Dilan Dirayet Taşdemir: Maxmur halkı Kürdistan halkıdır

  • 09:01 25 Nisan 2020
  • Siyaset
Beritan Canözer
 
DİYARBAKIR - Maxmur'a yönelik politikaları değerlendiren HDP'li Dilan Dirayet Taşdemir, "Bir kez daha sömürgeci ve işgalci güçler Kürt kazanımlarını yok etmek istiyor. Bu çok açıktır. Kürdistan halkı Maxmur halkı ile bütün olmalıdır. Maxmur halkı Kürdistan halkıdır" dedi.
 
Federal Kürdistan Bölgesi'nde bulunan BM denetimindeki Maxmur kampına dönük 10 ayı aşkın süredir uygulanan ambargo sürüyor. Maxmur halkı sağlık, eğitim gibi temel haklarından yararlanamazken, 15 Nisan günü ise Türkiye'ye ait insansız hava uçakları (SİHA) kampı bombaladı ve 3 kadın yaşamını yitirdi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir, ambargo altındaki Maxmur’a dönük saldırıyı ve sonrasındaki gelişmeleri değerlendirdi.
 
'Yönlerini Kürdistan'ın diğer parçasına döndüler'
 
Maxmur’un Kürt meselesinin somut örneklerinden biri olduğuna işaret eden Dilan, bu durumun Kürt meselesinin aynası olduğunu söyledi. 90'larda köyleri yakılan, yıkılan, asimilasyon politikalarına karşı direnen, kendi topraklarından zorla göç ettirilen Kürtlerin, yüzünü Güney’e döndüğünü kaydeden Dilan, “Aslında orası Kürtler için yabancı bir yer de değil. Maxmur halkının orada neler yaşadığını, orada neler olduğunu çok iyi biliyoruz. Hangi sorunlarla baş etmek zorunda kaldıklarını biliyoruz ama nihayetinde göç etmek zorunda kalmalarının ardından, ağır bedeller ödedikten sonra yönünü Kürdistan'ın güneyine çevirdi. Bu da Kürtler nezdinde Kürdistan'ın bir bütün olduğunu gösterdi. Kürtler dört parçayı ayrı görmüyor, tek parça görüyor. Rojava'ya saldırı olduğunda Kobanêlilerin yönünü ilk çevirdiği yer Suruç oldu. Yani yine Kürdistan'a döndü. Dolayısıyla Kürtlerin katliamlara karşı, soykırımlara karşı, göç etmek zorunda kaldığında kendine en yakın gördüğü yere gidiyor. Kardeşine, ailesine, ülkesine gidiyor" ifadelerine yer verdi.
 
'Kendi halkına ambargo uygulamak kabul edilemez'
 
Maxmur'un Federe Kürdistan Bölgesi'nin bir parçası olduğunu vurgulayan Dilan, Hewler'de yaşayan halk kadar, Maxmur halkının da o bölgenin halkı olduğunun altını çizdi. Dilan, dolayısıyla Maxmur'a ayrı bir uygulamanın kabul edilemeyeceğini dile getirdi. Dilan, "Maxmur'daki Kürdistanlılara ambargo uygulamak utanç verici bir durum ve Kürdistan mücadelesi yürüttüğünü iddia eden hiç kimsenin bunu kabul etmemesi gerekir. Öte yandan biz biliyoruz ki KDP’de Kürdistan için bedeller ödemiş, mücadele yürütmüş bir yerdedir. Şimdi böyle siyaset yürüten bir hükümetin kalkıp kendi halkına ambargo uygulaması kabul edilemez, akıl alır bir durum değil. Bugün dünyanın neresinde olursa olsun, her Kürdün buna dönük ciddi eleştirileri ve tepkisi var. Siyaset üstü bir mesele olarak ele almak lazım. Eğer bir sorun varsa, ambargoyla, oradaki halkı göçe zorlayarak değil; diyalogla, konuşarak halledilmesi gerekir. Kendi iç sorunu gibi ele alıp, çözüm odaklı yaklaşmaları gerekiyor” diye konuştu. 
 
