Bakanlığın 32 sayfalık metninde kadına 3 sayfa ayrıldı

  • 09:05 17 Kasım 2021
  • Siyaset
 
Dilan Babat 
 
ANKARA - HDP’li Oya Ersoy,  kadına yönelik şiddeti, eşitsizliği ve ayrımcılığı ortadan kaldıracak çalışmaların bütçede yer almadığını ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 32 sayfalık metninde kadına yönelik şiddete sadece 3 sayfa yer verildiğini söyledi. 
 
Türkiye ve bölge kentlerinde kadına ve çocuğa yönelik hak ihlallerine her geçen gün bir yenisi ekleniyor. “Reform” adı altında çıkarılan yargı paketleriyle hayata geçirilen yasalarla kadın ve çocuklara dönük suçlarda faillere yönelik cezasızlık politikası da devam ediyor. Diğer yandan Meclis’te 2022 Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri devam ederken, bu görüşmelerde kadın ve çocuğa dair bütçe ayrılmaması, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bu konuda Meclis’e sunduğu 32 sayfalık metinde kadına yönelik şiddete sadece 3 sayfa yer ayrılması ise tepkiyle karşılandı. Bakanlığın metninde yer alan kimi veriler ise sadece AKP’li vekillerle paylaşılırken, bakanlığın kadına yönelik şiddet verilerini açıklamaması ise yine dikkat çeken konu başlıklarından biri oldu. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Oya Ersoy,  Meclis’teki bütçe görüşmelerinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sunduğu metin ile beraber iktidarın kadın ve çocuğa yönelik politikalarını değerlendirdi. 
 
‘Kadına yönelik şiddete 3 sayfa ayrıldı’
 
Oya, 2022 Plan ve Bütçe Komisyon görüşmelerinde bütçenin toplumsal cinsiyete dayalı hazırlanmadığını söyledi. AKP’nin bütçesinde kadınlar, çocuklar, ezilenler ve yoksulların olmadığını kaydeden Oya, “Özel olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçesine baktığımızda da kadına yönelik şiddeti, eşitsizliği ve ayrımcılığı ortadan kaldıracak çalışmaların yapılmasına ilişkin bütçe bulunmadığı gibi iktidarın buna yönelik bir niyetinin de olmadığını görmekteyiz. Kadın cinayetlerinin, şiddetin ve ayrımcılığın bu kadar arttığı bir dönemde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın komisyona sunduğu 32 sayfalık metinde kadına yönelik şiddete yalnızca 3 sayfa ayrılmıştı” dedi.
 
‘Bütçe arası eşitsiz dağılım’
 
Bakanlığın, 2022 yılı için istediği bütçenin 66 milyar 131 milyon 543 bin olduğuna dikkat çeken Oya şöyle devam etti: “Bu bütçenin 1 milyar 767 milyon 399 bin lirası ailenin korunması ve güçlendirilmesi için harcanması planlanırken, kadının güçlenmesi için ayrılan pay 590 milyon 687 milyon lira olarak planlanmaktadır. Kadının korunması için harcanacak pay ailenin korunması için harcanacak payın ancak yarısını oluşturmaktadır. 80 milyondan fazla yurttaşın yaşadığı bir ülkede 81 Şiddet Önleme Merkezi ve Bakanlığa bağlı 148 sığınma evi bulunuyor. Kadınların yaşadığı şiddet tablosu göz önüne getirildiğinde bu merkezlerin yetersiz olduğu açıkça ortadadır. Cinsel Şiddetle Mücadele Merkezleri ve Tecavüz Kriz Merkezleri ise ne yazık ki halen yoktur. Bakanlık bu kurumları açmadığı gibi açmak isteyen kadın örgütlerine de destek olmamaktadır.”
 
