'Savaş halkın sofrasına gelen ekmeği azaltıyor'

  • 09:02 16 Ağustos 2019
  • Siyaset
Beritan Canözer
 
DİYARBAKIR - Savaşın, halkın sofrasına gelen ekmeği ve halkın cebine giren parayı azalttığına işaret eden HDK Eş Sözcüsü ve HDP Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu bir işgal operasyonudur. Bu sistemi değiştirmek, dönüştürmek, demokratikleştirmek de hepimizin temel mücadele gerekçesidir” dedi.  
 
Türkiye’de siyasi, ekonomik ve rejim krizi en çok konuşulan başlıkları oluşturuyor. Sınır ötesi operasyonlarla pek çok sivil insanın yaşamını yitirmesine neden ise Türkiye’nin savaş politikaları olarak gösteriliyor. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ise Türkiye’de yürütülmekte olan savaş politikalarını ve uzun zamandır içinde bulunduğu siyasi krizi değerlendirdi. 
 
‘Meclis işlevini kaybetmiş durumda’
 
 “Bu krizin güncel olarak bazen çok daha ileri boyutları yaşanıyor, bazen kısmi gerginlikler yaşanıyor ama Türkiye’nin bir rejim krizi yaşadığını açık ve net bir şekilde ifade etmemiz gerekiyor” diyen Gülistan, bu rejim krizinin içinde AKP-MHP ittifakının da ciddi bir iktidar krizi yaşadığını kaydetti.  Gülistan, “Bir Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildi ve bunun tüm ülkeye bir yansıması var. Meclis işlevini kaybetmiş durumda. Gerçek anlamda halkın sorunlarının tartışıldığı, müzakere edildiği, uzlaşı yollarının arandığı bir yer olmaktan çıkmış. Ondan ziyade daha çok Cumhurbaşkanı’nın gönderdiği yasal düzenlemelerin onaylandığı bir onay merciine indirgenmiş durumda. Birileri bir noter görevi görüyor. Muhalefetin görüşlerine kapalı ‘ben bildiğimi yaparım’ anlayışı var. Ülkede bir tek adam var” ifadelerini kullandı. 
 
‘AKP iktidarının kendisi Türkiye’deki sorunun bizatihi kendisidir ‘
 
Mevcut siyasetin Türkiye’deki sorunlara çözüm üretmekten uzak olduğuna dikkat çeken Gülistan, şunları dile getirdi: “AKP iktidarının kendisi Türkiye’deki sorunun bizatihi kendisidir. Ülkedeki temel sorunları çözmemekte ısrarcı davranıyor. Kürt sorununun demokratik çözümüne 7 Haziran’dan sonra kendini kapattı ve o günden bugüne kadar da ciddi bir şekilde savaş politikaları ile bu süreci yürütmeye çalışıyor. AKP artık halktan bir rıza üretemiyor. AKP’nin toplumsal meşruiyeti yoktur ve bu haliyle iktidardan düşmüştür. Bu iktidardan düşme halini toplumun gözünden saklamak, bunu tartıştırmamak, toplumun sorgulamasını engellemek için yeniden savaşa, yeniden operasyonlara, yeniden şiddete başvurmuş durumda. Bu operasyonları iktidarda kalmanın bir aracına dönüştürdü.” 
 
‘AKP ve MHP savaşa ateş taşıyor’
 
AKP ve MHP’nin, “ulusal güvenlik”, “vatanın bölünmezliği”, “devletin bekası”, “milletin menfaati” gibi sözlerin arkasına sığınarak, ciddi bir operasyon yürüttüğüne işaret eden Gülistan, AKP ve MHP bloğunun ülkeyi aşağı çektiğini ve gerilettiğini söyledi. Gülistan, bu savaş politikalarının toplumu olumsuz etkilediğini, aynı zamanda savaşın yoksulluğu, ekonomik krizi, çatışmayı, ölümü, kanı, gözyaşını getirdiğini vurguladı. Gülistan konuşmasına şöyle devam etti: “Bu politikalar nefret cinayetlerine zemin hazırlıyor. Bütün bunlar kaynağını savaştan alıyor. AKP ve MHP ittifakı bu savaşı bilerek ve isteyerek körüklüyorlar. Bu savaşa deyim yerindeyse ateş taşıyorlar. Tabi ana muhalefet partisinin ve diğer partilerin tutumunu da dikkatle gözlemlemek gerekiyor. Aslında muhalefet gibi duran birçok gücün de savaş politikaları söz konusu olduğunda, özellikle Kürt sorununun demokratik çözümü söz konusu olduğunda orada 3 maymunu oynadıklarını görüyoruz.” 
 
