‘Garê’ye esirler için değil kendilerini çöküşten kurtarmaya gittiler’

  • 12:08 19 Şubat 2021
  • Siyaset
ANKARA - HDP Sözcüsü Ebru Günay, AKP-MHP ittifakının "Garê’de alıkonulan asker-polis ve MİT görevlilerini kurtarmaya değil, gerçekte siyaseten içinde bulunduğu çöküşten kendini kurtarmaya gittiğini" belirterek, “Yaşayanlara saygı, ölülere ise hakikati borçluyuz” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi.
 
‘İktidar cenazelerden siyasi rant devşirmeye çalıştı’
 
İktidarın Garê’de düzenlediği operasyon ve sonuçlarını konuşmaya devam edeceklerini belirterek konuşmasına başlayan Ebru, “Şu çok net: Geçen 5 yıllık süreçte iktidar esir askerlerin yaşamına tamamen kayıtsız kaldı. Onları yaşatmaya dönük hiçbir girişimde bulunmadı. Ancak bugün onların ölümü üzerinden kirli siyasetini dizayn etmeye çalışıyor. Yaşamını yitirenlerin cenazeleri kaldırıldı, iktidar bu cenazelerden siyasi rant devşirmeye çalıştı, bakanlarını Meclise göndererek halkın ve genel kurulun gözlerine bakarak yalan söylettirdi, propaganda yaptırdı. Tüm bunlar olup bittikten sonra bitmeyen bir şey var; Ailelerin acısı, buna rağmen iktidar ise ölümler üzerinden siyaset yapmaya devam ediyor” dedi.
 
‘Alıkonulanları kurtarmaya değil çöküşten kendilerini kurtarmaya gitti’
 
“Şimdi gerçeklerin zamanı geldi”  diyen Ebru, yıllardır evlatlarına kavuşmak isteyen, bunun için çalmadık kapı bırakmayan ailelere, iktidarın evlat yerine tabut gönderdiğini belirtti. Ebru, “Bu acı ve gözyaşı yetmezmiş gibi bunu bir siyasi şova çevirmek isteyen AKP, partimize saldırarak bu günahın, bu acizliğin üstünü pişkince örtmeye çalışmaktadır. Zaten iki bakanın Meclis’te yaptığı konuşma kendilerini aklamaya dönük konuşmalardı. Ancak bir kez daha söyleyeyim, AKP-MHP ittifakı, oraya alıkonulan asker-polis ve mit görevlilerini kurtarmaya gitmedi; gerçekte siyaseten içinde bulunduğu çöküşten kendini kurtarmaya gitti” ifadelerini kullandı.
 
‘Yaşayanlara saygı; ölülere ise hakikati borçluyuz’
 
Ebru, “Bizler yaşayanlara saygı; ölülere ise hakikati borçluyuz. Hakikatin üstünü örtmeye çalışıyorlar, başaramadılar. Başaramayacaklar. Hakikat dışındaki her şey sahtedir, yalandır, kirlidir. Hakikati çarpıtmaya çalışanlar savaş ve ölüm siyasetinin yürütücüsü ve bundan medet umanlardır. AKP’nin içinde paralel bir anlayış gibi hareket eden bir bakan var. Bu bakan Meclisi bilgilendirmek için geldi ama, kuru hamaset ve ancak onun gibilerinin etkileneceği bir şov yaptı ve yalan konuştu ve gitti. Bu bakan konuşmasında Müslüm Altıntaş’ın babası Şevket Altıntaş’ın ismini zikretti. Bu acılı baba ne demiş bir bakalım… Baba Şevket Altıntaş aynen şöyle demiş: ‘Reklam malzemesi olarak kullanılıyoruz. Hükümet de konuya gerektiği kadar ağırlık vermedi. 4 yıldır bu adamlar senin askerini almış ve sen ‘uzlaşmam’ diyorsun. Ölsünler mi? Ondan sonra resmi tören ve madalya mı takacaksınız. Bırakın bunları biz çocuk değiliz’ Mecliste konuşan bakan bunlara dair bir şey dedi mi? Demedi, çünkü diyemezler. Ancak hamaset ve siyasi rant yaparlar” dedi.
 
‘ Roboskî talimatını verenler kimlerdi?’
 
Ordu ve hükümetin sözüne inanmak için hiçbir neden olmadığını vurgulayan Ebru, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim ne bu ordunun ne de bu hükümetin sözüne inanmamız için hiçbir neden yoktur. 1974 Kıbrıs harekâtında Kocatepe muhribini kendi jetleri ile vuranlar ile Roboskî’de gencecik insanların üzerine tonlarca bomba yağdıran jetlere talimat verenler kimdi? Geçmişte de bugün de bu ordunun mahkemelerce kanıtlanmış suçlarını temize çeken hatta ödüllendiren siyasi iktidar bugünkü iktidar değil mi?
 