‘Bakım emeği kadınların sırtlarına yükleniyor’
 
Kadına yönelik şiddet, kadın katliamları, eşitsizlik ve ayrımcılıkla mücadele edilmesi için Kadın Bakanlığı’nın kurulması gerektiğini vurgulayan Oya, mevcut bakanlığın kadınları yalnızca aile içindeki rolleri üzerine konumlandırarak şiddetin körüklenmesine neden olduğunu ifade etti. Oya, “Şiddete maruz kalan kadınların, çocukların ve LGBTİ+’ların güvenli şekilde barınabileceği ve başvurabileceği sığınakların ve danışma merkezlerin artırılması gerekmekte. Tecavüz kriz merkezleri kurulmalı ve cinsel şiddet mağduru olan kişilerin iyileştirilmesi süreçleri bu merkezler aracılığı ile yürütülmelidir. Şiddet mağduru kadınların hayatlarını kurmaları için bütçeden destek sunulmalıdır. Şiddet mağduru kadınların koruyucu hizmetlere ulaşması bakanlık aracılığı ile kolaylaştırılmalıdır” ifadelerini kullandı. 
 
‘Bütçeden kadın istihdamına pay ayrılmal’
 
Erkek egemen sistemin bakım emeğini kadınlarını sırtına yüklediğine dikkat çeken Oya, kadınların bakım emeğini üstlendikleri için istihdama katılamadığını, çalışan kadınlar açısında da ekstra bakım emeğinin üstlenildiğini vurguladı. Bütçede kadınların istihdama katılmasının önü açılması gerektiğinin altını çizen Oya, “Bakım emeği kamusal bir sorumluluk olarak konumlandırılmalıdır. Açılacak kreşler ile kadınların istihdama katılımı sağlanmalıdır. Kadınlara yüklenen ev işlerinin yalnızca kadınların sorumluluğu olmadığının anlatılacağı kamu spotları yapılması ve buna ilişkin politikaların üretilmesi gerekmektedir” diye belirtti. 
 
‘Bakanlığın veri toplamaması siyasi tercih’
 
Bütçe görüşmelerinde yönetici kadrolarda kadınların yer almadığı için kadın yöneticilerin arttırılması için çalışmaların yapılması gerektiğini dile getiren Oya devamında şu sözleri kullandı: “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sunuş metninde kadın milletvekillerine ilişkin hazırlanan veri, yalnızca AKP’li kadın vekillere verilmiştir. Oysa TBMM’de kadın vekil sayısı örnek gösterilecekse, eşitliğin sağlandığına ilişkin veriler verilecekse, bu övgüyü hak eden tek parti TBMM’deki kadın vekil oranını yükselten HDP olmalıdır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kadına yönelik şiddet verilerini toplamamakta ve kamuoyunu bilgilendirmemektedir. Veri toplamamak bakanlığın siyasi tercihidir. İstanbul Sözleşmesi’nin de hükmettiği üzere veri toplamak şiddetle mücadelenin en önemli ayaklarından biridir. Kadına yönelik şiddet, ayrımcılık ve eşitsizliğe ilişkin verilerin toplanması için bütçeden kaynak ayrılmalıdır.6284’ün uygulanması için, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalanarak en etkin şekilde uygulanması için, kadınların nafaka hakkının güvence altına alınması için bakanlığın çalışmalar yapması gerekmekte ve bu çalışmalar için ayrı bütçe kalemleri oluşturulmasına ihtiyaç vardır.”
 
