'Yasa, şimdiden kadın ve çocukların yaşamında kaygı yarattı’

  • 09:14 14 Nisan 2020
  • Siyaset
MARDİN - Meclis’te kabul edilen infaz yasasının Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ve salgına yönelik bir çözüm içermediğini belirten yerine kayyım atanan HDP'li Nusaybin Belediye Eşbaşkanı avukat Semire Nergiz, yasanın şimdiden kadın ve çocukların yaşamında kaygı oluşturduğunu dile getirdi.
 
Koronavirüs (Covid-19) salgınına karşı alınacak önlemler çerçevesinde hızlandırılan ve infaz kanununda değişiklik öngören 70 maddelik “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 4 Nisan 2020 tarihinde Meclis Adalet Komisyonu'nda onaylandı.  Yasanın tamamı dün gece Meclis Genel Kurulu'nda yapılan son oylama ile geçti. Sadece üç maddesinde yapılan değişiklik ile kabul eden yasada, siyasi tutsaklar yer almadı.
 
Yerine kayyım atanan Nusaybin Belediye Eşbaşkanı ve avukat Semire Nergiz, yasanın Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ifade etti.
 
'Belli kesimlere getirilen af düzenlemesidir’
 
Yasanın virüse karşı alınan bir önlem olmadığını ve iktidarın daha önceden planladığı “af” için fırsat olduğunu belirten Semire, cezaevlerinde hayati risklere çözüm olmadığını söyledi. "Her ne kadar bu kanunun Covid-19 salgı ile ilgili çözüm, önlem olma çerçevesinde getirildiği dile getirilse de bu doğru değildir” diyen Semire, yasanın Covid-19 salgını yokken de 2018 yılından beri tartışıldığını hatırlattı. Semire, “Bu düzenleme zaman zaman pazarlık malzemesi olarak öne sürülen ve üzerinde çokça tartışılan kamuoyunda da belli kesimlere af getirilmesi çalışması ve motivasyonu olarak değerlendirilen yani evveliyatı olan bir meseledir. Bu itibarla açıkça ifade etmek gerekir ki düzenleme mevcut haliyle bir infaz düzenlemesi değil bir af düzenlemesidir ve Covid-19 salgınına karşı alınacak önlemler bakımından da en azından cezaevlerinde yaşanan/yaşanacak ciddi hayati risklere çözüm  olmadığı da açıktır" dedi.
 
'Kadın ve çocukların yaşamında kaygı uyandırdı'
 
Kadına ve çocuğa dönük suçlarda cezasızlığın henüz tahliye gerçekleşmeden bile kadınların yaşamında kaygı oluşturduğuna dikkat çeken Semire, şunları ifade etti: “Öncelikle yaşanan salgın sebebiyle geniş kesimlerde tartışma ve inceleme imkanı bulmayan ve özellikle kadına, çocuklara yönelik suçlarda cezasızlığa yol açan bu yönüyle kadınlarda kaygı uyandıran ve yaşam haklarını riske atan, suçlar bakımından ayrımcı hükümler içeren alelacele ele alınan yasa teklifinin bir an önce geri çekilmesi gerekmektedir. Covid-19 salgınına karşı alınacak önlemler bakımından ise Türkiye’deki cezaevlerinin doluluk ve fiziki koşulları göz önüne alınarak Covid-19 salgınının travmatik sonuçlar doğurmaması için bir an önce gerekli kapsayıcı, ayırımsız, ayrıcalıksız yasal değişiklik derhal yapılmalıdır. Bu hem anayasal, hem vicdani ve hem de ahlaki bir sorumluluktur. Aksi halde meydana gelebilecek her bir can kaybından doğrudan doğruya başta hükumet olmak üzere hepimiz sorumlu olacağız” diye konuştu.
 
'Bu haliyle kamu vicdanını yaralıyor'
 
Yasanın kamu vicdanını yaralayan bir düzeyde olduğuna değinen Semire, bir infaz düzenlemesi değil Anayasaya aykırı ve ayrımcılık içeren, toplumu ayrıştıran, demokratik hukuk ilkelerini hiçe sayan bir af yasası olduğunu kaydetti. Semire, cezaevlerinde yargılaması devam eden binlerce tutuklu olmasına rağmen yasanın hükümlüler için düzenlendiğini, düşünce özgürlüğünü kapsayan suçlamalarla cezaevinde kalan tutsakların yararlanamamasının Anayasanın eşitlik ilkesine ters düştüğünü vurguladı.
 
‘Devlet organları eşitlik ilkesine göre hareket etmek zorunda’
 
Semire, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sosyal medyadan yapılan paylaşımlar bile 'terör' suçu ilan edilen hukuk sisteminde bu durumlara karşı adli kontrol tedbirleri bile yeterli olacaktır. Türkiye’de maalesef yargılama makamları terör tanımını çok belirsiz ve geniş yorumlamaktadır. Anayasal hakları olan düşünce ve ifade özgürlüğünü kullandığı için terörle mücadele yasaları kapsamında yargılanıp hüküm giyen gazeteciler, insan hakları savunucuları, öğrenciler, yazarlar ve siyasetçiler kapsama alınıp derhal cezaevinden çıkarılmalıdır. Anayasanın 10'uncu maddesinde ‘Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir’ der. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. Ceza ve tutukevlerinde kaybedilecek her candan devlet sorumludur."