'Kürdistan halkı Maxmur halkıyla bütün olmalıdır'
 
Maxmur'da yaşanan durumun içten gelen bir sorun olmadığını ifade eden Dilan, AKP hükümetinin kışkırtmasıyla "Kardeş kavgası" siyasetinin ve politikalarının devreye girdiğini vurguladı. Dilan, "Dış güçlerden gelen müdahale her zaman Kürtlerin ortak çıkarlarının lehine olan bir durumdur. Maxmur durumuna böyle yaklaşmak gerekiyor. Dünyanın neresinde olursa olsun ezilen, hakları yok sayılan bir Kürt varsa onun hakları için ortak siyaset yürütme ve ortak çıkar gözetme noktasında birleşmemiz gerekir. Maxmur'u Amed'den, Hewler'den, Rojava'dan ayrı ele alamayız. Kürdistan'ın bir parçasıdır. Maxmur'a yapılanların benzerini biz Cizre'de, Sur'da, Gever'de yaşadık. Bu nedenle bu zihniyetin kökeninin nereden geldiğini biliyoruz. Kürdistan halkı Maxmur halkıyla bir bütün olmalıdır" diye kaydetti.
 
'Türkiye düşman hukuku yürütüyor'
 
Bugün tüm dünyanın pandemi ile mücadele ettiğine işaret eden Dilan, insanların dayanışmaya en çok ihtiyaç duyduğu bir süreçte olduklarını belirtti. Dilan, "İnsani duyguda bütünleşmeye, yeniden kendini, siyasetini, politikasını, doğayla olan ilişkisini, insanın insanla olan ilişkisini, bu devasa sömürü siyasetinin sorguladığı bir algı dünyada hakimken, dünya halkları birbirlerine bu kadar yakınlaşmışken, Türkiye hükümeti Maxmur'a dönük, Kürtlere dönük düşman hukukunu devam ettiriyor. Bunun ismi Kürt düşmanlığıdır. Başka bir tanımı da mümkün değil. Yine Zînê Wertê krizi diyalog yoluyla çözülmelidir. Güney Kürdistan’ın birçok bölgesine askeri ve istihbari güçleri aracılığıyla da yerleşen Türk devleti, bölgede aktiftir ve Kürtler arası çatışmayı provoke etmek için çabalarını sürdürmektedir. 4 parça Kürdistan’ın güvenliğini ve kazanımlarını tehlikeye atacak bu gerilime bir an önce son verilmelidir" diye belirtti.
 
‘Ambargo ile insani değerler ayaklar altına alınıyor’
 
Dilan, "İnsanlık ahlakı, insanlık değerleri, yas, ölüm, bazı kutsiyetler vardır, bazı dönemler saldırı olmaz, kan dökülmez, savaşılmaz yani bu insanlık tarihinin hafızasında hep olan şeylerdir" diyerek Türkiye hükümetinin bunları çiğnediğini ifade etti. Dilan, şunları dile getirdi: "Bazı dönemler; insanların birbirine ihtiyaç hissettiği, acısını ortaklaştırdığı, sevincini ortaklaştırdığı dönemler olur. Böyle zamanlarda düşmanlıklar ortadan kalkar. İnsani duygular, insani değerler devreye girer. 12-13 bin kişinin yaşadığı, zar zor geçinebildiği, sağlık imkanlarından normal şartlarda dahi faydalanamadığı, ekonomik kaynağı olmayan, eğitim hakkından iyi bir şekilde faydalanamayan Maxmur'da ambargo ile tüm insani değerler de ayaklar altına alınıyor." 
 
