Ayşe Acar Başaran: Barış savunuculuğu suç olamaz

  • 15:23 11 Ekim 2019
  • Siyaset
ANKARA - Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyona karşı çıkanların gözaltına alınmalarına tepki gösteren HDP’li Ayşe Acar Başaran, “Barış savunuculuğu, barış propagandası suç olamaz” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcüsü ve Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, Meclis’te düzenlediği basın toplantısı ile Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıları değerlendirdi. Ayşe, bu savaşın halkların savaşı olmadığını, iktidarın kendini bir süre daha var etme savaşı olduğunu vurguladı. Türkiye’nin saldırılarını “işgal” olarak nitelendiren Ayşe, Türkiye’nin amacının sınır güvenliğini sağlamak değil, Selefi, cihatçı IŞİD kemeri oluşturmaya çalıştığını belirtti.
 
Kuzey ve Doğu Suriye’de ortaya çıkan demokratik yönetimi ortadan kaldırılmak istendiğine dikkat çeken Ayşe, “Bizler biliyoruz ki bunun esas nedeni iktidarın Kürt alerjisidir. İçte kayyımlar eliyle, partimize dönük saldırılarla, gözaltı ve tutuklama operasyonlarıyla gerçekleştirdiği bu amacı dışta da başta Kürtlerin kazanımlarına, Kuzey Suriye’de oluşan demokratik sisteme, şu anda bütün dünyada örnek olarak konuşulan bir arada yaşama sistemine bir saldırıdır” sözlerine yer verdi. 
 
Ayşe’nin açıklaması şu şekilde:
 
“İktidar bu operasyonun bir parçası olarak da IŞİD’i temizleme iddiasında bulunuyor. Ancak Süleyman Soylu'nun katıldığı bir programda IŞİD’le ilgili soruya verdiği cevabı gülerek söylemiştir. Bu cümleleri ifade ederken bir taraftan da Ankara’da IŞİD tarafından gerçekleştirilen saldırıda 103 kişi hayatını kaybetmişti ve insanlar bu saldırıyı kınamak ve kaybettiklerini anmak için bir araya geldiklerinde bu anmalara çok sert bir şekilde müdahale edilmiş. Gördük ki iktidar daha önce olduğu gibi bu dönemde de bu Kuzey Suriye’deki işgal girişiminde IŞİD’le ortaklaşırken içerde de bunun karşısında kayıpları olanlara da müthiş bir saldırı gerçekleşmiştir. 
 
‘Temizleyeceğiz dedikleri yerlerde insanlar yaşıyor’
 
Yine iktidarın ortaya koyduğu bir argüman daha var. Bu da mülteci meselesi. Biliyoruz ki iktidar mültecileri iki şekilde kullanıyor. Birincisi AB'ye kendi işgal yaklaşımını, savaş siyasetini Kürt karşıtı siyasetini kabul ettirebilmek ve Türkiye’deki antidemokratik yaklaşımların üstünü örtmek için bir taraftan mültecileri koz olarak kullanıyor. Bir taraftan da Rojava’da bir Selefi kemerle demografik yapının değiştirilmesi için de bir argüman olarak kullanılıyor. Bakın iktidar cephesinden çokça açıklama yapıldı. Biz mültecileri götürüp güya ‘terörden’ temizlediğimiz yere yerleştireceğiz deniyor. Ama o terörden temizleyeceğiz dedikleri yerlerde insanlar yaşıyor. Kürtler, Ezidiler, Ermeniler, Araplar, Hristiyanlar, Keldaniler, Türkmenler yaşıyor.
 
Yine, biz bu savaş ortaya çıkarken savaşın özellikle yaşam alanlarına olacağını, burada da sivillerin yaşamını yitireceği uyarısını iktidar çokça yapmıştık. Ama maalesef bu işgal girişimi başladığından bugüne 10’dan fazla sivil yaşamını yitirdi. Bununla da kalmadı dün Nusaybin’de 3, Akçakale’de 4 olmak üzere 7 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Bunlardan biri de Suriyeli bir mülteciydi. Yani ülkesindeki savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen ama burada da bu savaşın sonucu yaşamını yitiren bir çocuktu. İşte savaş denilen şeyin sonucu maalesef ülkemizi sarmış vaziyette. 
 
‘İktidar ne yapıyor?’
 
Peki biz bu uyarıları yaparken iktidar ne yapıyor? Canlı yayında şehirlerin köylerin bombalanmasını izletiyor. Bunu karşısında ses yükseltenlere başta partimiz olmak üzere bütün muhaliflere hain damgası vurup yargı paketi görüşülürken, ifade özgürlüklerini kullananlara yargıyı bir sopa olarak kullanıyor.
 
‘Barış propagandası suç olamaz’
 
Yine bu savaş siyasetine, bu işgal siyasetine en nihayetinde ortaya çıkabilecek büyük insanlık dramına karşı ses yükselten HDK, DTK ve HDP eşbaşkanlarımız hakkında jet hızıyla soruşturma başlatıldı. Barış savunuculuğu, barış propagandası suç olamaz. Bugün en büyük suçu iktidarın en tepesinde olan Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, diğer bakanları ve milletvekilleri yürütmektedirler. Bunlar açık bir şekilde savaş propagandası yapmaktadırlar.
 
‘İktidarın görevi çözüm bulmaktır’
 
İktidarların görevi çözüm bulmaktır. Barış ve demokrasi ortamını sağlamaktır. Bir partiyi doğruları söylediği için hedef göstermek değildir, cezaevleriyle terbiye etmeye çalışmak değildir. Bugün partimizde işgal girişimi başlamadan önce Urfa ve Mardin başta olmak üzere yani sınır hatları başta olmak üzere parti yöneticilerimiz DTK delegeleri operasyonlarla gözaltına alınmış elimizdeki rakamlara göre 90’ın üzerinde gözaltı vardır. Bunun tek bir amacı vardır iktidarın kedisinin karşısında yükselen sesi bastırma girişimidir. 
 
‘Bugün ses yükseltme günüdür’
 
Türkiye’de barıştan, özgürlükten yana olanlara, demokrasiyi savunanlara Rojava’da Kuzey Suriye’de Kürtlerin kazanımlarına saygı duyanlara sesleniyoruz; Bugün ses yükseltme günüdür. Sesiniz savaş tamtamları arasında çıkmıyor gibi hissetmeyelim. Bugün çıkan her barış sözü iktidarın geri adım atmasına yapığından pişman olmasına sebep olacaktır. 
 
‘Gittiğiniz yol yol değildir’
  
İktidara bir kez daha sesleniyoruz. Gittiğiniz bu yol yol değildir. İçeride çözemediğiniz Kürt meselesini dışarıdaki, sınırın ötesindeki Kürtlere saldırı olarak kullanamazsınız. Bu meselenin çözümü içte ve dışta çetelerle işbirliği yaparak değil, tecavüzcülerle işbirliği yaparak değil, bin yıllarca ortak kaderi yaşadığınız Kürtlerle oturup, müzakere edip barışmaktır. Kürtlerle barışmadan bir adım daha ileri gidemezsiniz.”