Pervin Buldan: Amacınız işgal değilse dilinizdeki fetih nedir?

  • 14:06 15 Ekim 2019
  • Siyaset
ANKARA - Meclis Grup Toplantısı’nda Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik operasyonuna ilişkin konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın konuşmasından kimi satır başları şöyle: “Amacınız işgal girişimi değilse dilinizdeki fetih nedir? Nereyi, kimin topraklarını fethetmeye gidiyorsunuz? Kimi kimin yurdundan kovuyorsunuz? Bunun adı ‘ölüm pınarı’dır. Sormak istiyorum: Kendi içinizde barışınız var mı ki Kuzey Suriye’ye barış götürebilesiniz. Milyonlar savaş istemiyor, kadınlar hiç istemiyor!"
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan haftalık Meclis Grup Toplantısı’nda gündemdeki gelişmelere dair konuştu. Toplantıya HDP bileşeni partilerin eşbaşkanları ve temsilcilerinin yanı sıra Azadî Partisi, Azadî Haraketi, DDKD, Kürdistan Demokrat Partisi (PDK-Bakur), İnsan ve Özgürlük Partisi başkan ve yöneticileri, sivil toplum kuruluşları, yöre dernekleri temsilcileri, Kaz Dağları İstanbul Platformu üyeleri katıldı.
 
‘İşgal girişimi uluslararası hukuka aykırıdır’
 
Sağlık sorunlarından dolayı bir süredir parti faaliyetleri yürütemediğini dile getiren Pervin, “Bugün yeniden birlikte olmanın sevincini ve onurunu yaşıyorum. İyi ki varsınız. İyi ki buradasınız. İyi ki HDP var. İyi ki halklarımız var” dedi. Kuzey Suriye’ye yönelik operasyona değinen Pervin, “Çok önemli günlerden geçiyoruz. Türkiye’nin tam da 9 Ekim komplosunun yıl dönümünde Kuzey Suriye’ye başlattığı askeri harekât ne yazık ki halklarımızı yeni bir savaş ve yıkım süreciyle karşı karşıya getirmiş bulunmaktadır. Kürdüyle, Arabıyla, Êzidîsiyle, Süryanisiyle, Alevisyiyle, Türkmeniyle Kuzey Suriye halklarının bir arada yaşadığı ve ortak geleceği kurmaya çalıştığı Kuzey Suriye topraklarına başlatılan bu işgal girişimi uluslararası hukuka aykırıdır. Meşru değildir. İnsani değildir” dedi.
 
‘Amacınız işgal değilse dilinizdeki fetih nedir’
 
“Terörle mücadele söylemiyle bu işgal girişimini meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Sizin tarih boyunca yaptığınız Kürtlerle mücadeledir” diyen Pervin, “Ama şunu da unutmayın; Kürt halkı da sizin bu faşizminize karşı mücadele etmesini iyi bilir ve edecektir de. Nitekim AKP Genel Başkanı da konuşmasında ‘İnşallah en kısa zamanda bu fetih müyesser olur’ diyerek, istila girişimini açıkça itiraf etmiştir. Amacınız işgal girişimi değilse dilinizdeki fetih nedir? Nereyi, kimin topraklarını fethetmeye gidiyorsunuz? Kimi kimin yurdundan kovuyorsunuz? Kuzey Suriye toprakları sizin babanızın tapulu malı mıdır” diye konuştu.
 
 ‘Xelef’in mücadelesi Ortadoğu ve dünya kadınlarına ışık tutacaktır’
 
Türkiye’nin tek yanlı sürdürdüğü savaşta sivil, kadın, çocuk demeden herkesin zarar gördüğüne dikkat çeken Pervin, sözlerini şöyle sürdürdü: “ 9 Ekim’den bu yana sınırın her iki tarafında 18 sivil hayatını kaybetti. Ve her gün ölüm haberleri gelmeye devam ediyor.
 
Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrîn Xelef, Türkiye devletinin sorumluluğu altında çeteler tarafından uluslararası yolda düzenlenen bir suikastla katledilmiştir. Hevrîn kadındı, silahsızdı, sivildi, siyasetçiydi. Rojava’da halkların kazanımını yok etmeye yönelik sürdürülen askeri harekat sırasında bir kadın siyasetçinin suikastla katledilmesi tesadüf değildir. Kuzey ve Doğu Suriye’de özgür ve eşit yaşam ve toplum kadınların öncülüğünde kuruluyor ve şekilleniyor. İşte saldırının hedefi aynı zamanda kadınlardır, kadın özgürlük mücadelesidir. Buradan Xelef başta olmak üzere şu ana kadar tüm yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, halkımıza başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Xelef’in anısı, mücadelesi bütün Ortadoğu ve dünya kadınlarına ışık tutacaktır.”
 
