Kadın katliamları münferit değil, sistematik

  • 09:02 4 Ağustos 2024
  • Güncel
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR - Kadın katliamlarındaki cezasızlık politikalarına ve mahkeme kararlarına ilişkin konuşan ÇHD’li avukat Hatice Aslan Atabay, "Kadın cinayetlerinin münferit değil, sistematik hale geldiğini ortaya koymak önemli" dedi.
 
Kadına yönelik şiddetin, tacizin, tecavüzün her geçen gün arttığı, günde 7-8 kadının katledildiği bu süreçte tüm bunlara neden olan cezasızlık politikaları nedeniyle failler, bizzat yargıdan cesaret alarak şiddeti arttırmaya devam ediyor. Bunu özellikle, kadınları katleden faillerin yargılandığı duruşmalardan görmekteyiz. Faillerin haksız tahrik indirimleriyle, cezasızlık politikalarıyla ödüllendirildiği bu sistemde, yargı eliyle şiddet meşrulaştırılıyor. Mahkemelerden çıkan kararlarla, şiddete kılıf uyduruluyor. İstanbul Sözleşmesi'nin "aile yapısını bozma" iddiasıyla kaldırılmasının ardından var olduğu ve uygulandığı iddia edilen 6284 sayılı yasa da iktidar ve yandaşları tarafından hedef alınıyor.
 
Cezasızlık politikaları, haksız tahrik indirimleri ve faillerin mahkeme kararlarından cesaret almasına dair konuşan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukat Hatice Aslan Atabay, kadın katliamlarındaki haksız indirimlerinin ve cezasızlık politikalarının eril bir bakış açısını yansıttığını vurguladı. Hatice, kadınların mahkeme kararlarına karşı verdiği mücadelenin önemine değinerek “Hukuksal mücadeleyi kadın cinayetlerinde salt hukukçular değil, kadınlar da samimiyetle yürütüyor” dedi.
 
‘Failler cezasızlık politikalarının farkında’
 
Kadın katliamları davalarında failin kendisi ile empati kurulmasını beklediğini ifade eden Hatice, bu beklentinin yargı kararlarında sıklıkla karşılık bulduğunu söyledi. Hatice, “Ne zamanki topyekûn fail ve potansiyel faillerle değil de şiddet gören ölüm korkusu yaşayan kadınlara empati kurarız o zaman belki bir şeyler değişir. Bence tüm potansiyel failler, bu cezasızlık politikasının ve kadının canının korunması için samimi bir çaba yürütülmediğinin farkındalar. Bu da motivasyonlarını arttırıyor. Ayrıca karşılaştıkları bir engel de yok. Örneğin, korunması gereken bir kamu görevlisiyse bir şekilde korunabildiğini gözlemliyorsunuz ama korunması gereken bir kadınsa koruma sadece kâğıt üstünde. Bu konuda pratikte kimse bir sorumluluk almış değil” şeklinde konuştu.
 
‘Sanık lehine bir haksızlıktan bahsetmek hukuki bir tutum içermiyor’
 
Kadın katliamlarında verilen kararlara değinen Hatice, gerekçesinin yanlış olduğu birçok kararın olduğunu ve bu kararların hukuken de vicdanen de izahının olmadığını vurguladı. “Kadına yönelik şiddetin aması, acabası, lakini olmamalı” diyen Hatice, “Üstelik kadın cinayetinin öncesinde kadına uygulanan sistematik şiddet ve kişilik haklarına saldırının ortada olduğu durumlarda, bu haksızlığı görmezden gelip sanık lehine bir haksızlıktan bahsetmek hakkaniyetli ya da hukuki bir tutum içermiyor. Tam da bu noktada ‘kadın cinayetleri politiktir’ söylemi yerini buluyor. Çünkü hukuki uygulamalar objektif bir bakış açısı gerektiriyor ki kadın cinayetlerindeki haksız indirimler subjektif ve eril bir bakış açısını yansıtıyor” dedi.
 
‘6284 sayılı yasa ile ilgili yapılan tartışmalar faillerin şiddet motivasyonunu arttırıyor’
 
Kadınların korunmadığı koruma kararlarının ardından, kadınların sıklıkla katledildiğini dile getiren Hatice, 6284 sayılı yasanın önemine dikkat çekerek “Burada mesele yasal düzenlemeden çok düzenlemenin etkin bir şekilde uygulanması.6284 sayılı yasa etkin bir şekilde uygulanmadığı gibi maalesef İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve 6284 sayılı yasa ile ilgili yapılan tartışmalar faillerin şiddet motivasyonunu arttırıyor. Burada aslında değişmesi gereken bir zihniyet söz konusu. Kadın canını samimiyetle korumak isterseniz zaten korursunuz ama erkeğin baskı ve şiddeti üzerine kurulu ataerkil bir sistemi sürdürmek isterseniz tam da uygulamada olduğu gibi ‘mış gibi’ yaparsınız” diye belirtti.
 
Failler kadınları katletmeden önce alabilecekleri indirimi hesap ediyor
 
Mahkemelerde neredeyse tüm faillerin indirimi hedeflediğinin altını çizen Hatice, faillerin kadınları katletmeden önce de alabilecekleri indirimi hesap ettiklerini sözlerine ekledi. Hatice, “Bu sebeple sıklıkla ölünün hatırasına hakareti de içeren savunma taktikleri görüyoruz. Bu da öldürülen kadınların yakınları için yargılama süreçlerini bir eziyete dönüştürüyor. Yukarıda da ifade ettiğim gibi faillere hak ettiği cezalar amasız, acabasız, indirimsiz verilse bu ezberlenmiş kurgusal savunmaların bir değeri, bir karşılığı olmaz” diye ifade etti.
 
Hukuki mücadeleyi sadece hukukçular değil, kadınlar da yürütüyor
 
Hukukçular kadar potansiyel faillerin de hukuk alanındaki uygulamaları ve değişiklikleri takip ettiklerine dikkat çeken Hatice, faillerin zaman zaman buradan da beslendiğini kaydetti. “Bu sebeple hukuksal mücadele, bir perspektifi de ortaya koyuyor” diyen Hatice, davaların sonucu kadar potansiyel faillerin katletme motivasyonunun da kırılmasının önemli olduğunu vurguladı. Hatice, son olarak şu ifadelere yer verdi: “Bunun için de kadın cinayetlerinin münferit değil, sistematik hale geldiğini ortaya koymak önemli. Günde sekiz kadının öldürüldüğü bir ülkede potansiyel failler ile etkin ve samimi bir mücadele verilmesi için herkese iş düşüyor. Ama sanırım en çok kadınlara iş düşüyor. Bu ülkede her kadın cinayeti duruşmasında kapının önünde, içeride ve dışarıda bekleyen kadınlar var. Samimiyetle söylüyorum, bu kadınlar benim de motivasyon kaynağım. Hukuksal mücadeleyi kadın cinayetlerinde salt hukukçular değil, kadınlar da samimiyetle yürütüyor ve bir şeyleri değiştirene kadar bu mücadeleyi kendi adıma çok kıymetli buluyorum”