‘En büyük engel bakım emeğinin kamusallaşmaması’
 
Ekonomik krizin en büyük etkilerini kadınların yaşadığını bu duruma somut örnek olarak Van’da maddi destek alamadığı için intihar girişiminde bulunan kadını veren Oya “Bulunduğumuz sistem içerisinde eşit işe eşit ücret alamayan kadınlar bir de işsizlik gerçeği ile ilk karşılaşıyor. Kadınlar yoksulluk sebebiyle evlerini, yaşam alanlarını terk ederek mevsimlik tarım işçiliği yapmak için başka illere gitmek zorunda kalıyor. Gittikleri yerlerde her türlü emek sömürüsüne maruz kalan kadınların iş yükü misliyle artarken, evde de bakım emeğini sırtlanmak zorunda kalmakta, öte yandan da şiddete maruz bırakılmakta. Kadınlar pandemi öncesinde de sonrasında da parça başı işlerde esnek ve güvencesiz çalıştırılmaya zorlanıyor. İşten çıkarma yasaklarına rağmen çok sayıda kadın işçi KOD-29 veya ücretsiz izin uygulaması ile işsiz bırakılmıştır. DİSK-AR’ın Kasım 2021’de yayınladığı rapora göre geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 29,7’dir.Kadınlar kendileri ve çocukları için gıdaya ve hijyen ürünlerine ulaşım konusunda ciddi sorunlarla karşılaşmaktadır. Parça başı işlerden, mevsimlik tarım işlerinden kazandıkları ücretler ile temel gıda ürünlerine ve temel hizmet ürünlerine ulaşmaları neredeyse imkânsız hale gelmiştir” sözlerini kullandı.
 
‘İstismar vakaları arttı’
 
Türkiye’de son 19 yılda çocuğa yönelik istismardaki artışa da değinen Oya, 2013-2020 yılları arasında çocuğa yönelik 143 bin 335 cinsel istismar dosyasının incelendiğini, 542 bin 821 çocuğun istismar sonucu doğum yaptığını paylaştı. Oya, “Bunun sorumlusu, erken yaşta evlilikleri ‘mağduriyet’ adı çalışan, kız çocuklarının eğitime erişiminin önüne türlü engeller çıkaran ve istismar faillerini cezasızlık altında meşrulaştırmaya ile ödüllerinden iktidar sahipleridir. İstismar davalarında uygulanan cezasızlık failleri cesaretlendirmektedir. TBMM’de görüşülen 4.yargı paketi ile birlikte cinsel istismar suçlarına ispat yükümlülüğü getirilmiştir. Getirilen ispat yükümlülüğü ile çocuğa yönelik istismar vakalarında yaşanan cezasızlık artacaktır. Bundan acilen vazgeçilmelidir” ifadelerini kullandı. 
 
‘4+4+4 sonrası eğitim hakkı ihlallerine yol açtı’
 
Eğitimin ticarileşmesinden dolayı çocuklar arasında eğitime devam oranında cinsiyetler arası farkın arttığına işaret eden Oya, Türkiye genelinde eğitimde olması gereken 6-17 yaş arası 769 bin 940 çocuğun eğitimin dışında olduğunu ve bu rakamın yüzde 50’sini kız çocukların oluşturduğunu paylaştı. 
 
‘Kadınların yaşam güvencesi yine kadın dayanışmasıdır’
 
AKP’nin 19 yıllık iktidarı boyunca kadın ve çocuk haklarını tırpanlamak ve kadını aile içine hapsetmek için elinden geleni yapmaya devam ettiğini dile getiren Oya, “Boşanma komisyonu raporlarından, kürtaj tartışmalarına ve İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesine kadar bunun birçok örneği görülmüştür. Biz kadınlar yüzlerce yıllık mücadelemizin sonucunda elde ettiğimiz haklarımızın gasp edilmemesi için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Kadın dayanışmasını büyüterek, birlikte güçlü olduğumuzu göstererek her bir hak gaspının karşında durduk, duracağız. Kadınların yaşam güvencesi yine kadın dayanışmasıdır, kadınların mücadelesidir. İstanbul Sözleşmesi’nden, haklarımızdan, hayatlarımızdan ve kız kardeşlerimizden vazgeçmeyeceğiz. Eşitlik ve özgürlük mücadelemizle sadece kendi hayatlarımızı değil, bu ülkeyi de özgürleştireceğiz” diye konuştu.