‘Kürtler söz sahibi olmasın diye neredeyse Türkiye’den vazgeçecekler ‘
 
İçerideki Kürt karşıtlığının Kuzey Suriye topraklarında da aynı şekilde sürdürüldüğüne dikkat çeken Pervin, “Kürtler yeter ki bir avuç toprak parçasında söz sahibi olmasın diye neredeyse tüm Türkiye’den vazgeçecekler. Düşmanlıkları bu kadar tarihi ve köklü. Kürtler saksıya bir çiçek dikse; gidip o saksıya da kayyum atayacaklar! ‘Terör saksısı’ diyerek o saksıyı tankla topla yok edecekler. Bu hale gelmişler. Öyle bir hastalıklı hal aldı ki Kürt düşmanlıkları artık sınırları aşıp nerede bir Kürt huzur içindeyse, nerede bir Kürt nefes alıyor orada onu boğmaya çalışıyorlar. Bir de çıkıp ‘Bizim Kürtlerle sorunumuz yok. Kürtler bizim düşmanımız değil. Biz Kürtlerle savaşmıyoruz’ diyorlar. Kuzey Suriye’ye girme nedeniniz Kürtler! Yerlerini, yurtlarını yıktığınız Kürtler! Oradan sürmeye çalıştığınız yine Kürtler! Evini, bağını, bahçesini çetelere istila ettirdiğiniz Kürtler. Başına bomba yağdırdığınız Kürtler! Belediyelerini hırsız kayyımları atadığınız Kürtler! Gözaltına aldığınız belediye başkanı Kürtler! Sonra da çıkıp utanmadan ‘Kürtlerle savaşmıyoruz’ diyorsunuz” ifadelerini kullandı.
 
‘Mezarlıkları Kürtlerin ikinci evi hale getirdiniz’
 
“Kürde adını, dilini, her şeyini yasaklayacaksınız, söz sahibi olmasına tahammül göstermeyeceksiniz, Kürdün gelecek hayalini, umudunu tankla topla yıkmaya çalışacaksınız, seçtiği belediye başkanlarının yerine hırsız kayyumları atayacaksınız, siyasetçilerini her gün rehin alacaksınız sonra da ‘Kürtlerle sorunumuz yok’ diyeceksiniz” ifadelerini kullanan Pervin, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yazıklar olsun size. Seyit Rıza’nın idamından, 1938 katliamına, 12 Eylül vahşetinden faili meçhul cinayetlere, köy yakmalardan Roboskî Katliamı’na varıncaya kadar Kürt halkına tarih boyunca bu topraklarda hep zulmettiniz. Acı çektirdiniz.
 
Kürt halkının adını, kimliğini, dilini, kültürünü yasakladınız. Mezarlarına varıncaya kadar saldırdınız. Aşağıladınız. Ezdiniz. Mezarlıkları Kürtlerin ikinci evi haline getirdiniz. Ölümü Kürdün kaderine dönüştürdünüz. Şimdi çıkıp ;’Kürtlerle sorunumuz yok’ diyerek en büyük yalanı söylüyorsunuz. Kürt halkı bu yalanlara asla kanmaz, inanmaz. Sizin zihniyetinizi bu halk tarih boyunca iyi bilir ve iyi tanır. Tarih hafızadır, asla silemezseniz.”
 
‘Halklar geleceklerini özgür iradesi ile kuracak’
 
