‘Kayyımlar kadın kazanımlarını kabullenememe durumudur’

  • 09:02 20 Eylül 2019
  • Siyaset
Rengin Azizoğlu
 
DİYARBAKIR - Sur Belediye Eşbaşkanı Filiz Buluttekin HDP’li üç büyükşehir ve iki ilçe belediyesine kayyım atanmasını "Kadınların toplumdan ve siyasetten uzaklaştırılması ve kadının tek adam zihniyetinin politikalarına esir edilmesi için yapılan siyasi ve politik bir atamadır. Kadının kazanımlarını kabullenememe durumudur" şeklinde değerlendirdi.
 
İçişleri Bakanlığı tarafından 19 Ağustos’ta Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 31 Mart yerel seçimlerinde aldığı Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediye eşbaşkanları Bedia Özgökçe Ertan, Ahmet Türk ve Adnan Selçuk Mızraklı görevden alınarak yerlerine il valileri kayyım olarak atandı. Üç belediyeye kayyım atanmasının üzerinden bir ayı aşkın bir süre geçerken, bu süre zarfında kayyımlara karşı başlatılan Demokrasi Nöbeti kapsamında gerçekleşen eylemler süresiz ve kesintisiz olarak devam ediyor. Kayyımlara karşı tepkiler devam ederken Kulp'ta 7 kişinin yaşamını yitirdiği patlamaya ilişkin yürütülen soruşturmada, Kulp Belediye Eşbaşkanları Mehmet Fatih Taş ve Fatma Ay ile birlikte diğer 3 kişi de tutuklandı. Ardından ise ilçe kaymakamı belediyeye kayyım olarak atandı. 
 
Son olarak ta geçtiğimiz günlerde Karayazı Belediye Eşbaşkanı Melike Göksu ile 2 belediye meclis üyesinin de bulunduğu toplam 7 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan 7 kişiden 6'sı serbest bırakılırken, Karayazı Belediye Eşbaşkanı Melike Göksu  kesinleşen 7 yıl 6 ay hapis cezasının okunmasının ardından tutuklandı.  Melike’nin tutuklanmasıyla beraber, ilçe kaymakamı belediyeye kayyım olarak atandı. 
 
Sur Belediye Eşbaşkanı Filiz Buluttekin ise belediyelere atanan kayyımları ve eşbaşkanlık sistemine yönelik saldırıları değerlendirdi. 
 
‘Üçüncü yol stratejisini hazmedemediler’
 
İktidarın 31 Mart seçimlerinden önce kendi yenilgilerini kapatmaya yönelik ön adımlar attığını söyleyen Filiz, seçim sonrasında ise iktidarın seçimlerden önce attığı bu adımların mazbataların geç verilme nedenini de açığa çıkardığını kaydetti. Sur Belediyesi olarak 11 Nisan’da mazbatalarını aldıklarını hatırlatan Filiz, büyükşehir belediyelerinin ise 16 ve 17 Nisan’da mazbatalarını aldıklarını belirtti.  Filiz, “Mazbatalarımızın geç verilmesinin siyasi bir yaptırım olduğu açıkça ortaya konuldu. Seçim sürecinde gerekli soruşturmaların, alınan belgelerin yüksek seçim kuruluna verilmesi ve bunu göz önünde bulundurmayarak bir hazırlığın olduğu ortadaydı. Kayyım darbesi İstanbul seçimlerinden sonra ortaya çıkan bir durumun sonucu olarak karşımızda. HDP’nin uyguladığı üçüncü yol stratejisi ana ayakları olarak kendini ortaya koydu ve bir kazanım elde etti. Yaşanan bu süreç üçüncü yol stratejisini hazmedememe, benimseyememe sonucunda açığa çıktı” diye konuştu.
 
‘Kayyım halkın iradesine ipotek koymaktır’
 
Kayyım atanan belediyelerde 31 Mart seçimleri sonrası müfettişlerin denetim yaptığını kaydeden Filiz, yapılan incelemeler sonrası hiçbir usulsüzlüğe rastlanmadığının altını çizdi. “Dört beş aylık bir süreçte nasıl bir işlem yapılabilir ki belediyede?” diye soran Filiz,  kayyımların yolsuzluk yaparak belediyelerin içini boşalttığını açık ve aleni bir şekilde tüm eşbaşkanlar tarafından defalarca belgelerle ortaya konulduğunu vurguladı. Filiz, “Kayyım atamalarının hukuki bir karşılığı da bizim açımızdan yoktur ve bunun için de tüm hukuki mücadelemiz sürecek. Kayyım halkın iradesine ipotek koymaktır, gasp etmektir. Bu, halkı yok saymaktır. Bu şekilde devam edilirse seçimlerin ve hukukun ne kadar aşağıda olduğu konusunda da bir algı oluşacaktır. Bu da demokrasiye aykırı bir tutumdur ve kabul edilebilir bir şey değildir” dedi.
 