‘Bugüne kadar bütün esirler bırakıldı’
 
6 yıldır alıkonulan bu kişiler için tek bir iş yapmayın ama sonra gelin Meclis’te ve başka yerlerde, kürsülerde bağırıp çağırın. Siyaset akıl işidir, müzakere yapabilme yeteneğidir, hayatları koruma sorumluluğudur. İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin verilerine göre, 1990 ile 2012 yılları arasında 110 farklı eylemde 67'si polis, 32'si korucu, 145'i devlet memuru, 15'si siyasetçi, 38'i turist, 2'si gazeteci ve 36'sı sivil toplam 335 kişi alıkonuldu. Bu kişilerin tamamı Meclis, uluslararası insan hakları kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının araya girmesiyle serbest bırakıldı.
 
 
Çift maaş alanlar 4 yıl önceki konuşmayı da çift dikiş yaptırıyor
 
Şimdi de trollerinizi, çift maaş alan memurlarınızı bize saldırmaya yöneltiyorsunuz. Çift maaş alanlar aynı zamanda size 4 yıl önceki konuşmayı da çift dikiş yaptırıyor. Çünkü kalibreleri bu! Son süreçte ailelerin aracı kurumlardan ricacı olduğu ve iletişim sağlanması talebi olduğu bilinmesine rağmen neden alıkonulanların bulunduğu kampa operasyon oldu? Her yerde ve süreçte ağzınızdan düşmeyen “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” felsefenizi ne çabuk unuttunuz? Bunların cevabını ve hesabını vereceksiniz. Halkın takamadığı maskenin, yiyemediği ekmeğin, çocuğuna alamadığı mamanın, daha mezarlıkta iken parti kongrenize telefon ile bağlayıp duygu sömürüsü yapmaya çalıştığınız askerlerin annesinin hesabını vereceksiniz. Barış yerine savaşı seçerek ölümüne neden olduğunuz tüm insanların hesabını elbette vereceksiniz.
 
Garê ile ilgili iki taraf da şeffaf olarak paylaşmalı
 
HDP olarak bizim bu konudaki tavrımız nettir: Bu üzücü olayla ilgili olarak her iki taraf da şeffaf olarak detayları kamuoyu ile paylaşmalıdır. Siyasi sorumluluğu olan iktidar ise gerçekleri anlatmalıdır... Muhalefete, özellikle de HDP’li siyasetçilere yönelik saldırılar cezaevlerinde de devam ediyor. Kürt halkının iradesine atadıkları kayyımlar ve kayyıma bahane ettikleri dayanaksız, delilsiz uydurma dosyalar üzerinden verdikleri cezalar yetmiyor olacak ki, cezalandırma politikaları cezaevinde de devam ediyor.”
 
‘Çıplak aramaya direnen eşbaşkan darp edildi’
 
İktidar tarafından reddedilen çıplak arama uygulamasının ve cezaevindeki insanlık dışı uygulamaların son örneğini yerine kayyım atanan Hakkari Belediye Eşbaşkanı Dilek Hatipoğlu’nun yaşadığını anımsatan Ebru, “Evrensel insan hakları ilkelerini ihlal eden, insanlık onuruna aykırı olan, ahlak dışı çıplak arama uygulamasına tabi tutulduğu için en insani refleks ile karşı koyan Hatipoğlu, darp edilmiştir. Kendisini görmeye giden avukatların aktarımına göre, yüzü gözü morluklar içinde ve kolunda darp edildiğine dair izler bulunmaktadır. Cezaevlerinde başta çıplak arama olmak üzere insanlık dışı uygulamaları inkar eden yetkilileri en başta da iktidar parti içerisinde ki kadınların gidip cezaevine giderek Dilek Hatipoğlu’nu ziyaret edip dinlemelerini öneriyorum” ifadelerini kullandı.
 
‘İktidarın küçük ortağının bu ülkeye bir hayrı dokunmadı’
 
İktidarın küçük ortağı Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz salı günü Meclis’te yaptığı grup toplantısında yine önüne geleni ‘hain ve terörist’ ilan ettiğini anımsatan Ebru, “ Bu ülkede aklıselim düşünebilen her bir yurttaş biliyor ki, iktidarın küçük ortağının bu memlekete bugüne kadar bir hayrı dokunmadı. Halk bunların sürekli kin ve nefret kusan konuşmalarından bıktı artık. Çünkü halk her gün çıkıp kürsülerden etrafa hakaretler, tehditler savuran bu çirkin siyaset tarzından usandı. Halklar, kendilerine en ufak bir umut vermeyen, sürekli karanlık tablolar çizen, sürekli düşmanlıktan beslenen, sürekli vurmaktan, kırmaktan, ezmekten, yok etmekten bahseden bu zorba anlayışlardan bıktı” diye konuştu.
 