“İnsanların kendi öz yurdunda sınır ötesinden gelen ordularla saldırıya uğradığı bir operasyonun hiçbir cümleyle, hiçbir gerekçeyle ve barış dini İslam’ın hiçbir suresiyle meşrulaştırılamayacağına” dikkat çeken Pervin, “Unutmayın tarihte lanetlenen kara bir sayfadır Enfal Suresiyle Kürtlerin hayallerinin, geleceğinin yok edilmesi. Bu kara sayfaya talip olan, bu karanlığın aktörü olmaya hevesli tek iktidardır AKP iktidarı. Kürtlerle sorunumuz yok’ diyen bu zihniyete sesleniyorum. Sizin Kürtlerle sorununuz var. Bunu biliyoruz. Ama siz de şunu iyi bilin: Kürt halkının da sizin bu karanlık zihniyetinizle bir sorunu var. Ve bu halk bu sorunu eninde sonunda ve size rağmen mutlaka çözecektir. Hatta sizi de çözecektir! Sizin tüm engellemelerinize rağmen halklar bu topraklara barışı da getirecektir. Demokrasiyi de. Siz her türlü engeli çıkartsanız da halklar kendi demokratik geleceklerini kendi özgür iradeleriyle kuracaktır” şeklinde konuştu.
 
‘Kendi içinizde barışınız var mı ki, Suriye’ye barış götüresiniz’
 
“Kuzey Suriye’nin her karış toprağında yine Kuzey Suriye halkları, Kürt halkı olacak, siz olmayacaksınız” diyen Pervin, “Adına ‘Barış Pınarı’ dedikleri, barışın adını alet ettikleri bu saldırı her iki tarafa daha fazla yıkım, daha fazla acı ve gözyaşı getirdi” dedi. 9 Ekim’den bu yana 20’ye yakın sivilin sınırın iki tarafında hayatını kaybettiğini anımsatan Pervin, “Bunun adı ‘ölüm pınarı’dır. Sormak istiyorum: Kendi içinizde barışınız var mı ki Kuzey Suriye’ye barış götürebilesiniz! Bir kere sizin barışla bir sorununuz var” ifadelerini kullandı.
 
‘Halk sizi Afrin’den iyi tanır’
 
Pervin konuşmasının devamında şunlara değindi: “Halk sizi Afrin’den iyi tanır. ÖSO çetelerine Afrin’i istila ettirdiniz. Zeytinliklere varıncaya kadar o çetelere her şeyi yağmalattırdınız! Afrinlileri binlerce yıllık yurtlarından göç ettirdiniz. Kürtçe tabelaları dahi söküp attırdınız. Şimdi aynısını Kuzey Suriye’de yapmaya çalışıyorsunuz. İnsanları yaşadığı topraklardan göçe zorluyorsunuz. Sadece Kuzey Suriye değil, sınırın bu tarafı da hedefte. Savaş, sınır ötesi operasyon olarak adlandırılıyor ama sadece sınır ötesinde büyük acılar, yaralar yaratmakla kalmıyor, sınırın berisinde de aynı şekilde yıkımlara neden oluyor. Nusaybin’de havan mermisiyle 12 sivil yaşamını yitirdi, 70 insanımız yaralandı.
 
‘Savaşın ilk yıktığı hakikatlerdir’
 
Meclis Başkanvekilimiz ve vekillerimizden oluşan parti heyetimiz Nusaybin’e giderek incelemede bulunmak istedi ama ilçeye girişleri engellendi. İktidar, halkla buluşmamızdan, kriz masalarımızdan, yardım inisiyatiflerinden rahatsız oluyor. İstiyorlar ki insanlar çaresiz kalsın, yardıma ulaşmasın! Neyin ortaya çıkmasından korkuyorsunuz? Bu telaş niye? O havan topunun sınırın bu tarafından atıldığına dair ciddi kuşkular var. Bunun ortaya çıkmasından korkuyorlar. Ne yazık ki savaşın ilk yıktığı hakikatlerdir. İnsanlar şimdi can güvenliği nedeniyle ilçeyi terk etmeye başladı. Bu sınırın her iki tarafını da kapsayan bir insansızlaştırma politikasının devrede olduğunu gösteriyor. Sınırın diğer tarafında da göçler başladı.
 
‘O toprakları asla size teslim etmeyecektir’
 
İktidar istediği kadar demografik yapıya müdahale değil desin bu bir müdahaledir. Bu savaşın bir amacı da Kuzey Suriye’deki demografik yapıyı değiştirmektir, Kürtleri kendi topraklarından sürmektir. Bu iktidarın orada Kürtlere dayattığı iki seçenek var; ya öleceksiniz, ya da terk edip gideceksiniz. Kürtler yüzyıllardır yaşadığı o toprakları asla terk etmeyecek, asla size teslim etmeyecektir. Sizin haritalarınız, derin planlarınız o topraklarda hiçbir zaman yaşam bulmayacaktır. Çok net görülmektedir ki, AKP kendi siyasi iktidarı yıkılmasın diye ülkeyi, sınır bölgesini ve halkları yıkım süreciyle karşı karşıya getirmekten çekinmemektedir. Evet, bu savaşın aynı zamanda iç siyasi boyutu da var. Türkiye derin ekonomik, sosyal, siyasal ve toplumsal krizler yaşıyor. Bir yönetim krizi var. Ülke tek adam rejimiyle uçuruma doğru sürükleniyor. İnsanlar aç, yoksul ve işsiz. Ekonomi dibe vurmuş durumda. İnsanlar çaresizlik içinde canına kıyıyor.
 
