Soylu korkma, mor kalp çok yakışacak
- 10:23 27 Kasım 2018
- Kadının Kaleminden
“Ve sağol: Sayende kadına şiddetin bizzat iktidar eliyle ne şekilde cereyan ettiğini, ne şekilde karşılandığını tüm dünya gördü...”
Mehveş Evin
Yürüyüş günü. Vapurda kalabalık, neşeli, halay çekip şarkı söyleyen bir kadın grubu. Kimi yanağına mor boyayla dişilik simgesini nakşetmiş, kimi eline tef almış. Halay çekiliyor, türküler söyleniyor, kadın özgürlüğünü vurgulayan sloganlar atılıyor. Kimi 20 yaşında ya var ya yok, kimi 60’ını geçmiş. Güzellikleri, birlikteliklerinde.
Yürüyüşün yapılacağı Tünel’de, kadınlara karşı alınan büyük güvenlik önlemlerine aldırış etmiyoruz. İstiklal’den geliş, büyük tehlikeye (!) karşı kapatılmış, umrumuzda mı?
Hayatımız görünen/görünmeyen engellerle mücadele etmekle geçmiş, geçiyor. Yol kapatsanız uçarak, akarak yine geleceğiz.
Tünel’e dört bir yandan yeni gruplar geldikçe daha da şenleniyoruz. Şarkılar söylüyor, tempo tutuyor, zılgıt çekiyor, arada arkadaşlarımızı görüp hatıra fotoğrafı çekiyoruz.
Kalabalığın yanından geçmeye çalışan erkeklerin kiminde, tiksintiyle karışık ekşi bir ifade yakalıyorum. Tek düşündükleri kollarını aça aça dolaşmak. Oldu mu şimdi? Bu kadar çok ve sesli kadını bir arada görmekten dolayı rahatsızlar.
Tıpkı Bakan Soylu gibi. Tıpkı kadına ve çocuğa şiddet uygulayan, hak gören ya da görmezden gelenler gibi.
25 Kasım’da kadınları gazlama kafası
Türkiye’den Ekvador’a, Şili’den Fransa’ya kadınlar, 25 Kasım’da “şiddete son” demek için sokaklardaydı... Kadınlar, sarı şemsiyeleri, hayalet kostümleri ya da kırmızı eldivenleriyle erkek şiddetini, eşitsizliği destekleyen hükümetleri, yargıyı protesto etti.
İstanbul’dan dünya basınına yansıyan kare ise utanç verici oldu: Allı morlu, rengarenk dövizleriyle yürümek isteyen kadınların karşısına dikilen, yürüyüşe izin vermeyen, üstelik gaz sıkan polisler...
Değil Taksim’i, bütün Beyoğlu’nu hatta İstanbul’u türlü bahaneyle, her tür gösteriye kapatarak Anayasa’yı yıllardır çiğniyorlar. 1 Mayıs’tan Onur Yürüyüşüne, “Valilik izni”ne bağladılar her gösteri ve yürüyüş talebini. Kadına şiddetle mücadele de “izinsiz gösteri” potasına kondu.
Öte yandan kadına karşı şiddeti güya, en üst düzeyden kınamasını biliyorlar: Erdoğan eşit değiliz demekten vazgeçmiyor tabii, ama kadına şiddeti “insanlığa karşı suç” ilan etti.
E madem öyle, İçişleri Bakanı neden gülünç denebilecek yorumlar yapıyor? 25 Kasım yürüyüşüne “çocuk ve kadın istismarı” demek, oradan PKK sempatizanlığına bağlamayı kim ciddiye alır?
Tajani gözünü boyuyorsa nen eksik
Kendi bakanlığının verileri kadına şiddetin boyutunu -kısmen de olsa- ortaya koyarken Soylu, “Kadına şiddet olduğunu hem Türkiye’ye hem bütün dünyaya göstermek istiyorlar” diye serzenişte bulunuyor.
Ha şunu bileydin. İstediğin, kadınların partinin düzenlediği “faaliyetler”de el pençe divan oturması. Yarın o da yetmez, erkek erkeğe kadına karşı şiddeti konuşup bıyık bıyık poz verirsiniz. Zaten kanunu uygulamayarak, şiddet gören kadınlara hakları olan korumadan esirgeyerek ne yapmak istediğiniz ortada. Alkışlar!
Ve sağol: Sayende kadına şiddetin bizzat iktidar eliyle ne şekilde cereyan ettiğini, ne şekilde karşılandığını tüm dünya gördü...
Malum Soylu, her şeyi teröre bağlamaktan başka bir şey bilmiyor, konuşamıyor. Oysa kadınlardan korkmasına gerek yok.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani, kadına şiddeti protesto etmek için, kameraların karşısında gözünün altına kırmızı bir çizgi çizdi ya...
Soylu’nun o kadar “ileri” gitmesine gerek yok. Belki bir gün alnına mor bir kalp çizip kahkahalarla kendi haline güler...
Kaynak: Artı Gerçek