Tutsak yakınları HDP’nin grup toplantısında: Adalet istiyoruz

  • 13:11 4 Ocak 2022
  • Siyaset
 
ANKARA - Partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, cezaevlerinde artan ihlaller ve ölümlere karşı Adalet Bakanlığı’na, “Ailelerin feryadına kulak verin! Cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamalara derhal son verin Fiili idam cezasını durdurun” diye seslendi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, haftalık Meclis Grup Toplantısı’nda konuştu. Toplantıya Van, Diyarbakır, Şırnak, Mardin, Batman, Siirt, Yüksekova ve Çukurova Bölgesi’nden gelen Barış Anneleri ve tutsak yakınları ile çok sayıda kişi katıldı. Barış Anneleri ve tutsak yakınları, grup toplantısına hasta tutsakların fotoğraflarını taşıdı. 
 
Başta cezaevlerinde olan siyasetçilerin ve tüm Türkiye halklarının yeni mücadele yılını kutlayan Pervin,  siyasetçi Murat Bozlak’ın 7’nci ölüm yıl dönümünü anarak konuşmasına başladı. Pervin’in konuşması sırasında aileler sık sık, “Biji berxwedana zindana” sloganını attı. 
 
‘Ekonomik ve sosyal yıkımların peş peşe yaşandığı bir yıl oldu’
 
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Krizi Sistemi’nin yaşattığı kara bir yılın geride kaldığını ifade eden Pervin, “2021, iktidarın politikaları nedeniyle siyasal, toplumsal, ekonomik ve sosyal yıkımların peş peşe yaşandığı bir yıl oldu. Hukuksuzluğun, keyfiyetin, yalanın, talanın, soygunun, yolsuzluğun, kumpasların yılı oldu. Kadınların, gençlerin, emekçilerin, tüm toplumsal kesimlerin, inançların, kimliklerin ağır saldırı altında olduğu bir yıl oldu.  Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm üreten değil, toplumla mücadele eden, sorun üreten, eşitsizliği büyüten bir iktidar gördük” dedi.
 
Cezaevleri sorunu
 
Gözaltı, tutuklama, cezaevlerindeki hak ihlalleri, tecrit ve Kürtçeye yönelik tahammülsüzlükler ve benzeri saldırıların, iktidarın 2021 yılı karnesi olduğuna dikkat çeken Pervin, “Bugün tutuklu aileleri de seslerini duyurmak için burada, aramızdalar. Kendilerine hoş geldiniz diyorum. Xêr hatine serseran serçavan hatine. Cezaevleri güncel ve yakıcı bir gündem olmaya devam etmektedir. Özellikle ağır hasta tutsaklar ağır hastalıkları ve ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarına rağmen işkenceli bir ölüm sürecine terk edilmektedir. Bu yüzden sadece aralık ayı içerisinde 6 tutsak yaşamını yitirdi. Cezaevine sağ giren tutukluların ne yazık ki cezaevlerinden tabutları çıkıyor. Bugün tutsaklara adeta fiili bir idam cezası dayatılmaktadır. Yine cezaevlerinde keyfi aramalar, görüş yasakları, darp, işkence, taciz ve tahliyelerin keyfi disiplin cezalarıyla engellenmesi yaygın bir uygulama halini geldi” diye belirtti.
 
Pervin’in konuşmasından satır başlıkları şöyle;
 
“İnfaz yakmalar tam bir hukuk dışılıktır, rehine politikasıdır. Elbette bu yaşananlar İmralı’da sürdürülen ağır tecrit politikasından bağımsız değildir. Cezaevlerini ve tüm ülkeyi, toplumu, kurumları, siyaseti ve yaşamın her alanını kuşatma altına almak isteyen kapsamlı bir tecrit politikasıyla bugün Türkiye karşı karşıyadır. Cezaevlerini bir toplama kampına çeviren bu iktidar, haksız ve hukuksuz tutuklamalarla ülkeyi de yarı açık cezaevine dönüştürmüştür. 
 