‘Kendi iktidarlarına pınar yaratma gayreti içerisindeler’
 
Kadınlar her gün katlediliyor. Doğa katlediliyor. Bu arada Kaz Dağları için mücadele eden halklarımız direndi ve kazandı. Ve halkımızı kutluyoruz. Bedelini halka ödettikleri bu savaş AKP’nin, sarayın iktidar savaşıdır. Kendi iktidarlarına pınar yaratmanın gayreti içerisindeler. Bu savaşa destek verenler bilerek ya da bilmeyerek AKP’nin iktidar değirmenine su taşıyor. Bunun farkına varılması gerekir. Toplumun bu savaş gerçeğinin arkasında yatan politikaları net olarak görmesi gerekir. Demokrasiden, özgürlükten, adaletten yana herkesin bu savaşa dur demesi gerekir. 1 Mart 2003 tezkeresinde toplum savaşa nasıl karşı çıktıysa bugün de aynı güç ve cesaretle karşı çıkmalıdır. Buradan herkese şu uyarıyı yapmak istiyorum: Kaybetmeye yüz tutmuş AKP iktidarı, Suriye savaşıyla Türkiye içinde yeni bir siyasi darbeyle ayakta kalmanın yollarını arıyor. Demokrasiden yana olan herkesin, demokratik siyaset yürütenlerin bu tehlikeyi görmesi, fark etmesi gerekir.
 
‘Bu savaşa topu topu beş ülke destek veriyor’
 
Evet AKP içeride ve dışarıda giderek yalnızlaşıyor. Bu savaşa topu topu 5 ülke destek veriyor. Bir de IŞİD artığı çeteler. Filistin’den Kuzey Kıbrıs’a, Avrupa Birliği’nden Arap Birliğine varıncaya dek neredeyse bütün dünya Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye müdahalesine karşı çıkıyor. Bu oldukça önemli bir gelişmedir. İktidar izlediği savaş politikasıyla tüm dünyada kendisini tecrit altına almıştır. Türkiye’yi kimse Kuzey Suriye’de görmek istemiyor. Kürtler, Araplar, Süryaniler, Aleviler, Êzidîler, Suriye halkları AKP’yi de, savaşını da istemiyor. Cihatçı çeteler hariç. İktidar, ‘Biz DAİŞ’e karşı mücadele ediyoruz’ diyor. Bütün dünya da iyi biliyor ki IŞİD’e karşı gerçek mücadeleyi veren Kuzey Suriye halklarıdır. Kuzey Suriye halkları IŞİD barbarlığına karşı yıllarca direndi ve kazandı. IŞİD’in Türkiye’den nasıl desteklendiğini, korunup kollandığını iyi biliyoruz. Petrol ticaretinden, 5 Haziran, Suruç, 10 Ekim katliamlarından, MİT TIR’larından bu ilişkiyi iyi biliyoruz.
 
‘Kuzey Suriye’de IŞİD rüyası görenler asla başaramayacak’
 
Cumhurbaşkanı, ‘17 bin IŞİD’liyi sınırda yakaladık, 5 bin 500’ü cezaevinde’ diyor. Ama açıklamadığı bir şey var. Ben de buradan soruyorum: Kalan 12 bin IŞİD’li nerede? Cevabı yok. Cevabını Kuzey Suriye savaşında göreceğiz. Herkes şunu görmeli ve bilmeli ki Türkiye’nin Kuzey Suriye operasyonuyla IŞİD kendisine yeniden alan açacak ve toparlanacaktır. O nedenle bu savaşa karşı çıkmak aynı zamanda IŞİD karanlığına karşı çıkmaktır. Yeni Suruçların, 10 Ekimlerin, 5 Haziranların yaşanmaması için bugün bu karanlık savaşa dur deme günüdür. Türkiye toplumu IŞİD ve diğer cihatçı çeteler gerçeğini ve tehlikesini görmeli ve buna karşı tutum almalıdır. Kuzey Suriye’de IŞİD rüyası görenler asla başaramayacaktır! Bu böyle biline!
 