‘Muhalefet partisi rolünü oynamalıdır’
 
Muhalefeti de eleştiren Gülistan, şunları söyledi: “Bir taraftan adalet, demokrasi ve eşitlik çizgisinde olduklarını ifade ediyorlar, bir yandan da söz konusu Kürtler olduğunda adalet, eşitlik kendi elleriyle tanınmaz oluyor. Kürt sorununun çözümsüzlüğünün faturasını tüm toplumun ödediğini görmek gerekiyor. Ana muhalefet partisi rolünü oynamalıdır. Daha fazla AKP’nin bu ülkeyi yönetmesini istemiyorlarsa, AKP ve MHP ittifakının Türkiye’yi daha fazla uçuruma sürüklemesini istemiyorlarsa önce savaşa karşı tutum almaları gerekiyor. Bugün işçi maaşları eriyorsa, asgari ücretin alım gücü artık yoksulluk sınırı, açlık sınırının altına çekiliyorsa, milyonlarca insan işsizse, enflasyon her gün tırmanıyorsa bunun nedeni yürütülen savaş politikalarıdır. Bunlara karşı durmadan, bunlara karşı söz söylemeden nasıl bir demokratikleşme olacak ki? Bu bir hayalin ötesine geçemez.” 
 
‘Bu aslında toprak genişletme operasyonudur’
 
Toplumun bu operasyonlardan dolayı zarar göreceğinin altını çizen Gülistan, “Hem Türkiye’de eşitlik ve özgürlük isteyenlere, demokrasi güçlerine çok büyük zarar verecektir hem de Kürtlere zarar verecektir. Savaş koşullarında hak ve özgürlükler tanınmaz ve geriye gider. Bazen hak ve özgürlüğü kısıtlamak istediklerinde de savaş çığırtkanlığı yapabilirler. Bu anlamda savaş herkese zarar verir, ama temelde Kürt ulusal birliğine ciddi zararlar vereceğini ifade etmek gerekir” şeklinde konuştu. 
 
‘Savaş bir yıkım’
 
Türkiye’nin Federal Kürdistan Bölgesi’ne yönelik sınır ötesi operasyonlarına değinen Gülistan, bölge hükümetinin ise, operasyonlara karşı tutum almamasını eleştirdi. Gülistan, “Oradaki sivil yerleşim yerlerinin bombalanması, sivil insanlarımızın yaşamını yitirmesi bütün Kürtler tarafından büyük bir tepki ile karşılanmaktadır. Bu bir işgal operasyonudur. Türkiye orada askeri olarak üsleniyor, orada karakollar kuruyor. Bu aslında toprak genişletme operasyonudur. Güney hükümetinin buna karşı tutum almaması kabul edilir değildir. Kürtler arası bir kavga, Kürtler arası bir savaşın bir yıkım olacağını söylemek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Savaş halkın sofrasına gelen ekmeği küçültüyor’
 
Savaş politikalarına karşı tüm Kürtlerin, muhaliflerin tutum alması gerektiğini vurgulayan Gülistan son olarak şöyle dedi: “4 parça Kürdistan’daki bütün Kürt halkının da buna karşı duyarlılık göstermesi gerekiyor ve ulusal birlik için duyarlılık çağrıları yapması gerekiyor. Kürtler kendi sorunlarını kendi içlerinde tartışmalıdır, kendi sorunlarını birbiriyle konuşmalıdır. Erdoğan, ekonomik krizin en çok konuşulduğu günlerde çıkıp ‘Siz bir merminin fiyatı kaç para biliyor musunuz?’ diye sormuştu. Bu gerçekten bu şekilde yorumlanmalıdır. Oraya giden her mermi halkın cebine giren parayı küçültüyor, oraya atılan her bomba halkın sofrasına gelen ekmeği küçültüyor. Bunu topluma anlatmak zorundayız. Türkiye’de halklar arasında bir sorun yoktur, bir sistem sorunu vardır. Bu sistemi değiştirmek, dönüştürmek, demokratikleştirmek de hepimizin temel mücadele gerekçesidir. Hepimiz durduğumuz yerden emek harcamak zorundayız, söz söylemek zorundayız.”