Savunma Bakanlığı bütçesinde ‘kimyasal silahlar araştırılsın’ talebi

  • 16:55 10 Aralık 2021
  • Siyaset
 
 
ANKARA - Savunma Bakanlığı bütçe görüşmesinde konuşan HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Federe Kürdistan Bölgesi’nde Türkiye’nin kullandığı kimyasal silahları gündeme getirerek, “Meclis, BM başta olmak üzere Lahey Adalet Divanı’nın kimyasal silah yasaklanması örgütünden oluşacak bir heyetin araştırma yapıp bir rapor sunması gerekiyor” dedi.
 
Meclis Genel Kurulu’nda Tarım ve Orman Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri ile 2020 Kesin Hesap bütçeleri görüşülüyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Savunma Bakanlığı bütçesine dair kürsüde konuştu. 
 
‘Asıl olan barış siyasetini hayata geçirebilmek’
 
“Dünyayı bir kadın aklı yönetseydi yeryüzünde bu kadar savaşlar olmazdı. Hayat bu kadar cehenneme dönmezdi” sözleri ile konuşmasına başlayan Tülay, “ Biz bütçe görüşmeleri sırasında Milli Savunma Bakanlığı’na yüklü bütçeyi konuşuyor olmazdık. Erkek egemen sistem, milliyetçilik ve miltarizm birbiriyle hemhal olmuş ve yönetim biçimi olarak yüzyıllardır dünyanın başında bir beladır. Biz kadınlar barışta ısrarcıyız. Militer anlayış kadınların barış talebini pasif olarak bulur. Oysa bu bizim politik tercihimizdir. Barış sevecendir, asla pasif değildir. Savaşmak kolaydır ve erkek ürünüdür. Asıl olan sorunları çözebilmek, asıl olan barış siyasetini yaşama geçirebilmek” dedi.
 
Kimyasal silah kullanımı
 
AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın  'dünürlerin kazanması' için İHA, SİHA’larla övünülmemesi gerektiğini, övünülmesi gereken şeyin büyük barış projesinin hayata geçirilmesi olduğuna dikkat çeken Tülay, “Federe Kürdistan Bölgesi’nde kimyasal silah kullanıldığına dair iddialar var. Türkiye kimyasal silah kullanıma karşı sözleşmeye taraf bir ülkedir. Bununla ilgili sizde dediniz ki;  TSK’nın envanterinde silah kullanımı yoktur. Benim asıl sorduğum soru şu; ‘Bütün dünyaca konuşulan bu konuda kimyasal silah kullanılmış mı, kullanılmamış mı? Türkiye’nin uluslararası mahkemelerde yargılanma ihtimali olan bu konun araştırılması için Meclis, BM başta olmak üzere Lahey Adalet Divanı’nın kimyasal silah yasaklanması örgütünde oluşacak bir heyetin araştırma yapıp bir rapor sunması gerekiyor” ifadelerinde bulundu.
 
‘Tüm hanelerde açlık sesi yükseliyor’
 
Tülay, Türkiye’de şuanda tüm hanelerde “açlık” seslerinin yükseldiğine dikkat çekerek  şöyle devam etti: “Biz bütçeyi böyle bir zamanda konuşuyoruz. Bugün bütçenin bu kadar delik deşik olmasının sebebi de güvenlikçi politikalarının sonucudur. Bunu biz kürsülerde söyledik ve tekrar söyleyeceğiz. Tehlikeli suni düşmanlıklar, sömürgecilik, otoriter rejimlerinin kendilerini devam ettirebilmek için suni düşmanlar yarattılar ve ülkede sürekli bir beka problemi varmış gibi algı yarattılar. Bütçede yaptığımız her konuşmada bize ‘terör’ üzerinden cevap verilmesi Türkiye’nin şuana kadar yönetilme biçimini şu sıralardaki yansıma biçimidir. Komisyon görüşmelerinde, siz dediniz ki; ‘Cumhuriyet tarihinin en yoğun tedbirlerinin alındığı dönemden geçiyoruz’ evet İŞİD, El Nusra, Kuvayi Milliye’ye benzettiğiniz ÖSO’yu komşumuz yapıp desteklerseniz, bugüne kadar 10 metrelik sınır tehlikeli bir hale gelir. Mayınlardan temizlediğiniz sınıra duvarlar örerek, siz güvenlik almaya çalışıyorsunuz. En güvenli olan şey; Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi ve komşu ülkelerle barış sürecini inşa etmek, Ortadoğu’da barış projesini inşa etmektir. Ama ne çare.  Kürt savaşında 50 bin insanın hayatını kaybetti. Harcanmış milyarlarca dolar para.
 