‘Savaşın lanetini aktaracak hafızayı taşıyan milyonlar var’
 
Bu topraklarda yaşam en çok çocuklara, gençlere ve biz kadınlara borçludur. Bizler savaşa hayır derken nelere hayır dediğimizi iyi bilsin herkes! Biz bir hiç uğruna hiç bilmediği bir diyarda sebebini dahi bilmeden körpecik masum canların yitirilmesine hayır diyoruz. İnsanların o hiç bilmediği diyarda neyin diyetini ödediğini dahi bilmeden gençlerimizin kolunu, bacağını, gözünü bırakıp geri dönmesine, belki de bir daha hiç geri dönemeyecek olmasına hayır diyoruz. Bu ülkede bu savaş çığırtkanlarının sesi olmayan, savaşa hayır diyen aydın, sanatçı, barolar, meslek örgütleri ve siyasileri selamlıyorum. Ve aynı zamanda çok iyi biliyoruz ki bunun yanı sıra bütün baskı, sansür, tehdit ve şoven kampanyalara rağmen tüm dünyada olduğu gibi bu ülkede de ses veremese dahi bu savaşı lanetleyen, içi kanayan, kuşaktan kuşağa bu savaşın lanetini aktaracak bir hafızayı taşıyan milyonlar var.
 
‘Milyonlar, kadınlar savaş istemiyor’
 
Ve bir siyasi güç barışın yaşamsallığına ve aynı zamanda kutsallığına inanmayacak kadar erdemsiz, onlarca yıldır her türlü imkan ve desteğe rağmen barışı tesis edemeyecek kadar basiretsizse bu iktidarın bu ülkeye verebileceği tek şey savaştır, yıkımdır, felakettir. Unutmayın siyaset barışı sağlamak, barışı korumak, barışı sürdürmek için vardır. Kan akıtmak gençleri ölüme sürmek için değildir. Milyonlar savaş istemiyor, kadınlar hiç istemiyor! Bu ülkede hangi kadın ömrünü adayarak büyüttüğü evladının bir başka ülkenin topraklarında ziyan olmasını ister!  
 
‘Hangi anne evladının tabutuna sarılıp ağlamak ister’
 
Hangi anne evladının tabutuna sarılıp ağlamak ister. Onların çocukları, damatları ve yedi sülalesi savaşlardan zenginliğine zenginlik katarken, onlar daha fazla kazansın diye hangi ana baba evladını kurban eder. Hangi kadın iktidarın koltuğunun ömrüne kendi evladının ömründen vermek ister? Başta muhalefet olmak üzere toplumun tüm kesimlerine sesleniyorum: Bu İktidarın yalan makinesine karşın gerçeklerin yanında dimdik durmadıkça, bu iktidarın faşist sultasına karşı demokratik ilkelerin ve barışın yanında dimdik durmadıkça; bu iktidarın kanda ısrar, ölümde ısrar, savaşta ısrarına karşın yaşamın ve barışın tarafında dimdik durmadıkça bu ülke asla düze çıkmayacak, bunların çektiği bataklıkta heba olacaktır.
 
‘HDP barış isteyen tek muhalefet partisidir’
 
Biz HDP olarak buna izin vermeyeceğiz. HDP Türkiye’nin barış isteyen tek muhalefet partisidir. Bugün kuruluşumuzun 7’nci yıl dönümü. 7 yıldır barış mücadelesi veriyoruz. 7 yıldır savaşa karşı çıkıyoruz. 7 yıl değil 70 yıl geçse de barış ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Emin olun ki bu ısrarımız bu ülkenin aydınlık geleceğini düşünen yegâne siyasi tavırdır. HDP tüm tehditlere rağmen bu savaşın Saray’ın beka savaşı olduğunu söylemeye devam etmektedir, edecektir. HDP yapayalnız bırakılsa da iktidarın yalanlarını, talanlarını, hırsızlıklarını ifşa etmekten vazgeçmeyecektir. Biz attığımız her adımın, söylediğimiz her sözün arkasındayız.
 
