FİSA: MESEM çocuklar için güvenli değil

  • 18:59 6 Kasım 2024
  • Güncel
ANKARA - FİSA Çocuk Hakları Merkezi, “Çocuk İşçiliği Üzerine Yeniden Düşünmek Programı” kapsamında “MESEM Öğrencilerinin Haklara Erişimi Raporu”nu açıkladı. Açıklamada, çocukların 8-9 yaşlarında çalışmaya başladığı belirtilerek, MESEM’in çocuklar için güvenli olmadığı vurgulandı.
 
Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) Çocuk Hakları Merkezi’nin Friedrich Ebert Stiftung Türkiye Temsilciliği desteği ile yürüttüğü “Çocuk İşçiliği Üzerine Yeniden Düşünmek Programı” kapsamında “Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) Öğrencilerinin Haklara Erişimi Raporu” basın bilgilendirme toplantısı yapıldı. Mülkiyeliler Birliği Prof. Dr. Muammer Aksoy Kültür Merkezi’nde yapılan basın toplantısı öncesi pek çok sendikadan kurum temsilcisinin katıldığı yuvarlak masa toplantısı gerçekleşti. Ardından FİSA Çocuk Hakları Merkezi adına konuşan Ezgi Koman, raporlarını çocuklarla birebir görüşmeler yaparak oluşturduklarını söyledi.
Veriler şöyle
 
Raporun içeriğine ilişkin bilgi veren Nail Dertli, “Araştırma İstanbul, Diyarbakır, Adıyaman ve Gaziantep’te sürdürüldü. Veriler yarı yapılandırılmış mülakatlar aracılığıyla değerlendirildi. Toplamda 24 çırak ya da öğretmen, idareciyle görüşüldü. Buna ek olarak da anahtar kişilerle yapılan görüşmeler söz konusu. Görüşme yaptığımız kişiler 15-18 yaş arasındaki çocuklardan oluşuyor. Görüşme yaptığımız çocukların çalıştığı alanlar oto sanayi, güzellik merkezleri, yiyecek içecek sektörü, makine, elektrik-elektronik ve bilişim sektörleridir” dedi.
 
‘Çocuklar 8-9 yaşlarından itibaren çalışmaya başlıyor’
 
Naim Dertli, “Araştırmamızdaki en temel tespitimiz aslında literatürdeki bugüne kadarki bulgularla genel olarak örtüşüyor. Çıraklar genel olarak kentin en yoksul emekçilerinin çocukları olarak karşımıza çıkıyor ama günümüzdeki ağırlıklı olarak ikinci kuşak işçiler. Hanelerin özelliklerine baktığımızda da bunların genellikle işçi haneleri olduğunu ve temel gelirinin de ücret geliri olduğunu görüyoruz. Çocukların MESEM öncesi çalışma deneyimlerini inceledik ve işçiliğe başlama yaşını araştırma kapsamında araştırdık ve biz şununla karşılaştık. Çalışmaya başlamadaki asgari yaşa ilişkin Türkiye’nin taraf olduğu gerek uluslararası sözleşmeler gerek iş kanunundaki sınırlamalar genellikle kağıt üzerinde kalıyor. Çocuklar 8-9 yaşlarından itibaren çeşitli işlerde çalışmaya başlıyor. Geçmişten beri var olan bir durumdu bu aslında fakat biz çocukların genellikle ücretsiz aile işçisi ya da kendi hesabına çalışma biçiminde çalışmaya başladığına tanık oluyorduk. Bizim araştırmamızın özgün bulgularından biri artık ücret karşılığı çalışmanın da işe başlangıçta baskın bir form haline geldiğini görüyoruz. Çocukların aynı zamanda iş değiştirme, sektör değiştirme sıklığının yetişkin işçiler gibi yüksek olduğunu tespit ettik” diye belirtti.
 
‘MESEM çocuklar için uygun değil’
 
