Meral Danış Beştaş: Türkiye tarihsel olarak en yalnız dönemi yaşıyor

  • 09:12 6 Kasım 2019
  • Siyaset
Habibe Eren
 
ANKARA - HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırısını, “Üçüncü yol esas alınsaydı bugün Türkiye Ortadoğu’da bir bataklıkta olmayacaktı” diye yorumlarken, HDP’li belediyelere atanan kayyımlara ilişkin ise, “AKP’nin özeti: Biz kazanamadık ama gasp ederiz. Sonuçta demokrasi bir gasp etme rejimi değil” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Türkiye’nin 9 Ekim’de Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlattığı operasyon ve 19 Ağustos’tan bu yana HDP’li 15 belediyeye kayyım atanmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Kendi kavramlarını bile yasakladılar’ 
 
9 Ekim’den bu yana hem dünyada hem iç politikada ağırlıklı olarak Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik  operasyonun konuşulduğunu söyleyen Meral, “Tabi bu konuşulurken özgürce bir konuşma ortamından bahsedemeyiz. Bütün dünya Kuzey ve Doğu Suriye’yi, Rojava kazanımlarını ve orada gerçekleştirilen savaş suçları iddiasını tartışırken, Türkiye’nin içinde AKP’nin kodladığı kavramlar bile yasaklanmış durumda. İlk önce ‘savaş diyemezsiniz’ şeklinde bir yaklaşımları oldu. Sonra ‘işgal diyemezsiniz’ dediler. Halbuki kendi Genel Başkan Yardımcıları Numan Kurtuluş büyük bir mutlulukla ‘nihayet savaşa giriyoruz’ demişti. Akabinde Pence ile yaptıkları görüşmelerden sonra ‘ateşkes’ kavramını yasakladılar. Böyle ucube bir ortamda bugün gündem bütün ağırlığı ile devam ediyor” dedi.
 
‘Esas gerekçe bu değil, hepimiz gayet iyi biliyoruz’
 
Türkiye’nin Suriye’de bulunmasının hiçbir meşru, hukuki ve haklı bir dayanağının söz konusu olmadığını vurgulayan Meral,  şöyle konuştu:  “2011’den bu yana sürekli bir şekilde Rojava’da Kürtlerin oradaki diğer halklarla birlikte kurdukları demokratik yönetimi hedefleyen bir tutum söz konusu. Yıllar geçtikçe söylem ve gündem olarak zaman zaman azalsa da iç politikaya bağlı olarak bu bazen tırmandırılıyor. 2014 sonrası gelişmeler herkesin bilgisi dahilinde. En son Êfrîn işgali ve Êfrîn’de yaşananlar ÖSO’ya bağlı güçlerin orada işledikleri suçlar, hepimizin çok yakından takip ettiği meseleler. Türkiye her ne kadar ‘orada terör devleti veya sınırlarımıza yasa dışı komşu olmasını istemiyoruz’ diyorsa da esas gerekçe bu değil. Bunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. Şu ana kadar SDG’ye bağlı güçlerin Türkiye’ye yönelik herhangi bir saldırısı söz konusu değil. Hatta bunu Genel Kurul’da şöyle kurgulamıştık: Bir çakıl taşı bile atılmadı. Fakat bunun üzerine bu cümleden bile saldırılar gerçekleşti ama gerçek bu. Türkiye’yi tehdit eden herhangi bir girişim, saldırı söz konusu olmadı.”
 