İnsanlık dışı uygulamalardan vazgeçin
 
Cezaevlerinde asıl mahkum edilen vicdanlardır, adalet duygusudur. Elbette biz bu hukuksuzlukların peşini asla bırakmayacağız. İntihar adı altında işlenen cinayetlerin de, ölüme terk edilen hasta tutukluların da, infaz yakmaların da takipçisi olmaya ve adalet mücadelesini devam ettireceğiz. Buradan ailelerimize ve halkımıza sözümüz olsun. Bugünkü iktidarın gücüne güvenen tüm bürokratlara, yöneticilere tekrar sesleniyorum; Cezasızlık zırhına güvenerek sürdürdüğünüz hukuk dışı, insanlık dışı uygulamalardan bir an önce vazgeçin! Bu iktidar mutlaka gidecektir. İşte o zaman cezasızlık zırhınız da ortadan kalkacak ve işlediğiniz bütün hukuksuzluklar adalet önünde bir bir karşınıza çıkacaktır. İnsanlık suçlarında zaman aşımı yoktur. Bunu böyle bilin! Ailelerimiz asla yalnız değildir. HDP olarak sizin yanınızdayız. Sizin sesiniz bizim sesimizdir bundan hiçbir kuşkunuz olmasın. 
 
Aysel Tuğluk başta olmak üzere hasta tutsakları tahliye edin
 
Buradan Adalet Bakanlığı’na tekrar çağrı yapıyorum; Ailelerin feryadına kulak verin! Cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamalara derhal son verin! Fiili idam cezasını durdurun! Yarın çok geç olmadan başta Aysel Tuğluk olmak üzere tüm hasta tutsakları acilen tahliye edin. Çünkü onların dışarıda ihtiyaçları var son günlerini ailelerinin yanında geçirmeye ihtiyaçları var. Bu bir insanlık ve vicdan sorunudur. Düşmanlık hukuku Türkiye’ye bir şey kazandırmaz. Bundan vazgeçin! İktidarın cezaevlerindeki tabut siyasetine karşı yaşam siyasetini güçlü bir biçimde yürütmeye devam edeceğiz. Demokratik kamuoyunu ve siyasal muhalefeti yaşam siyasetini sahiplenmeye buradan davet ediyor ve çağrımı yineliyorum.”
 
Kadınların en büyük eşitlik ve mücadele talebi görüldü 
 
AKP-MHP iktidarının yaratmak istediği karanlık Türkiye tablosunun karşısında umudu ayakta tutan, cesareti örgütleyen bir de başka bir fotoğraf vardır. O da 2021 yılına damgasını vuran büyük demokrasi mücadelesidir. Evet, AKP-MHP iktidarı akla gelebilecek her zulmü, her hukuksuzluğu yaptı. Yapmaya da devam ediyor. Ama Türkiye halkları ne barış talebinden vazgeçti, ne de demokratik bir gelecek özleminden. Ne adalet mücadelesinden vazgeçtik ne de özgürlüklerden. İktidar ülkenin her santimine yaymaya çalıştığı faşizm karşısında, büyük demokrasi direnişini gördü, adalet mücadelesini gördü. Korkutamadığı, diz çöktüremediği halkları ve bizleri gördü. Kadınların eşitlik talebini yok sayan erkek düzen, karşısında kadınların tüm zamanların en büyük eşitlik ve özgürlük mücadelesini gördü.
 
Adalet mücadeleleri 
 
Savaş politikasını her yere yaymaya çalışan savaş makinesi, karşısında Türkiye halklarının büyük barış iradesini gördü, savaş ve tezkere karşıtı bloku gördü. Rant uğruna doğayı talan eden beton zihniyeti, Karadeniz halkı başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir tarafında büyüyen ekoloji mücadelesini gördü. Gençlerin umudunu çalarak, geleceksiz bırakmak isteyen iktidar, gençlerin özgürlük ısrarını gördü. Alınterini sömüren yolsuzluk sistemi karşısında işçinin, emekçinin emek mücadelesini gördü. Ülkeyi adaletsizlik karanlığına boğmak isteyen vicdansız zihniyet, karşısında Emine Şenyaşar’ların, Çorlu, Soma ve Roboski Ailelerinin, Cumartesi annelerinin, barış annelerinin ve toplumun her kesiminin büyük adalet ve hakikat mücadelesini gördü. Bu hakikat mücadelesi elbette devam edecek ta ki sonuç alıncaya kadar. Başta Emine Şenyaşar olmak üzere bütün annelerimizi sevgiyle saygıyla anıyoruz ve yanlarındayız. 
 