Çocukların ağır iş yükü altında olduklarını ve eğitim kurumlarının fiziki alt yapılarının da son derece yetersizliklerin olduğunu tespit ettiklerini söyleyen Nail Dertli, “Eğitim sistemi açısından MESEM’i değerlendirdiğimizde zaman da çalışma ortamının sağlık, güvenlik açısından, eğitim içeriğinin, çalışan ortamının sosyal ilişkilerinin çocuklara uygun olup olmadığına baktık. MEB’in zorunlu eğitimde çocuklara kazandırılması gereken yetkinlikler diye bir listesi var. Anadilde, yabancı dilde, matematikte, bilim ve teknoloji yetkinlikleri gibi bir takım unsurlar sayılıyor. MESEM’in mevcut yapısıyla çocuklara bu yetkinlikleri kazandırması mümkün gözükmüyor. Çırakların haftada bir gün okullarda aldıkları teorik eğitimlerin genellikle yapılmadığını görüyoruz. Hatta bazı durumlarda çocukların eğitim günlerinde iş yerlerine gönderildiklerini görüyoruz. İşyerlerinin sözleşme kurallarına ve eğitim kriterlerine uygun davranmadıklarını görüyoruz. Çocuklara işyerlerinde meslekleriyle ilgili olmayan işler yaptırıldığını görüyoruz. Bu yetersizlikleri şöyle sıralarsak; Bugün çırak istihdam edilen pek çok işyerinde yemekhane, duş, dinlenme salonu gibi yerler dahi yok. Bu en temel, insani ihtiyaçları karşılayabilecek alanların olmadığı yerlerde çocuklar eğitim adı altında bulunduruluyor. İş yerlerinin sosyal ilişkilerine baktığımızda çocuklar genellikle yaşıt olmayan bireylerle sosyalleşmek zorunda kalıyorlar. İş yerinde çeşitli şekillerde hakarete maruz kalabiliyorlar. Bu kendisi eğitimin bir parçası olarak görülüyor” ifadelerine yer verdi.
 
’12 saatlik çalışma süresi çocuklar için norm haline geldi’
 
Çocukların çalışma sürelerinde de ciddi sıkıntıların olduğuna değinen Nail Dertli, bu nokta da ulusal mevzuat sınırlarının çoktan aşıldığını belirtti. Nail Dertli, “Çocukların çalışma süreleri en iyi durumda yetişkinlerin çalışma sürelerine eşit ama çoğu zaman yetişkin işçilerin çalışma sürelerinden bile uzun. Günlük 12 saatlik çalışmalar çocuklar için istisna olmaktan ziyade bir norm durumunda. Gün içerisindeki dinlenme süreleri çalışma temposuna bağlı olarak ya kullandırılmıyor ya da gün ortasında kullandırılmak yerine gün sonuna doğru kullandırılabiliyor. Çocukların yasaya aykırı olarak gece çalışmasına maruz kalarak yasanın açık bir şekilde ihlal edildiğini görebiliyoruz. Çocukların yıllık ücretli izinlerini bir ay olarak kullanmaları gerekirken ya kullandırılmadığını ya da usulsüz bir şekilde kullandırıldığını görüyoruz” diye aktardı.
 
‘Çocuklar iş kazalarına maruz kalıyor’
 
Son olarak, çocukların yaygın olarak yasa dışı çalıştırılması ve çocukların maruz kaldığı iş kazalarında da ciddi bir artış olduğunun altını çizen Nail Dertli, “İşçi sağlığı, iş güvenliği açısından SGK verileri bize çocukların maruz kaldığı iş kazası sayılarının son beş yılda önemli bir şekilde arttığını gösteriyordu, yılda yüzde 3 buçukluk bir artış söz konusuydu. Bizim araştırmamız aslında bu artışın sebeplerini ortaya koyan veriler sunuyor. Bir defa öğrencilerin beceri eğitimi aldıkları iş yerlerinde can güvenliklerinin olmadığını, sağlıklarının çok ciddi bir tehdit altında olduğunu görüyoruz. Görüşme yaptığımız çocukların önemli bir bölümünün ya doğrudan iş kazası yaptığını ya da çalıştıkları yerde yaşanan bir iş kazasına tanıklık ettiğini görüyoruz. İŞ yerlerinde çok sayıda irili ufaklı iş kazalarının ya da ramak kazaların yaşandığını ve bu kazaların çoğunlukla kayıt altına alınmadığını, Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirimlerinin yapılmadığını görüyoruz. İş yerlerinde iş sağlığı güvenliği önlemlerinin geniş ölçüde ihlal edildiğine tanık oluyoruz” diye konuştu.
 
‘Eğitim ortamları yerine işgücü sömürü mekanları’
 
Ardından konuşan Ezgi Koman ise şunları dile getirdi: "2016 yılında yapılan bir değişiklikle MESEM’ler gündeme geldi ama son bir yılda daha fazla kamuoyunun ve sendikaların gündeminde. Bunun da acı bir sebebi var, MESEM’lerde üst üste çocukların yaşamlarını kaybetmesi. Hem yaşanan yaşam hakkı ihlalleri hem de raporumuz aslında MESEM’lerin bir eğitim ortamı olmadığı, aksine çocukların iş gücünü sömüren mekanlar olduğunu söyleyebiliyoruz. MESEM’İn kuruluş biçimi, formu Türkiye’de çocuk işçiliğinin üstünü örtmeye yönelik bir çaba olduğunu çok açık ortaya koyuyor."