'Annelere saygı duyuyoruz fakat yönlendirilmiş olmalarına itirazımız var'

  • 09:28 13 Eylül 2019
  • Siyaset
Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR - HDP’li Leyla Güven, iktidarın ülkede var olan krizleri HDP’ye yönelerek HDP üzerinden örtmeye çalıştığını fakat yaptığı tüm politikaların elinde kaldığına dikkat çekerek, “Bu politikalardan biri de annelerin HDP önüne yönlendirilmesidir. Bizim annelerimizdir saygı duyuyoruz. Fakat geliş ve yönlendiriş biçimine itirazımız var” dedi.
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Leyla Güven, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridi protesto etmek amacıyla 200 gün boyunca açlık grevinde kalmıştı. Leyla’nın ve cezaevlerinde bulunan tutsakların talebinin karşılanması üzerine açlık grevi eylemi 22 Mayıs tarihinde sonlandırıldı. Leyla, açlık grevinden önce ve bugüne kadar olan sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Sayın Öcalan çok öngörülü bir siyasetçidir’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüşmelerine dikkat çeken Leyla, basına yansıyanlardan Abdullah Öcalan’ın son görüşmede çok umutlu olmadığını görebildiklerini ifade etti. Yaşananlardan çok rahatsız olduğunu, artık bir çözümün gelişmesi gerektiği noktasında söylemlerinin olduğuna dikkat çeken Leyla, Abdullah Öcalan’ın bu çözüm için hazır olduğunu ve karşısında bir devlet aklı olursa bu sorunu bir haftada çözeceğine dair söylemlerinin olduğunun altını çizdi. Leyla, “Burada aslında gelişmelerin çok iyi olmadığını anlayabiliyoruz. Yaşananlarda kaygı duyduğunu anlayabiliyoruz. Ve aslında sorunların derinleşebileceğini anlayabiliyoruz. Çünkü Sayın Öcalan çok öngörülü bir siyasetçidir. Bunu İmralı’daki 20 yıl boyunca daha hiç kimsenin bilmediği konulara dikkat çekerek ortaya koymuştu. Örneğin cemaat yapılanmasını çok önceden ön görüp devleti bu konuda uyarmıştı. Darbe mekaniğinin devreye girebileceğini ön gördü ve 15 Temmuz’da darbe girişimi oldu. Fakat bu tehlike geçmiş değil ve Sayın Öcalan bunu bir mekanik olarak tarif ediyor. Kürt sorunu çözülmediği sürece Türkiye hep bu tehditle yüz yüze kalacaktır. Çünkü antidemokratik yöntemlerde ısrar edenler, inkâr, imha, asimilasyonda ısrar edenler ısrarını terörle mücadeleye dayandırdı. Aslında öyle değil terör olgusunu kendilerine zırh yaparak arkasında kendi düşünceleri ile ülkeyi yönetmeye çalışan bir güruh var. İşte bunların hepsine Sayın Öcalan dikkat çekti” dedi.
 
‘AKP söylemleri dışında hareket ediyor’
 