Cezaevlerindeki açlık grevleri
 
Türkiye’de 107 cezaevinde tutsakların 85 gündür PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit  olmak üzere hak ihlallerine karşı açlık grevinde olduğunu anımsatan Ebru,” İnsan hakları ilkelerinde yeri olmayan bu uygulamalara karşı grevde olan binlerce tutsak varken, bir önceki dönem belediye eşbaşkanı olan kadın arkadaşımıza yapılanlar, mahpusları tahrik etme ihtimali yüksek olan bir aymazlıkların sadece bir örneğiydi” dedi.  Cezaevlerinden kötü haberler gelmeden tutsakların taleplerinin yerine getirilmesi çağrısında bulunan Ebru, “Tutsaklar tecrit sonlandırılsın diyor. Kürt sorununda  diyalog kanallarını açacak ve barışa zemin hazırlayacak ve ayrıca sistematik bir işkence  olan tecridin kaldırılmasını istemek vatandaş olmaktan gelen bir hak  değil mi? Hasta tutsakların tedavi edilmesi,  gerekiyorsa  tahliye edilmesi, hak ihlallerinin son bulması talebi mevzuatta tanımlanmış haklar değil mi? Peki yetkililer neden sessiz? Türkiye’nin kendi kanunlarını uygulaması için cezaevlerinde vatandaşların ölmesi mi gerekiyor? Cezaevlerinden önceki dönemlerde olduğu gibi kötü haberler gelmeden mahpusların hukuki ve meşru talepleri derhal yerine getirilsin” şeklinde konuştu.
 
‘Açlık ve işsizlik intihara sürüklüyor’
 
Türkiye siyasi tarihinde ne zaman ekonomik kriz derinleşse, iktidarların açlığın ve yoksulluğun üstünü örtmek için faşizmi artıracak gündemler yarattığına dikkati çeken Ebru,  Boğaziçili gençlerin, kadınların, işçilerin, Kürtlerin düşman ilan edilmesi ile üstü örtülen asıl sorunun yoksulluk, açlık ve intiharlar olduğunu vurguladı.  Sadece 1-13 Şubat 2021 tarihleri arasında  9 yurttaşın intihar girişiminde bulunduğunu ve 7 yurttaşın hayatına son verdiğini aktaran Ebru, “ Hatırlanacağı üzere yakın zamanda İstanbul'da ekonomik sıkıntılarla boğuşan henüz 20’li yaşlardaki Elvan ve Enver Demir çifti, 11 Şubat günü, 1,5 yaşındaki çocuklarını bir yakınlarına bırakarak hayatlarına son vermişti” diye belirtti.
 
Makarna ve süte yüzde yüz zam 
 
Dün partisinin Ekonomi Komisyonumuz tarafından  “zam raporu” yayınlandığını anımsatan Ebru, söz konusu raporda  vergi ve zamlarla yurttaşların nasıl iflasa sürüklendiği oldukça açık bir şekilde yazıldığını söyledi. Ebru, şöyle dedi: “ Sarayın duvarları yükseldikçe yani Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemine geçildiğinden beri buğday unu %214, mercimek %184, fasülye %149, tuz %104, makarna ve süt %100, elektrik %71,7, doğalgaz %64,1 zamlandı. Ama Erdoğan bunları bilmez. Bu yüzden Erdoğan ile halk arasındaki mesafe kapanmaz şekilde artık açılmıştır. Düşmanlık söylemleri artık tutmuyor, gidişleri yakındır.”
 
‘Herkes anadiline sahip çıkmalı’
 
21 Şubat Dünya Anadili Günü kapsamında Türkiye’de Türkçe dışındaki dillerin varlığının resmi olarak kabul edilmemesinin diller üzerindeki baskı ve yasakçı anlayışın sürdürülmesinin 100 yıllık asimilasyon politikalarını devam ettirilmesi anlamına geldiğini kaydeden Ebru, sözlerine şöyle devam etti: “ Türkiye’deki yasakçı zihniyet kendini en çok bu ülkenin en büyük zenginliklerinden biri olan dillerine yaklaşımında göstermektedir. Bu zihniyet maalesef ülkenin dilsel zenginliklerini yok saymakta, ülkeyi bir diller mezarlığına çevirmeye çalışmaktadır.21 Şubat Dünya Anadili Günü, anadilleri üzerindeki yasakçı uygulamalara karşı mücadeleyi yükseltme çağrısıdır. Bizler dün olduğu gibi bugün de bu çağrıya ses veriyor, “anadili hakkı için adalet” diyoruz. Bu vesileyle bölge ve dünya halklarının 21 Şubat Uluslararası Anadili Günü’nü kutluyor, herkesi anadiline sahip çıkmaya ve farklı anadillerine saygı göstermeye çağırıyoruz.”
 
Ebru açıklamasının ardından Kürtçe, Türkçe, Arapça ve Zazaca halkların anadil gününü kutladı.