Serpil Kemalbay: Bölgesel güçleri toplamada Abdullah Öcalan aktördür

  • 09:01 19 Ağustos 2019
  • Siyaset
İZMİR - İktidarın Suriye halklarının özyönetim taleplerine karşı çıkmasının sebeplerinin sorgulanması gerektiğini söyleyen HDP’li Serpil Kemalbay, bölgesel güçleri bir araya toplamada Abdullah Öcalan’ın bir aktör olduğunu belirtti.
 
AKP iktidarının Suriye’de “güvenli bölge” oluşturulması ve başta Kürt halkı olmak üzere Suriye halklarının kazanımlarına yönelik planlarını değerlendiren Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, iktidarın Suriye ve Kürt politikası ile HDP’nin bu süreçte üstleneceği role ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘AKP-MHP bloğu Kürt düşmanlığına tutunuyor’
 
AKP-MHP iktidarının Suriye politikasının kendini tekrar eden ve savaş politikalarında ısrar eden çabalarının bölgedeki gerçeklikle örtüşmediğini belirten Serpil, iktidarın bu nedenle Suriye’nin demokratikleşebilme ve yeni bir anayasa yapılması sürecinde destekleyici olabilme imkanının bulunmadığını ifade etti. AKP-MHP bloğunun Türkiye halklarının çıkarını değil son yerel seçimlerde aldıkları zayiatın ve ekonomik krizin boyutlarını saklama çabasında olduğunun altını çizen Serpil, seçimlerden sonra savaş çığırtkanlığını arttırdıklarını da ekledi. İktidarın “Beka söylemiyle halkın şoven duygularını kışkırtarak Kürt düşmanlığı ekseninde herkesi birleştirebilir miyim” diye bir ‘umudu’ olduğunun altını çizen Serpil, “Aksi halde Suriye’de Yeni Osmanlıcılık politikalarının gerçekleşemeyeceğini çok uzun süredir öğrenmiş olmaları gerekir. Bunu gerçeklik olarak kabul etmek istemiyorlar” dedi.
 
‘SDG ve Kürt halkı ile konuşmak ezilen halkların çıkarınadır’
 
İktidarın Türkiye’nin etkili olduğu bir ‘güvenli bölge’ kurabilmek, kendi askeri gücünü yığmak, Suriyeli mültecileri de bu bölgeye yerleştirme gibi afaki tezlerle ABD ile masaya oturduğunu ama istediklerini alamadıklarını ifade eden Serpil, sahada bulunan halklar, siyasi ve askeri çabalar görmezden gelinerek hiçbir zeminin oluşturulamayacağını dile getirdi. 2011’den bu yana bölgede emperyalist aktörlerin sahada olduğunu hatırlatan Serpil, “Suriye iç savaşında kendini koruyabilen Rojava ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve doğudaki güçler özyönetimi ve öz savunmaları inşa ettiler, kendilerine bir yaşam alanı inşa ettiler. Şimdi Suriye’de yapılması gereken barışı, demokratik bir anayasa sürecini savunmak, Suriye Kürtlerinin talebi olan demokratik özerklik çerçevesinde bir anlaşmaya destek vermektir. Ama bunu Türkiye’deki statükocu güçler kabul etmiyorlar. Bu nedenle Türkiye kaybediyor. Türkiye’nin yapması gereken SDG ile görüşmek, Kürt halkıyla konuşmak ve barış sürecinin inşasına katkı sağlamaktır. Bu hem Türkiye’deki hem Suriye’deki ezilen halkların çıkarları açısından en önemli hamle olacak” dedi.
 
‘Muhalefet partilerinin savaş söylemlerini halk sandıkta cezalandıracaktır’
 
Türkiye egemen güçlerinin yıllardır şovenizmle ayakta kaldığını ancak halkın eskiye nazaran gerçekleri daha iyi görebildiğini belirten Serpil, bunun kanıtı olan 7 Haziran seçimlerinin darbe ile sonuçlandığını ifade etti.  Serpil şöyle devam etti: “HDP’nin eşbaşkanlarının tutuklanarak siyaseten tasfiye edilme çabasına kadar, kayyım atanmasına kadar pek çok şekilde bunu yapmaya çalıştılar. Ama bu süre içinde HDP yok olmadı. Halk HDP’yi parlamentoya soktu, kayyım atanan yerleri de geri aldı. Bu da halklarımızın şoven duygularla hareket etmediğini hatta sorguladığını gösteriyor. Bunu 31 Mart’ta ve 23 Haziran’da tekrar gördük. Aradaki oy farkı da öğrenmeye, aydınlanmaya işaret ediyor. Fakat muhalefet partilerinin kurumsal yapılarının aynı öğrenme süreçlerine tabii mi diye sorarsanız ‘evet’ cevabını veremiyorum. Bu şovenizm motorunun arkasına herkesi takabilmek amaç. Bunun için de Suriye’deki savaşı öne sürmek… Bu çığırtkanlığa muhalefet partilerinin prim verdiklerini görüyoruz. Böyle devam ederse onları da halkın cezalandıracağını düşünüyorum. Demokratikleşme sürecine doğru ilerlemelerinin karşısında durularsa eğer mutlaka 31 Mart ve 23 Haziran’da olandan hesaplarına düşeni alırlar.”
 
