'Basının özgür olmadığı bir ülkede siyaset de özgür olamaz'

  • 18:26 16 Aralık 2021
  • Siyaset
ANKARA - Gazetecilerin maruz kaldıkları hak ihlallerini sıralayan HDP’li Şevin Çoşkun, ajansımızın 40 kez erişime engellendiğine dikkat çekerek, “Unutulmamalı ki basının özgür olmadığı bir ülkede toplum da siyaset de özgür olamaz” dedi.
 
Meclis Genel Kurulu’nda 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmeleri devam ediyor. Kamu kurumlarının bütçe görüşmeleri ardından bütçe teklifinin maddelerinin görüşmelerinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) grubu adına Muş Milletvekili Şevin Coşkun söz aldı. 
 
Cezaevlerine dikkat çekildi
 
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ve yaşamını yitiren hasta tutsaklara dikkat çeken Şevin, hasta tutsakların ölüme terk edildiğini ifade etti. Şevin, “28 yıldır cezaevinde bulunan ağır hasta tutuklu Abdurrezak Şuyur yaşamını yitirdi daha aradan bir gün geçmeden hasta tutuklu Halil Güneş’in yaşamını yitirdiği haberini aldık. Bu ölümlerin sorumlusu sizsiniz. Daha kaç kişinin ölümünü bekliyorsunuz? Bir diğer hasta tutuklu Aysel Tuğluk. Ağır hastalığı ve verilen doktor raporlarına rağmen tahliye edilmiyor. Bir diğer hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan 26 yıldır cezaevinde ve yaşam hakkı engellenmektedir. Hasta tutuklu ve hükümlülerin yanı sıra keyfi bir şekilde infazları yakılan hükümlülerin tahliyesinin önündeki engel kaldırılmalıdır” diye belirtti.
 
2014 MGK planı
 
2014’te Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararıyla bir çöktürme planının devreye konulduğunu hatırlatan Şevin, “Bu plan siyaseti ve toplumu dizayn etmek için hala yürürlüktedir. Çöktürme planın bir sonucu olarak başta Kürtler, Aleviler, gençler ve kadınlar olmak üzere hak talep eden tüm toplumsal kesimler ağır bir şiddet ve baskı politikasıyla karşı karşıyadır. HDP’ye yönelik siyasi soykırım operasyonları aralıksız sürmektedir. Partimiz ve yöneticileri her gün hedef halindedir. HDP’ye karşı büyük bir medya ambargosu uygulanmakta. Demokratik siyaset hakkımız engellenmeye çalışılmakta. İktidar için bir lütuf olan 15 Temmuz OHAL uygulamaları fiilen devam etmektedir. Başta Muş, Van, Hakkari, Mardin olmak üzere birçok kentte valilik kararıyla her 15 günde bir verilen eylem ve etkinlik yasağı partimiz ve toplumsal muhalefet için rutin bir hale gelmiştir. Hukuksuz gözaltı, kolluk şiddeti ülkenin birçok yerinde her gün devam etmektedir. Yaşananlara seyirci kalmayacağız, zulmünüzü, hukuksuzluğunuzu yüzünüze her gün haykıracağız” şeklinde konuştu.
 
Şevin sözlerini şöyle sürdürdü: 
 
Medyayı kontrol altına alarak halkın haber alma hakkını engelleyebileceğinizi, demokratik siyaseti susturabileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Hakikatin sesini kısamayacaksınız. Türkiye’nin yaşadığı bu karanlık tablo karşısında özellikle medyanın sergilediği tutum tarihe bir kara leke olarak geçmiştir. HDP’ye toplumsal inançlara, kadınlara, ekoloji mücadelesi yürütenlere karşı her gün yayın yoluyla nefret dilini örgütleyen, hedef gösteren yandaş medyanız en az iktidarınız kadar suçludur. Medyanızın yaptıklarını sıralayacak olursak saatler ve günler yetmez. İzmir'de parti binamıza girerek Deniz Poyraz arkadaşımızı katleden katille ilgili medyanızın yaptığı ‘HDP binasında çatışma’ haberi iktidar medyanızın çukurun da çukur dibinde olduğunun somut bir örneğidir. 
 
Garibe Gezer
 
Geçen hafta şüpheli bir şekilde cezaevinde yaşamını yitiren Garibe Gezer için ‘Cezaevinde beslenen bir terörist daha öldü’ başlığını atacak kadar hadsizleşen ve adına gazete diyemeyeceğimiz bir kağıt parçası iktidarınızın zihniyetinin yansımasıdır. İktidar yürüttüğü politikalar ile sadece yaşam hakkını ortadan kaldırmıyor. Yurttaşların temel anayasal hakkı olan ifade özgürlüğü ve doğru haber alma hakkını elinden almakta. Medyanız yayıncılık faaliyeti değil toplumu manipüle ederek iktidarınızın yarattığı krizin üzerini örtme faaliyeti yürütmektedir. İsmini herkesin bildiği bir TV kanalının ekonomik çöküşün üzerini örtmek için attığı ‘Uzun süre aç kalmak ömrü uzatır’ başlığı buna bir örnektir. Başlıklara yansıyan ‘Porsiyonunuzu küçültün, gramla alın’ sözleri çürümüşlüğün göstergesidir.
 