Görüşmelerin ardından seçimlerin yaşandığını söyleyen Leyla, AKP’nin milli iradeyi çok dillendirdiğini hatırlattı. Leyla, “Seçilmişi, atanmışa ezdirmem söylemleri ile yola çıkmıştı. AKP’nin söylemleri dışında hareket ederek Kürtlerin kazanımları çok da önemli değil, gerisi teferruattır misali Kürtlerin iradesine çok rahatlıkla kayyım atayabiliyor. 2016 yılında yaptığını tekrar aynısını yapıyor. Kürtlerin seçilmişlerini tutuklayabiliyor. Milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırabiliyor. Çünkü AKP bu konuda bunları yaparken ciddi bir muhalefet ile karşılaşmadı. Yaptığında halklar olarak kimse bu konuda hesap sormadı. Sadece Kürtler direniyordu. Son kayyım atamasıyla birlikte AKP’nin karşısına başka bir şey çıktı. Evet, gasp edilen Kürtlerin iradesiydi fakat Batı’dan da çok ciddi bir muhalefet gelişti. Herkes şu konuyu çok iyi öğrendi ki halkın seçtiğine kimse kayyım atayamaz. Demokrasiye darbe olmakla beraber Türkiye’nin birlik bütünlüğüne vurulan bir darbedir denildi. Sadece Batı ile değil Avrupa’nın çeşitli kesimlerinden birçok yerden tepki geldi. AKP böyle bir tepkiyi beklemiyordu. Dolayısıyla kayyım meselesi 3 ille sınırlı görülmüyordu, periyoda bindirilmiş bir takvim oluşturmuştu ama gelişen tepkilerle AKP neye uğradığını şaşırdı. Şu anda hala bir bocalama halindedir. Önce İstanbul’a, Ankara’ya yapacakmış, ‘Siz yaklaşmayın onlara, size de gelebiliriz’ gibi bir mesaj verdi. Ona rağmen itirazlarını sürdürünce bu defa, ‘Siz yoksunuz gidin onların yanından’ demek istedi. Fakat her şekilde elinde patladı. Kürtlerin vekilleri öncülüğünde ciddi bir tepki ve direnme var” ifadelerini kullandı.
 
‘Kürtleri öne sürerek krizi örtmeye çalışıyor’
 
AKP’nin iktidarın son noktasına geldiğini ifade eden Leyla, AKP’nin kayyım ve Kürtler politikasını öne sürerek gerideki krizi örtmeye çalıştığına yer verdi. Leyla, konuşmasına şöyle devam etti:  “Çok ciddi bir ekonomik kriz, işsizlik, açlık sınırı var, iş cinayetleri, kadın cinayetleri var. Birçok sorun var ama bu sorunların alt yapısını oluşturan Kürt sorunudur. Yıllardır bunu ifade ediyoruz. Cesur olun, çözün diğer sorunlarda çözülsün. Artık vatan, millet Sakarya edebiyatını bırakın bu halka, halklara doğru temelde bir çözüm getirin. Fakat AKP şiddette ısrar ediyor. Şu anda elinde patlayan bir durum var, yönetemiyor. İçişleri Bakanlığı kanal kanal dolaşıyor, Cumhurbaşkanı ayrı dolaşıyor. Bunu da kamufle etmek için başka bir gündem arayışındalar. Rojava’ya müdahale ederek belki bu süreyi uzatmak istiyorlar. AKP’nin 18 yıldır yaptığı en iyi şeydir. Fakat bunlara kanmamak gerekiyor. Gerçeğe, hakikate temas etmek gerekiyor. Toplumların özelliklede muhalefetin dikkatli olması gerekiyor. Gerçek gündeme kilitlenmesi ve suni gündemleri bırakması gerekiyor.”
 
‘Eşbakanlık ciddi bedellerle kazanıldı’
 