‘Eşbaşkanlık sistemine bir saldırı söz konusu’
 
Eşbaşkanlık sistemi bahane edilerek kayyım atamalarına zemin oluşturulduğuna dikkat çeken Filiz, bu soruşturmaların altının boş olduğunu ifade etti. Filiz devamında şunları dile getirdi: “Eşbaşkanlığın tüzüğümüzde var olduğunu ve kabul edildiğini söylemek istiyoruz. Her türlü bahane ile soruşturma açma ve hukuku bir tarafa bırakan zeminler yaratılmak isteniyor. Kayyımlar kadın kazanımlarına geçmiş dönemdeki saldırıların bir benzeri ve devamıydı. Bir önceki kayyım atamalarında gelen kayyımların ilk icraatları kadın kazanımlarına saldırmaktı. Dolayısıyla şimdiki yol ve yöntemlere baktığımızda da eşbaşkanlık sistemine bir saldırı söz konusu. Eşbaşkanlık sistemi HDP olarak bizim mor çizgimiz diye ifade ettiğimiz, aynı zamanda AKP tarafından da dernekler ve partiler kanununda kabul edilmiş bir sistemdir. Bunun tekrardan gündeme getirilmesi kadına bir saldırıdır. Kadınların toplumdan ve siyasetten uzaklaştırılması ve kadının tek adam zihniyetinin politikalarına esir edilmesi için yapılan siyasi ve politik bir atamadır. Kadının kazanımlarını kabullenememe durumudur.” 
 
‘Mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz’
 
Eşbaşkanlık sisteminin kadının yaşamın her alanında kendini var ettiği bir sistem olarak açığa çıktığını dile getiren Filiz, kadının barışçıl, demokrat, geniş perspektifli yaklaşımının yerel yönetimlerde belediyelerin şeffaf bir şekilde çalışabilmesi açısından önemli bir faktör olduğunu söyledi. Filiz, “Eşbaşkanlık sisteminin devam ettirilmesi ve bunun için mücadele edilmesi noktasında biz her daim ayakta olacağız ve bu sistem içerisinde kendimizi var edeceğiz. Kadının imardan, fenden, zabıtalığa kadar her alanda kendini görebilen bir durumda olması için mücadelemiz sürecek. Bu sistemin devam etmesi noktasındaki çalışmamızdan ve mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz” dedi. 
 
‘Eşbaşkanların tutuklanması kabul edilemez’
 
Kulp ve Karayazı’ya atanan kayyımlara ve eşbaşkanların tutuklanmasına da değinen Filiz, hem Kulp hem Karayazı’ya kayyım atama bahanelerinin siyasi ve politik planı ortaya koyduğunu kaydetti. Filiz şöyle konuştu: “Herhangi bir suçu olmayan insanlara suç yaratmaya çalışıyorlar. Bölgenin güvenlik güçlerinin kontrolünde olduğu, orada belediyenin araç takip sistemlerinin olduğunu göz önünde bulundurursak bu olayın onlara yüklenmesi kabul edilir bir şey değil. O bölgede güvenlik güçleri, askerlerle birlikte orada bulunuyor ve giriş çıkışları kontrol ediyor. Bir diğer önemli konu da o yolun Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olması. Yapay ve suni olaylar yaratılarak bu suçu bir başkasına yükleyip kayyım atamalarına gerekçe olarak nitelendirmeye çalışıyorlar. Kulp’ta da Karayazı’da da görülen mevcut durum bundan kaynaklıdır. 
 
OHAL kapsamında olan tüm bölgede hala OHAL’in hissediliyor olmasından kaynaklı da bunların yapılması trajikomik. Aynı zamanda amaç siyasi sebeplerle birlikte bir algı yaratıp bahane üretmek ve Kürtler üzerinden bir irade gaspı gerçekleştirmektir. Biz bu bölgede alanlarda çalışıyoruz. İş makinalarımız, yol araçlarımız çalışıyor. Yaşanan olaylar belediyenin değil güvenlik güçlerinin kapsamındadır. Güvenlik güçlerinin sorumluluğunda olan bu olayı kalkıp bahanelerle hiç suçu olmayan belediye eşbaşkanların tutuklanması kabul edilemez.”