Gençlerin umudunu çalarak, geleceksiz bırakmak isteyen iktidar, gençlerin özgürlük ısrarını gördü. Alınterini sömüren yolsuzluk sistemi karşısında işçinin, emekçinin emek mücadelesini gördü. Ülkeyi adaletsizlik karanlığına boğmak isteyen vicdansız zihniyet, karşısında Emine Şenyaşar’ların, Çorlu, Soma ve Roboski Ailelerinin, Cumartesi annelerinin ve toplumun her kesiminin büyük adalet ve hakikat mücadelesini gördü. Partimizi yargı kumpaslarıyla, gözaltı ve tutuklamalarla, katliamlarla durdurabileceğini sanan korkak zihniyet, büyüyen ve yükselen, siyasetin kilit gücü haline gelen, umudu dimdik ayakta tutmayı başaran HDP’yi gördü. Görmeye de devam edecektir! 
 
İktidar 2021’i kazanamadı 
 
Evet, iktidar 2021’i kazanamadı, kendi lehine dönüştüremedi. Demokrasi mücadelesini, demokratik siyaseti ve toplumsal muhalefeti çökertemedi, kendi siyaseti çöktü. Halklarımızın iradesini ve umudunu kıramadı, yıkamadı, kendi politikaları kırılma yaşadı. Her türlü kumpasları sahnelediler. Ama tutmadı. Kumpasları bir bir boşa çıkartıldı. Nefret siyasetiyle kamplaşma ve kutuplaşmayı büyütmek istediler ama halklarımız bu oyuna gelmedi, toplumsal dayanışmayı ve mücadele ortaklığını büyüttü. Bu iktidar 2021’de başaramadı. 2022’de de başaramayacak ve çok büyük kaybedecek. Buradan Türkiye halklarına sözümüz olsun. 
 
Planlı ve organizeli saldırılar 
 
Saldırıların artması başaramayacaklarının en açık kanıtıdır. Biliyorsunuz 28 Aralık’ta, partimizin Bahçelievler ilçe binasında İzmir katliamının bir benzeri yaşatmaya çalışıldı. Bu saldırıların bir ayağında Saray’dan yönetilen yargı kumpasları var. Kobanê kumpas ve kapatma davaları gibi. Diğer ayağında ise İzmir ve Bahçelievler’de olduğu gibi fiziki saldırılar var. Bütün bunlar örgütlüdür, planlıdır, organizedir. Birbiriyle bağlantılıdır. 
 
Tetikçiye dokunulmazlık ve cezasızlık zırhı 
 
Elinde silah, belinde bıçakla ilçe binamıza katliam yapmaya gelen tetikçi, bu iktidarın nefret siyasetinden ve Kürt düşmanlığından cesaret alarak hareket etmiştir. Dün serbest bıraktılar, şaşırmadık tabi! Ağzını açan vekilimiz hakkında fezleke yollayarak dokunulmazlığın kaldırılması için uğraşan AKP yargısı, katillere, tetikçilere ise dokunulmazlık ve cezasızlık zırhı kazandırmaktadır. Ağzını açan vekilimiz hakkında fezleke yollayarak dokunulmazlığın kaldırılması için uğraşan AKP yargısı, katillere, tetikçilere ise dokunulmazlık ve cezasızlık zırhı kazandırmaktadır. 
 
Katil ve tetikçilerinizle HDP’yi durduramayacaksınız 
 
Bu saldırganı serbest bırakmakla ‘Sen HDP ‘ye saldırmaya devam edebilirsin biz arkanda durmaya devam edeceğiz’ mesajından başka bir şey değildir. Bir kez daha vurguluyorum: Bu tür saldırı ve tehditlerle HDP’yi ve halkımızı korkutacaklarını sanan korkaklar ve arkasındaki ağababaları asla amaçlarına ulaşamayacaktır! Kimsenin bundan kaygısı olmasın. HDP’nin mücadele geleneğine bakanlar cesareti ve kararlılığı görür. Görmeye de devam edecekler. Katil ve tetikçilerinizle HDP’yi durduramayacaksınız! Susturamayacaksınız! Yıldırmayacaksınız!
 