Toplumlarda erkek egemen zihniyetin hakim olduğu bir iktidar anlayışının söz konusu olduğunu söyleyen Leyla, bunun sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde aynı şekilde yürüdüğüne değinerek, siyasetin erkek eliyle yürütülürken, kadınların daha çok evde ya da benzeri bir yaşama mahkum edilmeye çalışıldığını ifade etti. Kürt kadın hareketinin mücadelesiyle ağır bedeller ödeyerek belli bir noktaya geldiğini vurgulayan Leyla, eşbaşkanlık sisteminin ciddi bedeller verilerek elde edilmiş bir kazanım olduğuna dikkat çekti. Leyla, “Toplumun yarısı şimdiye kadar karar mekanizmalarından uzaklaştırılmıştır. Tam da bu noktada yeniden kadınları toplum içerisinde görünür kılmak, sözü, söylemi, etkisi, rengi, bilinci her şeyi ile toplumu yeniden inşa etmek için bir rol oynaması gerekiyordu. İşte kadınlar bu konuda önemli çalışmalar yürüttüler. Bu çalışmalar ve siyaset içerisinde yer alırken parlamento düzeyinde, yerel yönetimler zemininde, partinin eşbaşkanlık kurullarında hatta toplumun tamamına yayılan bir kadın temsiliyeti söz konusu oldu. Önce kota ile başladık, kotadan sonra eşit temsiliyete geldik. Şu anda da zaten bizim kurumlarımızda artık bu tartışılmaz bir konudur. Kazanılmış bir haktır dolayısıyla bütün yapılanmalarımızda kadınlar yer alır. Bu yer alma biçimi de erkeğe benzeşerek değil kendi siyasetini yürütüyor. Kadın çalışmaları bütün egemenlerin hedefindedir özelde de AKP’nin hedefindedir. Rosalardan Saralara kadar bir kadın mücadelesi söz konusudur” diye vurguladı.
 
Leyla konuşmasının devamında ise şunları kaydetti:
 
‘Kadınlar yeniden eve gönderilmek isteniyor’
 
“Bu mücadele eril zihniyet tarafından yok edilmeye çalışılıyor. Görünmez kılınmaya çalışılıyor. Kadın bu kadar çocuk doğurabilir, kadın böyle bir etek giyebilir, fıtratı gereği böyledir gibi söylemler kullanılarak kadınlar yeniden eve gönderilmek isteniyor. AKP iktidarı döneminde aileler kutsallaştırılarak kadın aslında itaat eden, kocasının söylediğini yapan bir kadın yaratılmak istendi. Bunun karşısında özellikle Kürt kadın hareketinde siyaset yapan kadınlar çok güçlü söylemlerle bunun karşısında durdular. Parlamento zemini bunun en görünür haliydi. Yerel yönetimler seçiminde ilk defa 2014 yılında kazandığımız 103 belediyemizde eşbaşkanlık sistemi uygulandı ve bu uygulama Türkiye ve dünyada bir ilkti. İşte bu kazanımları vurmak için özelde kadın eşbaşkanlarımıza ve vekillerimize yönlendiler. Onlarca yıl ceza verdiler. Verilen ceza aslında eşbaşkanlık sistemine verilen bir cezadır. Kadınlarda itaat etmedi ve sözlerini söylemeye devam etti. Bu halka sunulmuş bir tercihti ve halk sandığa giderken eşbaşkanlık sistemini onayladı. Siyasi partiler mevzuatında yoktu ama yapılan düzenlemelerle yer alıyor. Bu asla suç olamaz ve utanç verici bir durumdur. Kürt kadın hareketi bunun karşısında her gün yaptığı eylemlerle tepkisini ortaya koyuyor ve eşbaşkanlık mor çizgimizdir diyoruz. Onların kâbusu olmaya devam edeceğiz.
 
‘AKP iktidarının en çok korktuğu şey kadınlardır’
 
AKP iktidarının en çok korktuğu şey kadınlardır. Biz açlık grevleri döneminde de annelere nasıl saldırdıklarını gördük. Bugün anneleri kutsayan ve HDP’nin önünde oturan anneleri göğe çıkaran AKP iktidarı polisi aracılığı ile her gün anneleri iterek kalkarak, coplayarak itibarsızlaştırmaya çalışıyordu. AKP ve MHP kadını ve anneliği kendi siyaseti uğruna kullanıyor. Kadın konularına stratejik yaklaşıyoruz ve mücadelemizi sürdüreceğiz çünkü biz kurtuluşun kadınla olabileceğine inanıyoruz. Sayın Öcalan’ın kadın konusunda geliştirdiği perspektifi son derece önemsiyoruz. Bende o perspektifle kendimi tanıyan bir kadınım. Biz yaşamı yeniden inşa ederken kadın renginde kadının sözünü söylediği kolektif yaşamı inşa edeceğiz. Kadınlar varsa eşitlik var, barış var, güzellik var.
 