‘CHP’nin cesur olması ve iktidardan farklı çözümler üretmesi gerekir’
 
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cesur olması gerektiğini vurgulayan Serpil, iktidarın penceresinden bakılması halinde tekrarın ve sıkışmışlığın devam edeceğinin altını çizdi. Türkiye’nin Salih Müslüm’le görüştüğü günleri hatırlanması gerektiğini belirten Serpil, “Savaşta karar kılındıktan sonra PYD, YPG ve YPJ terörist örgüt olarak kabul edildi. Bu hükümetin siyasi bir tercihi. Suriye’de Kürt halkı başka halklarla birlikte ittifak içinde iç savaştan korundular ve yeni bir özyönetim kurdular. Bunu tekrar Türkiye muhalefetinin savaş perspektifinden değerlendirmesi, terörist ilan etmesi çıkış sunamamak anlamına gelir. CHP’nin Kürt sorununa iktidardan farklı bir şey söylemesi gerekir. Bu cesareti Türkiye gösterebilirse demokratik bir çözüm modeli geliştirilebilir. Bu modeli hep beraber geliştirebiliriz. Sadece HDP’nin değil Türkiye’deki bütün siyasi aktörlerin de barış perspektifine sahip olması lazım” dedi.
 
‘Çözüm için cesur olmaya çağırıyoruz’ 
 
HDP’nin barış perspektifini yayabilmek amacıyla demokratik anayasa için strateji belgesi hazırlığı içinde olduğunu kaydeden Serpil, “Kendiliğinden bir değişim dönüşüm beklemiyoruz. Demokratik ittifak güçlerini bir araya getirecek dönüşümü sağlayacak özne HDP’dir. Edilgen bir şekilde ‘CHP’den siz de Kürt sorunu için bir şeyler söyleyin’ demiyoruz. Aksine oldukça etken bir şekilde demokratik bir çözüm için adım atmaya ve temel sorunların çözümü için cesur olmaya çağırıyoruz” dedi.
 
‘İmralı’ya gidilmesinin sebebi sözlerin değil gerçeğin savaşmasıdır’
 
İktidarın dış politikada sıkışmışlığının sonucu olarak İmralı Cezaevi’nin yeniden kapısının çalındığını söyleyen Serpil, bu durumun rehine politikasının ve devletin faşizminin göstergesi olduğunu dile getirdi. Serpil, “Dış politikadaki sıkışmışlığın sonucu olarak koşarak İmralı’nın kapısını bir kez daha çaldı. İmralı’nın kapısını bu kadar kolay çalabiliyor ama Sayın Abdullah Öcalan’ı kriminalize etme konusunda, İdris Baluken, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Sırrı Süreyya Önder gibi barış görüşmecilerinin tutsaklığında ısrar ediyor. Bu paradoksu halklar görüyor. O anlamda teşhir de oluyor. İmralı’ya gitmesinin sebebi söylemler değil, gerçekler savaşıyor. Ayağı toprağa basan sahadaki güçlerin ağırlığı ölçüsünde bu savaş bitebilir veya müzakereler gerçekleşir” dedi.
 
‘Türkiye Suriye’de bir özerklik modeline neden karşı çıkıyor?’
 
Türkiye’de 40 yılı aşan bir süre savaşın var olduğunu ve bu savaşın durdurulabilmesi için aktörlerden birinin de Kürt siyasi hareketi olduğunu vurgulayan Serpil, “Sormak gerekiyor; Türkiye Suriye’de bir federasyona ya da özerklik modeline neden karşı çıkıyor? Almanya, ABD’dekine karşı çıkmıyorsun. Yıllardır Saddam’ın, Esad’ın zulmüne uğrayan halkın, öz yönetimine engel olmaya çalışıyorsun. Silah zoruyla bu talebi söndürmek isteyenler, sahada SDG’nin duvarına çarpıyor ve masaya oturmayla karşı karşıya geliyorlar” sözlerini kullandı. 
 
‘Bölgesel güçleri bir araya toplamada Abdullah Öcalan bir aktördür’
 
Ortadoğu’da ABD, Rusya gibi devletlerin dahil olduğu bir paylaşım savaşı olduğunu, halkların kendini koruma çabası içinde olduğunu hatırlatan Serpil, “Halklar kendi kendilerini yönetecek bir sistem istiyorlar ve kendi güçleriyle yapıyorlar. İşte bu durumda oradaki bölgesel güçleri bir masa etrafında toplamak için bir aktör olarak da Sayın Abdullah Öcalan devreye giriyor ve diyor ki ‘Ben bir haftada çözülebileceğini biliyorum ve bunun için çalıştım ve önerilerim var ama Türk devletinin samimi olmasını bekliyorum. 2013-2015 arasındaki hatalar yapılmasın. Ben 2013 deki deklarasyonun noktasında duruyorum’ diyor. Barıştan yana tutum ve tutarlılık arz ediyor. Türkiye devleti ise zikzaklar çizerek barış sürecini de istismar ettiklerini de beyan etmiş oluyorlar. Barışı aslında kendi çıkarları, ikballeri için harcıyorlar” dedi
 
‘HDP daha aktif rol alacak’
 
Saray etrafında konumlanan güçlerin Yeni Osmanlıcılık hayallerin pesinde sürüklenmeye devam ettiğini ifade eden Serpil, değerlendirmesine son olarak şunları ekledi: “Bahçeli’nin bahçesindeki iki kurdun arasında görüntü vererek Pelikanlar’ı ziyaret ederek nerde durduklarını göstermiş oluyorlar. Ayaklarının altındaki zeminin kaymasını durdurmak için kan akıtıyor Türkiye halklarını sürüklüyorlar. Umuyoruz ki bu maceranın arkasından Türkiye’deki muhalefet güçleri gitmezler. Halkın gösterdiği tutum arkasından, barıştan demokrasiden yana tutum alması için HDP daha aktif bir tutum alacak.”