Kürt halkı her yerde mücadele ediyor
 
Söz konusu vatanın bütünlüğü ise, sizden gelecek klasik cevap; malın ve canın önemi yok diyeceksiniz. Sizin dediğiniz gibiyse bizde buna ‘eyvallah’ deriz.  Mesele şu; Kürt halkı hangi ülkede yaşıyorsa o sınırlar içerisinde eşit yurttaşlık hakkı, anadili için mücadele etti. Bütün mesele bu, artık herkes saadete gelmeli. Ülke açlık ile sürünürken, savaşa ayıracak tek bir paramızın olmaması gerekiyor.  Milli güvenlik kurulu toplantısında ‘ekonomik kurtuluş savaşından’ söz edildi. Şuradan sormak istiyorum; tank palet fabrikasını satarak mı? Fabrikaları yandaşa peşkeş çekerek mi? F35’lere, S-400’lere para harcamak mı? Rusya bir açıklama yapmış;  S-400’lerin ikinci postasını Türkiye almalı diyor. Bunu da soruyorum sizlere. Bütün bunlar halkın ekmeğinden, yediği bir tabak yemeğinden kesilerek alınan silahlar. Bunlar ne için kullanıldı. Ülkeye barış mı geldi? Hayır kendi ağzınızla itiraf ettiniz. Cumhuriyet tarihinden bugüne kadarki en büyük güvenlik önlemlerini alıyoruz diye. Bu kadar düşmanca yatırımın bize karşı dönüşleri savaş ve şiddet olmuştur. Yine bu politikalardan ne kazandı Türkiye? Kürt halkının nefretini kazandı.  Şimdi Katar dışında dostu kalmadı. Ülkeye 5 milyon mülteci geldi, ülke İŞİD yuvası haline geldi. Bu bir kurtuluş savaşıdır diyorsunuz.  Toplumda bunu diyor ama sizden kurtulmak için yürütülecek bir kurtuluş savaşı mücadelesi olacaktır.
 
SADAT hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
SADAT’tan ne kadar para aktarılıyor. Bu ülkenin kaderi bir savaş şirketine devredilmiş.  Libya’da SADAT bu iktidarın adına gidip Türkiye adına savaş tarafını seçerek, onunla savaştı ve şimdi ülkelerle aramızın bozulmasının sebebi Libya’da savaş siyasetini izlemesi. SADAT gibi oluşumlar Türkiye’nin başına beladır. İmalatçısı ise AKP’dir. Size bağlı olan kuvvetler SADAT hakkında ne düşünüyor. 
 
Bu böyle gitmez siz gideceksiniz
 
Cumhurbaşkanı bir konuşmasında yaşanan ekonomik kriz ile ilgili ‘Müminin görevi yoklukta sabretmektir.’ Buyurun gidin, siz sabredin; halka sabır telakki edeceğinize siz kendiniz gidin, açlıkla bir yüzleşin de sabredin bakalım sabredebiliyor musunuz? Ve Filistinli sanatçı Rim Banna sabırla ilgili şunu söyler: ‘Biz o kadar sabrettik ki tıpkı bir testerenin altındaki ağaç gövdesi gibi sabrettik, sabrettik eti pişen bir kuş gibi.’ Ama sabır taşının çatladığı anı, dünyaca ünlü Feyruz'un -sanırım herkes biliyor- oğlu Ziyad'ın yine türkü sözlerinde buna verilen yanıtı paylaşmak isterim. Burada ‘kafir’ kelimesi mecazi bir anlamda kullanılır ve derki: ‘Ben kafir değilim; açlık kafirdir, hastalık kafirdir, fakirlik kafirdir, zillet içinde yaşamaya mahkûm edilmek kafirdir. Sen ağzımdaki lokmayı alacaksın, sonra bana 'kafir' diyeceksin. Kafir kim acaba?’Savaşa, ranta, talana ve sömürüye değil, halk için bütçe... Bu artık asla böyle gitmez; siz gideceksiniz, bizler bu Meclislerde demokratik bir halk bütçesini yapana kadar da mücadelemiz sokakta da alanda da meydanlarda da fabrikalarda da devam edecektir.”