Katile katil demeye devam edeceğiz 
 
Biliyorsunuz 29 Aralık’ta Poyraz davası görüldü. Bizler de o salondaydık. Katilin mahkemede kolluk güçleriyle rahat diyaloğu, rahatlığı tıpkı Hrant Dink’i öldüren tetikçinin rahatlığı, sırtının sıvazlanmasıyla aynı görünütülere bir kez daha tanıklık ettik. Katilin bağlantılarıyla ilgili birçok delil orta yerde dururken siz hala katilleri, azmettiricileri koruyorsunuz, demekten vazgeçmeyeceğimiz bir kez daha ilan ediyoruz. Katil katildir. Eline silah alan ve insanlarımız katledenlere ‘katile katil gibi davranın’ dediğimiz için bizi yargılamaya çalışıyorlar, soruşturma başlatıyorlar. Buradan söylüyorum: İstedikleri soruşturmayı başlatsınlar. Susmayacağımızı, katile katil demeye devam edeceğiz. 
 
Suçlular ittifakı 
 
Hakikatleri söylemeye, adaleti savunmaya devam edeceğiz. Bir sözü var: ‘Suçu açığa çıkarmak suç olarak kabul ediliyorsa suçlular tarafından yönetiliyorsunuz demektir.’ Evet, bu sözler tam da bugünkü Türkiye için söylenmiştir. Kobanê kumpas davasında, olaylarla hiçbir ilgisinin olmadığı defalarca kanıtlanmasına rağmen 14 yaşındaki Mazlum’a kumpas kurarak 124 yıl ceza veren zihniyet, Deniz Poyraz’ın ailesine duruşma salonunda hakaretler yağdıran katile iltimas geçmekte, suç bağlantılarının açığa çıkarılmasını tamamiyle engellemektedir. İşte bu iki örnek bile Türkiye’nin suçlular ittifakı tarafından yönetildiğinin bariz bir kanıtıdır. Bu ittifak İzmir katliamında suçüstü yakalanmıştır. Bu suçlular ittifakı biliyorsunuz bugünlerde başka bir kumpas peşindeler. Siyaseten yenemedikleri, baş edemedikleri siyasi rakiplerini yalan ve iftiralarla, kumpaslarla, kayyım tehdidiyle engelleme gayreti içerisindeler.
 
İBB’ye yönelik kumpas 
 
En son İstanbul Büyükşehir Belediyesi üzerinden bir kumpas başlattılar. 31 Mart’ın intikamını almaya çalışıyorlar ve bunun için büyük bir çaba sarf ediyorlar. İstanbul üzerinden tüm demokrasiyi ve demokrasi güçlerini tehdit ediyorlar. Yandaşları İstanbul’dan geçiniyorlardı bunu biliyoruz. Bu belediyeyi kaybedince rant muslukları da kapandığı için bu kadar saldırgan oldular ve yaralarının çok büyük olduğunu biliyoruz. 12 yıldır faaliyette olan İstanbul’da 9 mescidi bulunan DİAYDER üyesi 3 din görevlisinin yasal prosedürden geçerek belediyede işe girmesi suçmuş gibi toplumun önüne koydular. Bakın şimdi neredeyse bütün kumpas davalarında boy gösteren bir hâkimin önüne içinde sadece ramazan kolisi, namaz kılma fotoğrafları ve Kürtçe kelimelerin suç sayıldığı bir iddianame düzenleyip göndermişler.  
 
‘Qediya’ bitti, gidiyorsunuz
 
Sarayın yargısı, Kürtçe barış olan Aşitî’yi, eşitlik olan Wekhevî’yi, yaşam anlamına gelen Jiyan’ı ve onur manasına gelen Rûmet kelimesini suç olarak iddianameye yazmıştır. Bunlar çukurun da çukurudur! Kendilerinde olmayan ne varsa suç saymışlar! Kendi zinhiyetlerinde barış. birlik onur yok. Bunlar Kürtçe yazıldığı için bu iddianame içine koymayı önlerine bir görev koymuşlar. Bu kelimeleri suç olarak görenlere sesleniyoruz: bu kavramlardan mahrum olduğunuzu, bu kelimelerden korktuğunuzu çok iyi biliyoruz. Onun için o kelimelerin yanına bir kelime daha ekleyin diyoruz: ‘Qedîya’ yani bitti bitiyor gitti gidiyorsunuz. Bunu da ekleyin. 
 
