayalı değil. Başka olgulara dayanmış, yandaş sendikalara üye olma, buna zorlama gibi bir anlayışın arkada olduğunu tabi ki görüyoruz. Çünkü kademe ilerleme cezası almamak gibi bir kriter var. Bu da öğretmenleri yandaş sendikalara üye olmaya zorlayan bir düzenleme. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması bu düzenlemede var. Bu da fişlemenin, önyargıların, iktidara bağlılığın tekrar aranacağını öğretmenlik mesleğinde bize gösteriyor.
 
Partili öğretmenlik anlayışı dayatılıyor
 
İktidar her şeyin içini boşalttığı gibi öğretmenlik mesleğinin de evrenselliği ve bilimsel ölçülerinin hiçbir değerini bırakmamaya çalışıyor. Bugün günümüzde mesleğini icra edemediği için fabrikalarda güvencesiz çalışan öğretmenler var. Ataması yapılmayan milyonlarca öğretmen var. Sözleşmeli ya da ücretli öğretmenlik gibi dayatmalara maruz kalan, özlük haklarından yoksun olan hatta asgari ücretin altında çalışan öğretmenler var. Özel okul patronlarının iki dudağı arasına sıkışarak çalışmak zorunda kalan öğretmenler var. Bunun bizzat örneğini öğretmenler verdiler. ‘Yol ve yemek ücreti karşılığında ben felsefe öğretmek istiyorum’ bunu bizzat özel okul yöneticilerine ifade edecek kadar ciddi bir vehamet var. Bu öğretmenlerin bu şekilde reklam, müjde diye sunulan açıklamanın aslında açıkça öğretmenlerin derdi yokmuş gibi bir yola saptığını ver partili öğretmenlik anlayışını dayattığını görüyoruz. Tıpkı partili yargı, memur gibi, avukat gibi bu eğitim alanında da geçerli hale getirilmek isteniyor. Bu iktidarın, sürekli eğitim ve öğretimle uğraştığını biliyoruz. Bilimsel eğitimle, liyakatla, eğitimcilerle bir sorunları var. Sürekli bir mücadele halindeler. Güvenlikçi yaklaşımı artık eğitim alanına sirayet ettiriyorlar. AKP tipi bir eğitim getirip öğretmenleri dizayn etmeye çalışıyorlar. Atanamamış, intihar eden, ihraç edilen ve daha birçok sorunu olan öğretmeni görmek zorundayız. Hem öğretmenlikle ilgili teklife hem de diğer torba yasaya da güçlü bir şekilde muhalefet edeceğimizi buradan ifade etmek istiyorum. 
 
İşsizlik sayısı 3 milyon 777 bin
 
İşsizlik oranları da açıklandı. TÜİK'in rakamlarına göre Kasım ayında yüzde 11.2 seviyesinde işsizlik gerçekleşti. Yani işsizlik sayısı 39 bin kişi artarak 3 milyon 777 bin oldu. Ekim ayında da 11.2’ydi. Aynı rakamdı. Sahte zafer ilanlarında bulunan iktidar TÜİK'e göre dahi işsizliği düşüremedi. TÜİK'in bile gözlerini kapayamadığı geniş tanımlı işsizlik yüzde 22.1 oranındadır. Bu ülkede gençlerin işsizlik oranı yüzde 33 oranında gerçekleşmiş. Her iki gençten birinin işsiz ve umutsuz olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. 2022 yılı asgari ücretin belirlenmesinden sonra iktidara ve muhalefete çokça çağrı yaptık. İşten çıkarmalar yasaklansın dedik. Bu çağrılarımıza sessiz kalan iktidar maalesef işten çıkarmaları artırmıştır. TÜİK'İn hormonlu verilerinin dahi gizleyemediği işsizlik dalgası Türkiye ekonomisinin önündeki en büyük tehlikelerden biridir. Acil bir şekilde işten çıkarmayı yasaklayacak istihdamı artıracak politikalara ihtiyaç var. 
 
Gözleri doymuyor
 
Ekonomideki çöküşün maliyeti arttıkça yandaşları daha fazla korumak ve maliyetini halka ödemek için zam ve vergi yoluyla adımlarını artırıyor. Garantili mevduat üreten gözleri ışıltılı ekonomistten sonra yeni bir ekonomist de çıktı. Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı ‘ben ekonomistim’ diye başladığı sözlerine altın küpe bilezik sertifikası teklifi yapıyor. Hazine battı, Merkez Bankası eridi, vatandaş güvenmiyor. BAE ve Katar bile güvenmiyor. Şimdi gözleri halkın cebinde ve parmaklarındaki yüzükte maalesef. Her şey onların olsun istiyorlar. Gözleri doymuyor, vatandaşta bir kan, bir can kalsın istiyorlar. Hakikaten gerisi hep onların olsun diye projeler üretip her sabah yeni bir ekonomist olarak uyanıyorlar. 2019 yılında baş ekonomist, aynı zamanda sosyolog ve tüccar ve dış politika uzmanı yani her şey AKP Genel Başkanı Erdoğan ‘bunlara göre dolar 10 lira olacak enflasyon yüzde 30’u aşacak bankalar tökezleyecek ne oldu bunlar oldu mu?’ diye soruyordu. Yine ‘hayaldi gerçek oldu’ diyorlardır. Evet, baş ekonomist Erdoğan’ın bu sözleri üzerinden iki yıl geçti. Döviz 10 değil 14 lira artık. Döviz alıp satan yandaşlar için hayaldi gerçek oldu. Enflasyon yüzde 30 değil yüzde 356 oldu. Politika faizini düşürdüler, enflasyonu uçurdular ama reel sektör bir tek puan bile faiz düşüşünden yararlanamıyor. 
 