‘HDP’nin önünde oturan anneler yönlendirilmiştir’
 
Yıllardır yaşanan çatışma, zayıf, onlarla beraber faili meçhul cinayetler, köy yakmaları, birçok hak ihlali yaşandığında en çok anneler ve çocuklar bu durumdan etkilendi. Anneler bu acılarını güce dönüştürerek bu savaşın bitmesini istedi. Çocuklarının gelmesini istedi ve gerçekten huzurlu bir yaşam istediler. Kimdi bu anneler herkesin bildiği gibi Cumartesi Anneleri, Barış Anneleriydi. Bu anneler her şekilde cezaevlerinin önünde 25 yıl boyunca çocuğu cezaevinde olup neredeyse tüm cezaevlerini dolaşmış bir anne, Diyarbakır zindanı bunun en somut örneğidir. Türkçe bilmediği için çocuğu ile konuşamayan 12 Eylül faşizminde anneler sadece çocuklarına bakarak anlaşmak için bile copla ve şiddetle görüşlere gidip geliyordu. Evet, anneler çocuklarını çok büyük zorluklarla büyütüp ve savaşta kaybetmek istemiyorlar. Bu çok doğal bir haktır. Fakat bu annelerin talebinin doğru kanalize edilmesi gerekiyor. Şimdi bu HDP’nin önüne oturan annelerde bizim annelerimizdir, Kürt annelerimizdir. Ciğerleri yanmıştır ve duygularını asla küçümseme söz konusu olamaz, saygı duyuyoruz. Fakat geliş ve yönlendiriş biçimine itirazımız var. Kendiliğinden gelmiş olsalardı zaten kapının önüne değil içeride oturur parti yetkilileri ile görüşürdü. Bu anneler belli kesimler tarafından, belli şeyler anlatılarak oraya gönderilmiş. Zaten tek tek kim oldukları orada açığa çıkıyor. Bu annelerin bu zahmete maruz kalmaları bizim yüreğimizi acıtıyor.
 
‘Hakkâri halkının layık olduğu hizmetleri yapacağız’
 
Hakkari, mücadelesi ve ortaya koyduğu refleks ile çok önemli bir kenttir. Onların iradesine saygı duymamak mümkün değildir. Cezaevindeydim ve ona rağmen aday gösterilip seçildim. Aslında seçilen üç vekildi ancak AKP her yerde yaptığı gibi burada da hukuksuzluklarla bir vekilimizi aldı. Hakkâri’den asla vekil çıkaramadıkları için onlar çok önemliydi. Açlık grevinin ardından ilk seçildiğim bölgeye gittim ve çok büyük bir sevgi ile karşılandım. Karşılayan herkesin gözü yaşlıydı. Çok büyük coşkunun yanı sıra birde hüzün vardı. Açlık grevinden dolayı hiç karşılayacaklarını umut etmemişler. Hakkâri’de savaşın bütün yoğunluğunun devam ettiğini görmek mümkündü. Sabaha kadar helikopter sesleri yoğunca yaşandığı, çatışma haberlerinin geldiği, giriş çıkışların kontrollü olduğu, kimsenin özel aracı ile yolculuk yapamadığı, gıdanın doksanlarda ki karne ve kilo ile verildiğine şahit oldum. Halkın tarlalarında çok büyük sıkıntı çektiğine şahit oldum. Çok ciddi ve antidemokratik uygulamalar vardı. Fakat herkesten artık bir çözüm olması gerektiğini duyduk. Vekiller olarak seslerini duyurmaya çalışacağız; çünkü çok onurlu çok direngen ve emektar bir halktır. Onların hak ettiği hizmetleri sunmak için çalışacağız. Çok coşkulu bir gençlik ile karşılaştık her ne kadar işsizlik zirvede olmuş olsa da onların layık olduğu hizmetleri yapacağız.”