Aynaya bakarsanız asıl suçluları göreceksiniz 
 
Evet, yolsuzluk, hırsızlık, yalan, talan döneminiz tümden bitecek bir halk var karşınızda! 31 Mart bir başlangıçtı. Arkası daha büyük gelecek. Hiç merak etmeyin. Çifte yenilgi aldığınız İstanbul halkları büyük demokrasi ittifakıyla sizi tarihin çöplüğüne gönderecektir. İstanbul, faşizminize de demokrasiye kumpaslarınıza da asla geçit vermeyecektir. Bir de tavsiyede bulunmak istiyorum: Suçlu arıyorsanız uzağa gitmenize gerek yoktur. Suçlularla fotoğraf albümünüze ve aynaya bakarsanız asıl suçluları orada göreceksiniz, kendinizi göreceksiniz. 
 
20 Aralıkta Dolar vurgunu yapıldı 
 
Bu suçlular koalisyonunun en büyük suçlarından biri de ekonomik suçlardır. Bunlar halkın ekonomisine de kumpas kurdular. 20 Aralık akşamı yurttaşa büyük bir tuzak kurdular. Büyük dolar vurgunu yaptılar. Merkez Bankası bir gecede yaklaşık 8 Milyar Dolar sattı. Bir de utanmadan, sıkılmadan, halkın dövizlerini bozdurduğunu söylediler. Bir kez daha yalan söylediler. Doları yüksekten satan ve düşük fiyattan toplayan yine kendi vurguncuları oldu. Bunların dertleri doları, enflasyonu düşürmek değildir. Tek dertleri iktidarlarının düşmesini engellemektir. Bunun için de kamu kaynaklarını hukuksuzca kullanarak suç işlemekten geri durmuyorlar. Zaten halktan umudunu kesen bir iktidar var. Tek umutları Merkez Bankası olarak kaldı. 
 
31 Aralık gecesi darbe yaptılar 
 
Yurttaşlara yönelik ikinci büyük pusuyu da 31 Aralık gecesi kurdular.  AKP’nin 17-25 Aralık geleneğinin yeni adı artık 20-31 Aralık vurgunları olmuştur. Türkiye halklarını bunu görmelidir. Bir gece ansızın geliriz diye savaş naraları atan iktidar, evet 31 Aralık gecesi ansızın yaptığı büyük zamlarla halkın geçimine, cebin ve sofrasına en büyük darbeyi vurmuştur. Elektriğe yüzde 52 ile yüzde 130 arası zam, Doğalgaza yüzde 25 zam, vergilere, harçlara, ulaşım bedellerine yüzde 36 zam, köprü, otoyol geçişlerine zam, akaryakıta zam, herşeye zam, zam, zam. 
 
Emekliye ölüm dayatılıyor 
 
ENAG yıllık gerçek enflasyonu açıkladı; yüzde 82. Mutfaktaki gerçek enflasyon işte budur. Yüzde 82’lik enflasyon 84 milyonu vurmaktadır. AKP Genel Başkanı dün müjde veriyor, en düşük emekli maaşını 2 bin 500 lira olarak açıkladı. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 4 bin lira. Yoksulluk sınırı ise 13 bin lira. Açlık sınırının altında bir emekli maaşıyla emekliler nasıl yaşayacak? Buradan iktidara bunu hatırlatmak isteriz. Emekliye, dar gelirliye ölümü dayatıyorlar. En düşük emekli maaşı asgari ücretle eşitlensin, 4 bin 250 TL olsun dedik. Ama AKP-MHP koalisyonu bunu genel kurulda reddetti. 
 
Son 10 günde 7 çocuk yaşamını yitirdi 
 
Yine sağlıkçıların ücretlerinde artış getiren bir düzenleme vardı. Meclis’e getirdiler aynı gün geri çektiler. Ellerine yüzlerine bulaştırdılar. HDP’nin, muhalefetin önerilerini dikkate almadılar. Sorunlara çözüm üretmesi gereken Meclisi sorun üreten bir yere çevirdiler. 3 Y ile mücadele etmek için geldiklerini söyleyenler, bugün tek bir Y ile Türkiye’yi yoklukla baş başa bıraktılar. Daha geçtiğimiz günlerde acı olaylar yaşandı. 6 çocuk doğal gazları kesik evlerinde ısınmak için kullandıkları sobadan dolayı hayatını kaybetti. 2 yaşındaki bronşit hastası bir çocuk elektrikler kesik olduğu için oksijen alamadığından hayatını kaybetti. Son 10 günde 7 çocuk yaşamını yitirdi. Çocukları öldüren; zam ve zulüm, yolsuzluk ve yoksulluk düzenidir. 
 