'Birlik ve ittifak tarihsel bir zorunluluktur'
 
Kürt hükümetinin, Kürt düşmanı ve Kürt karşıtı politikalara geçit vermemesi ve kabul etmemesi gerektiğini belirten Dilan, "Böyle bir düşman siyasetine göz yummaması gerekiyor. Yeminli Kürt düşmanlığı yapan bir siyasetin parçası olmamalılar. Kürtler 21'inci yüzyılı bir kez daha kazanmak istiyorlarsa eğer, kendi içerisinde birlik ve ittifak olmak zorundadır. Bu politik bir çizgi, ihtiyaç değil. Bu bir zorunluluktur. Bu tarihsel bir zorunluluktur. 21'inci yüzyılda Kürtler kendi ittifakını, kendi ulusal birliğini, kendi ortak çıkarlarını koruyamadığı için dört parçada çok büyük acılar yaşandı. Halepçe yaşandı, Enfal, Dersim, Ağrı, Roboski, Cizre bodrumları yaşandı. Yani Kürtlerin hafızasında bunlar çok derin yaralar. Kürtlerin bir kez daha bu yüzyılı kaybetmeye tahammülü yok. Kürt meselesi bu kadar uluslararasılaşmışken, bugün Ortadoğu'da Kürtler olmadan, Kürt mücadelesi olmadan neredeyse yaprak oynayamazken, Kürtlerin bunları görmemesi bize çok şey kaybettirir. Kürt kazanımlarını koruyacak olan Kürt halkının kendisidir" sözlerine yer verdi.
 
'İşgalci güçler Kürt kazanımlarını yok etmek istiyor'
 
Kürtlerin büyük bedeller ödeyerek kazanımları elde ettiğinin altını çizen Dilan, "Kürtlerin statü sahibi olmasının önünde hep engel oldular. Bunlara rağmen Kürtler direne direne kazanımlarını büyüttü. Bir kez daha sömürgeci ve işgalci güçler bu kazanımları yok etmek istiyorlar. Bu çok açıktır. Bunu yapmalarının en büyük yolu ise iç çatışmayı yani 'Bırakûjî' dediğimiz meseleyi derinleştirmek istiyorlar ama Kürt halkı bu tuzağa düşmemelidir ve birlik için adım atmalıdır. Kürdistan tarihinde bu konu ibret vericidir. Ayrı düşüncelerden kaynaklı ağır bedellerin ödendiği bir tarih geçmişine sahibiz. Kürt halkının bir kez daha bu oyuna gelme, bu duruma düşme şansı yok. Bu nedenle Kürt kadın siyasetçiler olarak da bir sorumluluğumuz olarak çağrıda bulunduk. Savaşların erkek egemen zihniyetin, erkek örgütünün bir yansıması olduğunu biliyoruz. Kadınların ulusal birlik için yürüttüğü çok önemli çalışmalar var ve kardeş kavgasına dair çok fazla tecrübesi, deneyimi, geçmiş hafızası var" diye konuştu.
 
'Bu anlayış Kürtlerin hafızasında mahkum edilecektir'
 
Dilan son olarak şunları söyledi: "Kürtlerin bir kez daha Şengal'i, Kerkük'ü, Kobanê'yi yaşaması Kürtler açısından kabul edilir değildir. Kürtler ne zaman bir statü sahibi olmak istediğini söylediyse bir Kürt kentine saldırı gerçekleşmiştir. Bu anlayış Kürtlerin hafızasında mahkum edilecektir. Kürtleri bölen, parçalayan, kazanımlarını yok eden bir siyasete, hamleye izin vermeyeceğiz, vermemeliyiz. Bugün politik, dar ilişkilerden kaynaklı işte 'küçük olsun, benim olsun' gibi, 'benim iktidar alanımdır' gibi çağ dışı fikirlerin Kürt halkı nezdinde bir karşılığı yok. Bugün küçük hesaplardan kaynaklı bu işgalci, sömürgeci güçlere alan açmak, bunlara üst vermek, bunları Kürdistan'a davet etmek aslında kısa vadede bir kazanım olarak düşünebilir ama uzun vadede kendi topraklarının işgaline neden olur. O açıdan Güney'de bulunan siyasi güçlerin Kürtlerin kazanımlarını düşünerek hareket etmesi gerektiğine inanıyoruz."