‘Kendi halkı ile konuşmadığını Trump ve Putin ile çözmeye çalışıyor’
 
Çözüm süreci döneminde resmi olarak Salih Müslim’in Türkiye’de karşılandığını ve görüşmeler yapıldığını anımsatan Meral, yine o dönem Başbakan olan Ahmet Davutoğlu’nun DAİŞ’in katliam tehdidine karşı yetkili isimlerle görüşmeler gerçekleştirdiğini vurguladı. Meral, “Şunu söylemeye çalışıyorum: Türkiye’nin gösterdiği bir gerekçe var ama bunun hiçbir gerçekliği ve inandırıcılığı yok. Bunu dünya da gördü. Türkiye’de bunun konuşulmasını ne kadar yasaklasalar da milliyetçilik, ırkçılık, faşizan duygularından arınmış bir yaklaşım bunu ortaya koyacaktır. Ve geldiğimiz aşamada maalesef yine ölümler, tecavüzler, kaçırmalar diz boyu. Türkiye içeride HDP ile konuşmadığı, kendi halkı ile çözemediği meseleleri şimdi Trump ile Putin ile konuşarak çözmeye çalışıyor. Her zaman söylediğimiz gibi, bu işin muhataplarıyla çözülmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Türkiye tarihsel olarak en yalnız dönemi yaşıyor’
 
“Türkiye’de Kürt meselesini muhataplarıyla konuşmazsanız ya da Suriye’deki meseleyi oradaki güçlerle konuşmazsanız çözüm gerçekleşmez” diyen Meral, “Bunu konuşmazsanız bütün dünyanın diline düşersiniz ve yalnızlaşırsınız. Şu anda Türkiye tarihsel dönemeç olarak en fazla yalnızlaştığı ve eleştirildiği bir dönemi yaşıyor ve çıkmaya çalıştıkça da batıyor. Çünkü sözlerini gerçek hayatta bir karşılığı yok. Ve bu bir Kürt düşmanlığıdır. Nerede olursa olsun dünyanın herhangi bir yerinde bir Kürt varsa ‘anasını görmesin’ politikası maalesef AKP-MHP koalisyonun temel politikası” diye ekledi.
 
 ‘Kayyım ve savaş politikası birbirinden bağımsız değil’
 
Kayyım politikası ile savaş politikasının birbirinden bağımsız olmadığına dikkat çeken Meral, sözlerine şöyle devam etti: “Doğrudan birbiri ile etkileşim içinde aynı güçlerin verdiği kararların farklı boyutları. Çünkü AKP, Suriye’ye saldırırken, işgal girişiminde bulunurken temel amaçlarından biri iç politikadaki düşüşünü engellemekti. Çünkü AKP’nin iktidarda kalma olanakları aslında yoktu. Yerel seçimlerde AKP 2002’den bu yana tarihin en büyük yenilgisini aldı. Büyük illerde kaybetti ve demokrasi cephesi kazandı. Türkiye,  AKP-MHP koalisyonuna karşı olan, demokrasi arzulayan, kadın özgürlüğünü önceleyen, halkların birlikte, eşit, özgür şartlarda yaşamasını dileyen çok ciddi bir sinerji ve tabanda birlikteliğe, ittifaka tanıklık etti. AKP bundan çok büyük bir korkuya kapıldı. Milliyetçilik, Türklükle, tekçilikle biraz da savaş propagandası ile içeride oluşan demokrasi cephesini dağıtmayı hedef aldı. Kayyım politikası da adım adım geldi.”
 
‘Özet: Biz kazanamadık ama gasp ederiz’
 
31 Mart’tan önce AKP’nin HDP’li belediyelere kayyım atacağını ara ara dile getirdiğini hatırlatan Meral, iktidarın “Şunu yaparız bunu yaparız” tehdidiyle Kürt ve batı illerinde HDP’nin kazanmaması için her türlü hile ve oyunu sahneye sürdüğünü söyledi. “Fakat bütün bu hilelere rağmen bizi engelleyemedi. Halk her şeye rağmen Diyarbakır’da yüzde 63 ile Cizre’de yüzde 77 ile Van’da yüzde 54 ile HDP’yi tercih etti” diyen Meral, bu oy oranlarının da gerçek oy oranlar olmadığını, inanılmaz bir seçmen nakli ve çok büyük hileler yapıldığını vurguladı. AKP’nin kaybetmesi ile birlikte birçok belediyeye kayyım atandığını kaydeden Meral, “Aslında özeti bu: Biz kazanamadık ama gasp ederiz. Sonuçta demokrasi bir gasp etme rejimi değil. Eğer hala demokrasinin kırıntıları varsa yüz binlerce, milyonlarca insanın bütün baskılara rağmen belediyesini ve meclis üyelerini seçmişse buna saygı duymak zorundasınız” diye konuştu.
 