Buzdolabı var onu çalıştıracak elektrik, içinde yiyecek yok 
 
Bu kötülük düzeni Türkiye’yi bir çukura dönüştürmekle kalmadı, şimdi o çukurdan sadece kendisinin canlı çıkması için her şeyi yapmaktadır. 5’li çetesine rant garantisi sağlayan bu iktidar düzeni, halka ise yoksulluğu garanti etmektedir. Kur garantili sistem getiriyoruz diyerek Hazine’yi, AKP-MHP’nin para kasasına çevirdiler. Rant ekonomilerini garanti altına aldılar. Hatırlıyoruz, ‘bizden önce Türkiye’de buzdolabı yoktu’ diyorlardı. Bugün o buzdolabı var da onu çalıştırabilecek elektrik yok, buzluğunda et yok, yiyecek peynir yok, zeytin yok, tereyağı yok.
 
Bıçak kemiğe dayandı 
 
İddia ettikleri gibi ekonomi büyümüyor, Türkiye tüketiliyor. Çoklu maaşlarla, sermayeye verilen teşviklerle, devasa borçlarla, faiz ödemeleriyle, rekor kıracak enflasyonla, işsizlikle, yoksullukla, açlıkla Türkiye, AKP-MHP eliyle yok edilmektedir. Hep söylüyorum: AKP-MHP’nin iktidarda kaldığı her bir gün bu ülkeye zarar ve ziyandır! Halkın da siyasetin de en büyük felaketi bu iktidardır! Tek adamın iktidarda kalabilmesi için halka ağır bir maliyet ödeten bu iktidar bilmelidir ki, halk artık isyan etmektedir ve tek adam için bedel ödemeyecektir. Evet, elbirliğiyle bu siyasal felaketten kurtulmanın zamanı gelmiştir. Bıçak artık kemiğe dayanmıştır. 
 
HDP’ye laf söylemeye hadleri yok 
 
Zamları durdurmanın tek bir yolu vardır, o da bu iktidarı ülkenin başından def etmektir. Bugün yine küçük ortak açıklamasında HDP’yi hedef aldı, HDP’nin Türkiye'nin yüz karası olduğunu ifade eden sözler sarf etti. Türkiye'nin yüz akı olan HDP’ye kimsenin laf söylemeye hakkı da haddi de yoktur. HDP bu ülkenin haklarının da demokrasinin de yüz akıdır, bu ülkede yüz karası varsa o da sizin zihniyetiniz ve bakış açınızdır. 
 
Gitmekten kurtulamayacaksınız 
 
O çok korktukları, kaçtıkları sandık yakında kurulacaktır. Bu seçimler, kendilerine iktidar garantili bir seçim asla olmayacaktır. Buradan söylüyoruz: Bu seçimler AKP ve ortağı için kaybetme garantili bir seçim olacaktır. Yüksek elektrik ve doğalgaz faturasının AKP’ye faturası çok büyük olacaktır! O zam yağmurlarınızın, yolsuzluklarınızın, ekmek kuyruklarının, ülke kaynaklarını babanızın çiftliği gibi kullanma döneminizin sona ereceği günler çok yakındır. Yeter ki sandık kurulur seçim olsun, gidiyorsunuz gitmekten kurtulamayacaksınız. Türkiye halkları sizi göndermek için sandıkları ve seçimleri bekliyor. Bunu biz başaracağız, geçinemiyoruz diyen milyonlarca emekçi yoksul halk başaracak. Demokrasi güçleri getirecektir. Kadınlar ve gençler getirecektir. Edi bese diyen analarımız halkımız başaracaktır.
 
Kadınların mücadelesi karşısında başaramadılar 
 
Sevgili kadınlar, 2021 yılının kadınlar açısından nasıl geçtiğini uzun uzun anlatmaya elbette gerek yok buna ihtiyaç da yoktur. Kadınların mücadelesi büyüdükçe İstanbul Sözleşmesinden çekilme başta olmak üzere kadınların tüm kazanımlarına yönelik saldırıların da erkek şiddetinin de eşitsizliğin de arttığı bir yılı geride bıraktık. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki 2021 yılına asıl damgasını vuran tabi ki kadınların giderek büyüttüğü hak ve eşitlik mücadelesi olmuştur. Erkek düzeni, kadınların mücadelesi ve direnişi karşısında başaramamıştır. 
 