TRT, iktidarınızın, sarayın sesi programına dönüşmüştür
 
Manipülasyon başkanlığı gibi görev yapan iletişim başkanlığınız ve bağlı medya kanallarınız hakikatin üzerini karartmak için gece gündüz çalışmaktadır. Yalanın iktidar desteğiyle süblanse edildiği bir başka ülke daha yoktur. Basın ilam kurumundan yandaş medyaya aktarılan kaynaklar sübvanse bütçesidir. Demirören grubunun Ziraat Bankası’ndan aldığı ve geri ödeyip ödemediği belli olmayan 750 Milyon Dolar iktidar yalanlarının sübvanse edilmesinde kullanılmıştır. TRT, iktidarınızın, sarayın sesi programına dönüşmüştür. Gece gündüz iktidar propagandası yapan bu kurumun bütçesi halkın vergilerinden oluşmaktadır. Halkın parasıyla halka yalan pompalayarak çalışmakta arsızlığın bir başka boyudur. Elbette tüm bunlar karşısında, hakikati savunan, gerçeğin peşinde koşan gazetecilerin ve haksızlığın muhalif medya mecrasının olduğunu da biliyoruz. 
 
Ülkede asırlar öncesini aratmayan bir basın sansürü vardır. Yasaklanan fikir, gazete, kitap ve yayınlar saymakla bitmez. Örneğin, Yeni Yaşam gazetesi cezaevlerine alınmamaktadır. İktidar tarafından hedef tahtası haline getirilen gazeteciler haber faaliyetleri nedeniyle yargılanmaktadır. Beğenilen bir tweet, renk, yazı ya da hükümet yanlısı veya mizahi bir paylaşım bile yargılama gerekçesi sayılmaktadır. Gazeteci Nedim Türfent ve Abdulkadir Turay yaptıkları haberler gerekçe gösterilerek 5 yıldır cezaevinde tutulmaktadır. Ankara’da 12 Aralık’ta öğrencilerin ‘Barınamıyoruz’ eylemini takip eden 3 gazeteci gözaltına alınarak gazetecilik faaliyetleri engellendi.
 
4 yılda 3 bin 406 gazeteci işinden oldu
 
Son 4 yılda 3 bin 406 gazeteci işinden oldu. 2020 yılında 48 gazeteci en az bir gününü gözaltında geçirdi. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği haber verilerine göre, 57 gazeteci ve basın çalışanı şu an cezaevinde. JINNEWS kadın haber ajansı şu ana kadar 40 kez erişime engellendi. Şimdiye kadar sadece Özgür Gündem gazetesiyle bilinen 60’ı aşkın faklı isimle gazete ve dergiler kapatıldı. Buna rağmen özgür basın boyun eğmeden yoluna devam etmektedir. Ne yaparsanız yapın özgür basını susturamayacaksınız, sesini kesemeyeceksiniz.
 
Toplum da siyaset de özgür olamaz
 
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in 2021 yılı basın endeksi verilerinde Türkiye 180 ülke arasında 154’ncü sıradadır. Türkiye’de medyanın yüzde 90’nın hükümete yakın iş insanlarının kontrolünde olduğu da raporda yer almaktadır. Bu tablonun kendisi bile iktidarınız açısından utanç vericidir. Ülkenin her alanında kadınlar yok sayıldığı gibi basın alanında da yok sayılmaktadır. Gazetecilikte Kadın Koalisyonu’nun 2021 yılı raporuna göre 94 kadın gazeteci röportajları nedeniyle tacize uğradı, 82 kadın gazeteci görev başında saldırıya uğradı. 18 kadın gazeteci gözaltına alındı. 4’üncü güç olan basın siyasi iktidarlara karşı önemli bir denetim aracıyken bugün toplumu sindirme ve manipüle etme aracı haline getirilmiştir. Oysa basın bir ülkenin demokratik göstergesinin aynasıdır. Unutulmamalı ki basının özgür olmadığı bir ülkede toplum da siyaset de özgür olamaz.
 
Kadın Meclisi
 
Bu bütçe; saraya, savaşa, yandaşa ayrılan bir bütçedir. Bu bütçede yoksullara, emekçilere, engellilere, öğrencilere ve kadınlara yer verilmediğini görüyoruz. Neden mi? Çünkü kadın yoksulluğuna dair Kadın Meclisimiz 18 ilde emekçi kadınlarla bir araya geldi ve yoksulluğu yerinde gözlemledi. Midyat'ta Süryani kadınlar, Kızıltepe'de tarım işçisi kadınlar, Adıyaman Bulam'da tütün işçisi kadınlar, Ankara Balâ'da soğan, pancar ve patates tarlalarında mevsimlik tarım işçisi kadınlar ziyaret edildi. Durum hiç de iktidarın burada anlattığı gibi güllük gülistanlık değildir, insanlar yoksullukla mücadele etmekte, yaşam mücadelesi vermektedir. 
 
Zor koşullarda çalışıyorlar
 
Sadece birkaç örnek paylaşacağım. Mevsimlik tarım işçisi kadınlar sadece bir kente gitmekle sınırlı kalmamakta, daha çok gezici tarım işçisi olarak çalışmaktadır; Konya'dan Amasya'ya, Adana'dan Bursa'ya neredeyse birkaç şehir değiştirmek zorunda kalmaktadır. Mevsimlik tarım işçisi kadınlar 12 ila 65 yaşları arasında günde on iki ila on dört saat tarlada çalışmakta, günlük 60 ila 110 TL arasında ücret almaktadır. Mevsimlik tarım işçisi kadınlar çadır kentlerde yaşamakta, sağlık hizmetlerine erişememekte, eğitimlerine devam edememektedir. Bir de savaş mağduru kadın işçiler var. Efrîn'den, Kobanê'den, Rakka'dan savaştan kaynaklı yaşam alanlarını terk ederek Türkiye'ye gelen bu mülteci kadınlar daha fazla emek sömürüsüne maruz bırakılmaktadırlar. Bu örnekler bile kadın işsizliğinin ne kadar vahim bir durumda olduğunu; yoksulluğa, işsizliğe terk edilen kadınların geçinmek için zor çalışma koşullarına maruz bırakıldığını göstermektedir.”