‘Türkiye süt liman değil, mayalanıyor’

  • 09:01 8 Kasım 2019
  • Siyaset
İZMİR - Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırılarının, ekonomik kriz, göç ve ayrımcılığı da beraberinde getirdiğini söyleyen HDK İzmir Eşsözcüsü Ayşe Yılmaz, bu durumdan Meclis'te savaş tezkeresine onay veren 4 partinin sorumlu olduğunu vurguladı. Ayşe,  bu saldırılar ve sonuçlarına ilişkin ise HDK olarak 2 günlük bir sempozyuma hazırlandıklarını aktardı. 
 
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye 9 Ekim’de başlattığı operasyonda çocuklar dahil yüzlerce sivil yaşamını yitirirken, yüz binlerce insan yerinden edildi. Saldırılar sonucunda hapishanelerde bulunan DAİŞ çetelerinin de kaçtığı görüntülere yansıdı. Yine bu süreçte DAİŞ Lideri Ebubekir El Bağdadi’nin Suriye-Türkiye sınırında öldürülmesi de dikkat çeken bir diğer gelişmeydi. Halkların Demokratik Kongresi İzmir Eşsözcüsü Ayşe Yılmaz, yaklaşık iki yıldır, Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırılarını ve bu saldırıların sonuçlarını değerlendirdi
 
‘Asker kıyafetli DAİŞ kemeri yaratılmak isteniyor’ 
 
Türkiye’nin, ABD ve Rusya’nın Suriye topraklarında tahkim etmek istediği alanın mücadelesini verdiklerini söyleyen Ayşe, “Ancak karşılığında da bir direniş var. 35 metre derinlikte 480 kilometre genişliğindeki ‘kurtarılmış bölge, bağımsız alan veya yeşil bölge’ olarak tanımlanan ama esas olarak bir Arap Kemeri yaratma çabası var. Bize göre orada asker giysisi giydirilmiş DAİŞ’lilerin konumlandırılması söz konusu” dedi.
 
‘AKP-MHP bloğu savaşla var olabiliyor’
 
Tezkere çıkarıldığında, HDP hariç bütün partilerin orada yaşayan halkın topraklarına girmeye onay verdiğini hatırlatan Ayşe,  Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelk saldırıların bütün yıkımlarından da yine bu partilerin sorumlu olduğunu vurguladı. Ayşe, “Bizler savaşa karşı çıkıyorsak ‘savaş yıkım getirir başta da kadınları vurur’ demiştik ve bu oldu. Önemli olan işçilerin, emekçilerin bu coğrafyada yaşayan bütün halkların bize kulak vermesi. Olağanüstü bir şekilde zam var, bunların üzeri örtülüyor, sadece savaş konuşuluyor. Böylece AKP-MHP bloğu iktidarını var ediyor” dedi.
 
‘Anlaşmalarda gerçek muhataplar yoktu’
 
Türkiye’nin 17 Ekim’de ABD ile 120 saatlik, Rusya ile 22 Ekim’de 150 saatlik yaptığı ateşkes anlaşmalarını hatırlatan Ayşe, bu anlaşmalara rağmen Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik Türkiye’nin saldırılarının devam ettiğini kaydetti. Ayşe bu anlaşmalarda, Demokratik Suriye Meclisi (DSM) ve orada yaşayan halkların yer almadığını ifade ederek, “CHP Suriye çalıştayı yapıyor ama YPG bunun dışında kalıyor, çeşitli alanlarda terör örgütleri tanımlamaları yapılıyor YPG’ye ama öte taraftan yeryüzünden DAİŞ katillerini silerken de övgüler diziliyordu. O sözünü ettiğiniz derinliklerdeki topraklar bomboş değil. ‘TOKİ gelsin de inşaat yapsın’ diye bir şey olamaz.  Orada Arap, Türkmen ve Kürt’üyle direndiler. Sözde kendi Soçi Anlaşması ile yapılanın ne olduğu ortaya çıktı. İşin muhatabı olan o masada yoktu. Eğer benim yaşadığım topraklar pay ediliyorsa benim itiraz hakkım vardır” diye konuştu. 
 
‘Soykırım suçlarının üzeri örtülüyor’ 
 
Kuzey ve Doğu Suriye’de çeşitli kılıklara bürünen çetelerin,  bölgede soykırım gerçekleştirmeye çalıştığını dile getiren Ayşe, DAİŞ lideri Ebu Bekir El Bağdadi’nin öldürülüşünün de magazinsel bir şekilde verildiğini hatırlatarak, bu durumun DAİŞ’in hangi katliamlarının kimlerle ortaklık içinde gerçekleştirdiği sorusunu da gölgede bıraktığına dikkat çekti. Özellikle Kürtlerin yoğun yaşadığı Kuzey ve Doğu Suriye’de "savaş suçu" işlendiğine işaret eden Ayşe, “Kimyasal silahlar kullanılıyor. Kitlelerin imha edilmesi için kullanımı yasak silahlar kullanılıyor ve bunların üzeri örtülüyor” diye belirtti. 
 
‘Uluslararası bağımsız mahkemeler kurulmalı’
 
Savaş suçlarının kimler tarafından, kimlere karşı işlendiği, hangi alanda talan yapıldığının ortaya çıkarılması ve suçluların yargılanması için uluslararası bağımsız mahkemelerin kurulması gerekliliği üzerinde duran Ayşe, “Döne döne Suriye, özellikle de Rojava ve Kobanê bunu anlattı. ‘Elimizde suçlular var bağımsız mahkemelerde yargılanması gerekir’ dendi. Kimse dinlemedi ama onun üzerine yeni bir çatışma geliştirdiler. Orada çok ciddi bedeller ödedi insanlar ve direnmeye devam ediyorlar. Sadece emperyalistlerin cephesinden bakma yerine o ülkenin gerçek sahipleri cephesinden bakmak gerekir” dedi.
 
‘Türkiye süt liman değil, mayalanıyor’
 
Emperyalist ülkelerin, dünya çapında yaşanan krizi savaşlarla atlatmaya çalıştığını belirten Ayşe, “Şili, Lübnan, İran ve Irak gibi birçok ülkede milyonların sokaklara çıktığı başka dünya var. Türkiye de süt liman değil mayalanıyor” dedi. Şili’deki iktidara karşı 1 buçuk milyon insanın alanlara çıkarak, Victor Jara’nın diktatörlüğüne karşı yaptıkları eylemlere dikkat çeken Ayşe, “Fransa’da sarı yelekliler eylemi  yapılalı çok olmadı. 2013 Haziran’ında Gezi direnişi vardı. O dönemde iktidarın nasıl sıkıştığını hatırlayalım. Gezi’de kolektif yaşamın deneyimi de yaşandı. AKP iktidarının Gezi’yi terörize etme nedeni budur” şeklinde konuştu. 
 
HDK sempozyum düzenleyecek
 
HDK olarak, savaşın faturaları olan ekonomik kriz, göç ve ayrımcılığı gündemlerine aldıklarını ve buna karşı yapacakları çalışmaların bilgisini veren Ayşe, sözlerine son olarak şunları ekledi: “İki aydır ‘aynı gemide değiliz’ diye çalışmalarımızı sürdürürken, göç mültecilik ve ayrımcılık konusunda da 2 gün sürecek olan, bu alana ilişkin araştırmaları olan bilim insanlarıyla sempozyum örgütlüyoruz. İnanıyorum ki oradan da bu savaş halinin neler yarattığının ortaya konacağı bir sonuç bildirgesi yayınlanacaktır."