Milyonlarca kadın ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ diyerek alanlarda sözleşmeyi savundu, savunmaya da devam edecektir. Kadınlar yılmadan yorulmadan mücadele ederek eşit temsiliyeti siyasetin ve siyasal muhalefetin gündemine sokmayı başarmıştır. Bütün saldırılara karşı Türkiye kadın hareketi son yıllarda hiç olmadığı kadar kitlesel bir örgütlülükle bunlara cevap verdi, vermeye devam edecektir. Rize İkizdere başta olmak üzere maden ocakları ve HES’lere karşı her yerde yükselen direniş ve mücadelede tabi ki kadınlar en ön saflarda yer aldılar. 
 
Meydanları erkek iktidara bırakmadık 
 
HDP Kadın Meclisi olarak bizler de 2021 yılında ‘Kadınlar İçin Adalet’ ve ‘Kadın Yoksulluğuna hayır’ diyerek çok güçlü kampanyalar yürüttük. Bu kampanyalarımızla meydanlarda, adliyelerde, cezaevleri önünde, fabrikalarda, tarlalarda, her yerde kadınlarla birlikte olduk, hem adaletsizliğe hem de yoksulluğa karşı hep birlikte haykırdık. Meydanları erkek iktidara bırakmadık. Kadınların en güçlü sesi olduk. Olmaya da devam edeceğiz. AKP-MHP erkek ittifakının hazırladığı erkek bütçeye karşı ‘Kadınlar nasıl bir bütçe istiyor?’ diyerek, farklı kadın yapıları ile buluştuk. Meclis’te grup toplantılarımızda, sunduğumuz araştırma ve soru önergelerimizle, genel kurul konuşmalarımızda kadınların sesini her yerde duyurmaya çalıştık bunu yapmaya devam edeceğiz. 
 
2022 yılı kadınların yılı olacak a
 
Tüm bu buluşmalar bizlere bir kez daha gösterdi ki; kadınlar, üretim alanlarının tamamında yer almak, kendi üretim alanlarını oluşturmak için mücadele etmekte kararlıdır. Geçtiğimiz hafta İstanbul Beşiktaş’ta kadınlar yoksulluğa karşı bir araya geldi ve ‘Yoksulluğa karşı feminist isyan’ dedi! ‘Bu sistemin krizlerinin faturasını ödemek zorunda bırakılmaya isyanımız var!’ dedi. Milyonlarca kadının sesini Beşiktaş’ta haykıran kadınları buradan selamlıyorum! Kadınların mücadelesi HDP’ye güç veriyor. Bu ülkeye refahı da demokratik bir iktidarı da kadınlar getirecektir. 2022 yılı kadınların yılı olacaktır. Kadınların büyük başaracağı bir yıl olacaktır. Bir kadın partisi olan HDP’nin ülkemize sözüdür; bu ülkede cinsiyetçiliğe son vereceğiz. Erkek rejime biz kadınlar son vereceğiz! Demokratik, eşitlikçi ve kadın özgürlükçü bir yaşamı halklarımıza armağan edeceğiz. 
 
Şimdi HDP zamanı 
 
Yaşadığımız bu kaotik ortam hiç kimseyi asla karamsarlığa sürüklememelidir. Bu ceberut düzen karşısında mücadele üstünlüğü umuttan ve cesaretten yana olan herkes bir kez daha görmelidir. Mücadele üstünlüğü demokrasiden, barıştan, adaletten ve halklardan yanadır. Değişim rüzgârı bizden, milyonlardan yanadır. Karanlığın karşısında umudu en fazla büyüten tabi ki HDP oldu. Olmaya da devam edecektir. Evet, geride bıraktığımız yıl, bizler özellikle HDP açısından önemli bir mücadele ve direniş yılı oldu. Şimdi başarma zamanıdır. Şimdi HDP zamanıdır. Bu coşku ve heyecanı Türkiye toplumuna, halklarına yaymanın mücadelesi içinde olacağız.
 