‘Ülkenin en büyük birliğini kurma zamanı gelmiştir’
 
Şimdi artık bu ülkenin en büyük birliğini kurma zamanı gelmiştir. Bu da barış ittifakıdır. Halkların ortak geleceğine ve barışa inanan, savaş istemeyen herkesi ‘Barış İttifakı’na davet ediyoruz. İşte bugün bu salonda çok değerli partilerin, demokratik kurum ve kuruluşların temsilcileri var. Savaşa hayır demek için, barışa ses vermek için bugün buradalar. Bu irade Kürt ve Türk halklarının ortak iradesidir. Varsın onlar tezkere ittifakı kursun. Barış ittifakı da işte bu Meclisin çatısı altındadır, bu salondadır. Herkesi bu irade etrafında barış için kenetlenmeye çağırıyoruz.
 
‘Hep birlikte barışı örelim’
 
Artık herkes ses çıkarmalı. Artık herkes barış demeli. Açlık sınırında yaşayan emekçi; intiharın eşiğine gelen işsiz; madende, inşaatta ölüme terk edilen işçi, atanmayan öğretmen, hakkı gasp edilen EYT’li; ölüme, açlığa terk edilen KHK’lı, her gün her gün ölümle yüzleşen kadın; hakkı hukuku tanınmayan Alevi; ormanı, deresi gasp edilen Karadenizli; sahili, zeytini, havası talan edilen Egeli… Hepimiz birlik olup ses çıkarırsak sesimizin duyulmaması mümkün değil. Buradan çağrımızdır: Bizim bir araya gelmemizden korkanlara inat barış ittifakını hep birlikte örelim.
 
‘Savaş ve işgal ile hiçbir sorun çözülemez’
 
Diğer taraftan Bu savaşı başlatan devlet aklına ve iktidara da sesleniyorum. Bu savaş daha fazla büyümeden, halklar karşı karşıya gelmeden Suriye’den derhal geri çekilin. Suriye topraklarından çıkın. Bu savaş Türkiye’nin Kürt sorunu başta olmak üzere iç sorunlarını daha da büyütecektir. Savaş politikaları Kürt ve Türk halkı arasındaki uçurumu daha da büyütecektir. Bu tehlikenin görülmesi gerekir. Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz eden AKP iktidarı Suriye’ye müdahalesiyle halklar arasındaki birliği bozmaktadır. Savaş ve işgal politikalarıyla bugüne değin hiçbir sorun çözülmemiştir. Bundan sonra da çözülmeyecektir. Çözüm diyalogdadır, müzakerededir ve barış politikalarındadır. Siyasi çözüm yollarının işletilmesindedir. İktidara soruyorum. Haydi PYD ile sorununuz var. Peki Suriyeli Kürtlerin geleceği ve demokratik hakları konusunda ne düşünüyorsunuz? Ne öneriyorsunuz? Çözümünüz nedir? Varsa bir çözümünüz ortaya koyun. Sınırın her iki tarafındaki Kürtleri yok sayarak, dışlayarak hiçbir yere varamazsınız.  Kuzey Suriye başta olmak üzere Suriye’nin geleceğiyle ilgili karar verecek olan Suriye halkları ve onların demokratik iradesini yansıtan kurumlardır.
 
‘Biri kaybederken diğeri kazanamaz’
 
Devlet aklı da şunu unutmamalıdır: Kuzey Suriye’de Kürtlerin kaybetmesi demek, Türkiye’de Türk halkının kazanması demek değildir. Kürtler kaybettiğinde Türk halkı bir şey kazanmayacaktır. Ayrıca orada yaşayan Kürtler Türkiye’nin, Türkiye halklarının düşmanı değildir. Bugüne değin hep barış elini uzatmıştır. Bu eli kırmak kimseye bir şey kazandırmaz. Kürt düşmanlığı bugüne değin kimseye bir şey kazandırmadı, bundan sonra da kazandırmayacaktır. Bu coğrafyada halkların geleceği ortaktır. Biri kaybederken diğeri kazanamaz. Halklar ya hep beraber kazanacak, ya da hep beraber kaybedecektir. Kobanê kaybederken, Edirne kazanmayacaktır. O nedenle kimse Kürtlerin kaybını kendi kazancı olarak hesaplamasın. Yanlış hesap Rojava’dan dönecektir. Hiç kimse merak etmesin. HDP bu topraklarda var olduğu sürece halklar hiçbir zaman kaybetmeyecektir!