ÖTV kaldırılsın
 
Bu iktidarın hayalleri Türkiye halkları için korkunç bir felakete dönüşmeye devam ediyor. Bu felakete ‘dur’ demek için belirli bazı konularda hızlıca adım atılmalı. Biz muhalefet partisi olarak bu konudaki çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz. İlk önerimiz de özel tüketim vergisine dair. Bu verginin kaldırılmasını istiyoruz. Bunu savunuyoruz, herkesle görüşmeye de devam ediyoruz. Merkezi yönetim bütçesinde 2022 yılında beklenen ÖTV geliri 220.7 milyar TL’dir. Devlet bütçesinden bu rakamı çıkarıp halkı hayat pahalılığına karşı koruyabiliriz. Devlet bütçesine ise daha büyük katkı sağlamak için imkan mevcut. 2022 yılı bütçesinden yandaşlara verilen vergi istisna ve muafiyeti 335 milyar TL’dir. Bu istisna ve muafiyetin üçte birinden vazgeçerek hem vatandaşı ÖTV kurtarır, hem de devlet bütçesinde kaynak eksik olmaz. Diğer yandan KDV’nin de temel gıda ürünlerinden kaldırılması gerekiyor. KDV ile ilgili vergi adaletini sağlayacak düzenlemelerin yapılması da gündemimizdedir. Diğer muhalefet partilerine de iktidara da açık çağrı yapıyoruz.
 
Cezasızlık politikası ile mücadele edin
 
Yargıtay Başkanı kadın cinayetlerinin az olduğu buyurmuş. Ona göre her gün ölmeye devam edelim herhalde. Daha fazla kadın ölsün o zaman rahatlayacak mı? Açıklamasında neyi düzeltecek bunu anlamak mümkün değil. Zaten kadın cinayetlerinin bu kadar artmasının en temel sebeplerinden biri de cezasızlık politikası. Bu cezasızlık politikasından ve kadına yönelik şiddete dair iktidarın yaklaşımından cesaret alıyorlar. Yargıtay başkanına sesleniyorum, siz bu cezasızlık politikası ile mücadele edin. Kadınlar daha az ölüyor diye daha fazla ölmemizi salık vermeyin.”
 
‘Bu bir seçim çalışmasıdır’
 
Açıklamanın ardından gazetecilerin HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel hakkındaki linç girişimlerine ilişkin sorularını yanıtlayan Meral, “2 gündür milletvekilimize karşı çok çirkin ve çok ileri düzeyde bir saldırı var. Yargısız bir infaz var. Daha kendisi konuşmadan bunun üzerinden hakikaten bir kabul edilemez ölçüde bir saldırı olduğunu ifade etmek istiyorum. Araştırdık, görüşmelerimizde bu fotoğrafların galiba Malatya’da bir dava dosyasında bulunduğunu tahmin ediyoruz. 5 yıldır 2017’den bu yana bu fotoğraflar o dava dosyasında, yargı fezleke hazırlamamış. Basının haberi olmamış. Bu daha devam ediyor. Ama 2022 yılında bu büyük bir habermiş gibi her tarafa servis ediliyor. Biz tam tersine şunu sormak istiyoruz. ‘Basına kim verdi?’ Bu dava dosyasındaki bilgi ve belgeler hangi amaçla servis edildi? AKP iktidar seçim çalışmalarını halka giderek sorunlarını çözerek halkın dertlerine deva olmak yerine, siyaset yapmak yerine bu şekilde kumpaslarla, saldırılarla muhalefeti kriminalize etmeye çalışıyor. Muhalefeti halkın gözünden düşürmeye çalışıyor. Bu bir seçim çalışmasıdır. Kesinlikle zamanlaması da servis ediliş biçimi de siyasi ahlaka da uymayacak ölçülerdedir. Bu konuda söyleyecek çok şey var ama şunu ifade etmek istiyorum hakikaten bu çalışmanın bir milletvekiline karşı bile bu kadar hunharca, düzeyi düşük ve aşağılıkça, cinsiyetçi küfürler eşliğinde cinsiyetçi saldırılarla yapılmasını asla kabul etmiyoruz. Kınıyoruz” diye belirtti.  
 
‘Seçim kazanacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar’
 
HDP ile her türlü yöntemle uğraştıklarını bildiklerini kaydeden Meral, “Bu kumpaslarla, bu siyasi ahlakla bağdaşmayan yöntemlerle seçim kazanacaklarını sanıyorlarsa çok büyük yanılıyorlar. Halk gerçeklerin farkındadır. Her şeyin ne olduğunu biliyor. Çok istiyorlarsa kendi bakanlarının, milletvekillerinin işlediği suçları bir soruştursunlar bakalım. Kendi bakanlığında dezenfektan satan bakanlar var, uyuşturucu ticaretinde adı geçen bakanlar var. Yok efendim maaşını başka yerlerden alan vekil iddiaları var. Bu iddialar karşısında sus pus olanlar böyle bir duruma sığınmaları büyük acziyet ve saldırganlık örneğidir diyorum” şeklinde konuştu.
 
 
  
 

Etiketler:

kobanê