Ağır bedel ödeten bu düzene son vereceğiz
 
Siyasette kurucu seçenekler yaratmaya, Türkiye halklarını zamlardan, hukuksuzluklardan, zulümlerden kurtaracak denklemleri var etmeye HDP olarak devam edeceğiz. Sofrasında yokluk, kesesinde yangın olan herkesin beklediği huzur ve adil paylaşım döneminin kapılarının açılması için mücadele edeceğiz ve bu kapıyı mutlaka açacağız. 2022 yılını AKP-MHP zulüm ittifakından kurtulmanın yılı haline getireceğiz. AKP sonrasının hazırlıklarının hızlandığı büyük değişimi mutlaka başaracağız. Sırf iktidarda kalabilmek için Türkiye halklarına çok ağır bedel ödettiren bu iktidar düzenine mutlaka son vereceğiz. 
 
Mücadele ortaklığımızı daha da büyüterek, demokrasi bloğunu daha genişleterek 2022 yılını birlikte üretip birlikte eşitçe paylaştığımız; demokrasi ve barış içerisinde yaşadığımız bir yıla mutlaka dönüştüreceğiz. Ekmeğin de, adaletin de, barışın da, ortak yaşamın da, eşitliğin de güvence altında olduğu büyük hikâyeyi hep birlikte hayata geçireceğiz. 2002 yılında hepinize başarılar diliyorum. Yolunuz ve yolumuz açık olsun.”
 
“Biji Berxwedana zindana” sloganları ve alkışlarla toplantı sona erdi. 
 
Aileler adına tutsak yakını Hakkı Boltan söz aldı. Tutsak yakınlarıyla birlikte kürsüden seslenen  Hakkı şöyle devam etti: “Ben tutuklu ve hükümlü ailelerini ve tüm konukları saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Biz tutsak aileleri olarak Türkiye’nin dört bir tarafından geldik. Ankara geldik, Ankara’ya gelişimizi nedeni ismimizden anlaşılacağı üzere nettir. Hasta çocuklarımız istiyoruz. Çocuklarımızın cezaevlerinde ölüme terk edilmesini istemiyoruz. Buradayız biz adaletin veya mahkemelerin verdiği kararların uygulanmasını istiyoruz. Cezaevlerinde bazı komisyonlar tarafından gözleme komiteleri adı altında mahkeme kararlarını iptal ederek, yeni ceza verilmesini istemiyoruz.”
 
Randevu talebi 
 
Çocuklarına karşı adaletsizliğin çözülmesini istediklerini aktaran Hakkı,  iktidara seslenerek “Hepimiz için Türkiye için bunu istiyoruz. Çocuklarımıza karşı bu adaletsizlik olmazsa Türkiye’nin bütün sorunların çözüleceğini düşünüyoruz. Türkiye’nin yaşadığı bütün krizlerin temel dayanağının bu adaletsizlik olduğunu düşünüyoruz. Anne ve babalar adına bunu söylersen buraya gelişimizin nedenlerin biri bir arayış içine girilmez. Partiler, STK’ler bizi muhatabımızızdır. İktidarın kendisi bu politikaları yürütenlerle kendisiyle bu konuyu konuşmak için geldik, diyoruz ki buyurun bize randevu verin bu soruna çözüm bulalım. O çözüm de bellidir, adaletsizliğin ortadan kaldırılmasıdır. Türkiye’nin dört bir tarafından gelen insanların dikkate alınmadan geri gönderilmesi de başlı başına bir hukuksuzluk olacaktır” ifadelerini kullandı. 
 
Adalet Bakanlığı’na çağrı 
 
Adalet Bakanından randevu talep eden hakkı, “Çocuklarımıza yönelik uygulamaların kaldırılmasını talep ediyoruz. İstiyoruz ki buna olumlu cevap versin bugün buradan çıktıktan sonra bizleri çağırıp görüşsünler. Bu çocuklarımızın sağlığı ve Türkiye’nin selameti için olumlu bir gelişme olacaktır” diye konuştu. 
 
‘Adalet istiyoruz’
 
Kürsüden seslenen başka bir tutsak yakını da “Adalet bakanından ‘eşit miyiz değil miyiz’ onun sözünü istiyoruz eğer eşitsek. Çağrımız adalet bakanına bize cevap versin. Adalet istiyoruz” ifadelerini kullandı.