‘Cumhuriyet Kürtleri kapsamıyor dediler’
 
Kayyımı “darbe politikası” nitelendiren Meral, “Devamlılık arz eden kesintisiz bir darbe sürecidir. 29 Ekim’de resmi tatilin olduğu bir günde Cizre’ye kayyım atandı. Aslında bir anlamda ‘Cumhuriyet Kürtleri kapsamıyor’ dediler. Cizreliler kayyıma karşı çok büyük bir tepki gösterdi. Kayyım politikası da genel olarak muhalefetin özgün olarak da Kürt muhalefetinin oylarını tanımamaktır. Kürtlerin seçme ve seçilme hakkını kabul etmemektir. Şu anda ‘Cizre’deki bir yurttaşın oyu ile Tekirdağ’daki bir yurttaşın oyu eşittir’ diyemez kimse. Çünkü eşitliği bir tarafa bırakalım, iradenin tanınmadığı kayyım politikası ile ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.
 
‘Kürtleri karşınıza almaktan vazgeçin’
 
AKP hükümetine, “Bu politikadan vazgeçin. Kürtleri karşınıza almaktan vazgeçin. Siz ne kadar ‘Kürtlerle bir sorunumuz yok’ diyorsanız da başınızı kuma gömmüşsünüz. Bütün dünyada AKP’nin Kürtlere yönelik düşmanlığı konuşulurken, içeride hamaset ile boş sözlerle bunun aksini savunuyorlar ama nafile çabalar” diye seslenen Meral, HDP’nin gündeminde olan üçüncü yol stratejisine değindi.
 
‘Üçüncü yol bir kere uygulanabilecek bir strateji değildir’
 
Meral, ‘üçüncü yol’ anlayışının gündemlerinde olduğunu belirterek, şunları söyledi:  “Üçüncü yol bizim için taktiksel, dönemsel bir kere uygulanabilecek bir söylem ya da yöntem değil, bizim stratejik olarak hattımızdır. Biz, ne milliyetçi hezeyanlara kapılan ne tekçilik naraları ile halkı birbirinden koparan ne de koalisyonlarla Türkiye’nin demokratikleşebileceğini savunanları benimsiyoruz.  Üçüncü yol, demokrasi yoludur, demokratikleşmedir. Ve cumhuriyeti demokratikleşme yoludur aynı zamanda.”
 
‘Bu yol esas alınsaydı Türkiye Ortadoğu bataklığında olmayacaktı’
 
Üçüncü yolun temel paradigmasının Türkiye’de eşit yurttaşlıklardan, özgürlüklerden ve haklardan yana olan, özgür yaşamı önüne koyan, kadın özgürlüğü konusunda mücadele eden, doğa, çevre hakları açısından büyük bir emek veren ve emekçi hakları açısından büyük mücadeleler yürüten bir anlayışı kapsadığını dile getiren Meral, “Kısacası, 2002’den yana Türkiye’yi sürüklediği bu kaostan, çıkmazdan çıkaracak yoldur. Bütün ezberlerin değişmesi gerekiyor artık. Üçüncü yol eğer esas alınmış olsaydı bugün Türkiye Ortadoğu’da bir bataklıkta olmayacaktı. Türkiye halkları savaşa harcanan paralar sebebiyle ciddi bir ekonomik yoksunluk ve yoksulluk yaşamayacaktı. HDP olarak üçüncü yol stratejimiz bütün kararlığı ile devam ediyor. Biz yine direnmeye, mücadele etmeye, hakikati haklılığımızdan aldığımız güçle haykırmaya devam edeceğiz. Güçlü olanın değil, haklı olanın kazanacağına olan inancımızla umudu büyütmeye ve HDP’nin yürüyüşüne devam edeceğine inanıyoruz” dedi.