‘Basın özgürlüğü için tek yol ortaklaşma’

  • 09:02 23 Temmuz 2024
  • Güncel
 
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nün 116’ncı yılında halkın söz söyleme hakkının engellenmeye çalışıldığını belirten gazeteciler, bu engellemenin birlikte aşılabileceğini vurguladı. Gazeteciler, bunun için de tek yolun ortaklaşma olduğuna dikkat çekti. 
 
Tarih 24 Temmuz 1908’i gösterdiğinde gazeteciler, gazetelerini sansür kuruluna göstermeme ve sansür memurlarını bürolarına almama kararı aldı. Bu olayın ardından 1948’de ise 24 Temmuz günü, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin kararıyla “Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü” olarak ilan edildi. O tarihten bu yana gazeteciler hakikati halka ulaştırmak ve basın özgürlüğü için tüm baskı ve zorluklara rağmen mücadele ediyor. 24 Temmuz’un mücadele günü ilan edilmesinin üzerinden tam 116 yıl geçti. O tarihten bu yana ise AKP-MHP iktidarı ile kangrenleşen bir hal alan “basın özgürsüzlüğü” de yeni bir boyuta evrildi.
 
Özgür basın baş eğmiyor!
 
İktidarın basına dönük “yaklaşımı”, Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) hazırladığı 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde, Türkiye’nin 180 ülke içerisinde 165'inci sırada yer almasıyla dahi açığa çıkıyor. Başta özgür basın olmak üzere muhalif olan tüm basın organlarına saldıran iktidar, gazetecilerin mesleki faaliyetlerini “suçlama” konusu yaparak, gözaltı ve tutuklamalarla yıldırmaya çalışıyor. Yine havuz medya da, gazetecileri kriminalize ederek yaşananları çarpıtıyor. Ancak tüm bu politikalar karşısında özgür basın emekçileri, ne hakikati yazmaktan ne de baskılar karşısında mesleklerini sürdürmekten vazgeçmiyor.
 
Agence France-Press (AFP) muhabiri Eylül Deniz Yaşar ve JINNEWS muhabiri Melike Aydın basın özgürlüğünün Türkiye’de ne kadar yaşatılabildiğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘24 Temmuz’a daha fazla dayanışma dileyerek girmek istiyorum’
 
24 Temmuz’un Türkiye’deki gazeteciler açısından kutlama yapılacak bir gün olmadığını ifade eden AFP muhabiri Eylül Deniz Yaşar, “Pek çok meslektaşımız cezaevinde, bir o kadarı sürgüne çıkmak zorunda kaldı. Biz de sokakta, sahada gerçeğin sesini duyurmaya çalışan bir grup gazeteciyiz. 24 Temmuz normalde 2’nci Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte basına yönelik sansürün kalktığı bir gün, ama teorik bir gün. Türkiye’de 2’nci Meşrutiyet’ten bu yana ne kadar yol almışız diye bakmamız gerekiyor. İşler daha geriye gidiyor. Basına yönelik sansür hiç olmadığı kadar fazla. Başımıza sürekli yargı sopası sallandığı için hepimiz medya kuruluşlarının dillerini törpülediğini görüyoruz. Yakın zamanda yine Kürt özgür basın çalışanlarına yönelik tutuklama kararları verildi böyle bir atmosferde 24 Temmuz’u karşılıyoruz. Tablo iyi gözükmüyor ama bu tablo karşısında geliştirdiğimiz şey gazetecilerin dayanışması. Baskılar karşısında daha fazla yan yana geliyoruz. Yeterli aşamada mıyız? Sorulması gereken bu. Baskılar karşısında gazetecilik onurunu savunmak için direnen meslektaşlarımızın daha fazla yanında olmamız gerekiyor. Bu 24 Temmuz’a daha fazla dayanışma dileyerek girmek istiyorum” dedi.
 
‘Tecrit altındayız’
 
13 Şubat’ta İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve ardından ev hapsi kararı verilen JINNEWS muhabiri Melike Aydın, “Ev hapsimiz devam ediyor, tecrit altındayız” dedi. Melike, gazetecilerin toplumdan uzaklaştırılmaya çalışıldığına dikkat çekerek, “70’e yakın haberimle ilgili yargılanıyorum diğer arkadaşlarım da aynı şekilde yargılanıyor.  Gazeteci faaliyeti halkın kendini ifade etmesi için bir araçtır dolayısıyla burada yargılanan biz değil halk oluyor. Kürt gazeteciliği hedef alınıyor aslında. Kürtler üzerindeki politikanın bir devamı olarak bizim üzerimizde baskı gerçekleşiyor. ‘Kürt gazeteciler neden daha çok hedefte?’ sorusu, Türkiye’nin Kürt politikası ile ilgili bir durum. Kürtlerin varlığını inkar eden devlet Kürtlerin söz hakkına engel olmaya çalışıyor. Baskıları buradan okumak gerekiyor. Bunlara karşı Kürt gazeteciliği yıllar içerisinde gelişerek ve çoğalarak devam ediyor.”
 
‘Düşünmenin de engellenmeye çalışıldığı bir atmosfere karşı tavır alınmalı’
 
9’uncu Yargı Paketi ile gündeme gelen ve yoğun tepkiler sonucunda paketten çıkarılan ‘etki ajanlığı’na da değinen Melike, söz konusu tasarı ile yaşanan hukuksuzlukların, bir kılıfa sokulmaya çalışıldığını aktardı. Melike, “Bu çok tehlikeli bir konu. Yeteri kadar ses çıkarılmazsa herkesin söz söyleme hakkının tamamen yok olduğu bir tablo ile karşı karşıya kalacağız. Demokrasiden, insan haklarından bahsedenlerin testi olacak bu durum. Çünkü ne kadar insan hakları savunucusu, demokrat olduğunuz sizin güç karşısında aldığınız tavırla alakalıdır.  Düşünmenin de engellenmeye çalışıldığı bir atmosfere karşı tavır alınmalı ve bir araya gelinmeli” çağrısında bulundu.